Özellikle Ortadoğu ve genel olarak İslam dünyasında yaşananlara yetişmek ve yaşananları takip etmek neredeyse imkansız hale geldi. Bu coğrafyada gündemin özeti; kan, zulüm ve katliamlarla ifadelendirilirse yanlış olmaz. On yıllardır emperyalistlerin Ortadoğu coğrafyasında halkları birbirlerine kırdıran politikalarının devamı olarak,bunun bugün çok daha acımasızca yürütüldüğünün tanığı durumundayız. Üç-beş yaşındaki bebelerden tutun, yetmiş-seksen yaşındaki yaşlılara varana dek insanların sokak ortasında koyun keser gibi kellelerinin kesildiği ve topluca kurşuna dizildikleri gerçeğiyle yüzyüze bulunuyor insanlık. Şeklen insana benzeyen, ama insanlıktan zerre kadar nasibini almamış bu kıyımcılar, bu kelle avcıları emperyalistlerin taşeron katil çeteleridir. İnsan haklarından, demokrasiden bolca dem vuran Batılı egemenlerin, besledikleri IŞİD gibi canavarların cinayetleri ve katliamları karşısında sus pus olabilmektedir bunlar. Her gün yüzlerce kelle kesip, kestikleri kellelerle sokak ortasında “top” oynayan bu canileri emperyalistlerin, çeşitli İslam ülkelerinden toplayıp getirdikleri ve silahlandırdıklarını sağır sultan bile biliyor. Bu çetelerin silahlandırılmaları, her türlü ihtiyaçlarının giderilmesi için Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar gibi devletlerin görevlendirildiği de ayrı bir gerçektir.
Ortadoğu’da, emperyalistlerin pazar dalaşı, bu coğrafyada sınırların yeniden çizilmesi, daha küçük devletcikler yaratılarak sömürü ve talanın iyice kolaylaştırılması adına sürdürülmektedir. Örneğin Irak şimdiden üçe böldürtülmüş durumdadır. Bir yandan tarihsel olarak bile hiçbir haklılığı olmayan IŞİD çetelerine işgal ettirilmiş topraklar, yani “İslam Şeriat devleti”, öte yandan Şiilerin hakim olduğu bölge ve Güney Kürdistan. Kürtlerin elbette ki kendi kaderlerini tayin etmeleri tartışılamaz. Ama ya IŞİD’e kurdurtulmak istenen sözde devlete ne demeli. Diyelim ki, Avrupa’nın çeşitli coğrafyalarından insan kanı içmektan zevk alan çeteler kurup, bu çetelere Almanya’nın bir bölgesi işgal ettirilse sonuç acaba Irak’takiyle aynı mı olur? Olmayacağı kesin. Peki söz konusu Ortadoğu olduğu zaman bu suskunluk, bu sessizlik niye. Nedeni çok açık; sömürü ve talanı pervasızca sürdürmek ve kolaylaştırmak için.
Ortadoğu yeniden şekillendirilirken, hiç kuşkusuz Türkiye K. Kürdistan’da payına düşeni alacaktır. Ama bu pay, AKP iktidarının “Yeni Osmanlıcılık” olarak hayallerini kurduğu bir pay olmayacaktır. Büyük bir ihtimalle yaratılmak istenen tarikat devletlerine, emperyalistlerin işine yarayacak bir Kürdistan’da eklenecektir. Doğal olarak bu Kürdistan Güneyle sınırlı kalmayacak, Kuzey, Doğu ve Batıyla da birleştirilecektir. Yani Türkiye’nin “Misak-ı Milli” sınır taşları da yerlerinden oynayacaktır. Yeni Osmanlıcıların hayallerinin tersine, herhangi bir büyümeden, topraklarına yeni topraklar katmaktan ziyade, daha da küçüleceği gerçeği önemli bir ihtimal olarak orta yerde durmaktadır. Emperyalist efendiler, Faşist TC’nin yayılmasına, topraklarını genişletmesine izin vermeyecektir.
Sonuç olarak bir yandan emperyalistlerin devşirmeleri IŞİD, El Kaide, El Nusra gibi çetelerin yarattıkları gayri insani durum; Bir yandan emperyalistlerin ‘böl, parçala, yönet’ politikalarının sonucu olarak Ortadoğu coğrafyasının yeniden paylaşımı; Türkiye K. Kürdistan’da gündemde olan Cumhurbaşkanlığı seçimi, Rusya ve Çin’in Irak; İran ve Suriye’ye açık destekleri gibi gündemler dünya halklarının geleceği açısından büyük öneme sahip meseleler olarak gündemimizi işgal etmektedir. Körlere, dilsizlere ve sağırlara oynanılan bu sorunlar, komünistlerin omuzlarına binmiş ağır birer yük olarak durmaktadır.