Aynen Prokrustes’in demirden yatağı gibi, bizim dogmatiklerimizin de değişmez modern ölçüleri, kalıpları ve formatları var.
Prokrustes’in demirden yatağı onun tek doğru ölçüsüdür. Yakaladığı insanları yatağa sığdırmak için, kısa boylularını gerdirerek uzatırken, uzun boylu olanları da paslanmış testeresiyle kesip yatağına uydururmuş.
Günümüz modern Prokrustes’leri, yani doğmatiklerin de ellerinde demir yatak yerine hiç de özünü anlamadıkları kitapları vardır. Yeni bir fikir veya pratikle karşılaştıklarında nesnel duruma uyup uymadığına bakmadan, mistik ayetlere bakıp yaşamı yorumlamaya, çözüm bulmaya çalışan zahitler gibi, ellerindeki kitabın orta sayfasını açıp “işte bunu demiş, zinhar reddedilmeli” deyip Prokrustes’e öykünerek parçalayıp, bölerek işlerini zevkle icra etmeye çalışırlar.
Dogmatikler, Marksizmin, fizik biliminin yeni keşifleri ve tarihsel-toplumsal gelişmeler ışığında gelişip ilerlediğini, yeni nitelikler kazandığını hesaba katmaz. MLM felsefeyi inanç sistemine indirgeyerek kitab-ı mukaddes mahiyetinde algılarlar. Bilgilerimizi, bir bütünüyle teorinin maddi dünyanın bir yansısı olduğunu, maddi dünyadaki her yansının fikirlerimizi de değişime uğrattığını görmezler. Onların nezdinde insanın evrimi bile muamma konusudur. İlk primatların evrimleşerek hominin primatlara dönüştüğüne (metamorfoz) akılları ermez. Hegel’in felsefesinin idealizmden koparmamasını, Hegel’in ya dahi olmadığıyla ya da aklının yetmediğiyle açıklarlar. Oysa Hegel döneminin fizik biliminin ve tarihsel-toplumsal sınırları Hegel’in teorisini sınırlandırdığını görmezler. Ve yine bu doğmalara göre Marks’ın emperyalizmi tahlil etmesi gerekirdi. Yaşanmayan bir sürece yargı geliştirmek gibi “fevkalade” yetenekleri bulunuyor bu doğmaların.
MLM’nin kılavuzu diyalektik yöntem, materyalist felsefi anlayıştır. Olgu ve olayları incelemeden, onların içkinliğini, gelişim evrelerini, özelliklerini, nitelik değişimlerini bilmeden iç ve dış koşulların etkileşimini analiz etmeden onlar dair fikirler edinemeyiz. Bundandır ki durmadan nesneliği tahlil ederek sentezlere varmamız icap eder. Kim ki olgular ve olaylar hakkında, yirmi-otuz yıl önceki analizleriyle hareket ederse onun başarılı olma olasılığı baştan yok olmuştur.
Bu dogmatikler Mao döneminde Çin’de yaşamış olsaydı emin olun devrimin karşısında durup illa ki Rusya’daki devrim modelinde ısrar ederdi. Çünkü çelişkileri tek bir yöntemle çözmeye çalışırlar. Ellerinde bulunan tek formülle her yerde aynı yöntemi uygulayıp sonuç alacaklarını sanırlar.
Örneğin maddenin tözünü, niteliğini, biçimini ve hareketini incelemeye kalkışırsak, fizik bilimiyle incelenmesi gerektiğini söylerler. Cisimlerin atom ve molekülleri bakımından yapısını, birbirlerine etkisini ve bunların birleşim ve dönüşümlerini inceleyelim dense, hemen kimya bilimini işaret ederler. Fakat dün kimya biliminin alt disiplini bulunmazken, bugün insanlığın biriken bilgi ve tecrübesinin sonucu kimyanın alt kategorilere ayrılarak geoşimi, biyoşimi diye adlandırıldığını önemsemezler, dünün fizik bilimine bugün jeofizik ile astrofizikin eklendiğine bakmazlar. Fizik ile kimyanın yeterli olduğunu ısrarla yenilerler.
Doğmatizm kaçınılmaz olarak sekterizmi de koşullar. Hayat, inanç derecesine indirdikleri formüllerin dışında yeni nesnelikler, bu nesnelliğin tek tek çelişkileri karşılarına çıkardığında, eski formül ve yöntemler çelişkileri çözmediğinde, katı kurallara, yasaklara, buyruklara başvurarak çelişkileri çözmeye çalışırlar. Sekterizm bir niyet meselesi değildir. Felsefi idealizmden beslenmenin, ideolojik açmazın derin olması, nesnelliğin gerisine düşmesine ve bilgisizliğin sonucudur. Sıklıkla karşılaştığımız bağırmak-çağırmak, men etmek, fiziki ve psikolojik şiddete meyletmek bu zayıflığın tezahürüdür. Argümanı olmayanlar yaftalarla zevahiri kurtarmaya çalışır. Çelişkileri bildikleri, ezberledikleri tek formülle/yöntemle çözmek isteyen doğmacılarımız kibrin kaynağı olan Narsizm’den beslenip dikte etmeyi severler.
Lenin yoldaş 1905-1907 devriminin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından, Bogdanov, Aleksinski ve Lunaçarskilerin başını çektiği Otzovistleri işaret edip, Marksizmin cansız bir doğma olmadığını, tamamlanmış, hazır, değişmez bir öğreti olarak ele alınamayacağını söylerken; Marksist öğreti gibi Lenin’in Mao’nun bilimsel öğretilerinin de toplumsal yaşam koşullarındaki değişim ve ilerlemeleri yansıtmak zorunda olduğunu ders edindik. Bu anlayışla, bizler Marksizmi, Leninizmi, Maoizmi ve Kaypakkaya yoldaşın görüşlerini, an’da meydana gelen eylemin canlı bir kılavuzu olarak ele alırız. Ki, MLM felsefesinden de bunu öğrendik.
Otzovistler gibi bizim dogmatik goygoycularımız ise, ezberleyip fakat bilince çıkaramadığı sloganları tekrarlayıp dururken, Lenin yoldaşın şu sözlerini hak edecek pratikleri var: “…bu öğretiyi tek-yanlı ve sakat bir biçimde özümsemiştir.” Devamla “Belli ‘sloganları’ ezberlemiş, verilecek yanıtların Marksist ölçütlerini anlamaksızın, taktik sorunlara, belli yanıtlar vermeyi öğrenmiştir.”
Dogmacılardan sorunun, olgunun bütün yönlerini ve özelliklerini anlamalarını beklemek su katılmamış saflık olur. Çünkü Marksizm’in yaşayan ruhu “somut koşulların somut tahlili” ilkesini bilince çıkarmamıştır. Tek yanlı üstün körü bakış açısına sabitlenen doğmacılara Lenin yoldaşın “…çok yanlılık, yanılgılara ve katılığa karşı en iyi güvencedir” sözünü hatırlatmanın da fayda etmeyeceğini biliyoruz.
Evhamlıdırlar… Tarihin bütünsel ve doğru kavranışından uzak, idealist tarih anlayışına sahip dogmacıların evhamları, gerçeğin şiddetli saldırıları karşısında tuzla buz olmaya mahkûmdur. Her şeye karşın Maoist tutsaklar farklılıkları ve değerleri özenle korurken, Maoist kültüre saldırma cesaretini gösterip, yalan-yanlış bilgilerle dezenformasyon/manipülasyon yapan bu doğmacılara gerekli yanıtı vermeyi ihmal etmeyecektir. Sonuna kadar ideolojik mücadeleyi sürdürüp, hiç de masum olmayan gerçek niyetlerini deşifre edileceğinden kimsenin kuşkusu olmasın.
Yaşanan sorunla beraber, olay ve olguların nesnel kavranışı, aynı zamanda sağlam bir temele oturtulması, sorunlarımızın çok yönlü ve derinlemesine anlaşılıp, kavuşturulmasını sağlayacağını biliyoruz.
Yılmadan, ısrarla ideolojik mücadeleye devam!