24 Nisan 1972 günü Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya’nın elinde, kızıl ışığıyla pasifizmin gölgesini yırtarak parlayan yepyeni bir bayrak tarih aynasında belirdi. Üzerinde “Komünist dünya toplumu perspektifiyle devrim için savaş, Marksizm-Leninizm-Maoizm’in bilimsel ideolojisi ve Komünist devrim ilkeleri ışığında yoksul dünyanın kurtuluşu için mücadele et, dünyayı değiştirmeye azmet yazıyordu…”

Komünist ve devrimci mücadelelerin tarihsel mirasını devralarak bilimsel sosyalizm teorisiyle sentezleyen bu bayrak, enternasyonalist proletaryanın Türkiye-Kuzey Kürdistan bölüğü ve ülke devrimci hareketinin komünist müfrezesi olan proletarya partisinden başkası değildi. Kaypakkaya yoldaşın açıktan meydan okuyuş tavrıyla komünist çığır olarak açtığı bu bayrak, Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin ideolojik-teorik mirasını temsilen Türkiye-Kuzey Kürdistan sınıflar mücadelesinde ayağa dikilen ileri nitel mevzi ve Komünist savaş çağrısıdır…

Partimizin bu nitel özelliği ve taşıdığı anlam, Onun MLM ideoloji, komünist teori ve ilkeler ekseninde karakterize olan siyasi çizgisinden gelmekle birlikte, bizzat savaş pratiği içinde doğan ve tereddütsüz biçimde silahlı mücadeleye giren mücadeleci dokusunda karşılık bulur. Kuşkusuz ki, partimizin en temel özelliği olan ideolojik-teorik temeli, Büyük Proleter Kültür Devrimi’ne uzanıyordu… 

Komünist öncü, revizyonist-pasifist dalgadan kopuşun ve hesaplaşmanın adıdır!

Ülke komünist hareketinin Suphilerin katledilmesiyle birlikte aldığı yenilgiden sonra girdiği tasfiyeci pasifist hat ve giderek derinleşip egemen olan reformist-revizyonist kulvarın 50 yıllık “ölü” dönemi, devrimci çıkışı koşulluyordu. Nitekim 71 Devrimci Çıkışı, somutta bu toplumsal koşullar zemininde devrimci mücadele ihtiyacına bağlı olarak kendisini dayatıyordu. Elbette dünyada gelişen devrimci dalgalanmalar ve bunun etkileri de devrimci çıkışa öncülük yapan hareketlerin ideolojik-siyasi niteliğine doğrudan yansıyordu. Bu etki partimiz şahsında pozitif yansıyla karşılık buluyordu ki, partimizin nitel farklılığı da esasta bu ideolojik-teorik temelden ileri geliyordu… 

71 Devrimci Çıkış süreci, Mahir, Deniz ve İbo önderliğinde THKP-C, THKO ve TKP(ML) tarafından göğüslendi. Sınıf mücadelesinin komünist ve devrimci zeminde devrim perspektifiyle geliştirilmesi siyasi bir çığırın açılmasıyla mümkündü ve bu talep ertelenemezdi. Kaypakkaya yoldaş buna yanıt olarak yetkin bir donanımla partimizi kurdu… Faşist iktidarlara, somutta 12 Mart faşist darbesine karşı mücadele devrimci hareketin siyasi nitelik ve doğrultusunu tayin ediyordu. Ancak, komünist devrimci hareket aynı zamanda ülke devrimci hareketini kuşatan revizyonist pasifist çizgiyle ideolojik mücadele ve hesaplaşma temelinde yaşanacak (ve yaşanan) bir çıkışı-kopuşu sağlamayı da gereksinim haline getiriyordu. Bu hesaplaşma somutta revizyonist hatta oturan TKP ve türevleriyle yaşanırken, uluslararası alandaki ideolojik saflaşmalarla da derin anlamlar taşıyor ve tayin edici önem kazanıyordu.

Kaypakkaya önderliğinde kurulan Partimiz, bu süreçlerde doğru pozisyon alarak hem iç ideolojik mücadelelerde ve hem de uluslararası saflaşmalar bağlamında yaşanan tartışma ve ayrışmalarda komünist doğrultuyu benimseyerek ileri niteliği temsil etti… Özcesi, partimiz sadece savaş içinde doğup silahlı mücadeleye girişmesiyle değil, en az o kadar önemli olan ideolojik-siyasi çizgi mücadeleleri ve bu süreçlerde aldığı tutumla ayrıt edici bir karakter edindi…

Bu sağlam temelleri üzerinde sınıf mücadelesini kesintisiz olarak sürdüren ve devrimci savaşın sıcak mevzilerinde konumlanan partimiz, kuruluşundan bugüne yarım asrı geçen mücadele tarihi boyunca ağır bedeller ödeyerek devrim ısrarını korudu, kararlılığından asla ödün vermedi, mücadeleden geri adım atmadı. Parti sekreterleri, sekreter yardımcıları, merkezi kadro ve komutanlarının yanı sıra, yüzlerce militanını gerilla savaşı ve silahlı mücadele pratiği içinde yitirdi. Bu büyük ve anlamlı tarih, yalnızca devrimci savaşta verilen ağır bedellerle sınırlı değil, aynı zamanda partimizin devrimci harekete sağladığı mevzi, kazanım, gelenek ve büyük değerlerle yarattığı komünist devrimci mirasa de tanıklık yaptı…

Yengi ve yenilgilerle sınanan komünist öncü, yürüyüşüne devam ediyor!

Partimiz, özellikle gerilla savaşı ve silahlı mücadele pratiğindeki duruşuyla kitlelere güven veren bir hareket olmayı hak etmiş, devrimci hareket içinde de bir saygınlığa sahip olmuş ve devrimci çizgi temelindeki nitel farkını korumuştur. Devrimci savaş ve askeri çizgisi, militan mücadele ve eylem pratiği gibi konularda göz dolduran pratikler ortaya koymuştur. Gerilla savaşında gerçekleştirdiği askeri eylemler son derece başarılıyken, bu eylemlerin teknik ve silah donanımı bakımından katbekat güçlü olan düşmanla çarpışmalarda sergilenmesi bu başarıyı daha da anlamlı kılmıştır. Helikopter düşürülmesinden, panzerlerin ele geçirilmesine, karakol baskınlarından, alan tutmaya kadar ilerleyen gerilla savaşı pratiğiyle partimiz kitleler nezdinde güvenilirliğini geliştirmiştir. Onlarca yıl sonra ve düşmanın merkezi düzeydeki özel savaş elemanı olan Fehmi gibi unsurların cezalandırılması bu güvenin nesnel temeli olmuştur…

Partimizin askeri eylem ve devrimci eylem başarısı ve burada billurlaşan komünist devrimci niteliği aynı zamanda düşmanın da dikkatini çekmiştir. Ki bu, partimizin kuruluşundan itibaren düşmanın boy hedefi olmasında da görülmüştür. Tam da düşmanın bu yönelimindendir ki, partimiz kuruluş günlerinde ve kuruluşunun öngünlerine dayanan 12 Mart faşist cunta generallerinin hedef tahtasına oturmuştur. Ve ne yazık ki, düşmanın bu yönelimi Ali Haydar Yıldız yoldaşın katledilmesi ve Kaypakkaya yoldaşın yarılı olarak yakalanmasıyla askeri bakımdan başarılı olmuştur. Partimizin birinci örgütsel yenilgi süreci de bu saldırı ve ağır kayıpları takiben gerçekleşmiştir…

Lakin partimiz, bu yenilgide olduğu gibi, sonrasında alınan diğer örgütsel yenilgilerde de en kısa zamanda toparlanıp merkezi yapısını oluşturarak sınıf mücadelesi görevlerini esasen aksatmamıştır. Partimizin komünist dokusu, ona her türden saldırıyı göğüsleyerek püskürtme yeteneği sağlamaktadır. Partimiz dün olduğu gibi, bugün de aynı yetenek ve kararlılığı taşımaktadır…

Ne ki, partimizin tarihi tek yanlı ve sadece başarılarla oluşan bir düzlem değildir. Objektif olan tarih aynası partimizin örgütsel yenilgilerini, hata ve eksikliklerini de göstermiştir. Yarım asrı geçen bir mücadele pratiğinin devrimi geliştirme ve başarmada gerekli olan sonuçları yaratmadığı aşikârdır. İdeolojik-teorik temelleri sağlam komünist dokuya dayanan partimiz, bu niteliğine paralel bir ilerleme sağlayamamıştır. devrimimizin mevcut aşama ve sorunları elbette partimizin de sorumluluğudur. Örgütsel çizgi, hataları partimizin başarısızlıklarında ve yenilgiler almasında rol oynadığı gibi, ağır kayıplar vermesine ve güçlerini koruyamayarak gerekli olan gelişmeyi sağlayamamasına da yol açan sebeplerdendir. Özellikle uzun yıllar dogmatik anlayışlar temelinde dar döngüye düşerek teorik ve örgütsel ilerlemeler kaydedememiş, bir program çıkarma ve kongre yapma konusunda tam bir dogmatik siyaset izlemiştir. Dar örgütsel tartışmalar, sol sekter çizgiler, damgalamalar tahripkâr bir süreci dayatmıştır. Örgütsel güçlerin askeri olarak korunmaması gibi, güçlerin dağıtılması da adeta sorumsuzca gerçekleştirilmiştir. Katı dogmatik ve sol sekter çizgi gibi anlayışlar temelinde hizipleşme, ayrılık ve bölünme partimizin devrimci enerjisini adeta tüketip zayıflamasını koşullamıştır…

Partimiz tarihi boyunca dönemsel önderlikler altında sol-sekter ve sağ çizgilerin izlenmesi gibi hatalı çizgilere maruz kalmıştır. Parti 1. Kongremizin değerlendirmelerinde de görüleceği gibi, her dönem parti önderlikleri sol ya da sağ olarak değerlendirilmiş, her gelen önderlik bir öncekini sağ ya da sol çizgiyle mahkûm etmiştir. Buna karşın partimiz özellikle askeri eylem çizgisi ve pratiğinde son derece başarılı pratikler gerçekleştirmiş, önemli oranda örgütsel güçler biriktirmiş, büyük bir etki yaratmıştır. Yani, dönemsel önderliklerin sağ-sol çizgi hatalarına karşın, Partimiz devrimci savaş pratiğinde görece başarılı olmuş, gerçek manada da başarılı askeri eylem ve pratikler gerçekleştirmiştir. Bu tezat gibi görünebilir fakat tezat değil, çünkü partimiz bir dizi eksikliklerine rağmen esasta komünist çizgisinden kopmamasından ileri gelmektedir bu durum. Zira partimiz; gerçek kahraman kitlelerdir ve güçlü olan örgüttür bilincine sahiptir ve bu bilinçle hareket etmektedir. Önderliklerin çizgileri hatalı da olsa, örgüt güçlü ve esastır; güçlü olan örgüttür!.. Hatalı önderlik çizgilerine rağmen 50 yıllık mücadele kararlılığı ve bunun içindeki göreli başar ve gelişmeler, en önemlisi de siyasi istikrar zemininde devam eden devrimci kararlılığın egemen olarak sürmesi tam da bu bilincin eseridir; örgüt güçlüdür bilinci ve gerçekliğinin eseridir…

Hata ve eksikliklerine karşın partimiz üstünlükler de taşımaktadır. Partimiz, MLM komünist niteliğini korumakta, devrimci ısrar ve kararlılığını sürdürmekte, devrime önderlik iddiasını taşımaktadır. Buna bağlı olarak, dogmatik ve sol-sekter çizgileri terk ederek, bilimsel nitelikte ideolojik-teorik temelini güçlendirmekte, nesnel değişimlere bağlı olarak değişimler gerçekleştirerek ilerlemektedir. Partimiz demokratik-merkeziyetçi ilke temelinde örgütlenirken, parti içi demokrasiyi mümkün olan en geniş biçimde kullanan ileri demokratik işleyiş normlarına sahiptir. İki çizgi mücadelesi, ideolojik mücadele ve eleştiri, azınlığın hakları ve güvenceye alınması gibi meselelerin tüzüksel işleyişle garanti edilmesi partimizin önemli özelliklerindendir…

Partimiz, birlik ve ayrılıklar konusunda eskiye oranla çok daha ileri bir kavrayış ve bilince sahiptir. Partimiz, şabloncu ve statik anlayışlara karşın, bilimsel anlayışı temsil ederek nesnel gelişme ve değişim süreçlerinin koşulladığı yenilenmelere bilimsel zeminde açıktır. Partimiz, mücadele ve örgütlenme sorunlarına karşın, örgütsel güçleri ve siyasi şartlar bakımından mümkün olan mücadeleleri sürdürerek demokratik-devrimci ilerlemeler kaydetmektedir… Genel Komünist ve devrimci hareketin örgütsel daralma problemi ve buna bağlı sorunlardan muaf değildir. Lakin bunları aşma iradesi, tartışmasız bir kararlılığı vardır…

Sınıfsız, sömürüsüz bir dünya için bugünlere taşınan kızıl bayrak, gelecek komünal dünyanın müjdecisidir!

Sınıfsız, sömürüsüz bir dünya için mücadele ettiğimiz Türkiye/Kuzey Kürdistan coğrafyasına çok büyük bedeller ödeyerek bu kızıl bayrağı bugünlere taşıdık. 10 Eylül 1920’de Bakü’de Mustafa Suphi ve yoldaşlarını göndere çektiği bayarak, İbrahim Kaypakkaya ve yoldaşları tarafından 24 Nisan 1972’de yeniden yükseklere çekildi. İbrahim Kaypakkaya önderliğinde partimizin kuruluşu devralınan komünist mirasın üzerinde inşa edilirken Türkiye/ Kuzey Kürdistan işçi ve emekçi sınıfına büyük bir müjdeydi.

Zira işçi sınıfı, emekçilere, ezilen halklara, soykırım ve katliamlara uğramış halklara umut vermesi, partimizin resmi ideoloji ve resmi tarihle hesaplaşmasında ileri gelir. Cumhuriyetin kuruluşuna, Kemalizm’e, Kürtlerin ayrı bir ulus kurma hakkına dair sunduğu tezler radikal bir kopuşu temsil ediyordu. Partimiz içerdeki dost ve düşman dair berrak bir hat oluştururken, uluslararası alanda Stalin sonrası baş gösteren Sovyet revizyonizmine karşı Çin Devrimi’nin mirasını sahiplenerek, bu devriminin bir sıçrama tahtası olan Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin bir ürünü olduğunu ilan etti.

15-16 Haziran Direnişi’nden çıkarılan dersler, resmi tarih ve resmi ideolojiden köklü kopuş ve Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin rehber alınması partimizin sağlam bir zemin üzerinde mücadelesini yükseltmesinin temel nedenidir. Bu sağlam temel üzerine kurulan partimiz, ödediği büyük bedellere ve aldığı yenilgilere rağmen çizgisinden geri adım atmamış, mücadeleyi bugünlere taşımayı başarmıştır. Bu başarı yarının devrim müjdesi olacaktır!

Önceki İçerikYaşasın Proletarya Enternasyonalizmi, Yaşasın 1 Mayıs!
Sonraki İçerikMKP: 52. kuruluş ve mücadele yılında proleter devrimin kurmay kıtası olan partimizi selamlıyoruz!