Maoist Komünist Parti (MKP), Merkez Komitesi 19 Aralık, Maraş ve Roboski katliamlarına ilişkin yazılı açıklama yaptı.  

Yapılan açıklamada, “İlan edildiği günden bugüne, yüz yıla yakın tarihi ile yeni bir yüzyıla girecek olan “TC” devleti; katliam ve soykırımlarla dolu bir tarihe sahiptir, Osmanlı’nın kanlı-fetihçi mirasının sadık bir devamcısı, halkların başına bela olmuş “modern” barbar taklitçisidir” ifadelerine yer verildi.

Açıklamanın devamında, “Kurulduğu günden itibaren, egemen sınıfların sınıfsal çıkarlarıyla bütünleşik, emekçi halkların, farklı milliyetlerin, farklı inançların ve farklı cinsel kimliklerin üzerinde baskı ve şiddeti eksik etmeyen, soykırıma, katliama, provokasyonlara, işgal ve savaşlara başvurmaktan çekinmeyen faşist “TC” devleti ve onun iktidarları, bugün de faşist AKP-MHP iktidarı eliyle halklar üzerindeki sömürü ve zulmünü devam ettirirken aynılarını tekrarlamakta, komplolara-provokasyonlara başvurmakta, katliamlar gerçekleştirmekte, işgaller yapmakta, savaşlar çıkarmaktadır. AKP-MHP faşizminin beslendiği kaynak aynıdır” diye belirtildi.

Yapılan açıklamanın devamı şöyle;

Egemen sınıflar gerici iktidarlarını icra ederlerken karşılarında kendilerine engel çıkaracak güçleri ya da karşılarına çıkan engelleri aşmak için ellerinde bulundurdukları tüm imkan ve olanakları seferber etmekten geri durmazlar. Bunun sonu kitle katliamı olsa dahi. “TC” tarihine bakıldığında, egemen sınıfların karşılarına çıkan engelleri nasıl da aşmaya çalıştıklarına dair bolca örnekler vardır.

19 Aralık 2000 tarihinde gerçekleştirilen hapishaneler katliamı da bu katliamlardan birisidir. Toplumsal mücadelelerdeki duyarlılığıyla çıban başı olarak tanımlanan, “militanların eğitildiği okullar” olarak hedefe konan hapishanelere yönelik gerçekleşen, binlerce asker-özel tim’in katıldığı ve 20 hapishaneye eş zamanlı olarak yapılan operasyon sonucu 28 devrimci katledilirken, yüzlercesi de yaralandı, sakat kaldı, tutsaklar hücrelerde canlı canlı yakıldı. “F Tipi” hapishanelere geçişi engellemek, izolasyonların kaldırılmasını sağlamak için tutsakların başlattıkları eyleme faşist diktatörlük 19 Aralık’ta bu katliamla cevap verdi. Tutsaklar teslim alınmaya, iradeleri kırılmaya çalışıldı. Hapishanelerin ve devrimci tutsakların toplumsal mücadelelerle olan etkin bağı koparılmaya çalışıldı, tutsaklar izolasyona tabi tutularak hücrelerde tecritleri hedeflendi. Bunun için faşist devlet genetik kodlarında yazıldığı gibi “ne gerekiyorsa” yaptı, katliam gerçekleştirdi. Ve coğrafyamızda hapishanelerdeki tutsaklara yönelik gerçekleşen katliamlar içindeki en büyük katliamlardan biri olarak tarihe geçti. Kahramanlık Haftasına adını yazan Ölümsüzlerimizi saygıyla anıyoruz.

İlerici-demokratik toplumsal mücadelelerin gelişmesine paralel olarak toplumda oluşan birlikte mücadele-birleşik mücadele ruhunu parçalamak, halkları birbirine düşmanlaştırarak kırdırmak egemen sınıfların en bilindik kirli yöntemleridir. Toplumsal muhalefeti dağıtmak, halkların mücadele azmini bölüp parçalamak ya da toplumun ekonomik-demokratik talepli önceliklerine müdahale edip suni hedeflere yöneltmek için toplumun hassas yanlarına/toplumsal değerlerine-geleneklerine provokasyon ve komplolarla müdahale etmek faşizmin en bilindik yöntemlerdir.

19-24 Aralık 1978 yılında gerçekleştirilen Maraş katliamında da bu bilindik yöntemler devreye sokulmuş, bebek/çocuk-kadın-yaşlı demeden katliam gerçekleşmiştir. Alevi ve Kürt yoğunluklu Maraş’ta alevi halk “camiye bomba atıldı” vb denilerek hedef alınmış, MİT-Kontra gerillanın önceden hazırladığı provokasyonla Sünni inanca mensup halk kitleleri Kürt ve Alevilere yönelik bu saldırının parçası yapılmaya çalışılmıştır; bu katliamla, hamile kadınların ve doğmamış bebeklerinde içinde olduğu yüzlerce kişi katledildi, yüzlercesi yaralandı. Tarihe Maraş katliamı olarak geçen bu katliam ise, faşist devletin kullanışlı aparatları olan MHP ve sivil faşist çeteler eliyle gerçekleştirildi.

Yine, sınır ticaretiyle geçimini sağlayan Kürt köylüsüne yönelik 28 Aralık 2011 tarihinde savaş uşaklarıyla yapılan saldırı sonucu içinde 18 yaşından küçüklerinde olduğu 34 köylü katledilirken, egemen sınıfların gerekçesi “içlerinde terörist var”, “silah taşıyorlar” oldu. Kürt coğrafyası Uludere’ye bağlı Roboski köyünde gerçekleşen bu katliamın esas amacı Kürt Ulusal Mücadelesini bastırmak, Kürt ulusal mücadelesine sahip çıkan, destek veren yoksul Kürt köylüsünü cezalandırmaktı. Aynı, Van-Özalp’ta 1943 yılında general M. Muğlalı’nın emriyle gerçekleşen katliam gibi.

Dersim’de, Çorum’da, Sivas’ta, Gazi’de,

Diyarbakır, Buca, Ulucanlar’da

Nusaybin, Sur, Silopi’de, Efrin’de, Serekaniye’de, işgal saldırılarıyla hedeflenen Rojava’da, Güney Kürdistan’da, kimyasala boğulan gerilla alanlarında;

Suruç’ta, Ankara-Gar’ında, Taksim-Gezi’de ve daha onlarca katliamda hedef aynıydı. Ezilenlerin, sömürülenlerin, yok sayılanların, inkar edilenlerin, ötekileştirilenlerin, ezilen ulusların, ezilen inançların, ezilen cinsel kimliklerin sömürü ve baskıya sessiz kalmamaları, zulme boyun eğmemeleri, ilerici-devrimci-sosyalist mücadelelerde yer almaları ve direnişleriyle sergiledikleri kararlılıklarıydı-kararlılıklarıdır. Ve bu kararlılık egemen sınıfların en büyük korkusudur. Bu korkuları bugün de devam etmektedir.

Onların Korkularını Büyütmeye Devam Edelim

Katliamlarla örülü faşist devlet ve iktidar gerçekliğine rağmen halkların mücadelesi devam ediyor. Türkiye- Kuzey Kürdistan’da hapishanelerdeki koşullar gittikçe ağırlaşmakta, keyfi uygulamalarla tutsaklar tecrit içinde tecrit ile cezalandırılarak teslim alınmak istenmektedir. Hasta tutsaklar başta olmak üzere hapishanelerde tecrit, izolasyon ve katliamlar devam etmektedir. Bunun karşısında ise, hapishanedeki tutsaklar, tutsak yakınları, devrimci-ilerici güçler direnmekte ve mücadeleden geri adım atmamaktadır.

Kürt ulusu dişiyle-tırnağıyla ve mücadelesiyle kazandığı haklarını direnişiyle korumaya çalışmaktadır. Kürt ulusu ve devrimci-demokratik mücadelesi katliam saldırılarıyla bastırılmak istenmekte, işkenceyle, hapis cezalarıyla korkutulup teslim alınmaya/diz çöktürtülmeye çalışılmaktadır. Gerilla güçleri ise kimyasal saldırılarla imha edilmek istenmektedir. Tüm bu saldırıların karşısında Kürt’ün, gerillasının direnişi kesintisiz sürmektedir.

Alevi toplumu devletin Alevisi yapılmak istenmekte, Alevilerin evleri işaretlenerek vb. vs.  korkutulup sindirilmek istenmektedir. Aleviler geri adım atmamakta, mücadelelerine devam etmektedirler.

Kürt ulusu, Alevi toplumu gibi diğer tüm toplumsal dinamikler de yok sayılmaya, horlanmaya, her türden baskı ve şiddete rağmen, yasaklamalara, hapishane tehditlerine rağmen demokratik-devrimci-ilerici mücadelelerinden geri adım atmamakta, direnmeye devam etmektedirler. Halkların devrim ve demokrasi, sosyalizm mücadelesi devam etmektedir.

Faşizmin tarihi katliamlarla dolu bir tarihtir. Ezilenlere, devrim mücadelesi verenlere, haklarını arayanlara karşı gaddarca geliştirilen katliamlarla doludur. Bu tarih ezen ve sömürenlerin despot tarihidir. Fakat diğer taraftan, bu katliamların karşısında halkların kahramanca direnişlerinin olduğu, haklı ve meşru mücadeleleriyle ilmek ilmek örülen ezilen halkların mücadele tarihi vardır. Ve bu tarih, son sözü söyleyecek, geleceği inşa edecek tarihtir. Halkların bu mücadele tarihine sahip çıkalım. Bu mücadelede yer alalım, birleşik mücadeleyle bu mücadeleyi büyütelim.

Önceki İçerikMaraş, 19 Aralık Hapishaneler, Roboski ve Rojava’daki Katliamlar; Bir Egemenlik Çizgisinin Karanlık İcraatları!
Sonraki İçerikBerlin’de 19 Aralık, Maraş ve Roboski katliamları üzerine panel