15 ŞUBAT KOMPLOSU VE ÇIKARILMASI GEREKEN DERSLER!

Kürt Ulusal Hareketi PKK’nin önderi Abdullah Öcalan’ın bundan 16 yıl önce başını ABD’nin çektiği uluslararası emperyalist komplo sonucu yakalanarak esir alınmasını kınadığımızı vurgulamak isteriz.

Diğer birçok topluluk ve uluslar için olduğu gibi Mezepotomya’nın kadim uluslarından biri olan Kürt ulusu ve onun önderliklerine yönelik geçmiş tarihsel süreçler boyunca komplo, inkar, katliam ve soykırımlar sür git devam etmiştir. Bu durum halâ da bizzat emperyalist hegemonyanın bir parçası olarak bölgedeki tekçi faşist ve gerici rejimler tarafından sürmektedir. Bu düzlemde deyim yerindeyse Kürtler de dahil Anadolu ve Mezopotamya özgülünde ezilen ve sömürülenlerin ve tabii ki içlerinden çıkan önderlerin payına da aynı kirli, vahşi ve kanlı politikalar düşmüştür. Brakuji (böl- parçala- yönet) denilen politika konsepti bugün de dünya genelinde uygulanan bir yönelimdir. Dolayısıyla PKK önderi Öcalan’ın şahsına yönelik, emperyalist dünya sistemi ve onun işbirlikçi rejimlerinin uygulamış olduğu uluslararası komplo ve kültürel soykırım politikalarından doğru dersler çıkarmak durumundayız. Nitekim 100. yılına giren Ermeni Soykırımı bağlamında da aynı komplo, hile ve entrikalar eşliğinde fiziki ve kültürel soykırımların nasıl gerçekleştirildiği de artık bilinen bir gerçekliktir. Ermeniler, Araplar, Süryaniler, Lazlar, Ezidiler, Rumlar, Çerkezler vs. azınlıkların yanı sıra Aleviler başta olmak üzere diğer inanç gruplarına uygulanan baskı, şiddet, katliam ve soykırım bizzat emperyalizmin ve onun işbirlikçi devletlerinin egemen sınıfsal niteliği durumundadır. Bu anlamda emperyalist küresel hegemonyanın insanı, doğayı, yaşamı, proletarya ve emekçileri, ezilen ulus ve inançları metalaştıran kapitalizmin her türlü manipülasyonuna karşı mücadele ve devrimci savaş tüm tarihsel kökleriyle somut ve güncel olarak kaçınılmaz ve ertelenemez bir görevdir.

Konumuz özgülünde başını ABD emperyalizminin çektiği uluslararası emperyalist dünya sistemi ve alt yapı ve üst yapı kurumlarıyla bin bir türlü ağlarla tamamen buna bağımlı Ortadoğu’daki tekçi faşist ve gerici devletlerin tarihsel ve güncel somut yönelimlerinin doğru ve bilimsel temelleriyle anlaşılarak tahlil edilmesi son derece önemlidir. Bu eksende işçi ve emekçiler, ezilen uluslar ve inançlar, azınlıklar, kadınlar ve LGBTİ bireylere yönelik baskı ve kırımlarda doğru anlaşılacaktır. Aynı şekilde 15 Şubat’tan çok daha önceleri uluslararası emperyalist güçler arası ve onların bölge özgülündeki işbirlikçileri üzerinden gerçekleşen çelişki ve çatışmaların bir parçası olarak komplonun hazırlıkları ve uygulamaları da doğru anlaşılacaktır. Dolayısıyla her sürecin olduğu gibi 1 Şubat uluslararası komplo öncesi süreçlerde dahil olarak başından sonuna kadar uluslararası emperyalist güçlerin doğrudan planlamaları ve yönelimleri üzerinden bir tasfiyenin amaçlandığı yeterince açıktır.    

Kürdistan ve Kürt ulusal sorunu uluslararası bir sorundur. Bunun için emperyalist küresel hegemonya ilerici, demokratik, devrimci ve komünist güçlere tam bir itaat eksenli konsept dayatmaktadır. Bu çerçeveyi kabul etmeyip direnenlere ise baskı, şiddet, katliam ve soykırımı çözüm olarak ’’uygun’’ görmektedir. Uluslararası emperyalist sermaye hali hazırdaki merkezileşme ve derinleşmesine uygun olarak bir yandan kendini yeniden yapılandırırken diğer yandan ezilen-sömürülen ve onların ilerici, demokrat, devrimci ve komünist öncülerini de yeniden yapılandırmanın ya da bu konsepte uymayanlara ise topyekün tasfiyeye yönelen  teorik pratik politikaları içerisindedir. İşte kendine stratejik bağımlı uşak Türk devletini de bu temelde Sünni Türk İslam eksenli tekçiliğin yeniden üretimi süreci de bu gerçekliğinden kaynaklıdır. Türkiye- Kuzey Kürdistan’daki kitlelere hepiniz İslam bayrağı altında eşit vatandaşlarımız ve İslam kardeşlerimizsiniz aldatmacaları da bundan ötürüdür. 16 yıl önce PKK önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan uluslararası komplonun da bu amaçlar doğrultusunda gerçekleştirildiğini anlamamız açısından önemlidir. Zira zamanın faşist başbakanı Ecevit ’’Öcalan’ın ölüsü değil dirisi bize daha fazla gereklidir’’ beyanının içeriği de bu şekilde anlaşılmalıdır. Amaçlarının o dönemin sınıfsal karakteri ve siyasal yönelimi itibarıyla devrimci Kürt Ulusal Hareketi‘ni tasfiye etmek olduğu gayet açıktı. Nitekim bizzat emperyalist efendilerinden aldıkları icazetle tekçi faşist Türk egemenlik sisteminin halâ Kürt Ulusal Hareketi‘ne silah bıraktırılmasının ana hedef-amaçları olduğu beyanları da bu durumu kanıtlar niteliktedir. Ve fakat Kürt Ulusal Hareketi‘nin ise öyle kolay yutulur bir lokma olmadığı görülmektedir. PKK, önceki feodal ve İslam eksenli başta olmak üzere geçmişteki Kürt ulusal hareketlerinden önemli oranda farklı ve kendine göre zamanın ruhuna uygun ilerici bir örgütlenme ve yönelimi olan bir harekettir.Dolayısıyla tasfiye politkalarına karşı bugüne kadar esasta olumlu bir çizgi ve manevra kabiliyeti göstermiştir. Kürt Ulusal Hareketi‘nin, emperyalistlerin ve onların bölgedeki işbirlikçi devlet ve rejimlerinin tüm tasfiye yönelimleri, teorik ve pratik politikalarını boşa çıkarmayı şimdiki durumda başardığını söyleyebiliriz. Bu durum bile tek başına PKK’nin önceki Kürt ulusal hareketlerinden önemli bir ayrım çizgisi ve niteliğini göstermektedir. Aynı şekilde öncekilerden çok daha ileri ve pozitif olduğunu da vurgulamak isteriz. Bu gerçeklik öylesine basit, subjektif niyetlerle ve duygusal temeldeki okumalarla değil tam aksine tüm tarihsel ve günceldeki somutluğuyla objektif gelişmelerin ifadesidir.

Bugün Kürt Ulusal Hareketi ulus devlet paradigmasını tamamen reddettiğini belirtip demokratik özerklik ve kondeferalizm gibi bir toplumsal projeyi öngördüğü ve bu temelde mücadele yürüttüğünü dile getiriyorsa kuşkusuz ki bu yönelim de belli yönleriyle ileri ve olumludur. Ancak Kürt Ulusal Hareketi‘nden dostlarımızın emperyalist dünya sistemi ve onun bir bileşeni olan mevcut tekçi faşist Türk devlet hegemonyası içerisinde böylesi projenlerin gerçekleştirilmesinin mümkünatının olmadığı- olamayacağını da yeterince görmesi ve kavraması gerektiğini vurgulamak isteriz. Kürdistan ve Kürt ulusal sorunu emperyalist dünya sistemi içerisinde ve bu eksendeki projelerle asla çözülemez. Çözül-e-mediği de onlarca uygulamalarla kanıtı sabit gerçeklik olarak orta yerde durmaktadır. Ve hatta ’’anayasal’’ güvencelerin bile bir çırpıda ayaklar altına alındığı 1921 Anayasası‘nın çok geçmeden ’’herkesin bir tek hakkı vardır o da Türk’e hizmet etme hakkı’’ denilerek nasıl da hayata geçirildiği asla unutulmamalıdır. Bir kere tam hak eşitliğinin tek merkezi stratejik yolunun öncelikle Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkından geçtiği tartışma götürmez bir halkadır. Yoksa eşitlik vs lafta kaldığı gibi tekçi ırkçı paradigmanın imtiyazlı haline yeniden davetten öte bir anlam ifade etmemektedir.  

O halde emperyalist kapitalizmin tüm türevlerine ve onda merkezileşen burjuva- bürokratik devlet mekanizmasının parçalanarak özgür bir yaşamın örülmesi ufku kaçınılmaz bir görevdir. Temsili parlamenter- bürokratik gerici burjuva devletin her biçimine karşı proletarya ve emekçilerin, ezilen ulus ve inançların doğrudan- katılımcı olarak her bir bölge, il, ilçe, sokak- mahallelerin doğrudan- katılımcı olarak kendi kendini tam bir bölgesel ve yerel özerk yönetimleri ama aynı zamanda tamamen gönüllü ve demokratik temelde merkezileşmiş Komün, Sovyet ve Halk Konseyleri iktidarı için mücadele yürütmeliyiz.               

Emperyalist dünya sistemine tüm tarihsel kökleri ve temelleriyle karşı çıkarak burjuva medeniyetçi paradigma ve onun her bir devletinde vücut bulan resmi her bir millet, tarih, dil, inanç, düşünce imtiyazı ve tekeline karşı köklü ve stratejik bir devrimci savaşı yürütmeliyiz. Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya, bu uğurda stratejik temelde önemli bir eşikten geçip nitel adımı atarak yol gösterirken onda tereddütsüz karşılığını bulan Ermeni ve Kürt komünistlerin gösterdiği yolda daha fazla açılmıştır. Bu bilinç ve perspektifle Sosyalist Halk Savaşını adım adım büyütme kararlılığıyla sosyalizme ve komünizme yürüyoruz. 

Önceki İçerik‘TAK!’ GİTSİN
Sonraki İçerikTUTSAKLARA YÖNELİK YENİ FAŞİST SALDIRILARA KARŞI MÜCADELE EDELİM!