Kutsal ittifak çıkar fitnesine yenik düşerek bozuldu

Burjuva devlet esasen ‘derindir’, ‘paraleldir’, çetedir, mafyadır, cemaattir, suç örgütüdür vb vs… değişik erkler sermayenin karakteri gereği çatışırlar. Çünkü fazla sayıda büyük sermayedarların baskı örgütü olan bir makinedir burjuva devlet

AKP ile Cemaat çatışmasının taze olmayacak kadar belli bir ezeli var. Çatışmanın bugünkü niteliği köprüleri yakarak kutsal ittifakı bozan ve bu ittifaka geri dönülemeyecek derecede ciddidir. Dolayısıyla bugünden AKP iktidarı için yolun sonu gözüktü demek de mümkündür. AKP’nin ancak içten bölünerek veya içte çatışarak zayıflayıp pozisyonunu yitireceği veya iktidarı kaybedeceğine işaret etmiştik, nitekim bugün yaşanan tam da budur.

AKP-Erdoğan/Gülen-Cemaat çatışmasında masum ya da mağdur taraf yoktur. Çıkar eksenli ortaklar anlaşamayarak örtülü bir iktidar çatışmasına girildi. ‘Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu’ ve buna karşılık polislerin görevden alınması, yeni bir yolsuzluk dosyasıyla karşı adımın devreye sokulmak istenmesi ve elbette yeniden karşı adım olarak polisin savcıların talimatını yerine getirmemesi olarak devam etmektedir. Tabi AKP-Erdoğan’ın kararname çıkararak soruşturma yürütmeyi üst mevkinin iznine tabi tutması çatışmanın sıcak seyrini göstermektedir. Denebilir ki, Cemaatle AKP İttifakı veya koalisyonu bu çatışmayla bozuldu. Birbirilerinin ifşa ettikleri özellikleri iki taraflı da doğrudur. Yolsuzluk ve rüşvetten, ‘’paralel devlet örgütlenmesine’’ kadar her suçlama gerçek olup doğruyu ifade etmektedir. AKP Cemaate yakayı kötü kaptırdı. AKP’nin dört bakanı ve bakanların oğulları, bürokratları ve tanınmış iş adamları yolsuzluk ve rüşvet soruşturması kapsamında şüpheli durumdadırlar. Gelinen aşamada bakan çocukları ve bakanlık bürokratları ile iş adamları tutuklanmış olup, adı geçen bakanlar istifa etmiş ve hükümet kabine değişikliği yaparak on yeni bakan atamıştır… Ne var ki, yeni tutuklanma ve soruşturma dalgaları an meselesidir. Yani mevcut gelişmeler buz dağının görünen ucudur. Önümüzdeki günlerde bu çatışmanın daha keskin sürmesi muhtemeldir. Ki bu sürecin iyi ihtimalle erken seçime kapı açacağı büyük olasılıkken, mevcut durum ve gelişmeler hükümetin istifasını olanaklı kılacak durumdadır…

Burjuva devlet esasen ‘’derindir’’, ‘’paraleldir’’, çetedir, mafyadır, cemaattir, suç örgütüdür vb vs… Çünkü fazla sayıda büyük sermayedarların baskı örgütü olan bir makinedir. Devlete sahip olan bu değişik erkler sermayenin karakteri gereği çatışırlar. Dahası, devlette birden fazla sermaye-erk olduğu için bunlara ait farklı örgütlenmeler de ortaya çıkar. En önemlisi de burjuva faşist devlet geniş halk kitlelerini yönetmek, her türden demokratik muhalefeti savuşturmak ve komünist devrimci mücadelenin gelişimini engellemek için karşı örgütlenmelere başvurur. Bu örgütlenme illegal ve suç örgütü niteliğindedir. Komünist ve devrimci mücadeleyle başa çıkmak için, suikast, cinayet, kayıp, infaz, komplo, provokasyon gibi her türlü vahşet yöntemine başvurur. Dolayısıyla devletin esas örgütlenmesinin bu olduğu her açıdan nettir.

AKP hükümetinden dört bakan ve oğulları ile bürokratlarını kapsayan yolsuzluk operasyonuyla birlikte ‘’Derin devlet’’ argümanı ‘’Paralel devlet’’ argümanıyla yer değiştirdi. Her iki durumda da devlet örgütlenmesinin tipik metotları veya biçimlerinden söz edilmektedir aslında. ‘’TC’’ devletinin kuruluşundan bu yana her dönem devletin esas örgütlenmesi illegal tarzda olmuştur. Adları ve yürütücüleri değişse de icraatları esasta aynı olmuştur bu illegal devlet örgütlenmesinin. Resmi kurum ve örgütlenmeleri işlevli olsa da esas olarak görüntüyü kurtarmaya dönük olup devlet işleyişini temsil etme ihtiyacını karşılamaktan ibarettir. Bu özellik sadece ‘’TC’’ devletine has olmayıp (bunda daha kaba ve ilkel olsa da) bütün burjuva devletlerin aynı karakterde olduğunu ilave etmenin doğru olacağını belirtelim.

AKP karşıtlığının CHP’yi destekleme eğilimi bugün de Cemaati destekleme şeklinde savrulmamalıdır. AKP kadar Cemaatte aynı çarkın parçası olarak kirli, gerici ve köhnedir. Cemaat AKP ile arayı bozduktan veya çeliştikten sonra Kılıçdaroğlu / CHP ile görüşmelere ağırlık verdi. Burada da gerici bir ittifakın sağlandığı söylenebilir. Yerel seçimler öncesi yaşanan bu gelişmeler AKP’ye karşı Cemaati destekleme biçimine bürünmemelidir. Ki Cemaati desteklemek objektif olarak CHP’yi desteklemek anlamına gelecektir. Daha şimdiden Cemaat mensuplarının CHP’ye oy toplamaya başladıkları söylenmektedir ki, bu söylem boş değildir.

Erdoğan aşırılıklarının ürünü olarak kendisiyle birlikte AKP’nin de siyasi yaşamına son verme yolunda hızla ilerlemektedir. Geminin su alması kadar batacağı da bellidir. Tam da bu durumda AKP / Erdoğan’ın daha saldırgan davranıp güç görüntüsü vereceği bilinmelidir. Yani Erdoğan’ın tüm kükremelerinin altında bir acının olduğu ve bu acının da gerçekleri görmekten kaynaklandığını belirtelim. Kaybetmeye doğru daha fazla saldırganlaşması anlaşılırdır ve saldırganlaşacağı da muhtemeldir.

Şimdiden istifalar baş göstermiştir ve çözülmeler büyük bir çatlak şeklinde gündemdedir… Erdoğan’ın yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla itham edilen rüşvetçi ve yolsuzluk batağı ortakları olan bakanlarını koruması, yanına alarak boy göstermesi, yargılamaların önüne açıktan engeller çıkarması ve bu uğurda kararnameler çıkarması, doğrudan Erdoğan ve dolayısıyla AKP’nin işin başında olduğunu göstermektedir. Ki, bu ‘operasyonun’ Erdoğan ve AKP iktidarını hedeflediği de açıktır. Hedefin Erdoğan ve iktidarı olduğu her bakımdan anlaşılmaktadır. Zira yapılan yolsuzluklar ve rüşvetlerin başında Erdoğan ile AKP iktidarının olduğu gizlenemez bir gerçektir. Kısacası AKP iktidarının düşeceği kesin gibi gözükmektedir.

Gerici çıkar birlikleri uzun ömürlü olamaz

Erdoğan uzun süreden beridir herkesi karşısına alan bir şuursuzluk ve kibre girdi. İktidardaki güçlenmeyle birlikte gözü kararan Erdoğan tek adam olmanın ötesinde büyük bir liderlik rüyasına girdi. Dahası halk kitlelerinden aldığı oy ve arkasındaki emperyalist destekle kendisini sarsılmaz bir güç olarak gördü. Emperyalist gücün günün birinde kendisini devre dışı bırakarak başka bir kuklayı tercih edebileceğini unuttu. Güç gözlerini ve beynini kör etti.

Küstahlığa varan yaklaşımları Gezi Ayaklanması’na katılan halk kitlelerine ‘’çapulcu’’ demeye kadar götürdü onu. Ülke içindeki muhalefeti dikkate almayan tavra benzer bir tavırla efendileri AB ve ABD’ye de açıktan tavırlar aldı. Gerçi bu tavır alması elbette ABD ve AB’li emperyalistlerin yaklaşımlarından bağımsız değildi. Kendisinin gözden çıkarıldığını fark eden Erdoğan bu durumu fırsata çevirerek ‘’kafa tutarsam iç kamuoyunun desteğini alır kar ederim’’ diye hesapladı ve AB ile ABD emperyalizmine tavır alan yaklaşımlara girdi. Ülke içinde her katmandan halk kitlelerine baskı ve şiddet uygulayarak onları ezen ve dikkate almayan, muhalefeti dikkate almayarak başına buyruk davranan Erdoğan, dış ilişkilerde de bölge ülkeleriyle düşmanlık ve saldırganlık politikası izledi. Bütün bunların sonucunda iktidardan indirilmesini hızlandırdı veya bunu koşullamış oldu.

AKP ve Erdoğan’ın bu tecrit durumu onun iktidardan indirileceğini ve hatta yargılanacağını işaret etmektedir. Mısır’da iktidara geldikleri halde darbeyle indirilen Müslüman Kardeşler örgütünün ‘yasa dışı terör örgütü’ olarak ilan edilmesi aslında bir emsal olabilir. İslami nitelikteki AKP ve Erdoğan’ın ileride yargılanmasının olanaklı olduğunu söylemek gerekir.

 

Gerici çıkar birliklerinin yıkılması kaçınılmazdır. Din kardeşliği kisvesi altında paylaşılan iktidar ortaklığının bugünkü bozulmasının biçimi de bunu göstermektedir. Çıkarların ve iktidar pastasının din veya milli kardeşlikten daha ağır basacağı bir kez daha kanıtlanmıştır. Bu kez Erdoğan’ın demagojileri tutmayacaktır. Zira bugüne kadar Cemaatin paralel örgütlenmesine olanak sunarken, bugün çıkarların çatışmasıyla çetelerle mücadeleden vb söz etmesi boş laftan ibarettir. Çıkarlar çatışınca veya çıkarların paylaşılmasında uzlaşmazlığa düşünce karşı tarafa yönelik suçlamalara girmek inandırıcılıktan yoksun olduğu gibi, asla samimi değildir. Erdoğan’ın klasiği ‘’kardeşim’’ dediklerini ertesi gün afaroz ederek düşman ilan etmesidir. Gülen ile ilişkisi de buna benzemektedir.

Gülen’in CIA ajanı olduğu defalarca dillendirilse de AKP ve Erdoğan iktidar hesabı üzerinden çıkar birliğine gitmekten sakınmadı. Şimdi dış güçlerin komplosundan, Gülen’in ulusal ve uluslararası kirli oyunların odağı olduğundan vb vs söz ediyor. Erdoğan’ın davranışı ahlaki açıdan kokmaktadır. Zira çelişkiye düşmediğinde ittifak edip devlet olanaklarını kullanma şeklinde çıkar birliğine gittiği halde, şimdi çıkar çatışmasına girdiği için bunları kullanmaktadır. Aynı biçimde Gülen de Erdoğan gibi ahlaki olarak kokuşmuş tavra sahiptir. Zira ihalelerde vb nelerin döndüğünü, rüşvet ve yolsuzlukları bildiği ve hatta kayıt altına aldığı halde onaylarken, bugün çıkar çatışmasına düştü diye kullanmak kaydıyla açıklamak samimi ve ahlaki değildir.

Sorun ya da çatışmanın bir kaynağının Halkbank olduğu Erdoğan tarafından itiraf edilmiş durumdadır. Erdoğan’ın iktidardaki palazlanmasını gören Cemaat aynı biçimde palazlanma ‘’hakkını’’ kullanmış ve Halkbank’ı ele geçirmeye çalışmıştır. Ne var ki, Erdoğan Halkbank’ın ele geçirilmesine göz yumup rıza göstermemiştir. Halkbank’ın ele geçirilmesi ipleri koparak temel halkalardan olmuştur. Elbette bunun gibi birçok çıkar ve rant alanının paylaşılamaması veya eşitsiz paylaşımı söz konusudur. Yapılan ihaleler (hızlı tren gibi) ve bunlardaki yolsuzlukların kayıt altına alınarak önceden tespit edilmesi vb bu rant alanı ve ihalelerin paylaşımındaki çelişkiyi anlatmaktadır. Çatışmanın özü budur demek fazlaca yanlış olmaz.

Emperyalistler uşak değiştirmeye karar vermiş

Özetle; Emperyalist aktör ve ilgili egemenler AKP iktidarını sarsıp alaşağı etmeye karar vermiş olup bu kararı uygulama aşamasına geçmiş durumdadırlar. İçte de ‘’hatırı sayılır’’ bir muhalefetin olması bu eylemi güçlendiren zemindir. Ne var ki, bu eylemin zemin olarak en güçlü besleyeni, AKP iktidarının ta kendisidir. Emperyalist güçlerden yereldeki ilgili egemen sınıflara kadar geniş bir cephenin ittifak kurarak hedeflediği bu eylemin (AKP iktidarına son verilmesi) gerçekleştirileceği kesin gibidir. Zira AKP iktidarı avantajlarına karşın geniş emperyalist bileşen ile yerel hakim sınıfların ortaklaşmış gücüne karşı koyarak başarılı olamaz.

Çok kısa vadede olmasa da AKP iktidarı sonlandırılacaktır. En azından bunun yolu açılmış, bu tünele girilmiştir denebilir. (İktidarın ortağı veya iktidar ittifakı içinde olan temel güçlerden biri olan Cemaatin iktidara karşı tavrı veya ondan kopması bile iktidarın ‘’yıkılmaya’’ doğru ilerleyeceğini gösterir.) Emperyalist ‘’efendiler’’ uşak değiştirme kararı vermiş, AKP yerine muhtemelen CHP kliğini tercih etmiş görünmektedirler.

Mevcut gelişmeler bağlamında düşünüldüğünde en iyi ihtimalle erken seçim gündeme gelecektir demek tamamen mümkündür.

Mesele yansıdığı veya yansıtıldığı gibi Cemaatle sınırlı bir mesele değildir. Cemaatin devlet içinde örgütlü olduğu her aşamada açıkça izlenebilen bir gerçektir. İktidar ortağı olduğu da söylenmelidir. Zaten çatışma-dalaşın özü de iktidardaki pay ya da nüfuz meselesidir. Cemaatin yeterince güçlü olduğu doğru fakat mevcut plan (AKP’yi devirme…) Cemaatin ötesinde emperyalist güçlerin planı ve bizzat yürüttükleri bir plandır.

Emperyalistlerin AKP’ye oyun oynaması AKP’yi desteklemeyi asla gerektirmez. Yaşanan gerici klikler arasında iktidarın el değişimi meselesidir. Bunda ilerici bir taraf yoktur.

Erdoğan’ın kızmasına gerek yok: onlar sana verdi iktidarı, yani seni onlar getirdi oraya, şimdi de seni alıyorlar oradan ya da iktidarı alıyorlar elinden… Rüya bitti, kabus dönemi…

Önceki İçerikSerkan Kaya: Sincan 1 No’lu F Tipi’nde tecrit sürüyor
Sonraki İçerikİlerleme azmi ve itirazcı kültür!