Bir taraftan devrimci pratiği geliştirip devrimci eyleme başvururken, diğer taraftan planlı çalışmalarla gerçekçi görevler yürütüp kurumsal yapımızı güçlendirmeye ağırlık vermeliyiz. Görüldü ki, tarihsel fırsatlar devrimci önderlik ve kurumsal yapının zayıflığı ve gerekli örgütsel gücün oluşturulamaması nedeniyle kaçırılmaktadır. Devrim kısa süreli değil, uzun vadeli bir iştir. Bugün kaçırdığımız fırsatları bir daha kaçırmamak için yarınlara hazırlanmalıyız. Yarınlara hazırlanma işi günün görevlerine kayıtsız kalmayı gerektirmez!
Devrim hedefi ya da siyasi iktidar için yürütülen devrimci çalışma bireysel yetenek zemininde sergilenen gayretle değil, siyasi parti-örgüt önderliğinde gelişen örgütlü mücadeleyle başarıya taşınabilir. Keskin slogan ve kavramların karşılıksız olarak tekrar edilmesiyle veyahut gerekli organizasyon, örgütlülük ve örgütlü siyasi kuvvet yaratılmadan tumturaklı söz ve en keskin çağrıların soyut tekrarıyla hiç yürütülemez gerçek devrimci çalışma. Devrimci çalışma, asgari hedefte devasa alt-üst oluşla sınıfların pozisyonunu değiştirecek olan devrimi hedefleyen, yoğun emek ve bedeller pahasına inat ve ısrarla kitlelerin örgütlenip harekete geçirilmesini görev edinerek onlara dayanan uzun yorucu bir çalışmadır. Ki, bu çalışma gerekli dinamiklerini yaratmadan büyük değiştirme eylemine teşebbüs etmez. Gerçekte karşılığı olmayan soyut beylik sözlerin şiar edinmesiyle devrim çalışması temsil edilemez, ilerletilemez, başarıyla yürütülemez. Kurumsal karşılığı olmayan ve somut bir plana dayanmayan bireysel meydan okuyuşlar motivasyon ve ajiteden öteye gerçek devrimci çalışmaya denk gelmez. Devrimci sınıf mensubu bireylerin devrimin spesifik görev ve genel içeriğinde tanıtlı olan muhtevanın açıkladığı ortak hedef ve amaçlar ekseninde sınıf bilinci ışığında birleşerek, gerici sınıf egemenliğine karşı devrimci sınıf iktidarı uğruna yürüttüğü örgütlü mücadeledir gerçek devrimci çalışma. Bu örgütlü halin en nitelikli seviyesi, kuşkusuz ki siyasi parti-örgütten başka bir şey değildir. Siyasi bir parti-örgüt olmadan, örgütlü mücadeleden ve dolayısıyla örgütlülükten gerçek anlamda söz edilemez. Devrimci çalışmada, siyasi örgüt-parti, örgütlülüğün karşılığı veya örgütlü çalışmanın kurumsal niteliğe kavuşması anlamına gelmekle birlikte, bu çalışmada parti-örgüt yaşamsal/stratejik bir araçtır. Parti ya da örgüt olmaksızın siyasi iktidar için yürütülen devrimci çalışmadan veya örgütlü mücadeleden söz etmek safsatadan ibarettir. Siyasi iktidar uğruna mücadele, sınıf zemininde ifade bulan örgütlü bir mücadele olup, parti-örgüt aracı bu mücadelede temel bir gereksinim ya da olmazsa olmaz değerinde zorunlu bir silahtır. O halde, siyasi iktidar savaşında örgütlü mücadele, bu mücadele için parti-örgüt aracı tartışılamaz zorunlu gereksinimlerdir.
Parti-örgüt olmaksızın ideolojinin, teorinin, çizginin, stratejinin, siyaset ve taktiğin yetkin kurumsallığa ulaşarak maddi güce dönüşmesi esasta düşünülemez. İdeoloji, teori, çizgi kendiliğinden devrimci değişim-değiştirme rolü oynayamazlar. Bunlar ancak parti ve örgüt aracıyla buluştuklarında veya insanın eylemine döküldüğünde maddi güce dönüşür ve muazzam bir değiştirme gücü haline gelirler. İdeoloji-teori-siyasi çizgi muazzam silahlardır fakat bunların doğru araç ve yöntemlerle buluşturulup kurumsal bütünlüğe kavuşturulması şarttır. Öte taraftan siyasi iktidar uğruna mücadelede parti aracı yaşamsal bir gereksinim ve teoriyi maddi güce dönüştüren stratejik araç olsa da, ideoloji, teori, strateji, taktik vb. olmadan, parti-örgüt denen bu araç gerçek manada güç olamaz, bir araç olarak üstlendiği gücüne ulaşamaz ve hatta var olamaz. Dolayısıyla partiyi ideolojisiz, teorisiz, stratejisiz, çizgisiz, siyasetsiz bir varlık-araç olarak düşünemeyiz. Parti ya da örgüt, ideoloji, teori ve siyaset ile karşı karşıya konamaz. Devrimci çalışmayı yürüten muhtemel parti-örgüt otomatikman bir ideolojiden ve teoriden beslenmekte, bir strateji ve siyaseti yürütmektedir vb… Parti maddi bir araç olsa da, ideoloji, teori, siyaset onun yapısal bileşenleri ve ona nitelik ya da yön veren öğelerdir…
Devrimci çalışma da bütünlük
Devrimci çalışmada ideolojiden, teoriye, stratejiden taktiğe kadar genel siyasi çizgi ve bunların bütünlüğünü taşıyan maddi araç olan parti gibi temel araç ve gereksinimlerden sonra, bu çalışmanın mutlak biçimde genel ve somut bir plana sahip olması, bu planlar ışığında yürütülmesi temel bir şarttır. Nasıl ki, tanımlanan özelliklerde ve içerikte bir parti olmadan siyasi iktidar mücadelesi/devrimci çalışma yürütülemezse, öyle de bu mücadeleyi üstlenen parti genel ve somut bir plana sahip olmadan da siyasi iktidar için başarılı bir mücadele yürütülemez. Özcesi, siyasi iktidar perspektifi taşıyan devrimci çalışmanın mutlak biçimde genel siyasi çizgiye, bu çizgiyi maddi güç düzleminde ifade eden nitelikli örgütlülük bağlamında bir partiye-örgüte sahip olması gibi temel ön şartlardan sonra, kesinlikle kurumsal nitelik zemininde ele alınıp genel ve somut bir plan dahilinde bilinçli olarak yürütülmesi şarttır. Bütün bunlar bilinçli, planlı ve uzun vadeli bir emek ve çalışma sürecini gerektirir. ”Erken zafer”, ”hemen başarı”, ”kolay devrim” gibi küçük-burjuva aceleciliği siyasi iktidar perspektifli devrimci çalışmanın ruhuyla bağdaşmaz. Hazırlıkları yapılmamış, ”ilmik ilmik örülmemiş”, halk kitlelerini yeterince örgütleyip kazanmamış, kurumsal yapısını oluşturmamış, görev ve çalışmalarda gerekli birikim ve gücü sağlayamamış hiç bir çalışma tüm iradesine rağmen devrimde başarıya ulaşamaz. Devrimin kurumsallaşması, kurumsal zeminde vuku bulan çalışmaya sahip olması ve bunları anlamlandıran siyasi parti kurumuna sahip olması elzemdir. Devrim niteliğinde siyasi bir alt-üst oluş alelade bir eylem değil, ciddi bir çalışma, hazırlık ve yeterlilik ekseninde temsil edilen bütünlüklü-kapsamlı bir eylemdir. O halde devrimci çalışmanın bugünden başlamak kaydıyla tam bir ciddiyet içinde yürütülmesi ötelenemez bir zorunluluktur.
Devrimci çalışmada plansızlık, acelecilik hastalığı, el yordamıyla yürütülen ve kendiliğindenliğe hapsedilen amatör çalışma tarzı, kurumsallaşmamış mücadele, örgütlülük ve çalışma niteliği asla başarı yolunda ilerleyemez. Devrim ve komünist toplum iddiası gibi büyük iddialara sahip olanların, yukarıdaki gereksinimleri karşılamada da iddialı olması şarttır. Ki, bütün bu gereksinimlerin karşılanması zorluklarına karşın tamamen mümkündür. Bunun sırrı ise, doğru siyaset ve bu siyasetin doğru araç, yöntem ve pratikle hayata geçirilmesidir. Siyasetin somutla birleştirilmesi ve somut siyasetin sıkı çalışma eforuyla pratikleştirilmesi her dönemin ihtiyacıyken, günümüzün de ivedi görevi ve ihtiyacıdır. Tek tek bireylerin çabası değerlidir fakat daha da anlamlı olan kolektif çabanın geliştirilmesidir. Bireylerin çabası, kurumsal bütünlük içinde kolektif çabaya dönüşerek gerçek gücüne ulaşır. Bugün kurumsallaşma, kurumsal mücadele ve planlı hareket en belirgin çalışma eksikliği olarak önem kazanıp öne çıkmaktadır.
Devrimci çalışmada kurumsallaşma, parti-örgüt realitesiyle karşılanmış olan temel bir gereksinimdir. Ancak devrimci çalışmadaki kurumsallaşma ihtiyacı salt parti-örgüt düzeyindeki kurumlaşmayla sınırlı değildir. Parti ya da örgüte bağlı alt örgüt ve çalışma aparatlarının inşa edilmesi, değişik çalışma alanları ve değişik çelişkilere hitap eden somut ya da özgün ekipmanların oluşturulması, farklı çelişkilerin farklı çözümlerine uygun politika ve çalışma komiteleri, görevler sahasına uygun biçimlenen mücadele araçları ya da görevlerin özgünlüklerine göre biçimlenen çalışma metotları vs. devrimci çalışmadaki kurumsallaşmayı ifade ederler. Siyasi kurumsallaşma, askeri kurumsallaşma, ekonomik kurumsallaşma, ideolojik çatı altında ajitasyon-propaganda, yazınsal-kültürel-sanatsal kurumsallaşma, sendikal kurumsallaşma, gençlik ve kadın alanında kurumsallaşma şeklindeki kurumsallaşma biçimleri parti ya da örgütteki kurumsallaşma konularıdır. Bu kurumsallaşma perspektifi ertelenemez ya da hafife alınamayacak kadar büyük önemdedir. Büyük önemdedir, çünkü bu kurumsallaşma sağlanmadan veya çalışmalar bu kurumsallaşma zemininde ele alınıp yürütülmeden başarılı bir çalışma performansı ortaya konulamaz, hatta gerçek manada bir çalışma da yürütülemez.
Kurumsallaşamamış ve plansız yürütülen bir çalışma ”ipe un sermeye” benzer
Kurumsallaşma kadar planlı çalışma da siyasi iktidar mücadelesi ya da devrimci çalışmada büyük önem taşır. Kurumsallaşamamış ve plansız yürütülen bir çalışma ”ipe un sermeye” benzer. Planlı çalışma yürütülmeden her hangi bir siyasi hedefin gerçekleştirilmesi olanaksızdır. Planlı çalışmanın zorunluluğu, görevlerin şart koştuğu gereksinimler gibi, değişimlerden muaf olmayan ve çeşitli aşama veya özellikler barındıran muhtelif süreçler gerçekliğinin ürünüdür. Görevler ancak belli bir planlama temelinde yürütüldüğünde başarılabilir. Yaşanan gelişme ve değişimler karşısında ancak planlama yapılırsa uygun politika ve pratikler uygulanabilir. Süreçler ancak yeni planlamalarla karşılanabilir veya değişen her sürecin ihtiyaçları ancak yapılan yeni bir plan temelinde yanıtlanabilirler. Dahası saptanan her hangi bir hedefe ancak belli bir plan dahilinde ilerlenebilir… Planın somut, gerçekçi ve bilimsel olması, nesnel gerçekle uyumlu olması, sürecin çelişki ve ihtiyaçlarına cevap olma niteliğinde olması planın başarılı olması için şarttır. Genel devrimci çalışma ve bu çalışmanın her parçası mutlaka gerçekçi bir plana oturmak durumundadır. Gerekli kurumsal yapısı hazırlanmamış olan ve somut bir plana dayanmayan her hangi bir çalışmanın ilerleme kaydetmesi, gelişip başarılar elde etmesi ya da hedeflerine ulaşması tasavvur edilemez.
Hedef berrak biçimde saptandıktan sonra, hedefe ulaşmak için gerekli yol-yöntem ve kullanılacak araçların nesnel gerçeğe uygun olarak belirlenmesi şarttır. Bundan sonra ise, hedefe nasıl, hangi yoldan, hangi görevler ve çalışmalarla varılacağı somut olarak planlanmak durumundadır. Somut plan, somut görevler üzerinden oluşturulur ve bu görevlerin yerine getirilmesini açıklar. Geriye görevlerin yerine getirilmesi için gerekli olan iradenin ortaya konulması kalır. Bütün bunlar karşılandığında devrimci çalışmanın başarıya çıkmaması için bir sebep yoktur.
Beyanda bütün bunlarda sorun yoktur. Fakat gerçekte bu beyanlara denk düşen pratik eksiktir. Kendiliğindenci plansız çalışma ve çalışmayı gelişmelerin seyrine bırakarak kendiliğindenciliğin kaderine bırakma plansızlığı esas sorundur. Genel planda tarif edilmiş görevler mevcuttur. Ancak bu görevlerin somutta nasıl planlanıp yürütüleceği boşluk alanıdır. O halde, her görev ve çalışmada somut bir planın yapılarak bu plan temelinde çalışmaların yürütülmesi zorunludur. Bu görev ve çalışmaların yürütülmesi, gerçekle örtüşen iradi müdahale ve özverili samimi bir gayrete muhtaçtır. Plan yapıp ortada bırakmak ya da planın gereklerini pratikte yerine getirmemek elbette sonuç vermez. Ne plan tek başına yeterlidir ne de plansız gayret. Oysa ikisinin kurumsal bütünlük içinde birleştirilmesi çok şeye yeterlidir.
Devrimci savaş ve günün koşulları
Siyasi şartlar rutin devrimci savaş ihtiyacını acil bir ihtiyaç olarak dayatmaktadır. Devrimci savaş her şey pahasına yürütülmelidir de. Zayıflıklarına, yetersizliklerine ve içinde bulunulan örgütsel duruma rağmen kararlılıkla yürütülmelidir. Bu doğrudur, bunda tereddütte yer yoktur. Fakat gerçekçi, gerçeğe uygun yürütülmelidir. Gerçekliğin üstünde abartılı sol yaklaşımlarla tarif edildiği gibi değil. Devrimci savaş yürütülmelidir, yürütülmektedir de. Fakat bu savaş şimdiden iktidarı alma aşamasında olan bir savaş değil, iktidar perspektifine sahip olmak üzere silahlı toplu ayaklanmanın sübjektif şartlarını yaratan ve devrimci süreci tüm öğeleriyle geliştirip hazırlayan mevcut savaşımız olan Sosyalist Halk Savaşı kavrayışıyla yürütülmek durumundadır. Yeterli koşul ve hazırlıkları göz ardı eden erken zafer ve hemen iktidar algısı sübjektiftir. Abartılı olarak bahsedilen devrimci savaşın yürütülmesi bir dizi talep ileri sürer ya da gereksinimlerin temin edilmesini ister. Yeterli veya gerekli örgütsel güç, kurumsallaşma, çalışma olmadan devrimci savaşın istenen düzeyde yürütülmesi, özellikle de çeşitli çağrılara vesile olan nitelikte yürütülmesi mümkün ya da gerçekçi değildir. Sözü edilen devrimci savaş hangi güçlerle, hangi kurumlarla, hangi örgütlü potansiyelle, hangi yeterlilik ve nitelikle, hangi plan ve görevlerle yürütülecek? Militan radikal devrimci savaş çağrıları veya bu çağrılara konu olan savaş nasıl, neyle yürütülecek? Bütün bunlara gerçekçi yanıt verilmek durumundadır. Bu yanıtlar verilmeden ve yanıtların ortaya koyduğu koşullar tahmin edilmeden militan devrimci savaş çağrısı boş bir çağrı olarak kalmaya mahkumdur. Ki, bu çağrılar tüm keskinliğine karşın gerçekte veya niyetten bağımsız biçimde objektif olarak devrimci savaşı basitleştirip içini boşaltan çağrılardır. Oysa örgütsel güçlerimizin, kurumsal güç ve koşullarımızın olanaklı kıldığı düzeyde devrimci savaş zaten yürütülmektedir. Bunun geliştirilmesi, daha fedakâr mücadele ve çalışmalarla ilerletilmesi vb. elbette görevdir. Ancak bunun yetersizliklerini aşmaya dönük çalışma ve planlamalar yapıp yürütmeden militan devrimci savaş çağrıları yapmak yeterince anlamlı ve gerçekçi değildir.
Gerçek o kadar karışık değildir, bilakis açık ve yalındır. Devrimci savaşı istenilen düzeyde yürütmek-büyütmek için örgütlü güç potansiyelinin yeterli olması, bu gücün belli bir nitelikte olması ile birlikte bu güce ve savaşa önderlik yapacak kurumsal önderliğin ve tüm parti kurumunun asgari derecede bir yeterlilik ve yetkinliğe sahip olması, bir dizi olanak ve imkâna sahip olması gerekmektedir. Bütün bunlar hazırlanıp yeterli hale getirilmeden bahsi geçen gümbür gümbür savaşın yürütülmesi istemlerimize karşın gerçekleştirilmez. Demek ki, ilk basamakları geçmemiz gerekmektedir. İkinci, üçüncü basamağa basmadan dördüncü basamağa çıkmayı istemek gerçekçi değildir. Militan devrimci savaş karşısında basit görülebilecek çalışmalar, hazırlıklar yapılmadan arzuladığımız devrimci savaş niteliğinin ortaya konulması mümkün değildir. Bahsi geçen devrimci savaş düzeyini samimi olarak ve gerçekten istiyorsak “basit” çalışmaları, görevleri yürütmemiz zorunludur. Bunları bir plan dâhilinde ele alıp yürütürsek ve bunda özverili bir çalışma performansı ortaya koyarsak arzu ettiğimiz devrimci savaş düzeyine ulaşmamız uzak olmayacaktır, uzak değildir. Nesnel ve siyasi şartlar elverişlidir, geriye bizlerin bilinçli davranıp fedakârca çalışma pratiğimiz kalıyor. Kurumsal yapımızı güçlendirip planlı çalışmalarla görevlerimizi fedakârca yürütelim.
Bugün devlet büyük bir boşluk ve keşmekeşlik içindedir. İktidar baskı kurumları ve diğer kurumları nezdinde en zayıf dönemi içindedir. Bu siyasi şartlar özgün ve hatta nadirdir. Bu koşullar devrimci gelişmeler için uygun fırsatlar barındırmaktadır. Bir iktidar alternatifi çıkarmamız gerçekçi olmasa da, devrimci gelişmeler anlamında yararlanabileceğimiz, fırsata dönüştüreceğimiz şartlar mevcuttur. Bir taraftan devrimci pratiği geliştirip devrimci eyleme başvururken, diğer taraftan planlı çalışmalarla gerçekçi görevler yürütüp kurumsal yapımızı güçlendirmeye ağırlık vermeliyiz. Görüldü ki, tarihsel fırsatlar devrimci önderlik ve kurumsal yapının zayıflığı ve gerekli örgütsel gücün oluşturulamaması nedeniyle kaçırılmaktadır. Devrim kısa süreli değil, uzun vadeli bir iştir. Bugün kaçırdığımız fırsatları bir daha kaçırmamak için yarınlara hazırlanmalıyız. Yarınlara hazırlanma işi günün görevlerine kayıtsız kalmayı gerektirmez!
Kuşkusuz ki, devrimci savaşı gerekçeler üreterek reddetmek ve aynı gerekçelerle devrimci çalışmayı ertelemek tasfiyeciliğin katıksız biçimidir. Ne var ki, mevcut örgütsel durum ve güç-güçler gerçeğine rağmen, büyük bir savaş pratiği beklemek ya da mevcut halle çok ileri bir savaş pratiğini direktif haline getirmek ve aynı zayıf halle iktidarın alınabileceğini ileri sürmek boş bir safsatadır. Gerçek devrimci çalışma ve devrim, altı boş keskin sloganlarla değil, gerçek çalışmalar ve bu çalışmalarla sağlanan yeterli kuvvetlerle gerçekleştirilebilir. Bu çalışma devrimci savaştan bağışık ele alınamayacağı gibi, yeterli hazırlık ve örgütlülükten yoksun olarak da ele alınamaz. Salt devrimci savaş lafına sarılmak ama bunun için gerçek çalışmaları yürütmemek tutarsızlık değilse sol kılıflı sağ hafiyeciliktir.