Temel mesele devrimi merkeze koymaktır

Devrim ve komünizm mücadelesi ciddi bir iştir. O her şeyden önce devrimci ciddiyeti gerektiren bir yerde durmaktadır. Devrimle oynanamayacağı doğru savı bütün devrim süreçlerinde berrak biçimde yaşanan ve ustalar tarafından da her kesitte vurgulanan/ tüm devrim süreçleri tarafından da her defasında doğrulanan devrimci bir zorunluluktur. Dolayısıyla özellikle bugün içinden geçmekte olduğumuz tarihsel kesitte bu mesele daha bir önem arz etmektedir. Bütün politika, strateji, taktik, ittifaklar, gençlik, kadın, parlamento, yerel yönetimler, kültür sanat yani kısacası devrim ve komünizm mücadelesinin bütün bileşkeleri kendi özgünlükleri doğrultusunda devrimi merkeze koyarak hareket etmelidirler. Bütün çalışmaların merkezine devrim perspektifi hâkim olmalıdır. Devrim perspektifi ile diyalektik bağı olmayan ve onu beslemeyen hiçbir mücadele biçim ve aracının devrimci olamayacağı çok açıktır. Bu anlamda esas-tali, strateji-taktik gibi devrim hareketinin temel diyalektik belirlemeleri belirleyici bir yerde durmaktadır. Bunu anlamayanlar ve kavramayanların niyetlerden bağımsız olarak konjonktür devrimciliğinin ötesine geçemeyeceği ve hâkim olan politik basıncın etkisi altında silikleşeceği kaçınılmazdır. Ki devrimci harekette yaşanan temel ideolojik kırılma ve krizin başında bu gerçeklik gelmektedir. Tüm taktik politikalarımız kesinkes stratejimize hizmet eden ve onu besleyen bir içerikle ele alınmalıdır. Bunu aşındıran ve tek başına taktik politikaları merkeze koyan anlayışların asla devrime çıkması düşünülemez. Bu bağlamda stratejiyle diyalektik bağı içerisinde onlarca, yüzlerce taktik politikanın geliştirilmesi sınıf mücadelesinin kaçınılmaz bir zorunluluğudur. Yani nesnel çelişki ve sorunlar yumağına cevap olabilecek onlarca hatta yüzlerce taktik politikanın ve aracın devrim perspektifi düzleminde devreye sokulması olmazsa olmaz bir yerde durmaktadır. Bu bağlamda proleter devrimcilerin meseleye yaklaşımı oldukça berraktır. Temel yaklaşımımız ideolojide keskinlik, taktik politikalarda esnekliktir.

Bugün proleter devrim hareketi ve onun bütün bileşkelerinin yöneliminde devrim bilinci merkezde olmak durumundadır. Hiçbir taktik politika ve ilkelere tekabül etmeyen hiçbir sorun ve çelişki devrim hareketinin merkezine konulamaz. Sınıf mücadelesinin çelişkili doğası gereği mücadele içinde yaşanan sorunlar, çelişkiler, açmazlar ve hatta bazen devrimci zemini aşındırarak burjuva çizgiye tekabül eden anlayış ve pratikler kesinlikle devrim hareketinin önüne çıkarılarak ele alınamazlar. Sınıf mücadelesine böyle yaklaşanlar asla devrim hareketini örgütleyemezler ve yaşanan sorunlar karşısında mücadele etmek yerine tökezlemek ve geriye düşmekten kurtulamazlar. Ki saflarımızda da buna tekabül eden güçlü bir devrimcilik algısının olduğu açıktır. Yaşanan olumsuzluklar ya da kurumsal sorunları merkeze koyarak gerileyen ve hatta tamamen devrimci zeminin dışına çıkan pratikleri yoksa nasıl açıklayacağız. Dolayısıyla devrim ve komünizm mücadelesi ile kurmuş olduğumuz bu sorunlu devrimcilik algısı kesinlikle MLM’nin bilimsel metodu ile ve keskin bir ideolojik mücadeleyle mahkûm edilmelidir.

Sınıf mücadelesini kaba anlamda sadece burjuvaziye karşı yürütülen bir mücadele olarak algılayanların bu kaçınılmaz sondan kurtulmaları imkânsızdır. Çünkü yaşanan sorun ve çelişkileri besleyen ve ona zemin yaratan özel mülkiyet ilişkilerinin toplum ve devrim hareketi üzerindeki etkisini göremeyenler ve kendilerini adeta bu toplumsal gerçekliklerden muaf tutanlar yaşanan sorunlar karşısında doğallığında bocalayarak şok yaşamaktadırlar. Devrim ve komünizm mücadelesinin aynı zamanda ve esas olarak özel mülkiyet ilişkilerinin belirleyici olduğu bütün geleneksel ilişkiler ve toplumsal rollere karşı köklü bir değişim ve dönüşüm mücadelesi olduğunu kavramayanlar doğallığında devrim hareketini “saf, sorunsuz ve mükemmeliyetçi” olarak ele alarak burjuva idealizminin sefaletine düşmekten kendilerini alıkoyamazlar. Devrim denilen mesele zaten toplumsal sorun ve çelişkiler yumağının adım adım çözümünü içeren ve aynı zamanda kendisi ile de sürekli bir mücadeleyi zorunlu kılan bir yerde durmaktadır.

Dolayısı ile esas olan devrim ve komünizm yürüyüşünün bilimsel zorunluluğudur. Bu bilimsel gerçeklik anlamını yitirmediği sürece hiçbir şey onun önüne çıkarılamaz. Tabi ki burada amaç-araç arasındaki diyalektik devrimci bağ tarihi önemde bir yerde durmaktadır. Yani kısaca araçlarımız amaçlarımıza uygun olarak biçimlenmelidir. Devrim ve komünizm mücadelesi insanlık için hiç bu kadar tayin edici önem arz etmemiştir.

Yaşadığımız dünya ve ülke gerçekliği bugün her zamankinden daha fazla devrim ve komünizm mücadelesini bir zorunluluk olarak dayatmaktadır. Bu bağlamda tali olan yani esasa tekabül etmeyen ve sınıf mücadelesi düzleminde sürekli değişik biçimlerde karşılaşacağımız sorunları ve çelişkileri gerekçe yaparak devrim hareketinin merkezine koymak ve bu zeminde gerilemeler yaşamak hiçbir şekilde devrimci tutumla bağdaşmaz. Evet sorunlar var, çelişkiler var, açmazlar var, devrim hareketini aşındıran pratikler var, dün de bunlar vardı ve yarın da olacaktır. Bunları besleyen nesnel zemin ortadan kalkmadığı müddetçe bu ve buna benzer sorun ve çelişkilerle sürekli yüz yüze geleceğiz. Bu nesnel gerçekliği bilerek ve kavrayarak devrim hareketiyle ilişkilenmek durumundayız.

Bir de sınıf mücadelesini ve devrim hareketini sürekli tek yanlı ele alan yaklaşımlar bulunmaktadır. Yukarıda belirtmeye çalıştığımız meselelere de esasta nedensellik teşkil eden bir içerik taşımaktadır bu yaklaşım… Yani sürekli eksiklikleri, olumsuzlukları öne çıkartarak ve merkeze koyarak meseleleri ele alan ve bu düzlemde sürekli “karamsar, umutsuz” bir hava yaratan anlayışlarla kesinlikle doğru bir zeminde mücadele edilerek bu problemli yaklaşım mahkûm edilmelidir. Ki yaşadığımız tarihsel süreç olumsuzlukları ve olumluluklarıyla içe içe geçen bir muhteva içermektedir. Bu anlamda da devrim hareketi açısından olumlu değerlendirebileceğimiz bir yığın olumlu, ileri gelişme ve zemin bulunmaktadır. Bunları burada ayrıntılı biçimde açmayacağız. Fakat sınıf mücadelesini bilimsel bir zeminde ele alanlar bu gerçekliği berrak biçimde görebilirler. Özcesi devrim hareketi ile olan ilişkimizi bu bilimsel devrimci perspektifle ele almak zorundayız.

 

Önceki İçerikBozkırı tutuşturacak olan kadının devrimci çıkışıdır
Sonraki İçerikHaklı Savaş Yanlış Eylemi Kotarmaz