Ölçülerimiz esasta bunlardır: Komünist toplumu hedeflemek ve devrimi gerçekleştirmek. Kuşkusuz ki, bu amaç ve hedefler, tabii olarak bilimsel teori ve devrimci pratiğe sahip olmayı gerektirir. Komünist toplum, devrim ve bu amaç ya da iddialara uygun bilimsel teori ve bu teorinin aydınlattığı pratik, proleter devrimciler açısından bağlayıcı ve belirleyici ölçülerdir. Eğer bu amaç ve hedefler olmasaydı, Marksizm Marksizm olamazdı, MLM’nin bugünkü devrimci anlamı da olmazdı. Ve eğer Mao evrensel öğretinin öğretmeni düzeyinde en güçlü biçimde savunuluyor ise, bu savunu Mao’nun isminden ötürü değil, temsil ettiği bu değerlerden ötürüdür. Coğrafyamız devrimi açısından Kaypakkaya büyük bir rol ve komünist önder olarak savunuluyorsa, bu savunu salt Kaypakkaya isminden değil, Kaypakkaya’nın temsil ettiği komünist değerlerden ötürüdür. Aksi halde Kaypakkaya da herhangi bir isim gibi olağan bir isim olurdu.
Eğer sorunu anlamamış bir tek kişi bile varsa, binlerce kere tekrarlanmış da olsa sorun anlaşılana kadar anlatmak doğrudur. Kavranması gereken mesele anlaşılana kadar bıkmadan meseleyi açıklamakta yarar vardır. Çoğu kez anlaşılmış ya da bilinir gibi görünen basit meselelerin bile özünde anlaşılmadığını-kavranmadığını fark ederiz. Ama en kötüsü meseleleri kavramaktan uzak biçimde meseleler hakkında ahkâm kesme ve hep suçlayıcı eleştiride bulunma tutumudur. İddia ve beylik laflar eleştiri adına peş peşe sıralanırken, yaslanılan zeminle ne kadar uyumlu olunduğuna bakılmadan en keskin savunu pozisyonu alınmakta, değim yerindeyse adeta ucuz kahramanlık ve devrimcilik sergilenmektedir. Eleştiride bonkör, ezberci, kör, özeleştiride ise kısır ve bencilce ketum olan tutum, ucuz kahramanlıklara soyunanların özelliği ve belki de beslendikleri gıdadır.
Teori-pratik birliği devrimci teoride olmazsa olmaz değerinde bir prensiptir. Bu birlik sağlanmadan hiçbir teorinin, daha doğrusu teori adına yapılan lafazanlığın gerçek değeri yoktur. Sosyal pratiğe girmeyen hiçbir teori devrimci rol icra edemez. Değiştirme gücüne kavuşan teori pratiğe dökülen, pratikle birleşen teoridir. Gerisi kuru gürültü olmasa da anlamdan yoksun ve devrimci olmakta noksandır…
Proleter devrimci teori, teori ile pratiğin birliğinde tamdır ve bu harmanda elekten geçer. Onu tek ayağından yoksun biçimde temsil etme iddiası gülünçtür. Proleter devrimci yönelim, tüm teori ve bilimi sosyal pratikte kılavuz alıp birleştirerek komünist toplumu amaç edinir. Bu amaç uğruna devrimleri alt amaç olarak ele alır. Büyük özgürlük nihai amaçken, bu amaca gitmenin yolu devrimlerdir. Dolayısıyla devrim-ler somut ya da alt amaçlar olarak esastır. Bu bağlamda proleter devrimciler yakın amaç ya da somut hedefte devrimi esas alırlar. Ki bu da ideolojiyi, teori ve genel siyaseti esas almak anlamına gelir. Komünist toplum için mücadele ediyoruz, yakın hedef ve alt amaç olarak da devrim uğruna somut uğraş veriyoruz.
Ölçülerimiz esasta bunlardır: Komünist toplumu hedeflemek ve devrimi gerçekleştirmek. Kuşkusuz ki, bu amaç ve hedefler, tabii olarak bilimsel teori ve devrimci pratiğe sahip olmayı gerektirir. Komünist toplum, devrim ve bu amaç ya da iddialara uygun bilimsel teori ve bu teorinin aydınlattığı pratik, proleter devrimciler açısından bağlayıcı ve belirleyici ölçülerdir. Eğer bu amaç ve hedefler olmasaydı, Marksizm Marksizm olamazdı, MLM’nin bugünkü devrimci anlamı da olmazdı. Ve eğer Mao evrensel öğretinin öğretmeni düzeyinde en güçlü biçimde savunuluyor ise, bu savunu Mao’nun isminden ötürü değil, temsil ettiği bu değerlerden ötürüdür. Coğrafyamız devrimi açısından Kaypakkaya büyük bir rol ve komünist önder olarak savunuluyorsa, bu savunu salt Kaypakkaya isminden değil, Kaypakkaya’nın temsil ettiği komünist değerlerden ötürüdür. Aksi halde Kaypakkaya da herhangi bir isim gibi olağan bir isim olurdu.
Eleştiri adına yapılanların esası ezberci dogmatik hezeyanlardır
Dün olduğu gibi bugün de özellikle Parti 3. oturumundan sonra partiye karşı sorumsuz suçlama ve eleştiri adına saldırılar sistematik biçimde sürmektedir. Bu kulvara girmeyen belli eleştirileri muaf tutarak söyleyelim ki, bunların esası ezberci dogmatik hezeyanlardır. Dar kısır döngü içinde dönüp bir adım çemberin dışına çıkmayan, yaşam ve tüm diyalektiğin gelişmesine paralel ilerlemeyi başarmayanlar, ilerleme yeteneği göstermeyenler ilerleme dinamiği önünde direnç olmaya devam etmektedirler. Bu geleneksel dogmatik davranış ve alışkanlık esasta yaşam diyalektiğini kavramaktan uzaktır. Değişim denen gerçeği bir türlü kabullenememekte, insan doğası ve diyalektiğin kendisinde olan gelişerek ilerleme gerçeğini anlaşılmaz bir refleksle reddetmektedirler. Evet sözde gelişmeyi de, ilerlemeyi de, değişimi de kabul ederler ama gerçekte bu basit kanunları kavramaktan uzaktırlar. Değişimi, gelişmeyi, ilerlemeyi kabul ederler ama kendilerine veya partimize gelince bunları reddeder, yapılmış tahlil ve tespitleri asla değiştirmeyi kabullenmezler… Bu kesim eleştiri adına saldırılarda bulunur, hatta belli bir kesimi devrim ve mücadele karşısında durdukları yere bakmaksızın en keskin komünistler olmaktan da geri durmazlar. Bu eleştiriler ve eleştirmenler aymaz ve yüzeyseldirler. Kaypakkaya’ya ihanet, Kaypakkaya’yı red, Kaypakkaya tasfiyeciliği şeklinde ne kadar nakarat varsa hepsini hünercesine tekrarlayıp dururlar… Bu eleştirmenler hiçbir devrimci örgütü de beğenmez, hepsini eleştirirler. Devrimci ve demokratik güçlerin ortak mücadele platformlarını, ittifak ve güç birliklerini de eleştirirler. Eleştirmedikleri tek şey kendi pozisyonlarıdır, kendilerini eleştiriden muaf tutarak dışındaki her şeyi eleştirirler… Moaist geleneği eleştirmek de ise sınır tanımaz, bu eleştiriyi adeta özel görev kabul ederler… Kaypakkaya savunusu temelinde “Kaypakkayacılar” ve karşıtları şeklindeki yapay çaba ise başlıca ilgi alanlarıdır…
Her komünist ve devrimci öğretmenin savunulması gibi, Kaypakkaya’nın savunulması da onun temsil ettiği bilimsel teori ve bu teori ışığındaki pratiğe dayanır. Kaypakkaya’nın teorik görüşleri ve bu görüşlerin öngördüğü pratik ya da teori-pratik uyumunda benimsediği duruş, benimsediği örgütlenme ve mücadele aracı, bu aracın niteliği ve fonksiyonunda doğrudan oynadığı roldür. O’nu bütünlüklü olarak anlamlı kılan zemin. Bu zeminin temel parametrelerinden biri çekilip alınırsa Kaypakkaya eksik kalır, komünist önder pozisyonu ortadan kaldırılmasa bile zayıflatılır.
Daha açıkçası, devrimcilik kavramı da teori-pratik birliğinde gerçek anlamını bulur. Salt teori bir bütün devrimcilik kavramını karşılamaya yetmez. Aynı biçimde salt pratik de devrimcilik kavramı veya tanımını tam olarak karşılamaz. Temsiliyet ne olursa olsun, o temsiliyetin hakkını vermek veya karşılığını ifade etmek, ancak söz konusu temsiliyetin muhtevasına uygun bütünlüğü yakalamakla mümkün olur. Lafta devrimci olmak kolay ama gerçekte devrimci olmak o kadar kolay değildir. Gerçekte devrimci olmak için, hem devrimci teoriye, hem de devrimci pratiğe sahip olmak gerekir. Birinden biri eksik olursa devrimcilik iddiası içi boş bir iddia olarak kalır. Aynı şey kuşkusuz ki Kaypakkaya savunusu veya “Kaypakkayacı” olma iddiası için de geçerlidir. Kaypakkaya’nın teorik görüşlerini ezberlemek veya savunmak “Kaypakkayacı” olmaya yetmez. “Kaypakkayacı” olmak, Kaypakkaya’nın ideolojik-siyasi-örgütsel muhtevasını teori-pratik sahasında sürdürmeyi gerektirir. Kaypakkaya’nın öngördüğü ve bizzat örgütleyerek yürüttüğü devrim ve komünizm mücadelesi pratiğinde yer almadan “Kaypakkayacı” kesilmek aymazlıktan öteye Kaypakkaya’ya hakarettir, alay geçmektir. Bu durumla yetinmeyip Kaypakkaya’nın komünist toplum ve ülke devrimi perspektifi ve mücadelesini bizzat yürütenlere laf söyleyip hakarette bulunmak ise düpedüz ucuzluk ve hadsizliktir. Devrimci ve komünist mücadele adına pratik bir çaba içinde olmayıp salt söylemde devrimi veya devrimciliği savunmak gerçek devrimcilik olamaz. Devrimcilik gibi “Kaypakkayacılığın” ölçütü de esasta boşboğaz lafazanlık değil sosyal pratiktir. Dahası devrimci mücadelede sergilenen duruştur, sınıflar mücadelesi karşısında alınan vaziyettir. Kaypakkaya’nın komünist toplum perspektifi ve devrimde somutlanan komünist mücadelesi karşısında pratik sorumluluk almayanların Kaypakkaya adına söyleyecek sözleri yoktur, olamaz. Kaypakkaya ne bencilliklere ne de egoların tatminine meze edilemeyecek kadar parlak bir temsil ve mevzidir.
Kaypakkaya adına eleştiri sağanağı ve saldırısına tabi tutulanlar tüm hata ve eksikliklerine rağmen ısrarlı bir devrimci mücadele pratiği içindedirler. Sorumsuzca yapılan eleştirilere, tüm olanaksızlık ve zorluklara karşın devrimin örgütlenmesinde bedeller pahasına çaba harcamakta, devrimci mücadelenin temsil edilerek geliştirilip devrime taşınması hedefiyle kararlı mücadele gayreti içindedirler. Ya mücadele etmeyip de bu sorumsuzca eleştiri ve saldırılarda bulunanlar ne yapmaktadırlar? Koca bir hiç!
Proleter devrimciler komünist toplum perspektif ile mücadelede kararlıdırlar
Yeri geldiğinde Kaypakkaya’ya ihanet, silahlı mücadele ve partiyi tasfiye etmek, revizyonizme saplanmak tarzında en ağır eleştiri ve saldırılara maruz kalan Maoist proleter devrimciler, komünist toplum perspektifiyle devrimci mücadelenin geliştirilmesi ve devrime taşınması hedefiyle aralıksız bir çaba ve uğraş vermektedirler. Gerilla savaşında varlıklarını geliştirerek sürdürmektedirler. Bura dışında silahlı mücadele ve eylem alanında örgütsel güç ve olanakları ölçüsünde varlık göstermektedirler. Örgütlenme alanında, açık-kapalı her alanda değişik mücadele araçları ve yöntemleriyle çalışmalar yürütmektedirler. Siyasal süreç ve gelişmelere karşı irade ve tavır belirlemekte, olanaklar ölçüsünde bu görevleri örgütsel sahada da sahiplenmektedirler. Stratejik yönelim ve hazırlıklar bağlamında belli çalışmalar yürütmekte, değişik faaliyetler yürütmektedirler. Elbette ayrıntılı örgütsel rapor sunacak durumda değiliz, fakat kamuoyunun da dışarıdan gözlemle izleyebildiği bu çalışma ve mücadele pratikleri proleter devrimcilerin temsil ettikleri perspektif, mücadele ve pratiği kanıtlar durumdadır. Devrimciliği temsil edip yürütenlerin, aynı biçimde “Kaypakkayacılığı” temsil edip yürütenlerin kimler olduğu bu tabloda nettir. Eğer bu yapılanlar devrimci mücadele dışında ve Kaypakkaya’nın mücadelesi ve hedefleri dışındadır deniyorsa, o halde Kaypakkaya’nın hedefleri, mücadelesi nedir o tanımlanmalıdır. Açık ki, Kaypakkaya’nın temel doğrultusu komünist toplum perspektifi taşıyan ve proleter dünya devriminin bir parçası niteliğindeki ülke devrimini gerçekleştirmekten başka bir şey değildi. Bugün Maoist proleter devrimcilerin yapmaya çalıştığı, mücadele ve faaliyetlerini yürüttüğü doğrultu tam da budur. Kaypakkaya’nın savunusu ve temsili de gerçekte burada saklıdır.
Yaptıklarımızı yeterli görmüyor, abartmıyoruz. Ancak ısrar ve kararlılıkla bağlı olup yürüttüğümüz bir devrimci mücadele var. Hedefimiz var ve bu hedef uğruna çalışma yürütüyoruz. Aslolan bilimsel zeminde ifade bulan bu hedeflerden kopmamak ve bunlar uğruna bedeller pahasına mücadele etmektir. Biz bunu yapıyoruz! Ya iş yapmadan salt eleştirenler? Doğru ile yanlışın, haklı ile haksızın mahkemesi mücadele pratiği tarafından yapılmaktadır, yapılacaktır. Bu mücadelede yer almayanlar başından beri davanın kaybedenleridir. Emperyalist gericilik ve bilumum gericilikle savaşmak ve enerjiyi buraya harcamak yerine, burada hiçbir enerji harcamadan salt devrimcilerin eleştirisine enerji kullanmak ancak kör dövüşçülerin işi olabilir. Keskin devrimci eleştiriler adına yapılanın kör bir dövüş olduğu sabittir.