ÇİZGİ KADROLARDA SOMUTLAŞIR

Doğru (elbette devrimci) çizgi, her devrimci yönelim açısından hayati önemdedir. Devrimci ilkeler temelinde tarif edilmiş ideolojik-siyasi-askeri / örgütsel çizgi siyasi iktidar doğrultusunda konumlanan her hareket için olmazsa olmaz bir gereksinimdir. Bu gereksinim devrimci stratejiyi de kapsayan genel siyasi yelpazeyi de ifade edendir. Bilimsel sosyalizm teorisiyle donanımlı doğru devrimci çizgi, tartışmalardan, eksikliklerden, nesnel koşullara uyarlanarak değişik biçimlerle buluşturulmasından ve geliştirilmekten muaf olmamakla birlikte, kesin ve mutlak değişmezliğe sahip değildir. Devrim ve devrimci strateji de aynı özelliklere sahiptir. Yani doğru devrimci çizgi ve bu kapsamda strateji, donuk-ölü değil, tersine canlı, hareketli ve değişkendir. Değişim, hareket ve canlılık esprisi keyfi bir tercih ya da bir teorik zorlama değil, nesnel gerçeklik ve devrimci diyalektiğin ta kendisidir. Strateji, taktik, program gibi kavram ya da argümanların değişmez olduğunu ileri sürmek anti diyalektik yaklaşımken, canlı hareketi, ilerlemeyi, koşullara uygun biçimlenmeyi ve yeni biçimler almayı benimsemek materyalist diyalektik tutuma uygundur.

Toplumsal yaşam ilerliyor ve insanların ihtiyaçları değişiyor. Bunun gibi toplumsal çelişki ve sorunlar da sürekli olarak gelişip değişiyor. O halde çelişkilerin çözümü ve değişen ihtiyaçların karşılanması da yeni yöntemlerle yeni yaklaşımlar vb gerektirir. Temel prensipler süreç boyunca geçerliliğini korur ancak bunlara bağlı alt prensipler vb vs güne ve çelişkiye uyarlanmak üzere yenilenip ilerler. Bunu böyle telakki etmemek yaşamı ve diyalektiği durdurmak anlamına gelir. Temel ilkeler korunduğu müddetçe, bunlara bağlı ilkelerin yenilenip ilerlemesi kesinlikle nesnel bir ihtiyaç ve zorunluluktur.

Mesele, değişim ya da yenilenmenin hangi yön ve nitelikte olduğudur. Değişim ve yeniliğin ileriye doğru mu, yoksa geriye doğru mu olduğuna bakmaksızın, bu anlamda değişimin niteliğine önem vermeden peşin hüküm ve önyargıyla değişime karşı çıkmak, en hafifiyle gelişmeye ve ilerlemeye karşı çıkış tavrıdır. Elbette bilimsel değil, tutucu ve statükocudur.

Doğru devrimci çizginin devrimci teorinin temel ilkelerini muhafaza ederek değişmesi ya da yenilenmesi söz konusu çizginin güçlendirilmesini ifade etmekten başka bir yönelimi ifade etmez. Teorinin geliştirilmesi ve proleter devletin sağlamlaştırılması bunların her yönüyle muhafaza edilmesi anlamına gelmediği gibi, eksiklik ve hatalarından arındırılması, somut şartlara uyarlanması ve günün ihtiyaçlarına yanıt verir duruma getirilmesi anlamına gelir. Ki, bu da bir değişim ve yenilenmeyi ihtiva eder, anlatır. Makinenin eskimiş parçaları, diş sıyırmış vidaları değiştirilmeden makine sağlamlaştırılamaz. Aynı biçimde herhangi bir plan programın, çizgi ya da stratejinin günün çelişkileri ve gelişmelerine paralel olarak yenilenmesi kuşkusuz ki onun güçlendirilmesi anlamına gelir.

Değişim ve ilerlemeyi kabul edip, somut pratiğe gelindiğinde bunu kabul etmemek tutarlı olmamakla birlikte, ampirik ve eklektiktir. Politik ya da ideolojik-teorik meseleleri duygusal güdülerle değerlendirmek manipülasyondan başka bir anlam taşımaz. Devrimci görüş ve kaygısal duygulara teslim olmayı kesinlikle reddeder. Çünkü devrimci görüş tamamen bilimseldir. Dolayısıyla devrimci teori ve ideolojinin, strateji ve siyasetin bütün sorunları duygusal mecra dışında tamamen bilimsel zeminde mütalaa edilmek durumundadır. Bu mütalaa, doğrudan kadrolar ve aktivistler tarafından gerçekleştirilir.

Çizginin başarısı öncelikle onun doğru ve devrimci olmasında yatar. Ama doğru çizgi kendiliğinden devrimci işlev görmez. O, ancak onu uygulayan kadrolar tarafından maddi güce kavuşturulabilir, ilerletilip doğru devrimci güce dönüştürülebilir. “Çizgi kadrolarda somutlaşır” sözünün anlamı öz olarak budur. Somut koşulları değerlendirme yeteneği, gelişmeler ile çelişkilerin nicelik ve niteliğinin tespit edilmesi, bu çelişkilerin nasıl ve hangi yöntemlerle çözülebileceği, gelişmelerin talep ettiği yeni biçim ve yeni politikaların belirlenmesi, bu politikaların hangi araç ve yöntemlerle hayata geçirileceği, devrimin izleyeceği yolun nasıl ve hangi araçlarla örgütlenip geliştirileceği vb vs bütün meseleler devrimci amaçlara bağlı kalmak kaydıyla yalnızca insanlar-kadrolar tarafından açığa çıkarılıp kararlaştırılır. Aynı biçimde doğru çizginin hangi politikalar, hangi araçlar, hangi yöntem ve biçimlerle yaşamsallaştırılacağı da kadrolar tarafından belirlenir. 

O halde kadro, aktivist ve tüm faaliyetçiler, ufuklarını daraltmadan nihai amaca ulaşmak ve devrimci amaçları gerçekleştirmek için, kendilerini salt teorik çizgi savunuculuğuyla sınırlamamalı, bu çizginin üstün yetenek ve yaratıcılıkla ve tabii ki somut gerçeğe uygun olarak uygulanması için, kullanılabilir tüm araç ve biçimlere açık olup bunları teorik çizginin hizmetine sunması ve özellikle de bu teoriyi pratikleştirme noktasında gerekli çabayı sergilemesi zorunludur. Unutulmamalıdır ki, kadrolar, aktivistler ve tüm uygulayıcı faaliyetçiler ile bunların yaratıcı yeteneği olmaksızın, doğru devrimci çizgi temsil edilemez ve bu çizgi kuru bir teori olmaktan ileriye gidemez. Çizgi savunuculuğu öncelikle onun pratiğine girmekle mümkündür. “At üstünden çiçek koklanamayacağı” daha önce söylenmiş bir doğrudur.

Dürüst, fedakar ve elbette ki doğru devrimci çabanın aşmayacağı engel, ulaşmayacağı güç düzeyi yoktur. Bugün üretken bir işçi gibi iş yapmanın, azmederek çalışmanın, fedakarca cüret etmenin zamanıdır. İş yapmamanın zorlama gerekçelerini üretme meşguliyetinin, boşboğazlık ve lafazanlığın asla maya tutmayacağı aşikardır. Çünkü gün pratiğin günüdür. Sistemli, planlı ve bilinçli olarak devrimci pratiğin geliştirileceği ise kesindir.

Geliştirenler güçlenerek ilerler, her şeyi dokunulmaz kılan tutucular tutunmaktan öteye geçmez!

Önceki İçerikR.T Erdoğan ve ‘demir pençe‘ diktatörlüğü!
Sonraki İçerikİŞÇİLER YAZGILARINI ELLERİNE ALMALIDIR