“TOHUM”DA BULUŞMAK…

Dersim’in direngenliğini üzerine almış; yemekhane boykotlarından, Newrozlara, Berkin Elvan eylemlerine, 1 Mayıslara, Gezi eylemlerine kadar yaşamın her mücadele alanında yer alan kızıl bayraklar şimdi dağların uçurum geyikleri olarak ölümsüzleştiler…

Güz yaprakları tüm patikaları rengarenk eder. Hafifçe yağan yağmur ve dağları saran sis, yolculuğu daha yaratıcı kılmakta. Her adım yeni fikirleri, yenilgileri, kazanımları ortaya sermekte. Güz dönemi liseler yeni bir eğitim-öğretim yılına başlar. Dinamik, ele avuca sığmayan bir gençlik vardır. Halk içindeki çelişkiler bu alanda da kendini göstermekte. Köylerden gelen liseli gençler daha meraklı, utangaç ve en önemlisi donanımlıdır. Donanımı filozof olacak kadar değildir ama karşısındaki gücü bilir, düşmanın kim olduğunu bilir.

Lise faaliyeti devrimciler açısından çok önemlidir. Dersim’de üniversite daha yenidir, onun için lise, komsomol’un temelidir. Lise önlerinde devrimciler bildiri dağıtır, kuşkusuz sivil polislerde devrimcileri izler. Liselilerden bildiri almayan yoktur, sadece asker-polis çocukları almaz. Her bildiri liseli gençlerin ilgisini çeker; ayak üstü edilen sohbetler, zaman zaman kızgın bakışlarda olurdu. O dönem  lise örgütleri aktif bir kitle ile temas kurar.

Yozlaşma, Dersim’in en temel sorunu sayılır. Devrimciler bunun bilinci ile propaganda faaliyeti yürütürdü. Liseli gençler kitap çok okumazdı. Bu devrimciler için aşılması gereken bir duvardı, bu duvarı hiç kuşkusuz Muzaffer Oruçoğlu’nun Tohum kitabı ile aşmaya çalışırlardı. Tohum, toprağa atılmış bir güçtü, kökünü bulan boy verirdi. Bu boy verenler arasında Fırat Kasun(Şiar), Fadime Çakıl(Rosa) ve Gökçe Kurban(Asmin) de vardı.

Lise faaliyetinin bilincini kavramış üç nefer… Rosa, ilk lise yıllarında yeni yeni devrimci hareketi öğreniyor, araştırmaları yoğunlaşıyordu. Rosa; bencil bir araştırma geliştirmiyor, yurttan arkadaşlarını ve sınıf arkadaşlarını dahil ediyordu. Asmin en yakın arkadaşıydı. Bu iki arkadaşın birlikte  neredeyse tüm sınıf arkadaşlarını Partizancı yapacak konumdalardı. Okullar-arası veya sınıflar-arası kitap alışverişini çok yaparlardı; “Bu kitabı nereden buldunuz?” sorusuna çoğunlukla “Fadime verdi!” cevabını alırdık.

Bu isim her yerde duyulmaya başlanmıştı. Tüm devrimci kurumlar Fadime’yi merak ediyordu. Tanışan ise anlata anlata bitiremezdi. Rosa, derslerinde çok başarılı değildi, başarısız dediğimde matematik dersi kötüydü. Ders çalışma yerine kitap okuyup yurtta oda oda gezdiği aklımdan hiç çıkmaz. Tunceli Anadolu Lisesi yurdu sanki bir kızıl üst olmuştu. Kendisine ilk verilen kitap olan Tohum’u oda herkese verirdi. Birde ara ara Özlem ismini kullanırdı, aile içinde özlem derlemiş.

Asmin, ailesi içindeki ilk kaypakkayacı olabilirdi. Hep derdi “Babam Halkın Kurtuluşu taraftarıydı, bizim hareketi pek sevmezler”. Kaypakkaya ile olan bağı bu noktasıyla farklıdır. Sosyal medyada takılmayı çok severdi, ergenlik olmalıydı. Bazen sosyal medya  paylaşımları yüzünden dalga geçerdik, “Gökçe, artık kolumuza jilet atacağız!”. Toplantılarda Asmin eline kalem alıp dinlerdi, konuşma sırası gelince  susmazdı.

Birde bir ara felsefe okumaya çalışırdı; “ Ya bu nedir? Marks, hep ‘şey’ demiş. Bu şey nedir?”. Rosa pek dahil olmazdı ama Asmin başka devrimci kurumları ziyaret edip tartışmak isterdi, bazen kurumlara giderken korkardı “ya babam oradaysa!”. Gittiği bazı kurumları Kemalizm ile suçlardı. Gittiğimiz bir kurumda Asmin ilk defa bir LGBTI+  bireyle tanışmıştı, çok etkilenmişti. LGBTI hakları üzerine tartışma bile başlatmıştı.

Rosa ve Asmin, Tunceli Atatürk Anadolu lisesinde okuyup Tunceli Anadolu Lisesi yurdunda kalıyorlardı. Mesafe uzun olmasından ötürü servis kullanmak zorunda kalıyorlardı. Servis pahalı olmasından ötürü bir çare geliştirmeye çalışıyorlardı. Kaldıkları yurtta yemeklerin kötü olmasından ötürü yemekhane boykotunu bile örgütlemişlerdi. 1 Mayıs geldiği zaman hiç durmadan afişleme ve bildiri dağıtımı yapılırdı. O dönem Partizan kitlesi içinde gözle görülür bir artış olmuştu, ayrı bir lise korteji bile çıkarılmıştı.

Şiar, Pilvenkli bir yurtsever aileye sahipti. Siyasal olarak da öyle şekillenmişti. Dar kalıpçı değildi, araştırır ve sorgulardı. Yurtsever hareketin derneklerine gider, Öcalan’ın kitaplarını okumaya çalışırdı. Ağız dolusu gülerdi, uzun boylu zayıf biriydi. Bilgisayar oyunlarını oynar, dersleri dinlemez, futbola bayılırdı. Kimsenin kalbini kırmak istemezdi. Bir dönem annesi hapishaneye düşmüştü, bu sebeple her gün daha devlete öfke duyuyordu. Sınıfında akıllı tahtalar sayesinde teneffüsleri sınıfa Molotof eylemlerini izletiyordu.

Katıldığı eylemleri herkese anlatırdı. Son dönemde komünist hareketten o kadar etkilenmişti ki bunu bedenine işlemişti; boynuna orak-çekiç dövmesi yapmıştı. Çok “yoldaş” lafını kullanmaz hep Hewal” derdi.

İlk Rosa toprağa atılan tohumun kökü oldu, bir yaz günü dağlara yol aldı. O süreçte Rosa’nın lise arkadaşlarına polis tarafından psikolojik bir baskı uygulanıyordu. Asmin bu baskıları doğal görüyor ve faaliyetten kopmuyordu. Dergi, gazete dağıtımı gibi bir-çok faaliyete katılmaya devam ediyordu. Rosa’yı hep düşünüyordu. Bir okul çıkışı Cuma günü(ekim ayında) herkese amcamın yanına gidiyorum diye tohum oldu dağların inilmez boğazlarına…

Şiar, tohum olmadan önce boksa başlamış, Kaypakkaya’yı araştırmaya başlamış. Bir gün dernekte Tohum kitabını alıp okumak ister. Yurtsever arkadaşlar “bunu boşuna okuyorsun” deyip bir tartışma yürütür, hatta Şiar kitabın elinden alınıp yere atıldığını anlatırdı. Bu Şiar’da bir öfke yaratır, Kaypakkaya’ya daha da sarılır. Bir pazartesi günü (Ekim ayında) tohum olup dağlara kardelen oldu. 2017 Ağustos’ta Xozat’ta bir evde Fırat yoldaşıyla birlikte kendini feda etti. Parçalanan bedenleri toprağın her karışına tohum oldu.

İlk Rosa sonra Asmin… kaç çatışmadan kurtuldular. Zamanı geldiğinde  düşmanın beyninde patladılar. Rosa, eylül rüzgarları içinde yağan bombalar altında parça parça oldu… Asmin, ekim ayında Rosa’dan daha sonra aldığı dağlara yolculuk bayrağını şimdi kanı ile aldı.

Dersim’in direngenliğini üzerine almış; yemekhane boykotlarından, Newrozlara, Berkin Elvan eylemlerine, 1 Mayıslara, Gezi eylemlerine kadar yaşamın her mücadele alanında yer alan kızıl bayraklar şimdi dağların uçurum geyikleri olarak ölümsüzleştiler…

ROSA, ASMİN ve ŞİAR, tohum oldular toprakta kök saldılar. Önderleri Kaypakkaya’dan öğrendiler parça parça olmayı. Haykırdılar “Toprakta Tohum, Hasadımız Devrimde!”

Dersim’den bir Halkın Günlüğü okuru

Önceki İçerik‘Heskîf belgeselini toplumsal hafızanın silinmemesi için çektim’
Sonraki İçerikSosyolog Durak: Dilin engellenmesi kültür kırımıdır