19 Aralık Hapishaneler Katliamı’nın yıl dönümüne ilişkin açıklama yapan MKP dava tutsakları, “Başta ölümsüzleri, yoldaşlarımızı, siper yoldaşlarımızı sonsuz saygı ile anıyoruz. O direnişin devamcıları olarak bu köhnemiş düzeni ve mekanizmalarını parçalamanın sözünü bir kez daha veriyoruz” ifadelerini kullandı.
Maoist Komünist Parti (MKP), dava tutsakları 19 Aralık Hapishaneler Katliamı’nın 23’üncü yıldönümüne ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Faşizme karşı birleşmeyen, faşizmin zindanlarında buluşurlar” B. Brecht
“Sınıf mücadelesinin dinamik direniş alanlarından biri hapishanelerdir. Politik mahpuslarca örülen, günümüze kadar bedeller ile taşınan direniş tarihi ve politik-ideolojik duruş faşist iktidarların hedefi olmaya devam ediyor.
19 Aralık 2000’de F Tipi’lerine geçmek amacı ile 20 hapishaneye yönelik yapılan saldırılarda 28 devrimci ölümsüzleşti, yüzlercesi yaralandı ve işkence gördü. Devrimci tutsaklar F Tipi hapishanelerine geçiş öncesi ve sonrasında bedenlerini açlığa yatırarak ölüm oruçlarında ve devrimci iradenin teslim alınamayacağının beyanları ile muhtelif eylemsellikler süreci ve direniş ile karşıladılar. F Tipi hapishanelerine geçiş engellenememiş olunsa da tecrit ve tredman politikaları ifşa edilerek zayıflatılması sorgulanmıştır. Parçalanan F Tipi politikası ve kazanılmış haklarımız bir yanımızda dururken, bugün muhtelif hapishane tipleri ile (Özellikle S ve Y ve Yüksek Güvenlikli Hapishanelerde) F Tipi hapishane politikasının çok daha boyutlu şekilde yeni konseptlerde dizayn edilerek tecrit ve tretman devreye konulmaya çalışıldığı gerçeği yanımızda durmaktadır.
Muktedir, gözetim, denetim ve baskı altında tutmaya yönelik geliştirdiği hapishane politikaları mekanizmaları ve mimari yapıları ile düşülmüş bilinç unsurun tasarımlarıdır. Amaç, politik öznenin kapalı tutulduğu “mekanlarda” dış dünyadan soyutlanarak edilgenleştirilmesi, politik yalnızlaştırılarak bireyselleştirilmesi ve nesneleştirilip etkisiz hale getirilmesidir. Devrimci iradeyi teslim almaya dönük politikaların yansımalarını, özellikle düşman hukuku uygulanarak esir tutma yönelimi ile yaklaşan yaklaşılan hatta tutsaklara ve yaşamın 30 yılını hapishanelerde direniş ile geçiren politik tutsaklara dönük yaklaşımları görebiliriz. Ölüme terk edilmesi payesiyle devreye konan uygulamaların, faşist anlayışın ürünü olduğunu söylemeliyiz. Topluma, ilerici kamuoyuna ve devrimci tutsaklara verilen mesaj aynıdır. Otoriteyi tanımayan direnenlerin cezasız kalmayacağıdır.
Muhtelif tipte hapishanelerde sınırsız zaman aracılığı ile havalandırmaya çıkarılan, sohbet alanlarını ve atölyeleri kullanma hakkı gasp edilen, nefes alınması dahi zor olan verili burjuva hukuku ve infaz yasası ile ilgili mevzuatı paşa keyfi edasıyla uygulamayarak (devrimci tutsağın) “cezasının” infaz biçimine uymayacak şekilde tekli hücrelerde tutulan yüzlerce devrimci tutsak bulunmaktadır. F Tipi politikanın yeniden dizayn edilerek ve bu yeni dönemde “Toplumu ve özneyi yeniden oluşturma” yolundayken, devrimci tutsaklar 2000 yılında olduğu gibi hapishanelerdeki direniş tarihinin mirasçıları olarak bulundukları hapishanelerde politik özne olma özelliğini göstererek ve siper yoldaşları ile birleşerek direnişin devamlılığını sağlamaktadırlar. Faşist AKP-MHP koalisyonu devreye koyduğu saldırı politikasına karşı direniş kesintisiz şekilde yıllardır devam ediyor. Bu noktada devrimci hareketlerin ve ilerici kamuoyunun hapishanelerindeki verili uygulamalara ve duruma karşı yeterli refleksi göstermediği gerçeği ile de karşı karşıyayız. Kanıksanmış bir durum söz konusudur.
19 Aralık 2000’de 20 hapishaneye dönük katliamın/ saldırının yapıldığı dönemde Başbakan olan Bülent Ecevit, “hapishaneleri susturamazsak sokağı hiç susturamayız” itirafı ile devrimci tutsaklara dönük katliamcı politikalarının itirafını yapıyordu. Yıllarca önce yapılan bu itirafların günümüzde geçerliliğinin olduğunu görmek zorundayız. Her geçen gün “yargı reformları” adı altında yapılan düzenlemeler ile haklarımızı gasp edilmekte, devrimci özne toplumun, toplumsal gelişmelerden uzak tutulmakta adı altında tecrit artırılmaktadır. Her olanağın bir bir törpülendiği gerçeği karşısında edilgen olmak mücadelenin bir dinamiğini sessizlik ile boğmanın anlamını taşıyacaktır. 19 Aralık’ta o şanlı direnişi seçenler bu sessizliğe, faşizme ve tecrit/tretmana karşı güçlü çığlıklar attılar. O şanslı direnişin özneleri bugünü öngörerek devrimci misyonu yerine getirdiler. “Kanla yazılan tarihin silinmez” adı oldular.
Hapishanelerde güçlü ve bilinçli devrimci iradenin direnişi olan 19 Aralık 2000 direnişi bize hakikati göstermiştir. Açlıklarıyla, kanıyla, bedeniyle, direnişiyle ve yenilmezlikleriyle hakikati gösterenlere selam olsun! Başta ölümsüzleri, yoldaşlarımızı, siper yoldaşlarımızı sonsuz saygı ile anıyoruz. O direnişin devamcıları olarak bu köhnemiş düzeni ve mekanizmalarını parçalamanın sözünü bir kez daha veriyoruz.”