Devrimci dünyada gelişen ileri adımlar!

Emperyalist/kapitalist gerici dünyanın bir parçası olan Ortadoğu ve Türkiye-Kuzey Kürdistan’da önemli siyasal gelişmelerin yaşandığı bir süreçten geçmekteyiz. Gerici dünya bütün türevleri ile devrimci dünya üzerinde barbarca bir tahakküm kurmaktadır. Zulüm, sömürü, katliam, soykırım ve talan ile dünyayı bir kan deryasına ve halklar hapishanesine dönüştüren emperyalist/kapitalist dünya gericiliği ancak ve ancak devrimci dünyanın başkaldırısı ile hak ettiği yer olan tarihin çöplüğüne yollanabilinir. Gerici dünyanın önemli parçalarından biri de kuşkusuz ki “TC” devletidir. Osmanlı’dan devraldığı gerici ve barbar gelenekle bugünlere gelen “TC” devleti, Erdoğan/AKP iktidarı başta olmak üzere tüm gerici türevleriyle halklarımızın kanını akıtarak coğrafyamızı kan kızıl bir deryaya dönüştürmüştür. Faşist “TC” devleti başta Kuzey Kürdistan olmak üzere ülkenin onlarca yerinde gerçekleştirdiği vahşi katliam ve saldırılarla kanlı tarihine yeni sayfalar eklemiştir. Mevcut siyasal gelişmeler gazetemizde yeterince işlendiği için burada tekrardan değinmeyeceğiz.

Esas olarak ele alacağımız ve almamız gereken noktanın devrimci dünyadaki gelişmeler gerçekliğidir. Yaşanan bütünlüklü süreci sadece gerici dünya ve yarattığı siyasal sonuçları düzleminde değerlendirmek pek tabii ki eksik bir yaklaşım olacaktır. Her şeyde olduğu gibi yaşanan siyasal gelişmelerde de mutlak biçimde tayin edici olan iki yan bulunmaktadır. Bu yanlarından hangisinin belirleyici olduğu/olacağı tamamen uzlaşmaz çelişkiler zemininde birbiriyle mücadele eden karşıt sınıfların durumuyla ilintilidir. Bu bağlamda hem dünyada hem de Türkiye-Kuzey Kürdistan’da gelişmelerin iki yönü bulunmaktadır. Bunlardan biri; faşizm, gericilik, sömürü ve barbarlık iken, ikincisi ise; halkların özgürlük ve kurtuluş mücadelesini ifade eden devrim, sosyalizm ve komünizmdir. Gelişmelerin yönü açıkça göstermektedir ki, sürecin tayin edici yanını devrimci halk kitlelerinin mücadelesi ve proleter devrimler belirleyecektir.

Keskinleşen çelişkiler ve çatışma süreci, doğallığında proleter devrimciler başta olmak üzere bütün devrimci halk güçlerinin önüne yeni devrimci görevler ve sorumluluklar koymaktadır. Bunun somut devrimci adımı kuşkusuz ki keskinleşen sınıf mücadelesinin ihtiyaçlarına cevap olabilecek keskin mücadelelere hazırlanmak olmalıdır. Bu yönelimin somuttaki tek devrimci karşılığı halkların birleşik devrimci mücadelesi ve direnişidir. Gecikmiş bir adım olsa da bu çaba ve yönelimlerin sonucu olarak oluşturulan Halkların Birleşik Devrim Hareketi(HBDH) ülkemiz devrim ve demokrasi mücadelesi açısından tayin edici tarihsel bir adımı ifade etmektedir. Hiçbir küçük burjuva kaygı ve dar grupçu yaklaşım bu tarihsel devrimci adımı zayıflatamaz ya da yine aynı küçük burjuva zeminden beslenen belli ideolojik eleştiriler adı altında bu tarihsel devrimci adımı önemsizleştirmeye çalışan tüm yaklaşımlara kesinlikle pirim verilmemelidir. Proleter devrimciler başta olmak üzere Birleşik Devrim Hareketi’nin tüm özneleri devrimci halk kitlelerinin çıkarını merkeze koyan bir perspektifle hareket etmelidirler. İdeolojik mücadele bu düzlemle birlikte ele alındığında ancak anlam kazanabilir. Bu devrimci yaklaşımları ve halk kitlelerinin genel çıkarını öteleyen her yaklaşım niyetlerden bağımsız olarak devrim mücadelesini zayıflatan bir rol oynayacaktır. Görev atılan bu tarihsel devrimci adımı tam bir devrimci sorumluluk bilinciyle ve devrimci dayanışma ruhuyla mücadelenin bütün alanlarında ilmek ilmek örmek olmalıdır.

Tarihsel anlamda önemli olan gelişmelerden biride kuşkusuz ki Kaypakkaya’nın bilimsel sosyalist güzergâhında hareket eden gazetemiz ve Sosyalist Yol Dergisi’nin birleşmesidir. Uzun zamandır iki çizgi mücadelesi zemininde yürütülen birlik tartışmaları nihayet olumlu sonuçlanarak kamuoyuna deklare edilmiştir. Birlik ve ayrılık meselelerinde özelde Kaypakkaya geleneğinin(proleter öncüyü saymasak)  genelde ise bir bütün devrim hareketinin oldukça problemli bir bakış açısına sahip olduğu bir gerçeklikte oldukça ileri bir düzlemde yapılan birlik iradesi, halkların özgürlük ve kurtuluş mücadelesi açısından nitel bir adımı ifade etmektedir. Türkiye-Kuzey Kürdistan’da toplumsal sorunların köklü çözümünün komünist manifestosu olan Kaypakkaya güzergâhı atılan bu devrimci nitel adımla daha da ileriye taşınmıştır. Bu devrimci atılım ruhuyla Kaypakkaya’nın siyasal çizgisinde hareket eden bütün birey, grup ve yapıları iki çizgi mücadelesi düzleminde ve komünizmi kazanma perspektif ile birleşmeye çağırıyoruz. Bir kez daha şan olsun komünistlerin birliğine!

 

Önceki İçerikMücadelenin biçim ve araçları arasındaki bağ
Sonraki İçerikEmperyalist gerici savaşlara karşı tek panzehir devrimci savaşlardır