KADINLAR YÖNETİME KADINLAR İKTİDARA!

Kadın sorunu, insanlığın ilk doğal işbölümüyle ortaya çıkıp gelişen ve daha o andan itibaren günümüze kadar ataerkil- erkek egemenliğinin katlanarak büyüyen objektif somut gerçekliğidir. Farklı bir cins ve doğal işbölümüyle ayrışarak erkek için güçlü bir zemin yaratan ve giderek soya göre örgütlenmeler ve oradan da sınıflı toplumlar gerçekliğiyle erkek egemen sistemlerinin kölesi ve sömürüsü haline gelen kadınlar, tarihsel ve köklü zulümler altında yaşayarak günümüze kadar gelmişlerdir. Sömürücü ve zulümkar sistemlerden ve paradigmadan temelden ve köklü bir kopuşu ifade eden komünist hareket, ilk anlarda oldukça ciddi bir iddia ve sinerjiyle bu noktada ortaya çıksa da ne yazık ki son tahlilde burjuva ataerkil-erkek egemen paradigmadan köklü olarak bir türlü yakasını kurtaramamıştır. Kadına ve toplumun bütün ezilen ve sömürülen kesimlerine yönelik ortaya konan asgari ve azami toplum projeleri -demokratik halk iktidarı, sosyalizm ve komünizm- burjuva medeniyetçi paradigmanın ve onun çeşitli türden ithal ikameci politikalarından öteye gidememiştir. Kadınları ve cinsel yönelimler içerisinde bulunan toplumun ötekileştirilen diğer kesimlerini (LGBTT vb) nesnel koşulların sınırlılıklarına hapsederek izlenen politikalar teorize ve idealize edilmiş, sınıflı toplumlar gerçekliğinden kaynaklı bütün gerici geleneksel alışkanlık ve anlayışlar sürgit devam ettirilmiştir. Oysa hem teorik hem de pratik, hem tarihsel hem de güncel, hem kısa vadeli hem de orta ve uzun erimli, hem stratejik hem de taktiksel, hem ekonomik hem de üst yapı özellikleri itibarıyla politik olarak köklü ve bütünlüklü nitel bir zihniyet devrimi için devrimci savaş başlatılmalıydı. Kuşkusuz bunun ilk adımları atıldı ve tam da ilerletilecek derken, eski ve gerinin çeşitli türden versiyonlarını devam ettirdik.

Vitrin(vizyon) son derece doğru ve görkemliydi. Ancak öz ve içerik aynı şekilde son derece problemleydi. Demokratik halk devrimleri ve sosyalist devrimler öncesi (devrim öncesi) kadını örgütlenmeye, devrime katılmaya, mücadeleye ve politik iktidara davet eden- salık veren anlayış ve pratik politikalar, ne yazık ki devrimlerden sonra kadınları tekrar evine ve mutfaklara göndererek kadınları özne olmaktan çıkardı. Onları  yedek bir güç olarak ele alıp değerlendirdi. Stratejik ve önemli temel görevler de doğrudan aktif özne olmaları perspektifi ve politikaları yerine, tali ve ikinci sınıf muamelesiyle yanda ve yedekte duran görevlere sevk etti. Oysa kadınlar devrim öncesi ve sonrası da komünizme kadar bizzat her bir sürecin özneleri olmalıydı. Her bir sürecin özneleri olmak ne demektir? Ötekileştirilmemek ve sürecin her bir aşamasında doğrudan söz, karar ve yetki sahibi olarak dolaylı ya da temsili değil doğrudan aktif bir şekilde işlevsel özne ve belirleyici olması demektir.

İşte bu temelde MKP 3. Kongresinin sevindirici önemli gündemlerinden ve alınan kararlarından biri de kadın olgusuna ilişkin yürüttüğü tartışmalar, ortaya koyduğu ve ulaştığı sentezdir. TKP(ML)’den MKP’ye Parti tarihinde kadın muhasebesinden tutalım da bu noktada Komünist Enternasyonal Hareket (KEH)’in tarihsel, ideolojik, siyasal ve örgütsel olarak doğru ve yanlışlarının, oldukça ileri yanlarının ve hatalarının ortaya çıkarılması, illegal ve legal alanda kadın örgütlenmelerine duyulan ihtiyaç,.. Partiye bağlı özerk- özgün olarak Maoist Kadınlar Birliği (MKB) örgütlenmesi kararı, ataerkil- erkek egemen anlayış, çizgi ve siyasetlere karşı gerek parti içerisinde pozitif ayrımcılık, kota sistemi ve kadınsız bir parti komitesinin aslında tam ve gerçek anlamda komünist bir parti komitesi kabul edilmediği-edilmeyeceği anlayışı ve yönelimi, kadını aktif hale getirecek özel politikalar, özellikle hareketimiz içerisinde erkek yoldaşlara yönelik düşen önemli görev ve sorumluluklar, gerekse bütün kurum ve örgütlenmelerde ve toplumun tüm kesimlerine yönelik ‘Kadınlar yönetime kadınlar iktidara!’ yönelimi ve perspektifiyle bir zihniyet devrimi için harekete geçmiştir. Böylesine tarihsel-köklü ve bir o kadar da somut ve güncel temel meselede stratejik bir yönelime girmesi ve kararlılığını ortaya koyması son derece önemlidir. Aynı şekilde kolektif önderlik anlayışı çerçevesinde, tüzük  ve kültürel şekillenmemiz de hayat bulan politika, MKP 3. Kongresinde daha da güçlendirilmiştir. MK içerisinde seçilen Sekreterlik başta olmak üzere, parti komitelerinin tümünde hukuksal düzeyler gözetilerek, eşit hukuklara sahip olan yoldaşlardan oluşan komitelerde, halefler siyasetine ve kadroları önderleştirme yönelimine bağlı olarak, parti komite sekreterleri dönemsel koordinatörler biçiminde değişimli ele alınacaklardır. Bu kapsamda kadınlara yönelik bütün karar ve politkalarımızı da hayata geçirerek kadın yoldaşları bütün örgütsel mekanizmalarda özneleştirmeyi, öncüleştirmeyi ve önderleştirmeyi temel görevlerimiz arasında görmek ve kavramak durumundayız.

Bu perspektif ve çizgide ısrar edilip durumun hassas ve takipçisi olunursa, oldukça güçlü bir zemin ve dinamik ortaya çıkacaktır. Daha şimdiden kadınların bir sel gibi mücadelenin her alanında bizzat her bir sürecin özneleri olarak yer alacaklarını söyleyebiliriz. Sağlam ve güçlü bir komünist parti de kesinlikle kadınların böylesine canlı bir organizmada her bir sürecin doğrudan özneleri olarak aktif bir şekilde rol oynayacakları bir olguyu da kavramalıyız. Bu noktada salt şekilsel ve yüzeysel-gelişigüzel değil tam da nitelikli bir partinin öz ve içerikleriyle de kadınlaşması için özel bir yer tuttuğunu vurgulamak isteriz. Başta partili ve örgütlü tüm kadın yoldaşlar olmak üzere bütün kadınlar kendi kurtuluşları da dahil toplumun özgürlüğü ve sınıfsız- sömürüsüz geleceği için sosyalizme ve oradan durmaksızın komünizme kadar bütün gerici bendleri yıkarak ilerleyeceğiz.

             

 

Önceki İçerikMANGALA
Sonraki İçerikBAŞKALARINI KÜÇÜK GÖRMEK