Gerici sınıf egemenliğine karşı devrimci sınıfların örgütlü güç haline gelmesi tamamen mümkündür. Devrimci sınıf savaşımı yürüten komünist ve devrimci yapıların siyasi-örgütsel güç olması da aynı derecede mümkün ve bu kapsamda güç olmanın nesnel koşulları mevcuttur. Geriye kalan ise sınıf örgütleri olarak varlıklarını sürdüren veya ağır bedeller pahasına bu varlıklarını sürdürme kararlılığı gösteren yapı-yapıların göstereceği bilinçli politika ve iradelerine bağlıdır.
Halkın çektiği açılara, yaşadığı ağır sömürü ve baskılara karşı devrim karşısında sorumluluk duyan bütün yapı, grup ve hatta bireylerin örgütlenerek, örgütlemelerini geliştirerek ve bunun özgün bir biçimi olarak, elbette stratejik değer ve yönelim açısından birlik zemininde birleşerek güç olmaları mümkündür. Basit mantık açısından bunlar tamamen doğrudur. Basit mantıkla hareket edilmesi bu konularda geçerlidir. Birleşme veya bölünmeme pratiğini sergilemek ve bunu başarmak esasen sorumlu ve bilinçli davranışa başlıdır. Bunun karmaşık ve derinlikli bir konu olmasına rağmen bir o kadar da basit ve yalın bir konu olduğu açıktır. Temel harç halk, devrim ve parti kaygısının güçlü olmasıdır.
Nepal’de çok derin ideolojik-teorik konu ve örgütsel yönelim ile hatta genel doğrultu açısından oldukça derin ayrışımlara dayanan bir ayrılık gerçekleşti. Bugün öğreniyoruz ki, ayrılan bu kesimler birleşme zemininde hareket ediyor, birleşiyorlar. Buna peşin hükümle oportünist birlik, ilkesizlik veya aralarında ciddi çizgi farklılıklarının olmadığı şeklinde değerlendirmeler yapılabilir ama bu yaklaşımın belli meseleleri göz ardı eden bir yanlış yaklaşıma sahip olması da mümkündür. Zira ayrılan bu kesimlerin ayrılık tartışmaları ve noktaları basına yansıdı ve bunların son derece belirleyici konular olduğu izlendi. Gerçeklik de öyleydi. Nepal Komünist Partisi (Maoist)’in yaşadığı bu bölünme iktidar ve devlet biçimleri vb. konularında ciddi fikir farklılıklarına dayanıyordu. Dolayısıyla ayrılık bu açıdan belli bir ihtiyaç ve isabetti. Nitekim Nepalli Maoistler de keyfiyet için değil; bu derin ayrılık gerekçeleri nedeniyle ayrılmayı tercih ettiler. Ancak şimdi öğreniyoruz ki, birlik tartışmalarını uzun zamandır yürütüyorlarmış ve bu görüşmeler neticesinde yeniden belli bir birlik zemini yakalamış durumdadırlar. Bu birlik kuşkusuz ki hatalar, eksiklikler vb. barındırabilir. Bunda keskin belirleme ve değerlendirmeler yapmak şimdi erkendir.
Tartışma konumuz bu birliğin özel olarak değerlendirilmesi değildir, dolayısıyla bu yanını geçiyoruz. Konumuz itibarıyla dikkate alacağımız yan ise şudur: Bu birlik açıklamasından da anlaşıldığı kadarıyla Nepalli Maoistlerin yaptığı en iyi şeylerden birinin veya en olumlu özelliklerinden birinin yeterince ve sonuna kadar tartışma kültürüne sahip olup, tartışmaları kesip ‘Ben yoğum’ çocukluğuna fazla tenezzül etmedikleridir. Tartışmanın sürdürülmesi birçok açıdan yararlıdır. Ama tartışmanın gerekli zamanı tüketmeden sonuçlandırılması ise tersine olumsuzdur.
Bizdeki temel eksikliklerden biri, bu tartışma kültürünün yetersiz olmasıdır. Olağan koşullarda en demokratik yapılardan olduğumuzu söylersek abartmış olmayız. Bu anlamda belli bir tartışma kültürümüzün olduğunu da söyleyebiliriz. Ancak anlaşılıyor ki, bu tartışma kültürümüzün daha da sağlamlaşıp ilerlemesi gerekmektedir. En azından daha geniş bileşenimiz içinde derinden kavranmasının gerekli olduğu açıktır. Zira yaşadığımız ayrılıkların neredeyse tümü aynı zeminde, yani yeterli tartışma sürecinin doğru olarak tüketilmediğine tanıktır. Bu zaman tüketimi sadece süre itibarıyla değil, gerekli tartışmaların yeterince yürütülmesi ve gerekli ikna sürecinin işletilmesi veya meselenin anlaşılmasına yol açacak kadar bir tartışmanın yürütülmesine sabretme genişliğinin gösterilmesi anlamına gelir. Bizlerin, genel bileşen açısından bu konularda eksik olduğumuz söylenebilir. Bu eksikliğimiz farklılıklarımız açığa çıkar çıkmaz ya da netleşir netleşmez hemen kopma yolunun tutulmasıyla da sabittir. Oysa farklı çizgiler netleşse de mücadele, tartışma bitmez, bitirilmemelidir. Tartışarak ortak noktalarda buluşmak, ikna olmak veya etmek, kavrayışsızlığı gidermek bu tartışma süreci zemininde mümkündür. Bizlerin -ayrılanlarımızın- gözden kaçırdığı ama Nepalli Maoistlerin yakaladığı olumluluk bu olsa gerek! Dediğimiz gibi partimiz merkezi olarak aslında ileri bir noktadadır. “Kardeş örgüte” götürülen birlik ısrarları ve bunların süresi göz önüne alındığında, ortaya koyduğumuz mantık-anlayış göz önüne alındığında hakkımızı teslim etmek, mütevazılığı elden bırakma yaklaşımı değildir.
Kısacası, gerek tek tek yoldaşlar olsun gerekse de grup, örgüt vb. şeklinde ayrılan, kopan tüm yoldaşlar tavırlarını gözden geçirerek yeni bir eğilime girmelidir kanaatindeyiz. Birleşmek bir hobi ya da öylesine bir arzu değildir. Tamamen sınıf mücadelesinin ihtiyacına, devrimin gelişip güç olma ihtiyacına, partinin güç olma ihtiyacına, devrimci enerjinin heba edilmemesi ile karşı-devrimci sınıflara karşı güçlü bir devrimci mücadelenin sergilenerek devrime yürüme ihtiyacına ve sorumluluğuna dayanmaktadır. Bu sorumluluk ve kaygı herkesi birleşmeye yöneltmeli, pratik adımlar temelinde iradi çabalara girmelerini gerektirmektedir.