Burjuva klikler arasında ciddi bir çatışma süreci yaşanmaktadır. Bu çatışma iktidar pastasının paylaşılması gibi gerici bir zeminde yaşanırken, genel seçimlerin kazanılmasına dönük biçimlenmektedir. Yoğun, keskin ve hızlı gelişmeler gösteren klikler arası çatışma alenen seçimler maratonuna hazırlıktır. Tüm klikleriyle burjuvazi, attığı adımlar ve geliştirdiği siyaset ve süreçle seçimlere kilitlenmiş durumdadır. Bu hazırlık, ‘‘seçimler olmayacak‘‘ şeklindeki kırılgan kanaati boşa çıkarmaktadır.

Yaşanan çatışmanın bir tarafı iktidar bloğu ittifakı, diğer tarafı ise muhalefet ittifakı bloğu iken, her iki ittifakın homojen olmayıp birden fazla siyasi parti ve klikten oluştuğu ittifak ya da koalisyonla tanımlanan bir gerçektir. Burjuva siyaset sahnesi gerici ittifak blokları arasındaki bu çelişki ya da çatışmaya göre şekillenmekte, iktidar ve muhalefet ittifakı iktidar hedefiyle alenen seçimlere hazırlanmaktadır. Seçimlere hazırlık süreci, burjuva cephede skandal, suç ve kirliliklerin deşifre edilmesine, siyasi baskıların arttırılmasına, komplo ve provakasyonların planlanıp yürürlüğe koyulmasına, karşıt kliklerin bu oyunları karşı ataklarla bozma hamlelerine vb vs tanık olmaktadır.

Bu zeminde yürütülen tartışmalardan biri, iktidarın seçimleri kaybetse de iktidarı bırakmayacağı ve hatta seçimleri yapıp yapmayacağının muamma olduğu biçimindeki tartışmadır ki, bu esasta bir algı operasyonu ve manipülasyon taktiğidir; dolayısıyla safsatadan ibaret bu yaygın söylencenin kaynağı esasta iktidardır. Ekonomik kriz ve siyasi krizle seyreden mevcut süreç tümüyle iktidar alehine ve muhalefetin lehine işlemektedir. İktidar cephesinde çatlaklar gün yüzüne vurmakta, çözülme süreci hız kazanmaktadır. İktidarın önümüzdeki seçimlerde muhalefete düşmesi, güçlü bir olasılıktır.

Proletarya ve halkların örgütlü mücadelesi ve mücadele alternatifi de seçimlere endeksli bu süreç ve şartlardan tecrit değildir. Burjuva cephede yaşanan gelişmeler, devrimci alternatifi doğrudan etkilemekte ya da devrimci cepheyi ilgilendirmektedir. Devrimci cephenin alternatif mücadele perspektifiyle bu sürece kayıtsız kalmadığı, seçimlere etkide bulunup demokratik kazanımlar elde etme hedefiyle seçim ittifaklarına girdiği de bilinmektedir. Toplumsal muhalefet ve tepki, işçi sınıfı ve geniş halk kesimlerinin direniş ve mücadeleleri devrimci cephenin lehine şartlar barındırmaktadır… Ne ki, burjuva muhalefet tüm destek ve avantajlarıyla halk kitlelerini manipüle ederek peşine takma seviyesinde toplum içinde etkilidir. Buna karşın devrimci güçler cephesi yeterli örgütlülük ve siyasi güce sahip değilken, geniş kitleler içinde yaygın bir örgütlenmeye de erişmiş değildir. Seçimlere bu şartlarda gidilecek-girilecek, tabi şartların yeni gelişmelerle daha da ağırlaşması vb vs muhtemeldir.

İki ittifak cephesinde kümelenen burjuva klikler arasındaki mevcut çatışmanın şiddeti, muhtevası ve zemini neye dayanır; bu çatışmanın muhtemel kıldığı gelişmeler nelerdir? Komprador tekelci burjuva klikler arasında giderek keskinleşip çatışma etabına giren bu dalaş süreci neyi gösteriyor, nasıl okunmalıdır? Proleter devrimci siyasetin bu süreç karşısındaki görevleri nedir, bu çelişkiyi devrim doğrultusunda nasıl kullanmalıdır?…

Yaşanan çatışma emperyalizme bağımlı komprador tekelci klikleri arasındaki vesayet çatışmasıdır

Toplumdaki başlıca çelişmelerden biri hakim sınıfların kendi içindeki çelişkidir. Bu çelişme burjuva klikler arasında iktidarın paylaşılması ekseninde cereyan ederek gerici nitelik taşır. Zira, ilgili iktidar bloğu da, muhalefet bloğu da farklı emperyalist güçlere bağımlı olan komprador tekelci burjuva klikleri temsil etmektedir. Bu nedenle, yaşanan çatışma emperyalizme bağımlı komprador tekelci klikleri arasındaki iktidar dalaşı olarak esasta emperyalist güçlerin arkasında olduğu ve ilgili kliklerce yürütülen bir vesayet çatışmasıdır. Bu vesayet çatışmasını yürüten klikler iktidar imtiyazı için ama son tahlilde emperyalist güçlerin çıkarlarını temsil etmekte, onun için dalaşmaktadır… Dolayısıyla bugün iktidar ve muhalefet blokları arasında keskinleşerek devam eden çelişki ve çatışmada halk adına bir kazanım çıkmayacaktı.

Burjuva klikler ya da ittifak blokları arasında keskinleşen çatışma, burjuva egemenliğin ya da egemen burjuvazinin merkezileşmiş hakimiyetinin zaafa uğramasına, merkezi yapısının parçalanmasına ve belli oranda zayıflamasına yol açmakla anlamlıdır. Birbirilerinin suç ve kirliliklerini ortaya dökerek teşhir etmeleri, bu anlamda halk kitlelerinin burjuvazinin gerçek yüzünü görmeye objektif olarak hizmet etmeleri gibi, bölünüp parçalanmaları da devrimin yararına şartlar barındırır…

Gerici sınıfların egemen olduğu toplumsal sistemlerinde sermaye kesimleri arasındaki bu çelişme geçici dengelerin oluşmasının ötesinde gerçek bir çözüme kavuşmaz; süreklilik taşır, ortadan kalkmaz. Sermayenin genişleme, yayılma ve tekelleşme eğilimi doğal olarak sermayenin siyasal temsiline de yansır; çelişki üretir, egemenlik ve nüfuz dalaşı yaşar.

Bütün bu bağlamlarda, burjuvazinin içindeki çelişki ve somutta komprador tekelci burjuva klikler arasında cereyan eden mevcut çelişki-çatışma dolaylı olarak devrime hizmet eder. Proleter devrimciler burjuva klikler arasındaki çelişki-çatışmadan devrim için yararlanma siyaseti güderler. Devrim cephesi, burjuvazinin içindeki çatışmadan doğan bu boşluktan ya da çatışmanın yarattığı konjönktürel tablodan yararlanarak avantajlar elde eder, devrimci mücadele lehine değerlendirir. Devrimci siyasetin göz ardı etmemesi gereken unsurlardan biri budur. Burjuva klikler arasında yaşanan çatışmanın giderek keskinleşmesi ve elbette bu sürecin işaret ettiği muhtemel gelişmeler ile devrimci siyasetin görevleri bu kadar sade ve sınırlı değildir. Bundan hareketle, burjuva siyaset arenasında gelişen süreci veya yaşanan gelişmeleri, devrimci güçlerin alacağı pozisyon ve yürüteceği görevler açısından daha somut örneklerle açıklamak ihtiyaçtır.

Her kliğiyle burjuva zevat açısından seçimler, aralarındaki dalaş ve çatışmanın belli bir ‘‘çözüme‘‘ kavuşturularak güç dengesine uygun sınırlara geri çekilmesi, bu çatışmaya vesile olan, dolayısıyla aralarında paylaşacakları iktidarın hangi kliğin eline geçeceğini ya da hangi kliğin devlet iktidarında birinci dereceden söz sahibi olacağının karara bağlandığı, bu anlamda halk kitlelerini ezip sömürme imtiyazını elde ederek iktidar edecek kliğin tespit edilmesi ve bu kliklerin göstermelik demokrasi meşruiyeti almalarını sağlamaya dönük bir oyun ya da biçimsel bir presedürdür. Halbuki, iktidara kimin-hangi kliğin geleceği önceden ve yerel kliğin sermaye ve örgütlü gücünü de dikkate almak kaydıyla, esasta emperyalist güçler tarafından kararlaştırılmıştır. Kendilerine daha iyi hizmet edecek yerel kliğin iş başına getirilmesi önceden ilgili emperyalist odak tarafından saptanmıştır. Seçim buna meşruluk kazandıran bir formalite, biçimsel ve sahte bir demokrasi presedüründen ibarettir

Komprador tekelci klikler arasındaki dalaş, bir yanıyla emperyalist blok veya güçler arasındaki çatışmayı yansıtıp aralarındaki güç dengesine göre biçimlenirken, diğer yanıyla emperyalist efendilerine daha iyi hizmet etmenin yarışı-kavgası olarak anlam kazanır. Ki, bu çatışma yerel klikler arasındaki güç dengesini veya iktidara aday olma durumunu da açığa çıkaran bir süreçtir. Zira, emperyalist güçler kendisine daha iyi hizmet edecek ve kendi çıkarlarını daha iyi temsil edecek, aynı zamanda toplumsal kitlelerden destek alarak bir dönem daha yönetebilecek kuvvetteki kliği tercih ederler. Bu süreç kaçınılmaz olarak kliklerin efendisine itaat, efendisinin çıkarlarını temsil etme ve ona iktidar edebilecek toplumsal dayanaklara sahip olduğunu gösterme sürecine tanık olur ki, bu klikler arası çatışma olarak ortaya çıkar, biçimlenir…

Gelinen aşamada emperyalist güçler, hangi burjuva klik ya da ittifak bloğunun iktidara geleceğine karar vermiş durumdadır. Gelişen süreç buna ışık tutmaktadır. Mevcut iktidarın üstünün çizildiği ve yerine muhalefet bloğunun iktidara getirileceği bu gelişmelerden anlaşılmakta-görülmektedir. Lakin son tahlilde bir demokrasicilik oyunu sergilemek, dolayısıyla yerelde hangi kliğin güçlü olduğunu dikkate almak ve iktidara getirilecek yerel kliğin güçlendirilerek seçimi kazanmasının şartlarının oluşturulması kaçınılmazdır. Gelişmeler tam da bu zeminde yürümekte, yaşanmaktadır.

Soylu Erdoğan iktidarının zayıf halkası olarak işlev görüp iktidarın örtülemez defosu olmaya devam etmektedir

‘‘Millet İttifakı‘‘ bloğunun seçimleri kazanarak iktidara gelmesinin şartları hasıl edilirken, mevcut Erdoğan sultasının işbaşından alınmasının koşulları fazklasıyla hazırlanmıştır. Muhalefet bloğunun 6 siyasi partinin bir araya getirilerek oluşturulması ve bir çok açıdan nüanslar göstererek ayrışan bu karma 6’lının bir masada toplanarak iktidar odaklı görüşmeler yapması, emperyalist güçlerin geliştirdiği strateji ve siyasetten bağımsız değildir. Öte taraftan emperyalist bir proje olarak iktidara getirilmiş olan ve 20 yıldır iktidar eden, devleti emperyalist strateji ve çıkarlara göre yapılandıran ama gelinen aşamada miadını doldurup hizmet verme cazibesini yitirerek teşhir olan, suçları ve hukuksuzluklarıyla tek adam sultasında biçimlenen yönetim biçimiyle toplumsal tepki toplayarak geniş muhalefetin hedefi olan ve kitle temelini yitirerek zayıflayan, içte çözülmeler yaşayarak hızla çöküşe giden Erdoğan sultası “emekliliğe“ yolculanmaktadır.

Kirli ve karanlık suçları, cinayet ve yolsuzluklarıyla gerçek anlamda suç işleri bakanlığı olan iç işleri bakanı Soylu ile başta damat bakan olarak da bilinen eski bakan Albayrak olmak üzere, diğer AKP’li kadrolar arasında yaşanan keskin çelişki ve dalaşlar Erdoğan iktidarı içindeki derin çatlakları resmetmektedir. Ki, Soylu daha önce istifa etmek durumunda kalmasına rağmen, iktidarın ayakta kalmasının koşulu olan MHP’nin bu pozisyonu Soylu’yu bakanlıkta tutmayı sağlamış ve iktidar içinde ayrı bir güç odağı olarak öne çıkarmıştır. Öyle ki, Peker’in ifşaatlarına rağmen, Soylu kafatasçı faşist güruhla ilişkisi gereği kendisini iktidara-Erdoğan’a dayatarak ve şantaj yaparak koltuğunda kalmış ya da tutulmuştur. Tutulmak zorunda kalınmıştır. Ne ki, Erdoğan’ın yumuşak karnını yakalayarak koltuğunda kalmayı başaran Soylu, AKP’nin belli kadro ve kesimlerinden tepkiler almakta, bu çelişki çeşitli vesilelerle gün ışığına çıkarak yansımaktadır. Buna rağmen Soylu Erdoğan sulta iktidarının zayıf halkası olarak işlev görüp iktidarın örtülemez defosu olmaya devam etmektedir. Burada iç çelişki ve çatlaklar yaşayan ve kan kaybeden mevcut iktidar, bunun dışında cereyan eden diğer iç çelişki ve çatlaklarla iyiden iyiye çözülüp çöküş yoluna girmiş durumdadır…

Soylu şahsında yaşanan gelişmelerin aynı zamanda AKP ile MHP arasındaki çatlaklara da bir işarettir. Arınç’ın, Soylu’nun Kaftancıoğlu kararı ve Kılıçdaroğlu’nun tavırlarına dönük tavır ve açıklamalarını kast ederek, ‘‘bunlar bir magandanın sözlerine benzemektedir‘‘ şeklindeki ifadeleri AKP ile MHP arasındaki gizli çatlağın dışa vurumudur. Ki, AKP’li kimi vekil ve kurmaylar da MHP’den duydukları raahatsızlıkları alenen dile getirmektedirler. Yani, iktidar çatlaklarla dolu yama tutmayan bir sandal durumundadır. Batması ise kaçınılmazdır…

İktidarın kimi karar ve uygulamalarında açıktan eleştiri yürüten Arınç, CHP İstanbul il başkanı Canan Kaftancıoğlu’na verilen ceza ve siyaset yasağı nedeniyle bir kez daha Erdoğan sultasını eleştirerek iç çelişiki ve çatlağın derinliğini gözler önüne serdi. Ki, katı mutlak itaatle Erdoğan’a bağlı olan Adıyaman milletvekili Şamil Tayar’ın aynı karar vesilesiyle açıktan eleştiri yürütmesi de bu iç çatlağın niteliğini yansıtmaktadır. Bu durum şunu gösterir ki, Erdoğan otoritesi giderek zayıflamakta, eskiden olduğu gibi vekil ve bakanlar susturulamamaktadır. Yani iç çelişki ve çözülme giderek cesaretlenip açığa çıkmakta, çözülme süreci derinleşmektedir…

Kılıçdaroğlu’nun kilometrelerce uzunlukta gerçekleştirdiği Ankara yürüyüşüyle belirginleşen ve belli bir tarih itibarıyla geliştirdiği taktik adımlar burjuva muhalefet adına güçlü çıkışlardı. Bu adımlar önemli oranda toplumda, kitlelerde karşılık buldu. Toplumsal kitlelerin iktidara duyduğu büyük hoşnutsuzluk Kılıçdaroğlu’nun geliştirdiği siyasi hamlelere elverişli zemin sunmaktaydı-sunmaktadır. Kitlelerin bu tepki ve öfkesinin sokağa yansımaması-taşmaması için, CHP-Kılıçdaroğlu özellikle sokağa çıkmayı bir provakasyon gerekçesi olarak kitlelere yansıttı ve bunu engelleyerek düzen dışı eğilimi düzen içine hapsetmeyi başardı. Devrimci kitle muhalefeti ve mücadelesi açısından gerici siyaset izleyen Kılıçdaroğlu ve CHP, iktidara karşı muhalefette başarılı adımlar attı. Bunlar emperyalist güçlerden bağımsız olmasa da, CHP adına ve Kılıçdaroğlu eliyle gerçekleştirildi. Dolayısıyla CHP’nin bloğuyla birlikte iktidara taşınmasının çalışmaları, hazırlıkları bu adımlarla iyice derinleştirildi…

Bu zeminde olmak kaydıyla, Kılıçdaroğlu veya CHP etkili bir burjuva muhalefet geliştirdi, etkili adımlar atarak iktidar üzerinde basınç kuran ve kitlelerin desteğini alan hamleler yaptı. Man adası, Tank-Palet Fabrikası, Soma davası, hakim, savcı ve bürokratları tedirgin ederek verdiklari karar, atacakları imza ve uygulayacakları politikalardan sorumlu tutulacakları hamlesi, çılgın projeler kapsamında yapılan ihale ve anlaşmaların iptal edileceği açıklamasıyla uluslar arası şirketleri temkinli olmaya iten açıklamaları ve ekonomik kriz altında açlığa mahkum edilen toplumsal kesimlere dönük geliştirdiği siyasetler etkili muhalefet argümanları olarak gerçekleştirildi. Bütün bunlar iktidarı zorlayarak sorunlarla yüz yüze getirdi, Kılıçdaroğlu’nu öne çıkararak etkisini büyüttü…

Erdoğan-AKP/MHP iktidarı derin çelişki ve çatlaklar içinde olup içerde çözülmeler yaşamakta, çöküş yolunda hızla ilerlemektedir.

Aynı siyasi hamleler kapsamında (ki bunların bazıları iktidarın geliştirdiği siyaset ve stratejileri boşa çıkaran özellikteydi), Merkez Bankası’nın kapısına adeta baskın gibi gitmesi, TÜİK’in kapısına dayanması ve her ikisinde de kapıların kendisine açılmaması en son Kaftancıoğlu kararıyla grup toplantısında yaptığı konuşmayla kavga edeceği şeklinde sert açıklamalarda bulunması, bunu takiben SADAT’ın kapısına giderek açılmayan kapının önünde aynı sert tonda açıklama yapması, SADAT’ı alenen bir suç merkezi olarak teşhir edip seçim güvenliğinde yaşanacak gelişmelerden sorunlu tutulacağını açıklaması, bu baskı altında SADAT başkanının karşı hamle geliştirme temelinde de olsa açığa çıkıp açıklama yapma durumunda kalması, Erdoğan’ın SADAT’ı tanımıyorum diyerek yalan söylemek zorunda kalması ve yalanının fotoğraflar başta olmak üzere, SADAT başkanının cumhurbaşkanlığı baş danışmanı olduğunun deşifre edilerek yalanın çıplak biçimde gözler önüne serilmesi burjuva muhalefet adına etkili hamlelerdi. Bu durum muhalefetin güçlendiği, iktidarın ise iyiden iyiye sıkıştığını göstermektedir.

Ve elbette bu gelişmeler sadece burjuva muhalefetin etkili siyaseti veya etkisiyle sınırlı mecrada kalmamakta, iktidar sultası içindeki çatlakları da derinleştirmektedir. Arınç ve Şamil Tayar gibi AKP kurmaylarının açık eleştirileri bu zeminde anlam kazanmaktadır. Yine AKP grup sözcüsünün Cemal Kaşıkçı cinayeti ve dosyasının Suudi Arabistan’a gönderilmesi kapsamında yaptığı açıklamalar iç çelişki ve çatlaklara işaret etmektedir ki, görevden alınması bu çatlağın ürünü olarak gündeme gelmiştir…

İç çelişkilerin yanı sıra, Gezi davası kararı ve aynı zeminde mahkemelerin defalarca beraat ve tahliye kararı vermesine karşın, Osman Kavala’nın, mahkemelere talimat verme ve açıktan hedef gösterme temelinde ‘‘ülkemizin Soros’u‘‘ ve bir ‘‘casus‘‘ olarak nitelenip hedef gösterilmesi ve siyasi kararla yıllardır içerde tutulması, bunun AP ile AB’nin ilgili kurumsal mahkeme kararlarına rağmen bu kararların tanınmayarak ağır müebbetle cezalandırılması, öte taraftan Selahattin Demirtaş‘ın yine uluslar arası hukuk normları ve kararları tanınmayarak siyasi kararla içerde tutulması, mevcut iktidarın uluslararası hukuk karşısında da sorunlu ve uyumsuz profile yerleştirerek teşhir olmasına, güç yitirmesine vesile olmaktadır…

Erdoğan’ın, Kılıçdaroğlu’nu kastederek, ‘‘bu karikatür adama bel bağlamayın, bizimle nasıl iş yapacağınızı düşünün‘‘ mealinde emperyalist güçlere serzenişte bulunan seslenmesi, onların kuklası olduğunun ve bu kuklalığı gönüllü olarak yürüteceğinin-yürüttüğünün bir itirafıdır. Öte taraftan Kılıçdaroğlu’nun emperyalist güçlerce desteklendiğinin de istihbarat edinmiş olan açık beyanıdır. Sıkışmasının da çıplak bir göstergesidir… Kılıçdaroğlu‘nun emperyalist güçlerden istihbarat vb. destekler alarak Erdoğan sultasının hamlelerini boşa çıkarması doğruyken, aynı biçimde Erdoğan’ın da emperyalist desteklerinden elde ettiği karşı istihbaratla Kılıçdaroğlu’nun kimlere dayandığı ve nerden beslendiğini bilmesi de bir doğrudur. İki taraf da emperyalist istihbarat güçlerinden bilgi alarak konuşmakta ve karşılıklı hamleler gerçekleştirmektedir. Fakat görülen o ki, Erdoğan’ın uluslararası istibarat desteği zayıflamış, Kılıçdaroğlu’nun desteği büyümüştür…

Kısaca özetlemeye çalıştığımız gelişmeler veya siyasi tablonun gösterdiği durum şudur; Erdoğan-AKP/MHP iktidarı derin çelişki ve çatlaklar içinde olup içerde çözülmeler yaşamakta, çöküş yolunda hızla ilerlemektedir. İktidar bir çeteler koalisyonuna dönüşümüş, suç çetelerine tesslim oluş ve kendisi bu çetelere dönüşmüştür. Bu iktidarın yumuşak karnı olmuş, kirli yüzünü geniş kitlelere gösteren bir durum olmuştur.

Seçimleri ve dolayısıyla iktidarı kaybetmesinin şartları, hem toplumsal kitleler içinde ve hem de uluslaraarası desteği kaybetme düzeyinde gelişmiştir. Bunda, suç ve kirlilikleriyle teşir olması, uluslararası hukuk normlarından açık biçimde koparak onları tanımaması ve siyasi kararları başta olmak üzere, emperyalist güçler arasındaki dengeleri gözeterek geliştirdiği veya girdiği ikili ilişkiler zemininde bura güçleri nezdinde güvenini yitirmesi, öte taraftan ekonomik kriz girdabında açlık yaşayan kitlelerin muhalefet ve taleplerine yanıt olamayarak hukuksuzluklara ve baskılara başvurması, dolayısıyla baskıları arttırıp hukuksuzluklarını derinleştirmesi gibi etmenler önemli bir yer tutmaktadır. Yolsuzluk, hırsızlık, kirlilik ve suçlarının deşifre olması, dolayısıyla yaşadığı teşhirle kendi tabnına varan boyutta kitle desteğini yitirerek zayıflaması ve iktidarı kaybetme tehlikesi altında yaşadığı korkunun ürünü olarak siyasi baskı ve saldırganlığını büyütmesiyle kendi altını boşaltan bir sürece girmesi aktüel durumdur. Buna karşın burjuva muhalefet 6’lı ittifak olarak gelişerek güçlenmekte, gelişen toplumsal tepki zemininde toplumsal kitleler içinde yaygınlaşarak karşılık bulmakta ve ciddi bir iktidar adayı olarak ortaya çıkmaktadır…

Burjuva cephede durum buyken, bu durum ve özelde de seçimlere kilitlemiş mevcut süreç karşısında devrimci cephede durum nedir ve devrimci cephenin bu süreç karşısından omuzlaması gereken görevler nelerdir, neler olmalıdır?

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, burjuvazinin iç çelişki ve çatlaklarından devrim adına yararlanma siyaseti benimsenip yürütülmesi gerekndir. Burjuvazinin arasındaki çelişki ve çatlakları derinleştiren siyasetin uygulanması önem taşır. Klikler arasındaki çelişkilerin gün yüzüne çıkarılıp canlı tutulmasının sağlanması devrimci siyasetin bu çelişkiden yararlanma siyasetinin bir parçasıdır. Bu, çeşitli eylem ve faaliyetlerin ortaya koyulması, demokrasi ve özgürlük taleplerinin yükseltilmesi, yoksulluk, açlık, zam, pahallık, baskı gibi konuların gündemleştirilmesi, devrimci muhalefet ve alternatifin yükseltilmesi zemininde, burjuva klikleri bu talepler temelinde karşı karşıya getiren bir mücadelenin örülerek geliştirilmesiyle sağlanabilir. Burjuva muhalefet cephesinin kitlelerin talep ve sorunları temelinde iktidarla karşı karşıya getirilmesi bu çelişkinin derinleştirilmesine hizmet eder. Bu durum devrimci mücadele ve güçlerinin lehinedir. Toplumsal kitlelerde muhalefet ve mücadele ne kadar yükselir, devrimci eylem ve örgütlenme ne kadar gelişir ise, burjuvazi o oranda sorunlarla yüzyüze gelip krize girer. Demokrasi ve özgürlükleri manivela yapan burjuva muhaklefetin kitlelerin taleplerine kulak kapatması onu da zorlar, kitlelerin talep ve mücadelelerine sahip çıkmaya zorlar. Bu, burjuva muhalefetle iktidarı daha fazla karşı karşıya getirir ve aralarındaki çelişkiyi körükleyerek büyütür. Dalaş ve çatışması derinleşen burjuvazi zaaflar gösterir, kitlelerin taleplerine direnemez duruma gelir ya da bunlardan kaçamayarak esnemeler gösterir. Dolayısıyla devrimci mücadele belli olanak ve imkanlar kazanarak elverişli şartlar yakalar…

Devrimci cephenin etkili siyaset yürütmesi ve güç olarak siyasi süreçte rol oynamasının önemli bir yolu, devrimci cephenin mümkün olan en geniş yelpazede demokratik-devrimci ittifaklar kurup mücadele birliklerini geliştirmesidir. Bu zeminde belirgin bir güce dönüşmesi ve siyasi arenada kendisini hisettirmesi mümkün olur; en önemlisi de bu ittifak veya birlikler demokratik-devrimci güçlerin kitleler tarafından görülerek onların güvenini kazanmasına yol açar. Kitlelere güven vermeyen bir hareket onları harekete geçiremez, seferber edemez. Dolayısıyla burjuvazinin yedeğine düşmesini de engelleyemez. Günün temel sornu, kitleleri düzen partilerinden koparmaktır ki, bu sağlanmadan devrim cephesine katılmaları başarılamaz. Tutarlı ve kararlı bir mücadele tutumu ve eylem pratiğinin sergilenmesi şarttır. Bunu büyütmek için ittifak ve güç birlikleri hayati önem taşır…

Burjuva partilerle ittifaktan sakınmak demokratik-devrimci güçlerin bilinçli tavrı olarak berrak biçimde oryata koyulmalıdır. En geniş demokratik güçlerle ittifak sağlarken, faşist düzen partleriyle aramıza kalın çizgilerin çekilmesi elzemdir.

Siyasi çalışmaların yoğunlaştırılarak seçimlerde başarının sağlanması devrimci cephe için büyük bir moral ve motivasyon vesilesi olacaktır. Bu bakımdan seçimlere ciddiyetle hazırlanmalı, gerekli çalışmalar ittifaklar kurup geliştirme zemininde yürütülmelidir. İttifak siyaseti bağımsız çalışmaların önünde engel değildir. Siyasi perspektifimizin propaganda edilerek kazanımlar elde etmesine dönük çalışmalar arka plana atılmamalı, ittifakları zedelemeyen tarzda bağımsız çalışmalarla geliştirilip önemsenmelidir.

Burjuva cephenin geriletilmesi ve devrimci cephenin büyütülerek kazanımlar elde etmesine dönük sorumlu, yetkin ve somut siyasetler benimsenip uygulanmalıdır. Kazanım elde edecek mücadele ve örgütlenmelere yoğunluk gösterilmeli, yoğun çalışma pratiğiyle hedef alanlara odaklanmalıdır. Kitlelerin örgütlenmesine özel önem verilmeli, eylem ve faaliyet tarzımızla kitleleri çekmeli, onları kazanmayı hedeflemeliyiz. Onlarla birleşmek başarının ölçütü ve yoludur. Kitlelerle birleştiğimiz oranda başarılarımız ve gelişmemizde büyüyecektir. Kitlelerin örgütlenmesi ve devrime katılmasının şartları uygundur. Doğru siyaset ve pratik zemininde kitlelerle birleşmek tamamen mümkündür. Devrimci şartlar son derece uygun ve elverişlidir. Bu şartlarda devrimci kitle hareketinin geliştirilerek büyütülmesi ve demokratik kazanımlar temelinde ilerlemelerin sağlanması için yeterli şartlar mevcuttur. Tüm mesele devrimci güçlerin doğru siyaset ve pratikle varlık göstermesi ya da demokratik-devrimci ittifaklarla devrimci alternatifi büyütmesidir. Burada varlık gösterildiğinde kazanımlara ulaşmamak ve devrimci ilerlemeler sağlamamak için hiç bir sebep yoktur…

Siyasi süreç ve gelişmelerin doğru okunarak buna uygun devrimci pozisyon almak elzemdir. Devrimci çalışma yürütmenin ve örgütlenmeleri yaygınlaştırmanın şartları mevcuttur. Bu şartları demokratik kazanımların elde edilmesi, örgütlenmelerin yaygınlaştırılması ve devrimci gelişmelerin sağlanması için kullanmak devrimci görev ve sorumluluktur…

Önceki İçerikYeni Bir Kültür, Yeni Bir Yaşam Yaratmanın Temel Şartı Hedefe Kilitlenmektir!
Sonraki İçerikTuhaf Reaksiyonlar