Sınıf savaşımı insanlığın saf cevherini ortaya çıkaran toplumsal olgudur. Gerçeklerin sonsuza dek gizlenmeyeceğini toplumlar tarihsel çatışmalarıyla öğrenirler.
Barış söylemleri altında kan akmaya devam ediyor. Ama bizler biliyoruz ki, kanın aktığı her yerde ölümsüz kahramanlar kuşağı da büyümeye devam ediyor. Gerçekler ve sınıflar ortadan kaldırılamaz. İdeolojik saldırılarla gizlenen olgular görünecek, sis perdesi kalkacaktır.
Devrimciler kendilerine güvenirler. Çok iyi bilirler ki, devrim adına amaçsız ölüm yoktur. Yenilgilerimiz daima kazanacağımız yengilerin temelini ve tarihi gücünü oluşturacaktır. Savaşın kuralları işlemeye devam ediyor. Hiçbir güç, zorbalık, faşizmin kanlı kuşatması devrim hareketinin savaşçıları olan bizlerin ağzında ‘yarın biz kazanacağız!’ haykırışının çıkmasını engelleyemez. Evet, biz kazanacağız, çünkü biz haklıyız, çünkü biz yaratan dünyayız, ezilen milyonlarız.
Yaşamına bir dünya içinde değiliz, emperyalizm ve işbirlikçileri halk kitlelerine ölüm kusmaktadırlar. Bu nedenle yaşamına değil ölümüne bir dünya içindeyiz. Sınıf savaşımının acımasızlığı dünyanın her yerinde kendi özgün koşulları içinde sürmekteydi, günümüzde de birbirini çok daha hızlı etkileyecek biçimlerle güçlenmeye doğru ilerliyor. Devrim hareketi aynı zamanda unutulmayacak deneyimleriyle ileri taşınacak eğitim ve dönüşüm merkezidir. Sadece var olanla yetinen kendinden önceki kuşakların deneyim ve tarihini almakla kendisini sınırlayan değil, daima değerler yaratan ve geliştiren içsel özelliğe sahiptir. Sınıf savaşında savaşın kurallarına göre önderlik eden parti kırılmaz iradenin tek aracı olarak rolünü oynar.
Zor dönemler, sadece insan bireyleri için bir sınama dönemi değildir, aynı şekilde kaldırılamaz denilen kuşatmalar döneminde parti için de bir sınama zamanıdır. Kuşatmalara karşı direnmek ve devrim amacı uğruna kararlılıkla yürümeyi başarmak bir sınanmadır. Kararlı yürüyüş devrim hareketini yengileriyle bir bütün halinde sağlamlaştıracaktır.
Faşizm sel gibi üzerine aksa da, insanlığın altın damarını kirletmeye gücü yetmez. Her saldırıdan sonra “bitirildi, bittiler” açıklamalarını yapsalar da, devrim hareketinin, komünizm mücadelesinin asla bitmediğini gördüler, görmeye de devam edecekler. 20. yüzyılda zafer kazanan proleter devrimcilerin yine 20. yüzyılda emperyalizm kuşatmasına karşı savaşımda yenilgi alıp yıkılmalarının MLM’nin, diğer bir ifadeyle komünizmin biliminin ve devrim mücadelesinin yenilgisi anlamına gelmediğini elbette anlayacaklar. Dünya ölçeğinde çırpınan tekelci kapitalizm ve yükselme aşamasına geçen sınıfsal kitle hareketleri gelecekteki kanlı çatışmaların ve iktidar mücadelesinin birer görünümleri olarak kabul edilmelidir.
Günümüzde barış ve kardeşlik söylemleri altında Kürt ulusunu katletmeye devam eden faşist diktatörlük, sadece Türk egemen sınıflarının tarihsel çıkarlarını Kuzey Kürdistan’da zor yoluyla garanti altına alma politikasını, en kanlı yöntemlerle sürdürmekle kalmıyor, aynı zamanda komünist-devrimci hareketi de aynı vahşi yöntemlerle eziyor, katlediyor. Söylediğimiz gibi sınıf savaşımı acımasızlığını gösteriyor. Çıkarlar uğruna egemenler öldürmekten asla vazgeçmiyor.
Devrimci önderler Deniz, Hüseyin, Yusufları darağacında, 10’ları Kızıldere’de katlettiler. Diyarbakır zindanlarında önderimiz Kaypakkaya’yı işkencelerle katleden faşist sınıfsal saldırı, işçi sınıfı hareketine karşı durmaksızın devam etti.
Binlerce komünist-devrimcinin kanıyla topraklar kızıla boyandı. 19-22 Aralık 2000 Hapishaneler Katliamı, faşizmin halkın devrimci öncülerinden ne kadar korktuğunu gösterdi. Mercan’da 17’lerin katledilmesi sadece faşizmin sınıfsal acımasızlığını göstermiyor, aynı zamanda partimizin devrim kararlılığında durdurulamaz ideolojik, siyasi, politik güç olduğunu da gösteriyor.
Kaypakkayacı hareket kendi tarihi kökleriyle devrimci iktidar hedefinde nettir. Günümüzde tasfiyecilik, oportünizm akımıyla kuşatılan, iktidar ve savaşma bilincini zayıflatmayı, parçalamayı, teslim almayı amaçlayan ideolojik saldırılara kararlıca karşı durmak aynı zamanda, faşist diktatörlüğe karşı sürdürülen savaşımın da temelidir.
Komünist hareket, sadece egemen sınıfların düzen sınırlarına çekilmeye meydan okumayı değil, faşist diktatörlüğü yıkma kararlılığını, mücadelenin tüm aşamalarında sürdürecektir. Newroz’da barikatları yıkan Kürt halkının gösterdiği gibi, direnerek bedel ödemekten kaçınmadan ileri atılanlar engelleri aşarlar.
Oportünizm; reform, barış, anayasal düzenlemeleri, demokrasi vaatlerini her şeyin-devrimin önüne koymaya devam etsin. Bizler faşist saldırıları örten bu değişim söylemlerini ezilen sınıflara ve Kürt ulusuna karşı sürdürülen savaşın özünü kitlelere anlatmayı, yeter ki başaralım.
Savaşan güçler daima kendi kurallarıyla savaşırlar. Komünist hareket devrim amacı uğruna kendi kurallarıyla, dayatılan sınır ve çerçeveleri parçalayarak mücadelesine durmaksızın devam edecektir.