Komünist partisi ya da devrimci partilere zarar vermek gericiliktir. Bu, emperyalist gericilik ve coğrafya parçamız gerici sınıflarına objektif hizmettir. Komünist, devrimci ve demokratik yapıların, güçlerin ve hatta bireylerin yıpratılması, teşhir edilmesi, karalanması, çeşitli biçimlerde zayıflatılması asla devrimcilerin tutumu olamaz. Devrimciler karalanarak ya da zayıflatılarak devrimci görev yürütülmüş olamaz. Devrimciler devrimci her özneyi koruyarak güçlendirmeyi kendi hedef ve amaçlarına uygun olarak benimserler. Tersi durum devrimcilik adına en hafif deyimiyle açıktan aymazlıktır.
Proleter devrimci ve devrimci demokratik güçlerle hesaplaşma, bu güçlere meydan okuyarak bunlara karşı örgütsel vb mücadeleye girişmek sağlıklı bir aklın ve özellikle de devrimci bir kafanın işi olamaz. Düşünüş tarzı, fikirleri, kararları, çizgisi ve ideolojik-politik niteliği gerekçe gösterilerek proleter devrimci partiye karşı mücadele seferberliğine girilemez. Düşmana karşı mücadelede kararlılık sergileyemeyenlerin proleter devrimcilere karşı mücadelede dirilik göstermesi anlaşılır olamaz.
Dostlarla aramızdaki çelişmelerin çözüm yöntemleri ile düşmanımızla aramızdaki çelişkilerin çözüm yöntemi temelden farklı ve taban tabana birbirine zıttır. Bundan anlaşılması gereken şey, sorun atfedilen çelişki her neyse bunun çözümünü dostluk ilişkisi ve hukuku içinde ele alıp sonuçlandırmamızı gerektirir. Tersi durumda kötü yola girmekten kurtulamayız. Özcesi kavganın bilinçli, isabetli ve ne için yapıldığı özellikle iyi bilinmelidir. Altından kalkamayacağımız, arkasında duramayacağımız adımlar atmakta son derece dikkatli olmalı ve bin ölçüp bir biçilmelidir.
Bir teorinin, bir düşüncenin, bir planın vb bütün insanların istemlerini karşılamasına tarih hiç bir zaman tanık olmamıştır. Yeni olan ilk doğduğunda istisnasız olarak yadırganmış, yadsınmış, kuşkuyla karşılanmıştır… Ancak gariptir ki, bu gerçek kadar şu da bir gerçek ki yeninin-ilerinin doğması hiçbir zaman engellenememiş ve son tahlilde yeni eskiyi tarihin çöp sepetine fırlatıp atmıştır. Yeni ve ileriyi temsil eden tüm engellemelere, saldırılara rağmen egemen olup tüm insanlığın ortak değeri olmuştur.
Kısacası, nesnel koşullara uygun olarak zorunlu hale gelen ve bu anlamda tamamen bilimsel olan köklü tahlil ve tespitler ışığındaki bir dizi ileri doğru değişim ve gelişim adımı, gelişmeye ayak direyen geri anlayış ve yaklaşımlara muhatap olmaktadır. İleri ile gerinin atışması diyalektiği gereği bu durum anlaşılırdır. Fakat anlaşılır olmakla birlikte, ister ileri gelişim ve değişim çizgisi olsun ve isterse de buna ayak direyen gelenekçi tutucu tutum olsun, her ikisinin de tabi olduğu ölçüt ya da prensipler vardır. Nedir bu prensipler? Yeni tez de buna karşı çıkış da kendisini gerekçelendirmekle yükümlüdür. Değişimin nedenlerinin açıklanması birinci tutum için gerekliyken, neden karşı çıkıldığının gerekçeleriyle açıklanması da ikinci tutumun zorunlu olarak uyması gereken prensiptir. Peşin hükümle ve kuru kuruya bir değişim iddiası haklı olamayacağı gibi, kuru kuruya karşı çıkış da haklı ve doğru olamaz.
Karşı çıkış tavrı neden ve niçin karşı çıktığını izah etmekle birlikte, karşı çıktığı şeyi öncelikle bilmek ve anlamak zorundadır. İncelemeden, okumadan, bakmadan, değerlendirmeden salt değişim var diye karşı çıkmak hiç bir bilimsel değer taşımaz. Haklı da olmaz. Ama değişim gerçeğini fırsat olarak değerlendirip iç tavrını hayata geçirmek için zemin edinmek isteyenler varsa, bunların zaten bilimsel tutum karşısında bir sorumlulukları vb yoktur. Bunlar ne olursa olsun içindeki kararlarını hayata geçirmeye kararlıdırlar. Yani ekseriyetle bunların sorunu değişimin olumlu mu yoksa olumsuz mu olduğu sorunu değil, bunların derdi iç eğilimlerini pratiğe dökme derdidir. Bazı istisnalar hariç tabi. Kimilerinin samimi duygularla ve dürüstçe karşı çıktığı inkar edilemez. Bu tutum karşısında ise sorun bir tartışma sorunudur. Samimi ve dürüst olanlar tartışma sürecini işleterek ikna etme veya ikna olma gerçeğine uygun hareket ederler. Son tahlilde ikisinden biri gerçekleşir veya ikna olunmaz… Ama samimi olmayanlar ise, yakaladıkları bu fırsatı tartışmaya, ikna etmeye vb gerek duymadan peşin hükümle değerlendirirler.
Devrimci değişim ve ilerleme çizgisinin bunlar karşısında ‘’utanacağı’’, mahcup olacağı ya da savunmasız kalacağı zayıf bir durum yoktur! Tam tersine MLM doğrultu ve çizgi temelinde güçlü bir inanç ve kazanma azmi vardır. Atılım ve ilerleme hedefi vardır. Gelişip büyüme çabası ve amacı vardır. Partiyi ve devrimi ilerletme sorumluluğu, kararlılığı ve bilinci vardır…
Pratik mücadele ve buradaki tavır tutum gerçek ayraç olarak devrimdeki duruşu göstermektedir, gösterecektir de. Her türden saldırı ve zayıflatmalara karşın ilerleme doğrultumuzu kaybetmeden uyumlu gelişme çizgisini yürüterek küçükten büyüğe doğru atılmış adımlarla devrim ve komünizm hedefimize ilerlemekte tereddüt etmeyecek, geri adım atmayacağız.
Doğru bir çizgiyle ordular kurup zaferler elde edilebileceğini ama yanlış çizgilerle büyük orduların yenilgiden yenilgiye sürüklenerek yok olup gidebileceğini bilmekteyiz. Güvendiğimiz birincil esas bilimsel MLM çizgimizdir.
Bulanık suda balık avlamaya çalışanlar ve kaotik ortamlardan medet umanlar bunları yaratmak için çaba sarf edebilirler. Geri ve gerici hiçbir çabadan korkumuz yoktur. Biz bulanık suların durulanacağını bilmekte ve bunu düşünerek hareket etmekteyiz.