Maoist Komünist Parti (MKP) Merkez Komite/Siyasi Büro imzasıyla “Devrimci Kamuoyuna” başlıklı yapılan açıklamada, partiye, Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya’ya ve tarihsel değerlere karşı kapsamlı ve kirli bir saldırı furyasının gerçekleştirildiği belirtilerek, “Kaypakkaya yoldaş şahsında biçimlenen boyutuyla bu sinsi saldırı savaşını, doğrudan partimize açılmış alçakça bir saldırı olarak telakki ederken, aynı zamanda bu alçak savaşın Kaypakkaya yoldaşın ideolojik-siyasi-örgütsel mirasını sahiplenen tüm Maoist güçlere karşı açıldığının da altını çizeriz. Bu bağlamda, bütün Maosit Kaypakkaya güçlerini göreve çağırıyoruz!” ifadeleri kullanıldı.
Yapılan açıklamanın tam metni şöyle;
Partimiz ve Kaypakkaya yoldaşa karşı sistematik olarak yürütülen eski saldırı ve kirli savaş silsilesinin devamı niteliğinde, ilan edilmiş yeni bir saldırıyla karşı karşıyadır! Evet, bizlere karşı eskinin tekrarı olan sinsi ve kirli bir savaş başlatılmıştır! Açılan savaş KABÜLÜMÜZDÜR! Bu savaşı biz değil, kimlikleri belli olan ilgili muhataplar başlattı! Savaşı başlatanlar sonuçlarına da katlanacaktır!…
Partimize dönük amaç ve hedefi kuşku götürmez olan bu kirli-karanlık savaş odağının sinsiliği, cepheden savaşma yerine dolaylı savaşı tercih etmesidir. Partimize dönük amaç ve hedeflerine isimler üzerinden yürüttükleri kirli ve sinsi savaş metoduyla ulaşmaya çalışılmaktadır…
Bu savaş, asla sıradan bir saldırı değil, partimizi tasfiye etmeye yeltenen ve bilinen merkezlerde bilinçli planlar temelinde hazırlanarak devreye sokulan keskin bir savaştır! Denenmiş saldırılar ile parça-parça ama sistemli olarak çeşitli vesilelerle sürdürülen uslanmaz saldırı biçimleri bu karşı-devrimci gerici planın adımları olarak sahnelenip diri tutulmuş ve bugün kapsamlı bir saldırı yönelimiyle devreye sokulmuştur.
Bu sinsi ve kirli savaşın hedefi de muhatabı da partimizdir! Partimiz, değerleri, yoldaşları ve kurumlarına dönük her saldırıyı kendine yapılmış sayar ve sahiplenir; kendi sorunu olarak açılmış savaşa yanıt verir! Kaldı ki, bu saldırı tüm dayanakları, gelişim aşamaları, argümanları, hedef ve amaçları ve hazırlandığı havuzlar itibarıyla doğrudan partimize, partimizin tasfiye edilmesine dönüktür.
Ne ki, hiçbir safsata, demagoji ve manipülasyon partimizi yanıltıp savunmasız kalmasına yol açamaz! partimiz kendisine açılmış olan bu kirli savaşa, hiç tereddütsüz ki savaşla yanıt verir, verecek! Başlatılmış savaş, savaşı başlatanlarla çelişkimizin niteliğini tayin eder! Bu çelişkide uzlaşma yoktur!…
Tüm yoldaşları bu savaşta parti bilinci temelinde sıkı durmaya, açılmış savaşı göğüslemeye ve her cephede mücadele etmeye çağırıyoruz!
Kaypakkaya yoldaş şahsında biçimlenen boyutuyla bu sinsi saldırı savaşını, doğrudan partimize açılmış alçakça bir saldırı olarak telakki ederken, aynı zamanda bu alçak savaşın Kaypakkaya yoldaşın ideolojik-siyasi-örgütsel mirasını sahiplenen tüm Maoist güçlere karşı açıldığının da altını çizeriz. Bu bağlamda, bütün Maosit Kaypakkaya güçlerini göreve çağırıyoruz!
Gerici odakların mimarlığında gelişen bu gerici savaş kapsamlı olduğu kadar manidardır da! Kaypakkaya yoldaşı itibarsızlaştırarak gözden düşürme ve partimizi dayandığı temellerden sarsarak tasfiye etme muhtevasıyla stratejik bir aklın ve arka planın ürünüdür. Devletin ilgili kademelerince hazırlanan havuzda partimize dönük tasfiyeci saldırı stratejisinin saptanarak kararlaştırıldığı partimizin bilgisi dahilindedir. Bu stratejik plan, çapsız çıkışların, dedikodu, karalama, teşhir ve deşifrasyon saldırılarını yönlendirip işletmiş, partimizin örgütlü tabanı içinde etki göstererek güvensizlik ve her türden çürümenin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Böylece partimiz kaotik gelişmelere sürüklenip güvensizliğin geliştirilmesiyle tasfiye edilmeye çalışılmıştır. Ne ki, düşmanın kirli savaş metotlarını bilen partimiz ve partisine bağlı yoldaşlarımız bu hain emelleri görerek tasfiye saldırılarını boşa çıkarmayı başarmıştır. Bugün bu saldırıların bir yenisi ama daha kapsamlı, daha örgütlü ve daha iyi planlanmış bir tasfiye saldırısı daha devreye sokulmuştur.
Partimize dönük devreye sokulan bu alçak plan, planda misyon oynayan belli isimler üzerinden biçimlendirilip yürütülmektedir. Partimizin genel olarak tasfiye edilmesi planı, aynı zamanda Dersim’den tasfiye edilmesi planıyla birleşik yürütülmektedir. Buna kalan kültüründen kopmayanlar, partimizin gelişmesini sindiremeyip partimize karşı anlamsız bir hesap güdenler ve tarihsel dert taşıyan kindarlar da birer aktör olarak katılmaktadır. “Kullanışlı aptalların” koroya katılması ise sorunun başka bir boyutudur…
Koç başı kalemşörler S, B ve H isimli zatlarken bunların gerçek isimleriyle ortaya çıkmaması tesadüf değildir. Gerçek isimleri onları “ipe götürecek” karanlığa sahip olduklarını deşifre eder ki, toplumda yer edinmeleri bile düşünülemez bunların. Çeperdeki mızraklar da katılımlarıyla bilinenler, bildiklerimizdir. Yerel politik strateji ve taktikleri belirleyerek sinsi yol haritasıyla uygulamaya koyan derin CHP’nin bildik simasıdır. Kaostan beslenen cehalet kümesi ise gürültü organı olarak işlemektedir. “Hukukçu” kılıklı zatın adeta devlet temsilciliğiyle gerektiğinde belge temin etme ve tahrif etme mercii olarak işin arkasında oturanlardan olduğu somut olmasa bile tahmin edilebilirdir…
Bu tabloda her tarif edilen bir ve aynı değildir. Özellikle cehaletin ürünü olarak gerici oyunların peşine takılanları ve küçük mızrak tarifinde yer tutanları bu tabloda yer alan güruhtan geri tutmaktayız. Ancak ilkel kin ve kabile kültürünü aşmayan ve aydın bozması olarak olur olmaz işlere burnunu sokan bu bayların tamamen masum oldukları söylenemez. Eleştiriyi aşan ve dostluğu zedeleyen her yaklaşım yozdur, çürümüş ve yabancılaşmıştır…
Eleştiri, amacına uygun kullanılırsa hiçbir sorun yoktur. Eleştiri samimi, tutarlı, bilimsel ve hakkaniyetli olmanın yanı sıra, kendisinden başlayan bir erdemlilik taşımalıdır! Kişisel kine, örgütlü kine ve etik yoksunluğuna dayanan eleştiri art niyetli ve yozdur. Bugün eleştiri adına yapılanlar en hafif deyimle bu tarza denk gelmektedir ki, yapılanların kin ve düşmanlıktan öteye geçmediği, yalanla devrimci değer ve kurumları çökertmeyi hedeflediği aşikardır.
Eleştiri adı altında bin yılların eşitsizlikler dünyasıyla boğuşanları, bu uğurda büyük bedel ödeyenleri hedef tahtasına oturtup burjuvazi adına hesap güden maksatlı girişimleri teşhir etmekten sakınmayacağımız bilinmelidir. Bu hakkımızı gerektiğinde kullanmaktan imtina etmeyeceğiz. Dostun sahtesini gerçeğinden, düşmanın kalleşini mert olanından ayrıt etme ve buna uygun pozisyon alma hakkımızın baki olduğunu da beyanla hatırlatmak isteriz.
Partimizin ve ortak tarihimizin ileri doğru attığı her adımın, yaralarını sararak gelişip kitleselleşmeye dönük her çabasının gerici direnç ve karşı refleksle karşılandığının farkındayız, bunun nereden nemalandığının bilincindeyiz.
Ortak tarihimizin ideolojik-politik-kültürel mirasına, onun diri damarına ve onun Oruçoğlu gibi yaşayan belli başlı şahsiyetlerine karşı periyodik biçimde açık-gizli sürdürülen linç dalgalarının hangi karanlık mihraklarca kaşınıp kışkırtıldığını ve hatta açıktan azmettirildiğini bilmekteyiz.
Amacımız, samimi soru ve eleştiriler yürüten dost ve yoldaşlarımızı, bu gerici cenahın yıkıcı faaliyet ve planlarına karşı uyarmak, bu mihrakların devreye soktuğu yeni senaryolarına karşı uyanık davranarak mücadele etmelerini sağlamaktır. Bu bağlamda, samimi eleştiri yürütüp bu zeminde sorgulayıcı ve yapıcı yaklaşan dost çevre ve tabanımızı bu gerici odaktan kesin biçimde ayırmakta, asla aynılaştırmamaktayız. Lakin, dostlarımızın da bu gerici güruha paralel hareket etmemesi elzemdir.
Dost çevrelerden gelen samimi eleştirileri/samimi eleştiri çevrelerini, egemen güçler ve onların ilgili özel servisleri ve saklanmış unsurları tarafından devrimci ve komünist güçlere karşı aralıksız olarak sürdürülen özel harp tuzakları ya da psikolojik savaş taktiklerinden ayırt etmek kolektif sorumluluğumuzdur ki, bugün bu sorumluluk bilinciyle hareket etmekteyiz…
Ancak, “hukukçu” maskeli devlet misyonerlerinin ağlarına takılan “kullanışlı aptalların”, mevki, makam ve isim aşkına köy yakmaya hazır hırs sahiplerinin “eleştirilerine” gösterdiğimiz tahammül sonsuz olmadığı gibi, asla bir zayıflık olarak yorumlanmamalıdır. Bu yanılgı, yanılgı sahiplerini öngöremeyecekleri hesaplarla karşı karşıya bırakabilir…
Eşsiz fedakârlık ve yüz akı bir ideolojik-siyasi-kültürel birikim üzerinde yükselen onurlu tarihimizi kirletme çabalarına karşı ideolojik-politik mücadelenin meşru zemininde kalarak ama magandavari gürültülere de pabuç bırakmadan mücadelemizi sürdüreceğimizi, gerici odaklara anladıkları dilden yanıt vereceğimizi bu vesileyle bir kez daha beyan ederiz…