Proleter sınıf bakış açısıyla toplumsal olguları değerlendirmek ve devrimci pratiğe girmek için gerici sistemden kopmak zorunludur. Kopuşun anlamı şudur: Militanca kendini devrimin çıkarları uğruna mücadeleye adamak. Mücadele büyük bedeller gerektirir. Bedel ödemeyi göze alamayan devrimcilik yapamaz. Bir ayağı sürekli gerici sistemin serptiği çamurun içinde olanlar, dar sınırlara hapsolanlar ileri çıkamazlar; ileri çıkma gibi bir düşünceleri de yoktur.
Devrimci mücadelenin gerekleri en başa alındığı zaman bireyin kendine göre hesabı olmaz-olamaz. Eğer birey hesaplamalarını ailesi, sevgilisi, yaşamı ve çevresi üzerinde yapmaya başlamışsa; ya da tüm bu kendisiyle sınırlı zaaflı dünyasından ayrılamamışsa gerçek bir devrimciliğe adım atamamıştır. Komünistler kendilerini işçi sınıfının devrimci iktidarı uğruna mücadeleye adarlarken hesapsızdırlar. Onlar kendilerini değil, mücadelenin ihtiyaçlarını esas aldıkları için bu böyledir. Hiç kuşkusuz komünist duruş günlük yaşamın mücadele dinamikleri içinde anlam bulur, ideolojik netlik, sarsılmaz pratik kararlılık, siyasi ve ahlaki sorumluluk gerektirir. Hiçbir zorluktan kaçınmamalarının arkasındaki düşünsel felsefi temel doğru kavranmadığı zaman dönemin dayattığı görevler asla kaldırılamaz.
Daha iyi anlamak için unutulmaz devrimci deneyimlerinden önderlerimizin, partimizin savaş ve direniş geleneğini unutmamak ve yararlanmak gerekir. Aralık 1995’te partimizin 4. Genel Sekreteri Komünist Önder Cüneyt Kahraman’ı belirlenen noktada karşılamaya giden gerilla birliği sorunsuz buluşmanın sevinciyle birlikte farklı bir şeyle karşılaşmışlardı. Gerilla birliği noktaya vardığında karşılarında tüm teçhizatıyla kuşanmış bir gerilla bulmuşlardı. Cüneyt kahraman yoldaş Mart l994’te çatışmada göğsüne isabet eden, tüfek bombası denilen 45 kalibrelik mermiyle ölümcül yara aldıktan sonra ülke dışına çıkmıştı. Uzun bir tedavi sürecinde doktorları Cüneyt Kahraman yoldaşa hızlı yürümeyi bile yasaklarken o doğa şartlarının en zor olduğu gerilla alanına dönmüştü. Hem de yaraları tam iyileşmediği için daha rahat taşıyabileceği dipçiksiz, hafif silahından tutalım da, tabancasına, karlı havada giyilen beyazlık elbiseden tutalım da telsize kadar tüm teçhizatıyla dönmüştü. Güven verici, sabırsızca, yerinde duramayacak kadar enerji dolu duruşuyla komutanları, kendisini almaya gelen gerilla birliğine “ee hadi ne duruyoruz” direktifiyle karşılamıştı. Çünkü partinin en ağır görevlerinin onu beklediğinin bilincindeydi. Gerilla birliğinin komutanları için getirdikleri teçhizatlar ise bir fazlalık olarak taşınarak geri getiriliyordu.
Komünist önder C. Kahraman yoldaştan, pratik tarzından kısa bir kesit aktarmamızın önemi şudur: Birincisi; devrime adanmanın özlü ifadesiyken, ikincisi; devrimci iktidar hedefli partimizin tüm kadro, savaşçı, sempatizanları ve tüm kurumlarıyla savaşa göre şekillenmenin nasıl olması gerektiğinin en berrak ifadesidir. Cüneyt yoldaş büyük sağlık sorunlarıyla boğuşurken, acılar bedenini sararken bile mücadelenin ihtiyaçlarını en öne koyabilmiş olmanın ne demek olduğunu göstermiştir. Bizlere şunu demektedir: Elimizde bulunan ve karşılaştığınız tüm olanakları mücadelenin zaferi ve gelişimi uğruna kullanmayı asla unutmayın. Adanmış olmanın anlamı budur. Kendini devrime adayanlar verilen bu devrimci dersleri unutmayacaklardır.
İdeolojik ve pratik olarak gerici sistemden köklü kopuş, ifadesini değişmek ve değiştirmekte bulur. Sancılı ve zorlu görevin büyük emekle başarıldığı unutulmamalıdır. Devrimci sınıf çıkarları uğruna sonsuz bir enerji ve bağlılıkla çalışmak, pratik savaş bölgesinden 1,5 yılı geçkin ayrı olmasına rağmen Cüneyt Kahraman yoldaş döndüğünde gerilla alanlarında bulunan yoldaşlarından daha ayrıntılı, geniş ve derin düşünmesinin ve hazırlıklı olmasının ideolojik, felsefi temeli gerici sistemden köklü kopuş, Marksist ideolojik düşünüş ve pratiğin tutarlı uyumundadır.
Diğer bir dersi ise şudur: Nerede, hangi alanlarda olunursa olunsun partinin iktidar perspektifine hizmet edecek, tüm mücadele alan ve araçların bütünlüklü kavranmasıdır. Ana halkaya bağlı olarak tüm halkaların kendi görev ve sorumluluklarını yeterince kavrayamamasının altındaki ideolojik zayıflık komünist hareketi çürüten bir öze sahiptir. Dönem dönem parçalı düşünmenin zararlarına dair partimiz eleştiriler yürütmektedir. Hayati derecede önemli olan parçalı düşünme ve davranma sorunu öz olarak devrimci iktidar mücadelesinden kopmak; amaca ulaşmada partinin rolü ve ana görevlerin kavranmamasıyla doğrudan bağlantılıdır.
Bu anlamıyla gerici sistemden kopuş olmadan amaç ve araçlarla tam olarak uyumlulaşmak olanaksızdır. Sadece kendi bulundukları alanlarla sınırlı düşünüp davranan mücadele tarzı, tasfiyeciliğin en açık biçimlerinden biridir. Dar alanlara sıkışmış, kendini tekrar eden, sınırları aşmayan, yeni değerler yaratma ruhunu yitiren, çerçevesi çizilmiş işi yapan, ama yaptığı çalışmanın devrimci iktidar hedefinde oynadığı rolün farkında bile olmayan kavrayış, tasfiyeciliğin derinleştiği günümüzde devrimci biçimsel görünümlerini bile taşıyamaz durumuna gelmiştir.
Her militan, Cüneyt Kahraman yoldaş gibi önderlerimizin kabına sığmaz atılım ruhlarını, pratik tarzlarını ne derece kendi mücadeleleriyle pratikleştirdiklerini düşünmek zorundadırlar. Yıllarca aynı çember içinde dolanan, kendini taşımakta zorlanan tarz ve yönelim mücadeleyi geliştiremez, yeni değerler kazandıramaz. Bilakis büyük bedel ve özverilerle ortaya çıkarılmış değerlerin çürütülmesinde rol oynarlar. Tasfiyeciliği darbelemek için araçları devrimci iktidar perspektifinden uzaklaştıran sağcı, rahatına düşkün, bürokrat, pasifist eğilimi tasfiye etmek zorunludur.
Her devrimcinin görev bilinci ve sorumluluğu Marksist ideoloji ve siyasi iktidar kavrayışıyla orantılıdır. İktidar bilincinden uzaklaşıldı mı bir kez, sistem içi çalışmaları bile alengirli, abartılı kavramlarla büyük devrimci çalışmalar olarak sunulur. Oportünizmin tarzıdır bu, ama gerçekte yapılan ise devrimden uzaklaşma, egemen sınıflarla bütünleşmedir. Ayrım ustaca yapılmadan ileri gidilemez.
Militanlıktan uzaklaşan pasifist, oportünist tarzı yıkmanın tek yolu, gerçeklere sadece gerçeklere bağlı olarak araçları devrimci amaca uygun kullanmaktır. Bu başarılmadığı oranda masa başı lafazanlıkla örülü masa başı devrimcilik boylanıp gider. İnfaz edilmeyi, işkenceyi, gözaltında kaybedilmeyi, hapishaneyi ve büyük saldırıları göze almayan bir devrimcilik mümkün değildir. “Faşizmi döktüğü kanda boğacağız” sloganının anlamı sonsuz bir inançla dayatılan ölümün içinde zaferi kazanabileceğimizin tarihsel gerçekliğidir.
Partimizin devrimci iktidar bilinci ve gelenekleri tasfiyeci oportünist eğilimlere karşı devrimci olana tutunmayı emrediyor. Bu görevden asla kaçınmayacağız.