Doğru ve Devrimci Nesnel Gerçek İlerlemeler Perspektifiyle Yürüyüşümüzü Sürdürelim!

Her şey bilimsel zeminde ilerletilmek ve geliştirilmek zorundadır. Komünist ideoloji ve bilimimiz başta gelmek suretiyle ilkeler ve programlar, strateji ve siyasetler, temel taktikler vb hepsinin devrimci komünist teorik ve pratikler ile ilerletilmesi ve geliştirilmesi, devrim ve sosyalizme ve oradan durmaksızın sınıfsız ve sömürüsüz komünist topluma varmanın gerekleri ve ihtiyaçları içindir

Komünistler, tarihin ve geçmişlerinin bütün yönlerinin birebir asla kopyacısı olamazlar, olmadılar da. Nitekim bu şekilde hareket etseler bile bunu kesinlikle başaramazlar çünkü bu durum eşyanın tabiatına yani tarihsel ve diyalektik materyalizme aykırıdır. Zira komünist ideoloji ve bilimimiz bir doğma ve basit tekrarlardan ibaret değil tam da bir eylem kılavuzudur.

Bilinir ve genel olarak kabul edilmektedir ki değişmeyen tek şey değişimdir. Fakat günümüzün ve objektif- nesnel gerçekliklerin ihtiyacına göre ve buna paralel teorik ve pratik bir değişim yeterince gösteremiyoruz. Bu kapsamda eski alışkanlıklarımız ve yeni durumlar-a göre değişmemiz gereken yönlerimizden bir türlü kopamıyor ve doğru nesnel nicel ve nitel gerçek ilerlemeleri yakalayamıyoruz. Çoğu zaman da bilimsel komünist  ideolojimizin yaşayan canlı ruhu olan somut koşulların somut tahlilinden bile uzak kalıyoruz. Her ne kadar belirli düzeylerde teorik ve somut durum- gelişmelere yönelik bazı doğru tahlillerde bulunsak da hem bu durum yeterli düzeyde yapılamamakta hem de bu analiz-tahliller üzerinden yeterince araç ve yöntemler geliştiremiyoruz. O halde doğru bir politikaya sahip olmak zorundayız derken bunu sadece teorik değil bununla birlikte yani teorik pratik ve güncel-somıut-nesnel gerçekliklere uygun bir bütünlük içerisinde politikalara sahip olmak durumundayız.

Gerek karşı- devrim gerekse de devrim cephesindeki ideolojik, politik, örgütsel, askeri, ekonomik, tarihsel, kavramsal, kültürel ve psikolojik aktüel durum ve gelişmeleri sürekli olarak doğru analiz-tahlil içerisinde olabilmeliyiz ki her birine yönelik teorik ve pratik görev ve sorumluluklarımızı yerine getirebilelim. Asla unutulmamalıdır ki benmerkezci ihtiraslarımıza ve öznelci- sübjektif düşünce ve çalışma tarzlarımıza yenik düşerek değil tam da doğru nesnel gerçekliklere ve gelişmelere bilimsel hürmet ve hizmet ederek ilerleyebileceğiz ve olması gereken düzeylerde gerçek gelişmeleri yakalayabileceğiz. Öyleyse düşünce yöntemi ve çalışma tarzlarımızı sürekli olarak ilerleterek devrimcileştirmekten korkmamalı ve kapılarımızı buna açık tutmalıyız. Mekanik materyalizmden de sürekli olarak kopma gayreti içerisinde olmalıyız. Gerçek gelişme ve ilerleme dinamikleri, her tarihsel süreç ve aşamalarda kesinlikle söz konusudur ve bu da kuşkusuz oldukça önemle bilinmesi gereken halkadır. Bilimsel gerçekler bilinmeli ve kabul edilmelidir ki her süreç ve verili her tarihsel şart-lar doğru ve yanlışlarıyla söz konusudur. Bu anlamda somut- objektif gerçeklikler ve bu verili koşullar içerisinde doğru ve yanlış, ileri ve geri vs yönler sürekli olarak her verili koşula uygun olarak bulunacaktır. Hiçbir dinamik ve nüve yoktu-r, başka alternatifimiz yoktu, biz başaramayız, şu-bu çalışmayı- görevi yerine getiremeyiz, bu şekilde hareket etmek zorunda kaldık, hata ve eksikliklerimiz, başarısızlık ve yenilgilerimiz tamamen kaçınılmazdı vb yaklaşım ve kavrayış içerisinde olmamalı ve nesnel şartların esiri haline gelmemeliyiz. Kuşkusuz objektif- nesnel gerçeklikleri ve bu yönleri görmek ve sınırlılıkları anlamak durumundayız ama bu şekillerde değil. Mesela en son 24 yoldaşın esir düşmesi koşulları tamamen ve sadece objektif- nesnel koşullara sığınarak açıklanacak bir durum değildir. Aynı zamanda sübjektif öge olarak Partimizin, merkezi önderliğin, o bölge- alandaki yönetici yoldaşların ve geçmişten bugüne eksiklik ve hatalarımızın, alışkanlıklarımızın vd birçok yönümüzün de görülerek açıklanması ve bu şekilde iki yönlü bütünlüklü değerlendirilmesi gerekmektedir. Biz komünistler her şeyden önce objektif- nesnel süreçleri ve gerçeklikleri olduğu gibi kabul eden ve üstüne doğru düzgün bir taş dahi yerleştirmeden mevcut statükoyu sürekli korumaya çalışan-lar kesinlikle değiliz ve bu şekilde olamayız. Somut ve bir o kadar nesnel şartlar ve gerçekliklerin yanında sübjektif ögenin de rolünü ve işlevini kabul ederiz ki, bu bütünlüklü durum tam da kaçınılmazlık teorisine karşı bizlerin güçlü ve doğru yanıdır. Yoksa hiçbir şey kendiliğinden ilerlemeyecek ve pek tabi ki devrime- sosyalizme ve komünizme de gitmeyecektir.

Amaç-araç ilişkisi tarihsel diyalektik bir bağ ile ele alınmalıdır

İşte tam da bu halkada komünist partisinin stratejik bir araç olarak önemini kavramak durumundayız. Komünist partisi basit ve sıradan bir araç değil ve elbette her şey değildir ancak önemli stratejik vazgeçilemez bir araçtır. Kuşkusuz biz komünistler parti sevdalıları değiliz. Ancak, sınıfların varlığı, sınıflar çelişkileri- eşitsizlikler ve bu temel üzerinden yükselen kavrayış farklılıklarından kaynaklı olarak önderlere, partilere ve hem stratejik hem de taktiksel araç ve yöntemlere kesinlikle ihtiyaç duyacağız, duymaktayız da. Aynı şekilde gerek dünya düzleminde gerekse de Türkiye- Kuzey Kürdistan’da devrim ve sosyalizm mücadelesinin şiddete dayalı olarak gelişeceği ve halk kitlelerinin silahlı örgütlenmelerine de stratejik bir araç olarak ihtiyaç duyulacağı tartışma götürmez kabullerimiz arasındadır. Yine stratejik kolektif önderlik kurumuna bu şekilde yaklaşım gösterdiğimiz bilinmelidir. Bizim burada aslında tartışmak istediğimiz tamda bu önemli stratejik araçlara yönelik olduğu gibi aynı şekilde bütün bunlara paralel teorik ve pratik politika ve taktiklerimizin de sürekli olarak değişen ve verili objektif, nesnel gelişmelere uygun olarak gerçekleştirilmesi ve geliştirilmesidir. Tabii ki bütün bunlar da durduk yere ortaya çıkmazlar. Doğru bir araştırma ve inceleme içeren  düşünce yöntemi ve çalışma tarzımızı komünist bilimimize uygun olarak teorik pratik bir hatta-seyir içerisinde ortaya koymamızı  zorunlu kılar.

Örgüt ve siyasi mücadele meselelerinde, duygusallığı elbette anlarız ancak duygusal refleksler ve tepkilerin asla esiri olamayız. İdeolojik ve siyasi seviyemizin sürekli olarak ilerletilememesi ve geriliklerimizden kaynaklı olarak basmakalıp parti yazıları, anlayışı ve dar deneycilikler üzerinden uzun yıllar kendimizi tekrar ve var etmeye çalıştık. Bu anlamda partiyle yatıp partiyle kalktık fakat objektif-nesnel ve somut gelişmeleri ve değişimleri yeterince göremedik. Statükolarımızı sürekli korumaya çalıştık ve bu durum aslında ciddi bir gerilemenin ve tabi ki gelişememenin önemli bir engeli haline geldi. Burada felaket tellallığı yapmamak gerekmektedir ama öznelci doğmatizm ve dar deneycilik adeta bizim belimizi kırdı. Genel ideolojik politik çizgi ve siyasetimizin doğrularıyla esas ta yetindik ve gerek dünya gerekse de Türkiye- Kuzey Kürdistan’daki nesnel-somut değişimleri yeterince ortaya koyamadık, göremedik ve bunlar üzerinden politikalar geliştiremedik. Nitel ve sıçramalı ilerleyiş ve gelişmeyi gösteremedik. Bu yanlış yanlarımızdan kurtularak, geçmiş güçlü ve doğru yanlarımıza sarılmanın bir göstergesi de bugünkü somut-nesnel gelişmeleri doğru okuyabilmek ve buna uygun doğru politikalar geliştirebilmektir.

Gezi Parkı- Taksim Direnişinin sosyolojik alt yapısı bilimsel bir bakış açısıyla irdelenmelidir

Bir yandan halk kitlelerinin kendiliğinden gelme hareketleri ve buna mukabil Haziran Ayaklanması (Gezi Parkı- Taksim)  olarak ortaya çıkan güncel ve nesnel gelişmeler, Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimci ve komünist hareketin ezberini de bozmuş ve güçlü sarsıcı etkiler göstermiştir. Kimi hareketler hala statüko zaptiyeciliğinde ısrar etse ve ciddi anlamda değişmeme dirayeti gösterse de atlanamaz objektif ve somut gelişmeler önemli öğretici dersler içermektedir. Bütün tarihsel kökleriyle günümüze kadar gelen ve kitlelerin kendiliğinden gelen ciddi eylemlilikleri aynı şekilde devrimci ve komünist hareketin durumunu da ideolojik, politik, örgütsel ve askeri olarak gözler önüne sermiştir. Adeta burnundan kıl aldırmayarak kitlelerin bizzat öğrencisi ve doğrudan söz, yetki ve karar sahibi haline getirecek araç ve mücadele yöntemleri-politikaları geliştirmek yerine onlar adına ve kitlelerin dolaylı dahi olmayan sözcüleri gibi hale ederek kendilerini soyutlamışlardır. Pek tabi ki halk kitleleri de devrimci ve komünist harekete mesafeli ve uzak kalmaktaydı. Ne zamanki kitlelerin kendiliğinden eylemleri daha militan, daha güçlü ve daha kitlesel hale geldiyse işte o zaman bir yandan devrimci ve komünist hareketi diğer yandan ise aynı paralelde devleti de sarsıcı etkileri ciddi düzeyde kendini göstermiştir. Mesela 15-16 Haziran 1971 Büyük İşçi Direnişi’ nin toplumun bütün kesimlerine, sendika ağalarına, aydınlara, devrimci ve komünist harekete güçlü ve ayrıştırıcı etkisi olup  turnusol kağıdı görevi görmüştür. Bu yılın Gezi Parkı- Taksim Direnişi de aynı şekilde tekçi ve ötekileştirici Sünni Türk İslam ulus-devlet  erkek egemen eksenli faşist devletin hakim sınıf ve klikleri, aydın ve yazarlar, sanatçılar, kadınlar ve eşcinseller, demokrat, yurtsever, devrimci ve komünistler yani toplumun bütün kesimleri üzerinde son derece önemli bir rafine-damıtma ve ayrıştırma özelliği görevi görmüştür. Geleneksel ahlak kurallarından tutalım da benmerkezci anlayış-çizgi ve politikalara, bölgeci ve dar grupçu çizgi ve hareketlere, basit rekabetçi ve öteleyici yaklaşım ve yönelimlere, korku duvarlarına ve tekçi faşist ideoloji-politika-örgüt ve kültüre vurduğu güçlü darbeler tartışma götürmez somut-güncel nesnel gerçeklikler ve gelişmelerdir. Bazı hareketler ‘’hiçbir şey bundan sonra eskisi gibi olmayacak’’ şeklinde söylem düzeyinde de olsa önemli vurgular yaparken gerçekten son derece tarihsel ve derinlikli hata ve zaaflarımızdan da koparak ilerleyecekmiyiz sorunsalına da somut ve gerçekçi bir teorik-pratik çözüm çizgisi ve pratik politikalarına da sahip olabilecek miyiz? Tamda bu hususlarda tartışmalarımızı yoğunlaştırarak analiz ve sentezler ortaya koymak durumundayız. Başta dünya olmak üzere ve onun da içerisinde Ortadoğu ve Türkiye-Kuzey Kürdistan’daki somut ve objektif güncel gelişmeler yani an’a yönelik somut koşulların somut olarak tahlil edilmesi amaçlı analiz ve incelemelerimizi sürekli yaparak ve sokağın durumunu ve haleti ruhiyesini somutta ortaya koyarak somut politikalar için doğru ve nesnel bir zemin oluşturabilelim. Tarihsel, güncel ve somut koşulları itibariyle üzerinden yükseldiğimiz Türkiye-Kuzey Kürdistan toprağını-özgünlükleri iyi ve somut olarak çok yönlü ve köklü tanıyamayan bir hareket çeşitli ulus ve azınlıklar, ezilen inanç gruplarına mensup halk kitlelerini de kurtuluşa götürecek doğru ve bilimsel çözüm projesini de yeterince ortaya koyamazlar. Kitlelerden, tarihinden, onların ayırıcı özelliklerinden kesinlikle öğrenmeliyiz. Dünya’da ve Türkiye-Kuzey Kürdistan’da yeniden ayakları üzerine basan komünist teori ve ideolojimizi sürekli devrimcileştirerek komünizme kadar devrim ve sosyalizm yolundaki çizgimizi, siyaset, örgüt ve askeri çizgilerimizi somutlaştırıp güncelleştirerek halk kitleleriyle birleşip Maoist Partiyle bütünleşerek savaşımızı geliştireceğiz.

Unutulmamalı ki gözlerini kapayıp kulaklarını tıkayanlar değil, somut ve güncel nesnel gelişmelere devrimci değişim ve dönüşümde ısrar ederek güncelde mücadele edenler amaçlarına ulaşabilirler.

Uluslararası Komünist Hareket(UKH) ve hareketimiz, hiçbir zaman her şey yolunda anlayışıyla hareket etmemiş ve yürümemiştir. Aksine oldukça ciddi ve bir o kadar çok sorun, görev ve sorumlulukların olduğu sürekli olarak dile getirilmiştir.

Nesnel koşullara uyan doğru değişim dönüşüm ihtiyacı eşyanın tabiyatı gereğidir

Nesnel koşullara uyan doğru devrimci değişim, gelişme ve ilerlemeye ayak direnmesi ve bu yönlü refleksler geliştirilmesi, her şeyden önce hareketimizin tarihinde önderlikler başta olmak üzere yaratılan geleneksel alışkanlıklar, tutucu ve dogmatik çizgi ve politikaların partiyi bütünlüklü olarak sarıp sarmalamasından ileri geldiğini kavramak durumundayız. Yoksa sorunu salt bireyler ve bazı tali meseleler ile açıklamaya çalışmak tam da ilke- amaç ve genel işleyiş ve disiplin haline getirilen yanlış çizgi ve siyasetlerden ne kadar uzaklaşıldığını göstermektedir.

Bizlerin geçmişteki gelenekler, görüş ve analizler, tespitlerimizi, asgari ve azami programlarımızın biçim ve içeriklerini, somut- nesnel gerçeklik ve gelişmeler ya güçlendirir ya da onları zayıflatarak mahkûm eder ve devrimci temelde değişime zorlar. Çoğu zamanda devrimci değişim ve dönüşüme zorlamakta ve kendini koşulla maktadır. Zira sübjektif öge ve araç olarak komünist partisi, objektif-nesnel gerçekliklere tıpkı ustalarında ifade ettiği gibi birebir tam olarak örtüşemez ancak on-lar-a yani nesneye özne olarak alabildiğince yaklaşabiliriz. Hiçbir şey- hiçbir nesnel gerçeklik, hiçbir objektif ve sübjektif süreç-koşul keyfi ve kendiliğinden yürümemektedir ve işlememektedir. Bu temeldeki kendiliğindenci kaçınılmazlık teorisi bir burjuva idealizmi ve safsatasından ibarettir. Sübjektif ögenin rolünü ve işlevini burada önemle vurgulamakta yarar görmekteyiz ve objektif-nesnel şartların esiri olmadığımızı kabul etmekteyiz. Bu bilinçle somut- güncel ve bir o kadar nesnel doğru devrimci değişimler ve ilerlemeler, kendi verili ve tarihsel objektif ve sübjektif koşulları içerisinde doğru yanlış mücadelesi yürütülerek gelişmiş ve ilerleyerek gelişmektedir. Her tarihi süreç ya da bütün süreçler, nicel değişimler ve sıçramalı nitel ilerlemeler göstererek gelişmektedir. UKH ve hareketimiz de bundan ayrı ele alınamaz. İdeoloji, siyaset, örgüt, askeri çizgi, teori ve pratik vb her şey bu şekilde kavranmalıdır. Buradan hareketle somut ve güncel doğru tahlil ve nesnel gerçekliklere uygun doğru ve bilimsel adımları benimsiyoruz.

 

Hareketimiz içerisinde yanlış-lar-ı yanlış-lar ile ya da iki yanlışı karşı karşıya getirerek tartışma ve uygulama hatasına da düşülmektedir. Mesela kolektivizmi savunuruz ve tekçiliği reddederiz ancak uygulamalarda tekçi yaklaşımlar gösterdiğimiz gibi bunu da çeşitli şekillerde gerekçelendirmek için argüman ve düşüncelerimizi sıralar dururuz. Yine kendi hatalı ve yanlış yanlarımızı açıklarken ‘’ e sizin de şu bu yanlışlarınız var’’ deyiveririz. Kendimiz doğru düzgün bir araştırma ve incelemede bulunmazken diğer yoldaşların araştırma ve incelemelerine burun kıvırır ve adeta delik deşik bir şekilde onu iğdiş etmek için olmadık yöntemler ve gerekçeler üreterek güçlendirmek yerine zayıflatmaya çalışırız .

Hareketimiz tarihinde, her şey eskidi ve her şey eski diyerek bir yaklaşım- her ne kadar istisnaları saymazsak- genel olarak söz konusu olmamıştır ve bu şekilde bir değerlendirme abartılı durumdur. Keza hiçbir yoldaşın özel olarak bir vitrin olma heveslisi içerisinde olmadığını da söyleyebiliriz.

Hiçbir görüş, proje, tez ya da anti-tez, çizgi, siyaset vd hazır reçete halinde önümüze çıkmaz, çıkmamaktadır. Bu bilinçle gayet titiz ve berrak bir çalışma ile bütün doğru ve yanlışları, bir o kadar somut- güncel nesnel gerçeklikleri ve yönlerini bulup ortaya çıkarmak ve bunlar üzerinden doğru ve yanlışlarıyla görüş- düşünce- asgari ve azami programlarımızın biçim ve içeriklerini somut olarak doldurmak zorundayız.

Bu düzlemde ileriye doğru somut- güncel ve nesnel değişimleri benimsemek ve savunmak, onları teorik ve pratik olarak ortaya çıkarıp uygulamak devrimci komünist bir görevdir. Ve bu sürekli olarak izlenmesi gereken doğru diyalektik bir yöntemdir. Sürekli surette bu yönlü gelişme ve ilerleme çizgisi rehber alınarak hareket etmeliyiz. Marksist Leninist Maoist(MLM) ideoloi ve bilimimiz başta olmak üzere devrimimizin niteliği,  stratejisi, görevleri, asgari ve azami toplum projelerimiz kesinlikle dogma ve donuk şeyler olarak görülmemeli ve sürekli ilerletilmesi ve geliştirilmesi gereken yönler, konu ve hususlar olarak kavranmalıdır. Bu kapsamda değişim ve gelişimi salt devrimin niteliği, stratejisi ve bu çerçevedeki tahlil ve tespitlerde kabul edip bir eylem kılavuzu olan MLM ideoloji ve bilimimiz başta gelmek üzere bütün meselelerde nicel değişimler ve sıçramalı nitel ilerlemelere yönelik kapılarımızı kapatarak bütünlüklü ve tüm yönleriyle doğru devrimci değişimi ve ilerlemeyi yakalayamayız. Bu kapsamda ki konulara karşı değişmezlik refleksi içerisinde olmak da idealist bir anlayış, tutum ve savunudur. Bu şekilde eksik ve oldukça yetersiz bir anlayış ve yaklaşıma sahip olanlar kabul etmeliler ki Marksizm Leninizm’e, Leninizm Maoizm’ e doğru sıçramalı olarak nitel ilerleme ve gelişim yönü izlemeyecekti. Dolayısıyla bununla da yetinip ‘’ hayır bundan sonra bu şekilde bir ilerleme ve gelişim olmaz- olamaz’’ diyebilir miyiz. Tabi ki hayır. O halde doğru diyalektik ve tarihsel materyalizm yöntemi, bütünlüklü ve tüm yönleriyle anlamalı ve kavramalıyız. Her şey bilimsel zeminde ilerletilmek ve geliştirilmek zorundadır. Komünist ideoloji ve bilimimiz başta gelmek suretiyle ilkeler ve programlar, strateji ve siyasetler, temel taktikler vb hepsinin devrimci komünist teorik ve pratikler ile ilerletilmesi ve geliştirilmesi, devrim ve sosyalizme ve oradan durmaksızın sınıfsız ve sömürüsüz komünist topluma varmanın gerekleri ve ihtiyaçları içindir. Maoist komünistler, bu yönelim ve perspektifle komünizme kadar doğru somut-güncel ve nesnel gerçekliklere uygun olarak ilerleyişini ve gelişimini sürdürmekte kararlı ve inatçıdırlar.

                  

 

Önceki İçerikDüzen-düzensizlikte emperyalizm gerçekliği ve Ortadoğu
Sonraki İçerikİleri Olan Daima Geri Olanın Saldırısına Maruz Kalmıştır!