Bırakılan generallerin açık kontra kimlikleri veya bu temelde mafyadan kontraya, bürokratından politik kişilere kadar, bunlar da yeniden çalışmalarını genişletme yönelimine girecekler. Bu anlamıyla çıkar çatışmalarının kızışması kaçınılmazdır
Egemen sınıf klikleri arasındaki çatışma ve devletin yeniden düzenlenmesini içeren 2007 tasfiye ve dizayn hareketi gelinen aşamada yeni bir sürecin içerisine girmiş durumdadır. Kemalistleri iktidardan alaşağı eden ılımlı İslamcı politik hareket iktidar erkini eline geçirmek için bir dizi operasyonal adımlar atarak bu süreci görünür hale getirmişti. Cemaat ve tarikatlar, liberaller ve bir grup ülkücü, devlet adamının bürokratik kadroları ile milli görüşün içinden çıkan gömlek değiştirdik diyen politik taifeyle AKP koalisyon partisi oluşturuldu. Bu politik, ekonomik, siyasal ve kültürel çeşni son bir buçuk yılı bulan ve esasta Gezi sonrasında ortaya çıkan toplumsal gelişmelerle ABD emperyalizmin çöken genişletilmiş Ortadoğu projesi bağlamında Ortadoğu’daki gelişmelerle birlikte miladını doldurup dağılma içerisindedir. Diğer taraftan Kemalistlerin ve milliyetçi faşistlerin oluşturduğu iktidar klikleri dün devlet egemenliği alanında önemli avantajlarını kaybetmişken, bugün ortaya çıkan dünya ve Türkiye-Kuzey Kürdistan politik gelişmeleri içerisinden bu duruma bir son verip ayrıcalıklarını geliştirmek istemektedirler.
Ergenekon ve Balyoz operasyonları
AKP koalisyon ittifakı Kemalistleri devlet iktidarından indirirken, Kemalistlerin nüfuzunun en etkin olduğu alanlara yöneldi. Bu anlamıyla ordu ve yargıda bir dizi tasfiye hareketi gerçekleştirdi. Bu durum yaşanan gelişmelerde gösterdiği gibi kliklerin birbirlerini devirme ve devlet ayrıcalığını kendi çıkarları için yönlendirmedir. Bu anlamıyla 2007’de Ergenekon’la başlayan ve daha sonra Balyoz vb. davalarla yapılan şey Kemalistlerin ordu içerisinde etkinliğini kırma ve orduyu çıkarlarına göre yönlendirme ve seferber etmekti. Geniş kitlelere bu operasyonların demokratikleşme hamlesi olarak gösterilmesi, Kemalist faşist ordu ve onun bütün kontra faaliyetlerinin toplum tarafından bilinmesidir. 1997-1998’lerde her ne kadar da en güvenilir kurum anketlerinde ordu en güvenilir kurum olarak çıkarılsa bile, gerçeğin böyle olmadığını AKP koalisyonunun güçleri iyi bilmekteydi. Bu güvenirliğin içinin boş ve yönlendirmeli olduğu aynı zamanda önemli oranda halkın evde ve mahallede kendi kendine kaldığında buna inanmadığını bilmekteydi. Ergenekon ve benzeri içerikli operasyonların darbe planlaması yapanlar olarak tutuklanması özellikle liberallerin geliştirdiği manipülasyonlarla demokratik yönelim ve askeri vesayetin tasfiye edilmesi ve demokratik bir ülkenin oluştuğuna dair önemli saptırmalı tanım ve propaganda geliştirilerek toplumsal hafıza ele geçirilmeye çalışıldı. Bunda önemlioranda başarı sağlandığı da ortadadır. Askeri vesayet denilen devlet kurumlarında etkin olan ve etkinlik alanları olarak ordu ve kontra temelinde örgütlerde güçlü olan yargı bürokrasisinde güçler ayrılığı denilenin arkasında Kemalistlerin etkinliği olanı tasfiye etmekti. Yani burjuva sınıfı ve bunun kliklere göre biçimler kazanan tasarımıydı durum. ABD emperyalizmi ve AB emperyalizminin uluslararası emperyalist çıkarları, Ortadoğu gerçekliğinin politik yeni hareket talebi, Türkiye-Kuzey Kürdistan’ın ekonomik ve siyasal açmazından türetilen AKP, devletin küçültülmesi olarak KİT’lerin özelleştirilmesi ve bürokratik yapının Avrupa Birliği çerçevesinde yeniden düzenleyerek emperyalistlerin çıkarlarına yüksek uyumluğu, askeri vesayeti temizleme ve demokratik toplumsal dönüşüm olarak kitlelere propaganda etti. Burjuvazinin zor aygıtını demokratikleştireceği ordunun kışlaya çekilmesi olarak telaffuz etti. Hâlbuki Türk devletinin tarihsel kanatlarından biri ordudur. Osmanlının son dönemlerinde savaşlarda kazandığı ayrıcalığın devletin inşa edilmesinde bürokrasiden sermayeye yayılışına kadar ordu bir ayrıcalık sahibiydi. Bu kurumlarda en etkin olan Kemalistlerdi. Yani Kemalistler bürokrasi ve ordu kurumlarında diğer kliklerin her zaman önündeydi. Doğasında olan Ergenekon ve benzeri operasyonlar bu kurumların etkinliğine değil bu kurumların Kemalist etkinliğinedir. Öte yandan emperyalist kampın her iki kutbu AB ve ABD’nin dünyaya dayattığı çizgi anlaşılamaz ise bunlar demokratikleşme ve iyileşmeler olarak sunulunca şaşırıp kalanlar da oldukça fazlaydı. Devletin küçültülmesi olarak konulan uluslararası emperyalist politika kamu hizmetlerin özelleştirilmesini sağlamaktı. Askeri alanda küçültme modernizasyondan geçilmiş sayısal büyüklüğü azaltılıp operasyonal temelde profesyonel ordu yaratmaktı. Öyle ki asker sayısının azaltılmasını bile, liberaller tek başına nerede ise demokrasi olarak sunmaktaydı. Yine ulusal sorun ve benzeri sorunlara dair çözüm ve barış temalı şatafatlı tasfiye planları yürütüldü ve yürütülmektedir. Geçmiş sürecin bütün anti demokratik karakterli olgularını kullanan yeni AKP iktidar kliği doğasıyla her şeye demokrasi söylemi ile ‘ileri demokrasi’ söylencesini manipülasyon olarak kullandı. Kuşkusuz bu durumdan yukarıda bahsettiğimiz gibi kitleler oldukça etkilendi. Bugün bahsedilen % 50’lik oy bu algı yönlendiriciliğin sonucudur.
Burada bir belirlemeyi Kemalist klik ve diğer klikler için yapmak gereklidir. Kemalistler ne AB karşıtıdır ne ABD karşıtıdır, onların dünkü duruşları ve kabiliyetleri emperyalist AB ve ABD’nin hakim güçlerinin çıkarlarını geliştirme bağlamında yetersiz bulunmaktaydı. Türkiye-Kuzey Kürdistan siyasal hayatında, Kemalistlerin toplumsal destek tabanı zaten önemli oranda sınırlıdır. Politik yelpazeyi oluşturan bütün toplumsal sınıfsal katmanların Kemalizm aklıyla sorunlu durumu oldukça yüksektir. Kürt ulusal savaşında emperyalistler belirli kabullerle bu sorunu çözmenin kendi çıkarları için önemini bilmekteydiler ama bunu yapmaya Kemalistler özellikle istememekte ve yanaşmamaktaydı. Sorunlu olgular toplamından devletin ekonomik siyasal dönüşümü noktasında toplumsal temelle sorunlu olan ve oldukça teşhir olmuş olan durumu, hem de içine girdiği yönelim Kemalist atını kenara çekmeyi emperyalistler çıkarlarına daha uygun gördü. Yine Ortadoğu’da emperyalistlerin hedefleri, Türk devletinin yeni bir yapılanmasını gerekli kılmaktaydı. Mevcut durumda ne Türkiye-Kuzey Kürdistan siyasal yaşamını ne de Ortadoğu yönelimini Kemalistler eliyle sürdürmek pek mümkün değildi. İste AKP politik çeşnisi tam da bu gerçek durumdan oluştu ve oluşturuldu. Yoksa Kemalistlerin uşaklıkta biatta bir sorunları yoktur. Nitekim olan şey emperyalistlerin izniyle oldu. Emperyalist AB ve ABD izni olmadan bu yönelim geliştirilemezdi.
Ergenekon vb. darbe planlaması olarak yapılan operasyonların arkasında yatan bu dar özet olarak bahsettiğimiz tarihsel şartlardır. Nitekim daha sonra bu alanlarda yapılan düzenlemelerle hem roller yeniden tanımlandı hem de AKP ittifak güçlerinin etkin olduğu kurumlar ön plana çıktı. Polisin ön plana çıkarılmasının bir anlamı da buradan gelmektedir. AKP tarafından savunular ordu kıvama gelince, nasıl da peşi sıra dizilmeye başlandı bunu herkes çok rahat hatırlayabilir. Nitekim Roboski Katliamı’nın üstünün neden örtüldüğü ile AKP’nin Kürt katliamlarını hem polis hem de ordu eliyle yapmasında bir süreklilik bağlamında politik siyasal akıl ve yönelim bağı var. Özellikle Roboski Katliamı’nda ordu içerisinde bir devlet veya çözümden yana olmayan kesim diyerek çıkmak isteyenler AKP’yi aklamaya çalışanların bütün söylemlerinin ne kadar gerçek dışı olduğunu sürecin gelişim çizgisinden anlamak o kadar da zor olmadı. Ergenekon ve benzer davaların arkasında emperyalistlerin ve burjuvazinin diğer politik kanatlarının ittifakı olduğu, bunun sonucunda Kemalistlerin devlet üzerinde belirleyici olan hakimiyetine son verilerek yeni ılımlı İslamcı, liberal muhafazakâr siyasal çeşnisinin iktidar alanına oturma yönelimi olduğunu, 7 yıllık politik gelişmeler ortaya koymuştur. Liberaller ittifakı terk edince ılımlı ve muhafazakar söylem ortaya sürüldü, bunun gelişmesinde “Arap baharı’’ olarak tanımlanan ve ideolojik dini referans kimliğiyle büyük Ortadoğu planı arasında politik bir bağ bulunmaktadır.
Bugün olan şey nedir
Türk devlet geleneğinin hukuk mekanizmalarında istiklal mahkemeleri sıkıyönetim mahkemeleri ve devlet güvenlik mahkemeleri ile özel yetkili mahkemeler hep üst düzey özel yönelim araçları oldu. Özel yetkili mahkemeler bu anlamıyla kendisinden önceki isimlerin değişik bir biçimi olarak özünde aynı anlayışın işletilmesidir. Ağır ceza mahkemelerine yine aynı rol, yasa değişikliğinde içerikle güvenceye alınmış durumdadır. Ağır ceza mahkemeleri ismen farklı ama özünde aynı anlayışla hareket edecektir. Ağır ceza mahkemelerinden başka mahkemelere yeniden ihtiyaç duyulup örgütlenmeleri olası bir durumdur. Özel yetkili mahkemeler bir alanı da AKP ittifak koalisyonun iktidarlaşmasının hukuk ayağıydı. İktidarı ele geçirmek için hukuksal teamüllün gerçekleşmesiydi. Yapılan düzenleme ve atamalarla Gülen Cemaati’nin etkinliğinin pekiştiği bir kurumdu. Referandumda HSYK düzenlemesi ile Cemaat yargı bürokrasini esas olarak ele geçirmiş durumdaydı. Bugün AKP ittifakından ayrılan Gülen Cemaati bu aracı AKP’ye karşı kullanmaya başlayınca AKP kendini savunmak ve güvenceye almak için özel yetkilerle donatılmış özel yetkili mahkeme ve özel yetkili savcıları, yeni çıkardığı kanunla ve HSYK düzenlemeleri ile lağvetti. İkinci olarak dağılan ittifakla zora giren AKP, karşıt güç yelpazesinden geçici ittifaklar gerçekleştirerek süreci atlatmak istemektedir. Öbür açıdan zaten tek başına bu yola başvurmasa durumu oldukça problemli hale gelecekti, bir nevi istememe yaklaşımı AKP için daha zor koşullar yaratacaktı. Bundan dolayı Türkiye Barolar Birliği ve ordunun Kemalist ideolojiyi referans alan bir kanadıyla uzlaşı arayışının sonucu olarak tutuklanan Ergenekoncu generaller, bürokratlar ve yazarlarla siyasetçiler taifesini bırakma yönelimine girdi. Özel yetkili mahkemelerle bunu yapmasının şartları yoktu, böylece tasfiye ederek bu duruma da yol açtı. Burada yapılan 5 yıllık tutukluluk süreci doldurmuş olanların serbest kalması bunun için düzenlendi. Çünkü adli tutuklular için 5 yıllık süre, siyasi tutuklular için 10 yıldır. Ergenekon davasını kapsadığı için onların salıverilmesi için bu düzenleme esasta yapıldı. Nitekim cezaları Yargıtay tarafından onanan Balyoz Davası tutukluları için, 5 Şubat tarihinde Adalet Bakanlığı’na verilen dilekçelerle kanun yararına bozulması için teklif yapılmıştır. Muhtemelen bu düzenlemelerle Balyoz tutukluları da salıverilecek. Zirve Yayınevi katliamcıları ile Hrant Dink Cinayeti Davası’nın faili olan Erhan Tuncel de bu düzenlenmeyle salıverildi. Ama söz konusu politik tutsaklar olunca Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi dağa çıkabilirler diye şimdilik KCK tutuklularını serbest bırakmamak için tabiri caizse kırk dereden su getirmektedir. Bu durum amaçlanan şeyi ortaya sermektedir.
Kemalizm’i referans alan klik mevcut halde politik olarak iki gruba ayrılmış durumdadır. Reel politika anlamda politik tavır bakımından biri CHP, diğeri eski generaller, bürokratlar ve İşçi Partisi’nden oluşan kendine ulusalcılar diyen kesimdir. İdeolojik referansları aynı olan politik tutumları farklılık gösteren iki Kemalist kesim olarak bölünmüş durumdalar. CHP, AB ve ABD emperyalistlerinden şimdilik onay almış gözükmektedir. Ama bunun nasıl ve ne kadar zaman boyunca yürüyeceği emperyalistlerin politikalarına ve CHP’nin uyum gücüne bağlı bir durumdur. CHP, Cemaat- DYP-ANAP ve eski MHP’lilerle yeni merkez sağ bir çıkış yapmak istemektedir, sürece liberalleri de katmak istemi var ama mevcut halde bunu yapacak durumda değil ve yaptığı söylenemez. İttifak sürdürülürse belki bu noktada belirli bir politika geliştirirler. Ekonomik olarak çokuluslu tekellerin yerli ortaklarının önemli bir kesimi bu yönelimi desteklemektedir.
Öbür yandan AKP koalisyonun bürokrat, asker kanadının bir kesimiyle geçici ittifakı AKP içerisinden bazı cemaatleri rahatsız edip tedirgin etmektedir. Burada göreceli olarak bir dağılma durumu söz konusu olabilir. Kemalistlerin politik olarak ikinci kanadı cemaatlere ‘bitireceğiz, bunun hesabını soracağız, cumhuriyeti kurtaracağız’ söylemi AKP’yi etkilemektedir. Bir yandan bunun Gülen Cemaati’ni tasfiye için kullanılması yönünde şartları olgunlaştırırken öbür yandan gelişme kat etmeleri durumunda AKP içindeki cemaatleri de içine alan bir yönelime dönüşme ihtimalinden de çekinilmektedir. 2004 MGK yönelimi için ellerinde şans var ama politik şartlarında oldukça değiştiği çok açıktır. Bu durum AB ve ABD’ninOrtadoğu da izleyeceği stratejiye bağlıdır. Mevcut durumda ab çok Ortadoğu kaosuna girmek istememektedir. ABD ise kısmi geri çekilmiş durumda BOP esas olarak çökmüştür. Rusya’nın ataklarını engelleme istemi var, pek de başarılı olduğu söylenemez. Bu durum ister istemez yerel aktörlerin alanı, birbirlerini devirme sertliğine alan açmaktadır. Bundan AB ve ABD etkin değil sonucu çıkarılmamalı, ama biraz proje yönelimi Rusya’nın durumu ve kliklerin güçlerine göre adım atabileceğini söyleyebiliriz. Türkiye-Kuzey Kürdistan’daki burjuva kliklerin politik ittifakı kırılgan ve öngörüsüzdür. Bu durum kaos anlamında krizi derinleştirecektir. Bırakılan generallerin açık kontra kimlikleri veya bu temelde mafyadan kontraya, bürokratından politik kişilere kadar, bunlar da yeniden çalışmalarını genişletme yönelimine girecekler. Bu anlamıyla çıkar çatışmalarının kızışması kaçınılmazdır. Tüm bu durumlar açık faşizan yöntemlerin uygulanması gibi gelişmelerin ve kontra yönelimlerin önünü açmaktadır. Dünya ve Ortadoğu’ya bakınca açık faşizan uygulamaların ve bunu uygulayacak hareket gücüne sahip olanların tercih edileceğine dair emareler bulunmaktadır. Şiddetin çok kapsamlı uygulanacağı bir dönem gelebilir. Kaçınılmaz bir gerçek var ki, kitleler ayaktadır ve buna razı olmama yönelimleri güçlüdür. Bunu sağlayacak devrimci demokratik cephenin oluşumudur. Devletin bütün kurumları ve aklının tartışıldığı bir durumda egemenlerin bu krizi çok çabuk atlatma şansları yoktur. Süreç devrimci gelişme dönemidir.