Burjuva siyaset ilkeleri ve kasetlerle yapılan algı yönlendiriciliği

Cemaat ve ABD’nin şu anda en değer verdiği yer Türkiye Kuzey Kürdistan ve Ortadoğu aparatıdır.  Bu anlamda Kemal Kılıçdaroğlu‘nun Amerika ziyaretleri  meseleye yaklaşım tarzından bu ittifaka olur verildiğidir. İşte kasetlerin şu andaki vasfı koalisyonun iktidarlaşma yaklaşımının algısı için servis edilip kullanılmaktadır

Siyasetin ilkeleri ideolojik kültürel değerlerinden bağımsız değildir. Her sınıfın ve o sınıfa ait parti kurum ve örgütlemelerin yürüttüğü siyasal kültürel ve ekonomik politikaları mevcut sınıfın ideolojik tutumudur. Varlığı sömürü saltanatın gelişmesi ve derinleşmesiyle mümkün olan burjuva sınıfı, etik moral, ahlak ve değerler namına insan ve insanlığa karşı suçlu bir sınıftır. Sömürü üzerinden yükselen bir sınıftan özgürlük,şeffaflık  ve demokratik tutumlar beklemek gerçek anlamda safdil bir yaklaşımdır. Özgürlükleri imha eden, insanı düşüren,  geleceği sömürüyle tahakküm altına alan ve devamlı olarak bunu en yüksek seviyelere çekip her şeyi alım ve satımın vurgunculuğuna dönüştüren bir sınıftan demokrasi değil faşizm çıkar. Bunun sonucu olarak ortaya çıkan toplumsal ilişkiler, uygulamalar ve düşünce tarzı insanlığın gelişimi önünde engel durumundadır. Ezilen yığınlar gelişmenin önünde engel olan bu sınıf onun her türlü kliğini iktidardan devirerek özgürlüğe ulaşabilir ve sömürüye son verebilir. Tek kurtuluş bunu gerçekleştirecek devrimci kitle pratiğini yükseltmek ve devrimi gerçekleştirmektir.Burjuva siyaset kurumuna ruhunu veren sömürücülüktür. İstisnasız ve ayrımsız olarak bütün burjuva klikleri bu dokudan beslenir. Bu doku yani öz onu sömürücü, vurguncu ,baskıcı ve despotik faşizan kılmaktadır.

Yönetenler yönetememektedir

AKP ile Fethullah Gülen hareketi arasında bugün baş gösteren ve devlet krizi anlamında yönetenlerin yönetememesine dönüşen realitenin arkasında bu öz yatmaktadır. 11 yıllık ittifakın bütün nimetlerinden birlikte faydalanan ve bundan palazlanan teröre başvurup, kitlelerin akıl ve ruhlarını yozlaştırmaya çalışan ve onların emeklerinin üzerine tiranlık kuran bu ittifakın ta kendisidir. Palazlanarak güçlenen bu ittifak, burjuvazinin diğer kliklerini özellikle Kemalistleri iktidardan al aşağı eden diğerlerini de gerileterek, devlet erkine sahip olmayı garantilerken, yeni bir yönelimin de gelişmesinin vesilesi oldu.

Sermaye alanında vurgunculuk ve rantiyecilik yapan bu ittifak burjuva devletin diğer aygıtlarında ve kurumlarında kurduğu bariz üstünlükle doğasına uygun bir harekete girişmiştir. Tabiatına uygun davranma Türkiye Kuzey Kürdistan‘ın her coğrafyasının deresi, tepesi, kentleri ve emekçi semtlerine kadar uzanan ve uluslararası sermayenin ( emperyalizmin ) istem ve politikaları çerçevesinde bölge ülkelerini de içine alan askeri, politik ve ekonomik bir vurgun siyaseti izlemiştir. Halkların kırımından fayda görmüş ve bunun için büyük uğraş göstermiştir,göstermektedir.

Azami karın insafı ahlakı ve değeri insanlık ve halk için olamaz. Azami kar her şeyi nesneleştirip ticari mal haline getirmedir. Bunu ilerleme cilası ve modernite olarak toplumsal yaşamın gereği ve aklı olarak sunar. Neoliberalizm kapitalizmin saldırganlığında bir düzeydir.  Bugün de Türkiye Kuzey Kürdistan‘da ortaya çıkan emperyalizmin işbirlikçi sınıfı olan tekelci burjuvazinin bu ülkü ve anlayışla yaptığı vurgunculuğudur.

Gelişen ittifak gücü devletin kurum ve kuruluşlarında etkinliğini derinleştirdikçe sermayeye daha fazla sahip olma istemi onların iktidar kavgasına tutuşmasına vesile olmuştur. Bu bağlamda yaşanan durum her iki kesimi de hangi söylem altında kendilerini savunursa savunsunlar temel gayeleri iktidarın sahibi olarak daha fazla sömürü ve talandan pay sahibi olma istemleridir.  Bu anlamıyla yaşanan durum klikler arası iktidar savaşıdır. Demokrasi, şeffaflık,  hukuk,  toplumun çıkarları adı altında sıralı bütün gerekçelendirme ve manipülasyonlar bu gerçeğin üstünü örtemez.

Pragmatist,  çıkarını ilke edinen bir sınıf ve onun kliklerinden ilkeli, toplum yararını gözetecek davranış ve yaklaşımlar beklenemeyeceği gibi kendi aralarındaki savaşta ilkeli tutum takınmalarını ve dürüst şeffaf olmaları beklenemez. Pragmatizmi kendine rehber edinen bir sınıf ve onun klikleri çıkarına uygun davranır. Bu anlamıyla en rezil ve düşkünleştirilmiş ve düşkünleştiren yöntemlere başvurur. Bu tarz onun ilkesidir. Halkın demokratik ve dayanışma karakterinin davranış ve tutumları burjuvaziden beklenemez.

Kasetler siyasetin dizaynı için seferber edildi

İktidar kavgasında yaşanan gelişmeler burjuvazinin icatlarına kasetleri de ekleyerek devam etmektedir. Baştan sunu belirtmek gerekiyor ki, kasetlerin içeriğini oluşturan konuşmalardaki durumlar öyle şaşırıp kalınacak meseleler değildir. Ne de basına uygulanan sansür veya medya ile iktidar arasındaki ilişki beklenmeyen bilinmeyen ve bugüne has bir durumdur. Burjuva medya burjuvazinin çıkarlarını savunur, sadece medya gruplarının hangi kliğin propagandasını yaptığına dair farklılıklar vardır. Her burjuva medya bu anlayışla hareket eder.Çünkü çıkar birliği bunu gerektirir. Diğer yandan AKP kendi yanında olmayan burjuva kliklerinin diğerleriyle ilişkilerinde daha bastırıcı ve bir tutum izlemektedir. Kliklerin medyaları,kliklerin tutumlarını övmekte diğerlerini ise yermektedir. Bu durum bugüne has bir mesele değil, bu gün sadece iktidar kavgası derinleştikçe sertleşen bir durum olarak daha da gelişmektedir. Birçok kez görüldü ki, demokratik tutuma sahip olan birçok gazeteci, tartışılması kendilerine zarar veren meseleleri tartıştırdığı için gazetecilikleri engellendi.  Tek bir noktada ise hem fikirler. O da devrimci demokratik basının susturulması  ve sansüre, soruşturmalara ve tutuklanmalara tabi tutulmasıdır. Bu onların  ortak görevleri ve ödevleridir.

Kasetler diğer bir yanıyla değerlendirildiğinde ise içerdiği konular ve konuşmalar bağlamında büyük vurgunculuğu gözler önüne sermektedir. Bu da bilinmeyen bir durum değildi. Bir iktidarın niteliği ve kent ve kırlarda uyguladığı politikalarıyla gözler önündedir.Özelleştirilmelerde izlenen siyasetlerle büyük sermaye birikiminin sağlandığı, kimi sermaye gruplarının sermayelerine el konularak servet devri ve iş alan nüfuzun ele geçirildiği gerçeği bulunmaktadır. Mevcut iktidar kadar dolandırıcı ve vurguncu olan Uzanların servetine el konulması bu sürecin sadece bir örneğidir.

Bu bağlamda kasetler olsa da olmasa da AKP’nin niteliği ekonomik rantçı ve siyasal faşizm olduğu açıktır. Bunun için kasetlere dayanmaya onlar üzerinden tanım ve belirlemelerde bulunmaya gerek yoktur. Kasetler bu gerçeğin daha geniş kitleler tarafından anlaşılıp kabul edilmesi için sadece bir etkide bulunabilir.  Beraber çalıp çırpanlar bunları bilmiyor değillerdi, iktidar savaşında günü gelince koz olarak kullanılacak tehdit ve şantajla egemenliğin tesis için kullanılacaktı tüm bunlar. Gülen hareketi bunların hepsinin ortağıdır. Ekonomik vurgunu ve  siyasal faşizmi beraber yaptılar. Bu anlamıyla birbirlerine karşı hamleler için arkadan kirliliklerini biriktirme siyaseti izlediler.

Bugün Gülen hareketinin ortaya sürdüğü bu kasetler, Gülen hareketinin niteliği ortadayken başka bir amaç için yapıldığı gerçeğini de sorgulatmaktadır. Gülen hareketi demokratik ,halkçı ,şeffaf değilse bunları bugün ortaya sermesinde bir çıkarı bulunmaktadır. Bu AKP’yi sıkıştırarak toplum nezdinde köşeye sıkıştırma ve iktidar alanından düşürerek kendine alan açmadır. Bugün kasetler üzerinden yapılmak istenen özünde bir algı yönlendirmesidir. Kasetler üzerinden AKP’nin ne melun ve de bir kirli çıkın olduğunu  ortaya çıkaranların en az bu iktidar kadar kirli olduklarını vurgulamak gerekir. Bu anlamda burjuva siyaset kasetler üzerinden yeniden dizayn edilmek istenmektedir.

Düzen partilerinden AKP’yi zayıflatma hamleleri

Gerek CHP milletvekilleri ve genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gerek MHP bu konuda Gülen hareketinin servis ettiği kasetlerin üzerİnden AKP’ye  vurarak onu zayıflatma uğraşında,  halkın gözünde ise kendilerini de  yetim ve fukara savunucuları olarak gösterme uğraşındadırlar.  Kasetler ve yolsuzlukların üzerinde bu kesimlerin geliştirdiği politika gerileyen durumlarını sonlandırarak burjuva devletin kurumlarında yeniden hakim olmak ve daha fazla sermaye birikimi için daha güçlü bir nüfuz elde etme istemleridir. Siyaset dizaynı açısından ise gelecek zamanda tek partili iktidar döneminin kapandığını ve partiler koalisyonu temelinde yeni bir konsensüs sürecinin oluşturulmak istendiği çok açıktır. Bugün kasetlerin vesile olduğu, kasetler üzerinden yapılmak istenen budur.

Kasetlere dair CHP ve MHP’nin takındığı tutum ise burjuva pragmatizmin doğasını ortaya koymaktadır. Daha önce AKP ve Gülen hareketinin kasetler üzerinden siyasetin yönünü belirleme ve bu iki partiyi zayıflatma operasyonlarIydı. Geçmişte olanların üstü geçmişle örtülmüştür,  günün kendileri için fayda ve çıkarlarına hizmet eden yanına bakmaktadırlar. Burjuva partilerinin siyaset ve  tutumları onurlu tutumdan tamamen uzaktır. İspatlama ve temize çıkma tutumları da sahte ve kirlidir. Özbirliği olarak sermaye kann, irin, gözyaşı ve sahtekarlıktır. Bu gerçeğin üzerinden var olanların bütün tutumları bir gösteri ve algı yönlendirmesidir.

 CHP ve Gülen Cemaati

Sürecin gelişmeleri CHP ile Gülen hareketi arasında mevcut iktidar ve devlet krizinde bir ittifakın oluştuğu yönelimlerinden anlaşılmaktadır. Yetim hakkını dile pelesenk etmiş olan Kılıçdaroğlu parlamentoda, grup toplantılarında kasetlerin içeriğini işleyip durarak temiz el ve vicdan simsarlığına oynuyor.  Cemaatin mevcut durumda gazete televizyon kanalları üzerinden ve hiç kuşku yok ki en etkili olduğu yargı ve polis teşkilatlarıyla AKP’yi başbakanın ve etrafının yaptıklarını bu kurumlar üzerinde işleyerek kenara sıkıştırmaya çalışmaktadır.

Siyasal parti tarzındaki eksikliğini ise kitleler nezdinde gayri meşru bir duruma düşmemek için CHP ile ittifak yaparak gidermektedir. Böylece AKP’nin geriletilmesiyle iktidar alanında nüfuz gücünü geliştirmek isteyen Kemalistler ile Gülen hareketinin iktidardan AKP‘yi düşürerek yerine hazır olan yapısının avantajlarını koruyarak kendini garantiye almasıdır.Bunun için AKP kendini savunmak için denetimi daha çok kendinde toplamaya çalışmaktadır. HSYK, MİT ve Torba Yasa‘da gecen sansür CHP, MHP ve Gülen Cemaatinin çıkarlarıyla uyuşmamaktadır. AKP kendini korumak ve güvenceye almak için yasalar çıkarırken bu diğer üç klik ise AKP’nin kalıcılaşmasının kendileri açısında tasfiye hareketine dönüşeceğini bildiklerinden karşı çıkmaktadır. Kitleler Geziden bu yana sürekli olarak politik atmosferde bir itiraz geliştirmektedirler.. Halkın karşı çıkışıyla bunların karşı çıkışı biçimsel benzerlik iken amaç ve hedefler farklıdır. Toplumun demokratikleştirilmesi istemi bir tarafta kitlelerin ve onun devrimci demokratik aklıyken,  diğer taraf sansürcülüğün kendisini daraltması ve teşhir için algı operasyonu engellediği içindir.. Ulusçu,şovenist , faşist katliamcı CHP‘den, ırkçı faşist MHP’den  İslamcılık kılıflı neo liberalizmin stratejik aparatı Gülen Cemaati‘nden demokrasi  beklemek ve bu çıkışları buna yormak abestir . Bunu demokrasi propagandası yapanlar yanlış algı yaratıp halkın gücünü arkalarına alıp AKP’yi indirmek istiyorlar.. Cemaat ve  eski MHP’liler CHP‘den yeni bir ittifak türetmiş durumdadır.  Bu ittifak emperyalist AB  veABD’nin de olurunu almış durumdadır. ABD ve AB ye rağmen bu yönelim geliştirilemezdi. Cemaat ve ABD’nin şu anda en değer verdiği  yer Türkiye Kuzey Kürdistan ve Ortadoğu aparatıdır.  Bu anlamda Kemal Kılıçdaroğlu‘nun Amerika ziyaretleri  meseleye yaklaşım tarzından bu ittifaka olur verildiğidir. İşte kasetlerin şu andaki vasfı koalisyonun iktidarlaşma yaklaşımının algısı için servis edilip kullanılmaktadır.

AKP bir çözülüş ve çöküş sürecine girmiştir

Siyasal faşizm ve ekonomik talan ve rantiyecilik hareketi olarak AKP Türkiye Kuzey Kürdistan‘ın halk kitlelerince teşhir olmuş bir partidir. Ulusal sorun, inançlara, kadınlara ,gençlere ,köylülere, işçi ve issizlere karşı izlediği politikalar, genişleyen ve yaygınlaşan direnişe dönüşmüştür. Devletin her türlü aygıtını seferber ederek kitleleri bastırma ,susturma ve kandırma yöneliminin sonuna gelinmiştir.

Gezi Ayaklanması AKP’nin geleceğini belirleyen bir kitle ayaklanması vasfını oynamıştır. Cemaat kendini iktidar savaşında AKP’den ayrıştırarak kendini yeni ittifaklarla var etmeye çalışmaktadır. Liberaller ise bu ittifaktan Cemaatten önce çekildi. Ve son kalan kırıntılarda Cemaat AKP iktidar savaşında kendini AKP dışına  koydular  denilebilir. Milliyetçi faşistlerinAKP içindeki kesimi ise Cemaat AKP savaşında safları teker  teker terk edip, CHP ve MHP politik partilerinde kümelenmeye başladı.

AKP içinde kalan çeşitli tarikatlar ve milli görüşçü Türk İslam sentezci kesim ise varlığı muammalı bir birliği sürdürmektedirler. Bunların şu anda sahip olduğu sermaye ve nüfuzu korumak için kenetlenmeleri durumu söz konusu olsa da gelişen kitle hareketi ve diğer kliklerin yönelimlerinin güçlüğünden dolayı daralması kaçınılmaz gözükmektedir.  Bu bağlamda yerel seçimler cumhurbaşkanlığı seçimi ve parlamento seçimlerine kadar AKP‘nin bu süreçlerde güç kaybetmesi ve  zayıflaması kaçınılmaz gözükmektedir.

Emperyalist ABD ve AB bu süreçteAKP yanlısı bir tutum takınmamaktadırlar. ABD Başkanı  Obama‘nınTayyip Erdoğan’ı telefonla araması ve ABD Dışişleri Bakanı‘nın açıklamaları ABD‘nin yaklaşımını ortaya koymaktadır.Ortadoğu’nun içinde bulunduğu durum Mısır ve Suriye’nin gri tablosu İsrail, Filistin vb. durumlar kaos süreci olarak AKP’nin bu vizyonunu ve oynayacağı rolü daraltmış uluslararası alanda ve Türkiye Kuzey Kürdistan‘daki teşhir durumu AKP seçeneğinden başka arayışlara dönüşmüştür. Tüm bu sürecin devrimci temelde gelişmesi birleşik kitle eyleminin örgütlenmesi olarak devrimci harekete tarihsel bir olanak ve sorumluluk vermiştir.

Önceki İçerikYIKICILAR
Sonraki İçerikKadın biatın tanrıçası değil özgürlüğün öznesidir