Proletarya Partisinin 50. kuruluş yıl dönümü vesilesiyle Halk Kurtuluş Ordusu (HKO) gerillalarıyla yapılan ve e-mail yoluyla ulaşan röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

Röportajın tamamı şöyle;

Komünist öncü 50. yıl önce bugün kürecik dağlarında kuruldu, sizlerde devamcıları olarak bugünde 50. savaş yılınızı dağlardan, savaş siperlerinden karşılıyorsunuz. Kısaca kuruluşundan bugüne gerilla savaşının partiniz açısından önemini ifade eder misiniz?

Ali Çakıroğlu: İbrahim yoldaş ve tüm parti ve devrim şehitlerimizi anarak başlamak istiyorum. Onların onurlu mirası kavgamıza yol göstermektedir. Kavga bayrakları dağlarda siperlerde, sokakta barikatlarda zafere kadar dalgalanacaktır.

Katledilen mazlum Ermenileri de bir kere daha anıyor ve soykırımcı geleneğin, halkların öfkesi ve devrimimizle yıkılacağını beyan ediyoruz.

Partimiz Kürdistan’ın Kürecik dağlarında kurulduğunda nicelik olarak küçük bir çekirdekten ibaret olsa da o tarihsel koşullarda nitelik olarak en ileri konuma sahipti.

Özellikle İbrahim yoldaşın Türkiye-Kuzey Kürdistan’ın sosyo-ekonomik yapısındaki tespitleri, Kemalizm ve faşizm tespiti, BPKD vurgusu gibi ayrım noktaları partimizin üzerinden yükseldiği temelleri oluşturmuştur.

Kırlardan şehirlere, yoksul köylülüğün temel güç, proletaryanın önder güç konumunda olduğu Halk Savaşı stratejisinin en önemli noktalarından biriside zaten gerilla ordulaşmasıdır. Kırlardan şehirlere gerilla savaşıyla parça parça iktidara yürüme stratejisi de gerilla savaşıyla icra edilecek bir yönelimdir. Ülkemiz yarı feodal- yarı sömürge koşullarda iken gerillanın önemi böyleydi.

Yine emperyalist kapitalist sistemin denetiminin görece daha zayıf olduğu kırsal alanlar devrimci savaş güçlerinin güç biriktirme, üslenme, saldırı darbeleme, savunma ve geri çekilme noktaları durumundadır. Onlarca tekniğiyle saldırmasına rağmen gerilla savaşını durduramayan düşmanda bunun farkındadır elbette.

Bugünde partimizin önderliğinde Sosyalist Halk Savaşı Stratejisi çerçevesinde kırlarda, HKO bünyesinde gerilla mücadelemiz devam etmektedir. Kapitalist sosyo-ekonomik yapıyla beraber kimi misyon ve görevlerinde değişiklikler geçirse de gerilla kır şehir diyalektiğine uygun olarak konumlanmıştır.

HKO gerillaları, devrim aşamasına kadar düşmanı yıpratan-yok eden, sürekli kendini yenileyen bir şekilde savaşını sürdürecektir. HKO ve gerilla savaşı bugün sosyalist devrimimizin zafere ulaşmasında önemli bir savaş bileşenidir diyebiliriz.

Özlem İsyan: Öncelikle tüm yoldaşları ve ezilen emekçi halklarımızı partimizin 50. kuruluş yıl dönümü coşkusuyla selamlamak istiyorum. 50 yıllık mücadele tarihimizin yaratıcıları olan ve partimizi bugünlere taşıyan başta Kaypakkaya yoldaş olmak üzere partimiz şehitlerini ve onlar şahsında tüm devrim şehitlerini saygıyla anıyorum.

Partimiz kuruluşundan bugünlere silahlı savaşımda ısrarcı oldu. Bu bilinçli bir ısrardı yani bilimsel dayanağı olan bir ısrardı. Çünkü silahlı mücadele keyfi bir tercih değil siyasi iktidarı hedefleyen devrimimizin tarihsel zorunluluğuydu. Her devrimin temel sorunu olan siyasi iktidarın ele geçirilmesi meselesinde devrimci zor olmazsa olmaz bir ilkedir. Ki sınıflar ve ezilen yığınların tarihi de bu gerçekliği ifade etmektedir.

Devrimci zor geçmişte farklı koşullar içerisinde farklı araç, biçim, yol ve yöntemlerle sürdürüldü. Bugün daha farklı biçimlerde sürdürülmeye devam ediyor. Dün daha örgütsüz ve sistemsizken bugün daha örgütlü ve sistemli yürütüldüğünü söyleyebiliriz.

Partimiz devrimci savaş yoluyla burjuva devletin parçalanması ve iktidarın devrimci savaşla alınacağını kuruluşundan bugüne dek savunmuş ve buna göre konumlanmış, savaş örgütlerini oluşturmuştur.

Gerilla savaşının Türkiye-Kuzey Kürdistan somut koşullarında dün olduğu gibi bugün açısından da en uygun savaş biçimi olduğu yaşanan tecrübelerle sabittir. Tabii partimiz, silahlı savaşımı, halk ordusunu yaratmayı tek başına gerilla savaşı olarak ele almıyor. Parti 3. kongremizde yapılan program değişikliği sonrası Sosyalist Halk Savaşı stratejisini kent ve kırın diyalektik birliği biçiminde tanımlıyor. Yani şehir ordulaşması ve gerilla ordulaşmasının birliği savaş stratejimizin örgütsel ayaklarını oluşturuyor. Tabii bu stratejinin ülkemizin farklı bölgelerinde hatta farklı illerinde oraların somut koşullarına göre farklı biçimler alabilir, özgün biçimlerde sürdürülebilir.

Burada önemli olan devrimci program temelinde stratejik konumlanış ve somut koşullara göre taktik- tarz geliştirmektir. HKO partimizin stratejik yöneliminin yalnızca bir parçası ama önemli bir parçası.

Partimizin silahlı devrim mücadelesindeki ısrarı ve bunun içinde gerilla savaşına verdiği önem, somut HKO örgütlenmesiyle, bu doğrultudaki çalışmalarıyla, gerilla gücünün savaşa cevap verecek yetkinliğe ulaşması yönündeki perspektifleriyle ortadadır.

Ki yarım asırlık tarihimizde bu ısrarın kanıtı niteliğindedir. Ali Haydar Yıldız, Kamile Öztürk, Baba Erdoğan, Yeter Koç, Kazım Ekici, İsmail Bulut, Zeynel Arslan, Yıldız Çiçek, Cemal Keser, Sevda Serinyel yoldaşların gerilla mücadelesinin yaygınlaşmasında ve geliştirilmesinde üslendikleri öncülük rolleri tarihimizin bu ısrarındaki örnekleridir.

Yine, Yılmaz Kes yoldaş ve diğer yoldaşların önderliğinde gerçekleşen, 1. Askeri Konferansımız gerilla savaşındaki ısrar, gerilla savaşının geliştirilmesindeki ısrardır. Bu noktada tereddütsüz bir kararlılık vardır. Gerilla savaşının geliştirilmesinde yoğunlaşma vardır, savaşın ileri taşınmasında arayış vardır.

Yine yakın zamanda gerçekleştirdiğimiz 2. konferansımız böyledir. Yani partimizin gerilla savaşına, silahlı devrim mücadelesine yaklaşımını, ısrarını gösteren somut, canlı ve sıcak bir adımdır.

İlkini 2016 yılında gerçekleştirdiğiniz askeri konferansınızın, ikincisini ise yakın zaman önce sonuçlandırdığınızı kamuoyuna duyurdunuz. 2. Askeri Konferansı’nızın önemi ve ulaştığı sonuçlarla ilgili kısaca neler belirtmek istersiniz.

Özlem İsyan: ikinci askeri konferansımızın önemi aslında koşulları farklı olsa da 1. konferansımızla aynı temelden yükseliyor: buda gerilla savaşında ısrardır. Yani en belirgin önemi budur.

Silahlı mücadele her bir somutta, farklı toplumsal şartlarda farklı biçimler alabilir ve alması da gerekir. Somut koşullar göz önünde bulundurulmadan, tarihin herhangi bir anında yaşanmış savaş deneyimi başka bir zaman ve koşullara mekanik bir biçimde kopya edilemez, eğer edilirse o savaşın başarı şansı olmaz.

Gerilla savaşı da statik, değişmez olarak ele alınamaz, farklı siyasal, toplumsal, ekonomik nedenlerden dolayı farklı biçimler alır.

Aynı zamanda bir savaşta savaştığınız ve yenmeniz gereken düşmanı iyi tanımak gerekir. Düşmanın olanakları, savaş kapasitesi, hareket tarzı, savaş biçimi ve yöntemindeki değişikliklere hakim olmak gerekir ki ve ona göre taktiksel pozisyonlar geliştirilebilsin. Bilinmeyen bir düşmanın yenilmesi imkansızdır. Savaşın yasaları ve şartları vardır bunları anlamak ve buna göre pozisyon almak gereklidir.

 Bu gerçeklerden hareketle askeri konferansımız, değişen savaş koşullarını ele almış hem kendisinin hem de düşmanın analizini yapmış sonuçlar çıkarmıştır. Kısacası savaşın sorunlarını incelemiş ve savaşın geliştirilmesine yoğunlaşmıştır.

Bugün düşmanın dünkü gibi olmadığı açıktır. Düşman, askeri güçlerini yeniden yapılandırmış, savaş biçimini değiştirmiş, tekniği öne çıkarmış, teknik ve profesyonel güç ağırlıklı bir savaş yürütmektedir. Bu gerçek karşısında gerillada, gerillanın savaşı yürütüş biçimi de değişmek zorundadır. Gerilla, savaşı eski tarz ve yöntemlerle sürdüremez.

Bunlarla birlikte aynı zamanda, konferansımız gerilla savaşının yenilmezliğine dikkat çekmiştir. Çünkü gerilla kendisini sürekli yenileyebilecek kabiliyete ve özelliğe sahiptir. Çünkü gerilla canlı yaşamın içindedir ve gelişimi önündeki engellere karşıda savaşmaktadır. Darbe alabilir, geri çekilebilir ama yenilmez, kendini sürekli oluşturabilir özelliği vardır. Bu durum gerilla savaşının yapısından kaynaklıdır.

Düşmanın olanaklarını, kapasitesini görmezden gelmiyoruz aksine onu her yönüyle tanıyor ve ona karşı taktikler geliştiriyoruz. Aynı zamanda ezilenlerin tarihinden öğreniyor ve biliyoruz ki halk kitlelerinin devrimci eylemlerinin yaratıcılığı karşısında yenilmeyecek güç, yine halk savaşı niteliğine sahip olan gerilla savaşı karşısında yenilmeyecek teknik yoktur. Bu dün olduğu gibi bugün de böyledir. Gerilla savaşının yenilmezliğini bu şekilde ele alıyoruz.

Askeri konferansınızın sonuçları ışığında önümüzdeki süreçte, HKO nasıl bir rol oynayacak, buna dair söylemek istedikleriniz nelerdir.

Ali Çakıroğlu: Şunu belirtmek gerekir ki sınıf savaşımı her dönem her coğrafyada farklılıklar içermiş ve değişerek ilerlemiştir. Somuta uygun olarak konumlanmayan halkın silahlı güçleri geri düşerken, somutu kavrayan, düşmanı ve kendisini tanıyan güçlerse tarihsel rollerini oynayarak öne çıkmıştır.

İçinden geçmekte olduğumuz süreçte hem devrimci güçler açısından hem de faşist burjuva ordularının hızlı bir şekilde değişikliğe gittiği bir dönem olmuştur. Özellikle 2015 sonrası düşmanın yönelimine karşı gerilla güçleri de değişimlere yeniliklere gitmiştir.

Konferansımızda gösterdi, askeri taktik zenginlik, gerillanın hareket tarzı ve düşmanını tanıma noktalarında gerillanın daha hızlı, daha pratik yenilikçi olması gerekmektedir.

HKO gerillaları olarak, süreci hızlı kavrayan, SHS’nin HKO’ya yüklediği misyonun bilincinde olan, tüm düşman tekniğine karşı, insanın dinamik bilinçli rolünü öne çıkaran, savaşta uzmanlaşma perspektifiyle süreci karşılayacağız

HKO, proletaryanın iktidar mücadelesinin silahı olduğunun bilincindedir ve rolünü de bu temelde 2. konferansımızda varılan sonuçlar doğrultusunda devrimci savaş siperlerinde oynayacaktır.

Partimizin 51. mücadele yılına yeni perspektiflerle girmekteyiz. Önderimiz İbrahim Kaypakkaya yoldaşın önderliğinde başlayan savaşımımız büyük değerlerler ve tecrübeler yaratarak sürmektedir.

24 Nisanı’da 2. Askeri Konferansımızın bizlere verdiği görevlerin büyük heyecanıyla karşılıyoruz.

Herkes şunu kavramalıdır ki, gerilla savaşımız gücünü haklı ve onurlu davasından ve ezilen, sömürülen halk kitlelerinden almaktadır. Buradan aldığımız güç ve partimizin büyük tecrübeleriyle HKO gerillaları 51. mücadele yılını karşılamaktadır.

Son olarak 50. savaş yılınızı kutladığınız bu günlerde, Türkiye- Kuzey Kürdistan halklarına neler söylemek istersiniz.

Özlem İsyan: Son olarak çağrımızı tüm ezilenlere yapmak istiyoruz. Kadınları, işçileri, gençleri tüm emekçileri, parti kitlemizi, tüm yoldaşlarımızı yarım asırlık mücadele tarihimizi doğru bir biçimde sahiplenmeye, militan duruş sergilemeye, devrim mücadelesini parti saflarında örgütlenerek yürütmeye, 50.yıl kutlamalarında, eylemlerinde, gösterilerinde her düzeyde aktif yer almaya, 24 Nisan’ı özellikle sokakta, militan mücadele ve eylemlerle karşılamaya, HKO ve PHG ye katılmaya, SHS’yi büyütmeye çağırıyoruz.

Özellikle kadın ve genç yoldaşlarımızı bir adım daha öne çıkmaya, silahlı devrim mücadelesini ileri taşımada- geliştirmede rol üslenmeye çağırıyoruz. İleride Örgütlenmeli ve örgütlü mücadele yürütmeliyiz. Yaşamımızı, mücadelemizi ve devrimimizi sürekli örgütlemeliyiz.

Gerilla gibi kendimizi sürekli örgütlemeli, kendimizi sürekli yenilemeli ve devrimi bilincimizde güncel tutmalıyız.

Silahlı devrim mücadelesinin geliştirilmesi örgütlü mücadeleyi gerektirir. Örgütlenelim ve MKP saflarında silahlı devrim mücadelesi yürütelim.

Ali Çakıroğlu: Faşist “TC” devleti ve onun somuttaki iktidarı AKP-MHP faşizmi, işçi sınıfımıza, emekçilere, ezilen mazlum uluslara ve ezilen cinslere karşı zulmün, sömürünün merkezi durumundadır.

Yıllardır süren zulme, sömürüye karşı ayağa kalkma vaktidir. İsyanımız meşru bir haktır.

Kurtuluşumuz devrimci savaş siperlerinde yer almakla gerçekleşecektir. Umut sokaktadır, sokaklar halkımızın sesini duyurduğu, devrime yürüdüğü tarihsel alanlardır.

İşçi sınıfı ve emekçilere, ezilen Kürt ulusu ve azınlıklar, kadınlara, LGBTİ cinsel kimliklere ve gençliğe çağrımızdır. -Kurtuluşumuz örgütlü mücadelede, özgürlüğümüz silahlarımızdadır. PHG ve HKO saflarında ölümsüzleşenlerimizin bayrağını devralıp zaferle taçlandıralım.

Emperyalist kapitalist savaşların her geçen gün değişik biçimlerde ilerlediği çağımızda, emekçi halklarımız kendi coğrafyalarında ki burjuva-faşist devletlere karşı kahramanca savaşarak kendi geleceklerini ellerine alabilirler.

Türk devletinin ilkesiz, kirli savaş politikalarına karşı, coğrafyamızın her bir karışının, doğamızın emperyalistlere peşkeş çekilmesine karşı birleşilmek hayati bir önemdedir.

Gençlerin geleceksizlik korkusuyla yaşadığı ve ekonomik sorunlarından dolayı okullarından ayrıldığı, mezun olduktan sonra ise bir geleceksizliğe sürüklendiğini ve intihar ettiklerini görüyoruz.

Süreç net olarak göstermiştir ki gerçek kurtuluşun zor yoluyla, silahlı mücadeleyle, devrimle gerçekleşeceğini her alanda haykırmalıyız. Faşist kapitalist sistem reformlarla düzeltilemeyeceği gibi seçimle de alt edilemez, özgürlüğe giden yol dağlardan, barikatlardan ve en önemlisi de örgütlenmekten, hiç durmadan örgütlenmekten geçmektedir.

Önceki İçerikKatledilişinin 16’ıncı Yılında İlyas Aktaş’a Sözümüz, Devrimci Basın Bayrağını İleriye Taşımaktır!
Sonraki İçerik50. Yılında 72 Nisan Komünist Çizgisi, Politik İktidar Mücadelemizde Güzergahımızdır!