Erdoğan/AKP iktidarı açık bir faşist diktatörlük uygulamaktadır. Bu diktatörlük tekçilik paradigmasına dayandığı gibi, Erdoğan şahsında tek adam sultası olarak biçimlenmektedir. Bu zeminde yaşanan koyu gericilik altında muazzam bir baskının yürürlükte olduğuna, özellikle Kürt ulusuna dönük barbarca katliamların gerçekleştirildiğine şahit olmaktayız. Ki bu faşist baskı ve tek adam sultasının burada izah edemeyeceğimiz kadar büyük bir faşist konsept olduğu, toplumun en geniş kesimlerini baskı cenderesine aldığı, tek bir eleştiri ve muhalefete dahi tahammül etmediği, bu katı baskı diktasının burjuva zemindeki muhalefete kadar genişlediği yaşanan her gelişmeyle sabit olup ortadadır.
Erdoğan sultası olarak iyice belirginleşen ve yol alan bu faşist süreç, devletin temel kurumlarının Erdoğan tarafından tekele alınıp keyfiyetle yönettiği en barbar ve tam despotik bir yönetim sürecidir. Bağımsız veya tarafsız olduğu safsatasıyla kamufle edilen yargının tamamen ve alenen siyasallaştırılıp Erdoğan’ın erkine alınması da bu sürecin bir özelliğidir. Erdoğan, kendisi dışında bir ses duymak istemiyor. Kendisine dönük bir muhalefete asla tahammül etmiyor. Hele hele demokratik devrimci veya sosyalist zeminde yükselen muhalefet ve mücadeleye hiç tahammül etmiyor ve bu tahammülsüzlüğünü faşist baskılarla, katliamlarla v.b dışa vuruyor. Toplum üzerinde görülmemiş bir baskı, kontrol, basınç ve korku yaratılmış ve sürdürülüyor. Ne var ki, bu faşist baskının sindiremeyeceği dinamiklerin olduğu unutuluyor…
Yargıyı kontrol edip deneten Erdoğan diktası, burjuva basının esasını da adeta satın alıp konrol ve denetiminde tutuyor. Az sayıda bir basın kesimi Erdoğan’ın medyasından bağımsız olarak burjuva basını yaşamını baskılara karşı sürdürüyor. Ancak, daha da önemli olan sosyalist ve demokratik nitelikteki basın tüm faşist yasa ve baskılara karşın muhalif ya da alternatif ses olarak varlığını sürdürüyor.
Toplumu tek tipleştirip faşist sultasının esiri haline getirme doğrultusunda kapsamlı adımlar atan Erdoğan sultası kuşkusuz ki sosyalist basına karşı kayıtsız kalmamaktadır. Basına dönük faşist baskı siciliyle tüm dünyada teşhir olmuş bu iktidar, daha fazla teşhir olmamak için muhalif veya alternatif basını ve bu basındaki sesleri kontrolünde tuttuğu yargı aracılığıyla bastırıp susturmayı denemektedir. Sosyalist basın ve yazarlarına dönük mahkemeler açarak buralarda verilen ağır para cezalarıyla bu basını susturmayı amaçlamaktadır. Her faşist sürecin basını hedeflediği, özellikle de demokratik ve sosyalist basını hedeflediği bilinmektedir. Faşizmin sınır tanımayan hoyratlıkla tırmanışta olduğu dönmelerde ise bu baskıların çok daha katmerli olacağı sır değil, beklenendir. Tam da burada yazarı olduğum gazete ve ben dahil diğer yazarlarına açılan davanın bu faşist sürecin bir adımı olduğunu belirtelim.
Fakat Erdoğan/AKP iktidarı olmaktan da çıkıp doğrudan Erdoğan iktidarı olma yolunda ilerleyen bu iktidar ve onun baskı araçları ya da maşaları bilmelidir ki, ne mahkemeleriniz, ne hapis ve para cezalarınız sosyalist basını susturmaya yetmeyecektir. Toplumda bir dizi aydın aynı baskılar altında aydın olmanın gereklerine uygun hareket etmekten sakınmamaktadır. “İmzacı aydınlar” literatüre ve tarihe düşen gelişme buna örnektir. Aynı zeminde yazarı olduğum sosyalist gazete ve dava açılan diğer yazarı da baskılarınız karşısında susmayı değil, daha fazla ve daha gür sesle konuşmayı benimseyecektir. Toplumun karanlığa gömülmesine rıza gösteren gerçek anlamda tek bir aydına, sosyalist basın veya gazeteye rastlanmamıştır. Onlar, “dünya dönmeye devam ediyor” demeye devam edecek ve kralın çıplak olduğunu söylemekten geri durmayacaklardır.
Erdoğan’ın emrinde olmanın utancı altındaki mahkeme, yazarı olduğum gazete sahibi ile birlikte ben dahil gazatenin yazarlarını ifadeye çağırmaktadır.
İfadem ve tavrım şudur: Size verecek bir ifadem ve hesabım yoktur. Ben, faşist baskılar altında tutularak iktidarlarınız tarafında ezilen, sömürülen, katledilen halklarımıza ve soykırımdan geçirilen ulus ve azınlıklara karşı sorumluluk taşıyorum. Verecek tek hesabım bunlaradır. Sizlere asla. Asıl hesap vermesi gerekenler halka baskı ve zulüm uygulayanlar, Kürt ulusu ve diğer azınlıklara milli baskı ve katliamlar uygulayanlardır. Devrimci halklar ve ezilen uluslar ile onlar adına hareket edenlerin halk düşmanlarına vereceği bir hesap olmadığı gibi, hakim sınıfların baskı unsuru olan siz mahkemelere de vereceği bir hesap yoktur, olamaz.
Halklarımıza ve ezilen ulus ve azınlıklara uyguladığınız faşist baskılar yanında bizlere vereceğiniz tek taraflı cezaların bir değeri yoktur. Sizler tarafından cezalandırılmayı, sizlere alternatif pozisyondaki bir yazar olarak onur sayarım. Sizler katında aklanma sorunum olamaz. Suçluların adaleti değil, halkların adaletidir beni bağlayan. Vereceğiniz her karar hükümsüzdür. Tanımıyorum.
Ben bir sosyalistim ve emperyalist dünya gericiliği ile gerici iktidarınıza karşı mücadeleyi ertelenemez bir görev ve sorumluluk olarak kabul ediyorum. Dünya halkları ve ezilen ülke halklarına karşı sorumluluğum gereği mahkemenizi, kararlarınızı ve hizmet ettiğiniz faşist iktidarı tanımıyorum.
Sizler gerici hakim sınıfları ve bu sınıfların iktidar dahil tüm gerici çıkarlarını koruyup garanti altına almak için oluşturulmuş baskı kurumları durumundasınız. Gerici sınıfların özel mülkiyetini korumayı temel alan gerici sınıf adalet ya da hukukunu temsil etmektesiniz. Sınıflardan bağımsız olmadığınız gibi, gerici sınıf damgası taşıyarak sınıflar karşısında nötr değilsiniz. Dahası bağımsız ve tarafsız asla değilsiniz. Bu karakteriniz gereği soruşturmalarınız, yargılamalarınız, karar ve hükümleriniz biz sosyalistler için geçersizdir.
Yolsuzluk ve hırsızlıklara diz boyu batmış olan egemen sınıfları, kendi anayasasını dahi tanımayan gerici egemenler külliyatını, halka her türlü zulmü reva gören iktidar sahiplerini, ezilen ulus ve azınlıklara katliam ve kıyım uygulayan tüm suç güruhlarını, savaş ve insanlık suçu işleyen mevcut yönetenleri soruşturup sorgulamayan mahkemeleriniz, demokratik yönetim ve özgür dünya düşüyle toplumsal kitleleri aydınlatan sosyalistleri sorgulama ve yargılama hakkına asla sahip değildir. Gerici sınıfların hukuku ilericileri yargılama hakkı ve meşruiyetine sahip değildir, olamaz da.