IŞİD gericiliğine karşı, kendi emperyalist gericiliğini umar gösterenler boş çaba içindedir. Her türden gericiliğe karşı proletarya ve halkların meşru mücadelesi tek çaredir. Baskı ve zulmün olduğu her yerde geniş halk kitleleri er ya da geç isyan edecektir
IŞİD, Irak’ın ikinci büyük kenti Musul’u ve çevresindeki iki kenti daha ele geçirdi. Mevcut durumda özerk ya da bağımsız bir hükümet ilan etmeye yeterli sayılacak bir bölgeyi kontrol etmektedir. Musul’a vali atayarak da yerel hükümet pozisyonunu deklere etmiş oldu. Atadığı valinin Saddam kabinesinin yakalanmayan tek üyesi olması dikkat çekici olup, kayda değer husustur. Bu husus birçok gerçeği barındıran okunması gereken satır arası veya önem taşıyan ayrıntıdır. IŞİD şu anda bölge yönetimi olarak tüm imtiyazlara sahiptir. Bankalar ve polis-ordu silahları fiilen IŞİD’e kaldı. Hapishaneleri boşaltan IŞİD, yabancı temsilcilik, konsolosluk ve ulaşımı kontrolüne almakla birlikte, bölgeye yük götürüp getiren Türk tır şoförlerini alıkoymuş, Türk Konsolosluğu’nu basarak konsolosla ailesini ve konsolosluğun güvenlik gücüyle tüm personelini-çalışanlarını rehin almış durumdadır.
Kürtlere ve Alevilere yönelik gerçekleştirdiği katliamlarla Suriye’de boy gösteren IŞİD, Irak’ta büyük bir eylem planı devreye sokarak dikkatleri üzerine çekti. Bağdat’ı düşürmeyi planlayan IŞİD, bu planına Musul’u ele geçirerek başladı. Musul’un son derece kolay ve çatışmasız bir biçimde IŞİD tarafından ele geçirilmesi anlamsız değildir. Irak askerleri (ordusu), IŞİD güçlerine karşı koymadan bölgeyi terk etmeyi tercih etti. Bunun bir rastlantı olmadığı açıktır. Bütün gelişmelerden anlaşılmaktadır ki IŞİD, Musul veya daha geniş Irak’ta büyük bir yerel desteğe sahiptir. Musul’da Irak ordusuna “silahlarınızı bırakın teslim olun” biçiminde üstten verildiği söylenen askeri emir, eğer doğruysa, yerel desteğin ordu üst kademelerinde de mevcut olacak kadar büyüktür. Saddam dönemi Devrim Muhafızları veya Saddam’ın komutanlarının IŞİD’e destek verdiği de söylenenler arasındadır. Ki bu söylenenin boş olmadığı pratik tarafından da doğrulanmaktadır. Musula atanan vali tercihi rastlantı değil, bir ittifakın, ortaklığın ya da çıkar birliğinin ürünüdür. Saddam’ın intikamının alınması için IŞİD ile ittifak yapıldığı ve Maliki’nin ‘Şii ağırlıklı yönetiminin’ yıkılmasının hedeflendiği, Irak’ta bir Sünni bölgesinin oluşturulmak istendiği belli bir gerçeklik üzerinde dile getirilmektedir. Elbette bu söylenenlerin belli bir temeli ve mantıklı bir yanı vardır. IŞİD’in yerel aşiretlerce ve Sünni kesimlerce desteklendiği de bilinmektedir.
Irak parçalanarak küçük devletler kurulmak istenmektedir
IŞİD’in bu hareketinin Maliki’nin oyunu olduğu ve bunun gibi diğer söylentiler birer komplo teorisi olarak kalmaktadır. Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkaslar’da birçok ülkenin bölünerek onlarca yeni küçük devletin oluşacağına dair basına servis edilen emperyalist planlar yüzeye çıkmaya başladı. Aynı plan dahilinde Irak’ın parçalanarak küçük devletlerin oluşacağı şeklindeki emperyalist senaryolar en azından bir süreç olarak fiilen devreye girip simasını göstermiştir.
Irak, Suriye vb vs’nin bölünüp onlarca küçük devletçiğin ortaya çıkacağı çeşitli vesilelerle daha önce de hep söylenmişti. Suriye ve Irak’ta yaşanan tüm gelişmeler, bu senaryoları doğrulamaktadır. Bölgenin büyük acılara yol açacak olan kaotik çatışmalara ve katliamlara sahne olacağı esas olarak doğrudur. IŞİD doğrudan Sünni İslam devleti-düzeni kurmak istiyor ve bu gerici zihniyetin gerçekleştirmeyeceği katliam ve vahşet olamaz.
Musul’da silahlarını bırakarak çekilen Irak Ordusu aynı biçimde Kerkük’ü de boşaltarak geri çekildi. IŞİD’in buraya da yerleşip ele geçirme tehlikesine karşın, Güney Kürdistan yönetimi derhal peşmerge güçlerini Kerkük’e yerleştirdi. Peşmergeler IŞİD’le çatışmaya hazır olup, bu iradesini her bakımdan ortaya koymuş durumdadır. Mevcut durumda Kürt Peşmergelerle çatışmayı göz alamayan IŞİD’in ileride, Kürtlerle çatışması muhtemeldir. Ancak Kürtlerin IŞİD’e karşı güçlü bir irade ortaya koyduğu gerçekliği göz ardı edilemez. PYG ve KCK güçlerinin Güney Kürdistan’da gerektiğinde IŞİD’e karşı savaşmaya hazır olduğunu beyan etmesi, IŞİD’in göz ardı edebileceği bir durum değildir. Ne ki ilerideki süreçlerde Kürtler de dahil IŞİD ile diğer güçler arasında ciddi çarpışmaların yaşanacağı açıktır.
‘TC’ devleti hakim sınıfları ve özel olarak AKP iktidarı başta olmak üzere, emperyalistler haydutlar ve İran gibi ülkeler, IŞİD gerçeğini bilmiyorlarmışçasına yaşanan gelişmeler karşısında şaşıran-yadırgayan pozlara giriyor. Oysa, onu gerici çıkarları ve hesapları uğruna bizzat besleyen, destekleyen ve kendisine alan açan bu güçlerdi. Öte yandan IŞİD’in Rojava Kürtlerine, Suriye’deki Alevi kesimlere karşı gerçekleştirdiği insanlık dışı katliamlar, işkenceler ve tecavüz gibi adi suçlar hafızalarda tazeliğini korumaktadır. Dolayısıyla IŞİD’in isminden de anlaşılacağı üzere Suriye ve Irak üzerinde hesaplarının olduğu açıktı, dün gerçekleştirdiği katliamlar vb bu hesabın dışında değildi. Buna karşın AKP iktidarı dahil, ABD emperyalizmi ve diğer emperyalist haydut ve gericiler, IŞİD’in Musul eylemini beklenmedik gelişme olarak karşılayıp afalladı. Anlaşılmaktadır ki, IŞİD’den bunu beklemiyorlardı. Dahası, IŞİD’in esasta kontrol dışına çıkan bir güç durumuna gelmiş olduğu da muhtemeldir.
ABD emperyalizmi Irak’taki kaosun sorumlusudur
ABD ve ‘TC’ devleti, savaş veya askeri hareket dahil her türlü seçeneğin masada olduğunu açıkladı. İran Maliki’yle birlikte IŞİD’e karşı savaşmaya hazır olduğunu, Irak merkezi devletine bildirdi. Bu görüngü IŞİD’in bölgedeki tüm devletler için tehlike olduğunu da gösteren bir veridir. Esad iktidarını yıkmak için El Nusra ve El-Kaide’den IŞİD’a kadar tüm gerici fundamantalist örgütleri destekleyenler, bugün çıkarlarının tehlikede olduğunu ve planlarının bozulduğunu görerek IŞİD tehdidine karşı harekete geçmektedir. ‘TC’ devleti ora Türkmenlerini gerekçe ederek müdahalesini gerekçelendirmektedir. Tabi konsolosluğun basılıp tüm yetkili ve çalışanların rehin alınması da ‘TC’ devletinin nara atması için üzerinde büyük bir baskı oluşturmaktadır. Keskin dalaş ve çatışma içinde olan Türk hakim sınıfları, mevcut sorunu milli sorun olarak telakki edip derhal tek ağızda birleşti. Öyle ki CHP, Erdoğan hakkında verdiği gensoru önergesini vb dahi geri çekti. Hep bir ağızdan “askeri müdahalede bulunalım diyerek” savaş çığırtkanlığı yapmaktadırlar. Rehin alınan Konsolos ve çalışanları ile Tır şoförleri nedeniyle, yani vatandaşlarına sahip çıkma gerekçesiyle ‘TC’ devletinin belli biçimde harekete geçmesi normalken, askeri saldırı, savaş ve Irak’ın iç işlerine karışma veya topraklarına girme gibi saldırgan politikaları asla haklı olamaz. IŞİD’in gerici, katliamcı, haksız, gayrı meşru vb vs olması herhangi bir gücün Irak ya da başka herhangi bir ülkenin iç işlerine karışması, işgalde bulunması, askeri harekette bulunması vb vs kabul edilemez. ABD askeri seçeneklerden söz etmektedir. ABD’nin Irak veya başka bir ülkeye şu veya bu gerekçeyle asker sokması, işgal gerçekleştirmesi, saldırması, askeri hareket gerçekleştirmesi, IŞİD’in gericiliğine, katliamcılığına karşın, kabul edilemez. Başka ülkelerin iç işlerine müdahale etmeyi kendisine hak gören emperyalist haydutlar ve bilumum gerici güçler görmelidirler ki, Ortadoğu girdabı ve Irak kaosu onların emperyalist politikalarının ürünüdür. Ortadoğu’da onlarca yeni küçük ülkenin haritasını hazırlayanlar, IŞİD’in Irak’taki toprak bütünlüğüne yönelik eyleminden doğrudan sorumludur. Irak’ı işgal edip Saddam’ı devirenler (esasta ABD emperyalizmi) bugün Irak’ta hüküm süren kaos, IŞİD gerçeği, Musul hareketi ve Irak’ta etnik ve mezhepsel çatışmalar temelinde her gün ölmeye devam eden onlarca Iraklının ölümünden sorumludur.
Irak’ta gerçekleştirilen işgal ve katliamların sonucu, bugün mevcut gelişmelere damga vurarak ortada durmaktadır. Suriye’de Esad iktidarının yıkılarak yerine kendilerine bağlı yeni kukla bir iktidar yaratmak üzere yapılmak istenenlere karşın, Suriye’de binlerce insanın katledilmesine yol açan ve hala devam eden ölümler gerçeği ortadadır. Bunlar yetmiyormuş gibi, IŞİD bahanesiyle emperyalist haydutlar tarafından yeni bir işgal hevesi sergilenmektedir. Demokrasi götürme balonu bayatladığı gibi, açığa çıkan işkence merkezleriyle bir daha şişmemecesine söndü. IŞİD gericiliğine karşı, kendi emperyalist gericiliğini umar gösterenler boş çaba içindedir. Her türden gericiliğe karşı proletarya ve halkların meşru mücadelesi tek çaredir. Baskı ve zulmün olduğu her yerde er ya da geç geniş halk kitleleri isyan edecektir. Irak’ta sorunların aşılması da emperyalist politika ve güçlerle değil, halk kitlelerinin devrimci gücüyle aşılabilir, aşılacaktır.
Gerici çıkar hesaplarıyla askeri saldırıda bulunmak isteyenler ve yeni işgal hareketleri için zemin hazırlamak isteyenler, ya IŞİD provokasyonu veya yol açtığı kaosu organize ettiler ya da IŞİD’in ortaya çıkardığı bu durumu gerici emelleri için manivela etmek istemektedir.
Ortadoğu emperyalist stratejilerin ürünü olarak aynı emperyalist talan, tahakküm ve doyumsuz sömürü iştahı ve işgallerle adeta kan gölüne çevrildi. Bu kan gölü emperyalist saldırganlıkla değil ancak Ortadoğu halklarının devrimci başkaldırılarıyla dinginleşebilir. Ortadoğu gerici hegemonyaya dayalı emperyalist stratejilerin ürünü olarak büyük kanlı bir girdaba çevrilmiştir. Bu girdap emperyalist gericilik ve bilumum gericiliğin devrimci halk kitlelerinin mücadelesi tarafından yutulmasıyla sonlanacaktır. Irak ve Suriye’deki kaotik şartlar ve sancılar emperyalist saldırganlık ve işgallerle değil, halk kitlelerinin proletarya önderliğinde girişeceği başkaldırılarla bitirilecektir. Ne emperyalist gericilik, ne de dinci siyasal gericilikler Ortadoğu halklarına demokrasi ve özgürlük getiremez. Her türden gericiliğe karşı halkların devrimci isyanı tek çaredir.