İşgalci “TC” devleti Irak-Güney Kürdistan topraklarından geri çekmelidir

Ayrıntısına girmeden kabaca belirtelim ki, uluslararası anlaşmalar, hukuk veya devletlerin bağımsızlık-hükümranlık hakkı çerçevesine göre, “TC” askerinin Irak devlet sınırları içinde Kürdistan topraklarında (Musul’da) bulunması fiilen bir işgal durumudur. Gerekçe nasıl türetilirse türetilsin, hangi gerekçe bahane gösterilirse gösterilsin, Irak merkezi devletinin izin-çağrı ve rızası olmaksızın “TC” ordusu veya askerinin merkezi Irak devlet sınırlarını ihlal etmesi ya da işgal etmesi biçimindeki hiçbir davranış, hiçbir eylem, hareket ve oradaki varlık kabul edilemez olup, uluslararası hukuk ve hükümranlık hakkından doğan kurallara göre suçtur. Bu suç uluslararası hukuk açısından da kabul edilemez bir suçtur. Özellikle merkezi Irak devletinin “Derhal topraklarımızı terk edin” diyerek çekilme işi için verdiği sürenin dolmasıyla(geçmesiyle) kısmi çekilmenin gerçekleşmesi nedeniyle BM’ye “TC” devletini şikâyet ederek yaptırım talep etmesi gelişmeleriyle,“TC” askerinin hangi uyduruk sebeple açıklanmaya çalışılırsa çalışılsın Irak devlet sınırlarına girmesi, orada bulunması alenen bir işgal durumudur, bu düzeyde bir suçtur. Bu sebeple “TC” devleti veya onu temsil eden Erdoğan/AKP iktidar güruhu tüm işgalci askerini derhal merkezi Irak devleti sınırlarına dâhil olan Güney Kürdistan’ın Musul topraklarından geri çekmeli, özür dilemelidir. Aynı sebeple Türkiye-Kuzey Kürdistan halkları Erdoğan/AKP iktidar güruhundan hesap sormalı, asker çocuklarının Irak-Güney Kürdistan topraklarında ne işinin olduğunu sormalıdır. Burada askerin başına gelecek herhangi ölümcül bir olayın tek sorumlusunun Erdoğan/AKP iktidarı olduğu şimdiden ilan edilerek hesabı sorulmalıdır. Bu zeminde ülke proletaryası ve emekçi halkları “TC”nin Irak devlet sınırlarını ihlal eden işgalciliğine karşı mücadele etmeli, kitlesel tepkilerle protestolarını yükseltmelidir. Gerici haksız savaşa karşı mücadele şimdiden veya bu haksız işgal hareketine karşı mücadeleyle başlatılıp geliştirilmelidir.

Irak topraklarına zorla asker sokmanın veya bulundurmanın, dahası Irak’ın uyarılarına karşın savaş ve saldırganlık iktidarı olan Erdoğan/AKP iktidar güruhunun askerini geri çekmemesinin işgalden başka bir anlam taşımadığı açıkken, bunun aynı zamanda Irak’ın iç işlerine müdahale etme, bağımsızlık hakkını çiğneme ve aleni bir savaş kışkırtıcısı saldırgan bir pratik-politika olduğu alenidir.

Erdoğan/AKP iktidar güruhu adeta bir bölgesel savaş ve saldırganlık merkezi ve bir nifak odağı durumunda olup, tam da buna uygun hareket etmektedir. Bu iktidarın Rusya’nın uçağını düşürme eylemi ve bundan hemen sonra Irak merkezi devlet sınırlarına asker sevkiyatı yaparak buradaki askeri varlığını tehdit boyutuna çıkarma hareketleri, deyim yerindeyse ‘eceli gelen tekkenin boynuzunu kasabın bıçağına sürmesine’ benzemektedir. Ki bu hareketleri bir çatışma ve savaşı zorlayan hareketlerdir aslında. Elbette ki, bu hareketlerinin arkasında ABD emperyalizminin diktesi ve çıkarları yatmaktadır, Erdoğan/AKP güruhunun güvendiği kendi bağımsız gücü değil… Erdoğan/AKP iktidarının ABD emperyalizminin bir maşası olarak ve onun çıkarları uğruna bölgede işgale varan gerici-faşist saldırganlık ve savaş kışkırtıcısı bir nifak rolü üstlenip yürüttüğü açıktır. ABD stratejik planları uğruna “TC” devletini gerici bir savaşa sokma çabasındadır ve Erdoğan/AKP güruhu bu çabayı gönüllü olarak hayata geçirme zabıtası olarak davranmaktadır.

Bu gidişatla “TC”nin Rusya, Irak veya herhangi bir ülkeyle savaşa girmesi son derece güçlü bir zemin taşımaktadır ve hatta bir savaşın patlak vermesi an meselesidir. O halde, açık bir savaş kışkırtıcısı ve saldırgan nifak olan Erdoğan/AKP iktidarına karşı ve özellikle de savaş saldırganlığı ve işgalci hareketine karşı kararlı bir mücadele yürütmek elzemdir. Bu mücadele emperyalist ve bilumum gerici savaş karşıtı kesimleri kavramalı, geniş halk kitleleri harekete geçmeli ve sokaklara çıkmalıdır. Aksi halde geç kalınmış olabilir ve ülke kendisini bir savaşın içinde bulabilir. Bu savaş proletarya ve emekçi halkların savaşı olmadığı gibi, bunların çıkarları için değildir. Bilakis ABD emperyalizmi ve iktidar pastasından nemalanan iktidar güruhunun gerici-bencil çıkarlarını temsil etmektedir. Ancak savaşın bu niteliği ve muhtevasına karşın bu gerici savaşlarda birbirine kırdırılanın emekçi halk kitleleri olduğu, aynı biçimde yoksul emekçi halkın zorla askere alınmış çocuklarının olduğu bilinmez değildir. Dolayısıyla gerici haksız savaşlara karşı çıkmanın ve mücadele etmenin son derece güçlü ve haklı sebepleri vardır. Savaşların yoksul emekçi halk kitlelerine felaket olmakla birlikte, özellikle kadın ve çocukların gerici savaşların en büyük mağdurları olduğu unutulmamalıdır. Emperyalist ve gerici haksız savaşlar, proletarya ve emekçi halklara ve ezilen mazlum uluslara karşı bir suçken, kendisi suç olan bu savaşların son derece büyük tahribat ve yıkımlarla birlikte, kadın ve çocuklar şahsında özellikle insanlık suçlarına yol açtığı bilinmektedir. Bu savaşların kıyım ve felaketten başka bir şey olmadığı, acı ve gözyaşından başka bir şey getirmediği, karşılığında ise emperyalist gericilerin çıkarlarını ve hegemonyalarını pekiştirdiği de bilinmektedir.

Erdoğan/AKP iktidar güruhunun ne gerici faşist iktidarının korunması pahasına ve ne de ABD emperyalizminin stratejileri ve gerici çıkarları uğruna ülkeyi savaşa sokmasına izin verilmemelidir. Bunun için kitleler sokağa taşınarak mücadelesini yükseltmelidir. Erdoğan/AKP iktidarı tam bir iki yüzlülükle işgaline gerekçe uydurup ileri giderek küstahlaşmaktadır. Irak’ın kendi topraklarındaki sorunların muhatabı Irak devleti veya ilgili iradeleridir. Orada merkezi otoritenin sağlanamaması, oradan ülkemize terör tehdidinin olması gerekçeleriyle işgal hareketi haklı gösterilip gerekçelendirilemez. Irak devletinin “Askerinizi derhal çekin” diyerek zaman tanımasına karşın pişkince gerekçeler uydurup ABD emperyalizminin çıkarlarına bağlı olarak oradaki askeri geri çekmemek, işgal ve saldırganlıktaki ısrardan başka bir şey değildir. Açık ki, Erdoğan ve şürekâsının uyduruk sebeplerle oradaki askeri varlığını açıklaması hiçbir hukuka uygun değildir, açıktan işgal ve suçtur. Erdoğan/AKP güruhunun buradaki askeri varlığını ısrarla sürdürmesi veya askerini geri çekmemesi alenen bilinçli bir işgal hareketi yürüttüğü gerçeğinden hareketle her an bir silahlı çatışma ve savaşa neden olabilir ya da savaşa neden olacak gelişmelere tanıklık yapabilir. Olası bir silahlı çatışma ve savaş durumunda tek sorumlunun Erdoğan/AKP iktidar güruhu olacağı şimdiden bilinmek durumundadır.

Erdoğan/AKP gericiliğinin başta Kürt ulusuna karşı yürüttüğü soykırımcı savaş saldırganlığı olmak üzere, emperyalizme angaje tüm savaş kışkırtıcısı saldırganlık siyasetine karşı mücadele günün aktüel görevidir. Suriye’ye olduğu gibi, tüm dünyaya özgürlük ve barışı getirecek olan emperyalist gerici savaşlar değil, haklı devrimci sınıf savaşlarıdır. Bu temelde tüm gerici haksız savaş ve saldırganlıklara karşı geniş halk kitlelerinin mücadelesini geliştirerek devrimci sınıf savaşlarını yükseltmek, proleter devrimcilerin ertelenemez görevidir. Kahrolsun her türden gerici-haksız savaş saldırganlığı ve emperyalist dünya gericiliği! Yaşasın ulusların bağımsızlığı, ulusların tam hak eşitliği, tüm uluslardan halkların kardeşliği ve birliği!

 

Önceki İçerikBüyük özgürlük ütopyası uğruna…
Sonraki İçerik2016’ya halkların devrimci direniş ve başkaldırısını kuşanarak girelim