Militan devrimcilik-devrimci yaşam konusunu ele alırken, devrimci-örgütlü bireylerin ‘nasıl yaşamalı’
konusu ile başlamak gerekir. Çünkü tek tek devrimcilerin yaşamı militan devrimciliğin ilk adımı ve
belirleyicisidir. Kendisine devrimci sıfatını yakıştırıp, disiplinsiz, yarı-lümpen, örgütsüz yaşayan bir
kişiye militan devrimci demek gerçek dışı-hayal ürünü olacaktır.

Göstermelik militanlıkların ve sonrası, sistem içi yaşama geri dönenlerin, yada düşmana giderek ihanetçi
olanların yaşamlarına bakarsak eğer, gerçeği ört bas eden birkaç maskenin ardındaki somut kişiliği, yaşam
tarzını iyi görebilirsek, devrimci yaşamın ve militan duruşun nasıl birbirini tamamlayan hususlar
olduğunu görürüz. Ve aynı zamanda soyut bir kavram değil de, kişinin yaşam pratiklerinde açığa çıkan
yaşamın kendisi olduğunu görürüz. Militan devrimcilik bir yaşam pratiğidir. En ufak pratiğimiz, yaşama
verdiğimiz değer, yoldaşlığımız, bağlılığımız hepsi tek tek yaşama yansıyan etkenlerdir. Bu özellikleri
yapmacık olarak sunmak zaten zordur. Öyle yada böyle, düşman karşısında yada devrimci yaşamın
zorluklarında bireylerin gerçek yüzleri kısa sürede açığa çıkacaktır. Bundan dolayı devrimi-devrimci
yaşamı bir duruş haline getirmek zaman ister, deneyim tecrübelerden öğrenmeyi, mütevaziliği ve
devrime-partiye ve yoldaşlara bağlılığı şart koşar. Öteki türlü maske olarak kullanılan tarz kısa sürede
düşecektir.

Devrimci bireylerin yaşamını, nasıl yaşadığını ele almalıyız ki örgüt çalışması da yürüttüğümüz devrimci
savaşta ilerletilebilsin. Çünkü örgüt bireylerden oluşan canlı bir organizmadır ve bu bireylerin yaşamı çok
önemlidir. Kişinin yaşamı devrimciliği yakalıyorsa, kendi niteliği, kendini örgüte katması o kadar ileri
olur. Örgüt bireyleri ileri olursa örgütün attığı adımlar da o kadar sağlam olur. Örgüt bireylerden oluşan
canlı bir organizma ise bu organizmada militanca savaşan tek hücre bile kalsak organizma sağlığına
kavuşana dek mücadele yürütme gücünde olmalıyız!

Militan devrimcilik-devrimci yaşam, zihinlerimizde tasavvur ettiğimiz soyut teoriler ve kavramlar silsilesi
değildir, ideolojinin, deneyimlerin örgütlü yaşama uygulanmasıdır. MLM ideolojisi kadar, sosyalizm
teorisi kadar somuttur. Bizler olması gereken militan duruşu soyut, zihnimizde ütopyalardan oluşan bir
ürün olarak ele alamayız. “Ben böyle düşünüyorum” diyerek yaşamdaki yansısı farklı ise kavrayış sorunu
var demektir. Bizler kişilik sorununun, militanlığın ölçütlerini ortaya koyarken maddi-somut dünyanın
koşullarını göz önünde bulundurarak bir aşama yakalayabiliriz. Fedakarlığın somutlaşması gerekir,
örgütçülüğün somutlaşması gerekir, yoldaşa bağlılığın somutlaşması gerekir, bunları uygularken de
devrimci sınıf savaşımımızın ihtiyaçlarından yola çıkarız. Düşler dünyasında tanrılar ve tanrıçalar ile
kendimizi avutamayız. Örneklerimiz, ideal yaşam ve duruş açısından mirasımız zengindir. Ölümsüzleşen
yoldaşlarımızın her birinin tek tek yaşamları bizlerin kılavuzu olmalıdır.

Faşizmin bize yönelttiği saldırı, katliam ve işkenceler kadar somuttur devrimci yaşam ve militan duruş.
En önemlisi de bizim bunlara karşı vereceğimiz cevapların, direnişlerin temelini de devrimci yaşamımız
ve militan duruşumuz belirler. Sınıf kininden yoksun, düşmanı gördüğünde öfke duymayan, öldürülmek
ve tutsak edilme riskini göze almayıp mücadele dışına çıkan, ilk tehlike ve riskte kendisini çemberin
dışına atan bireylerde militan duruş, örgütçü gibi özellikleri arayamayız.

Şöyle anlatılabilir, bir devrimciye yaraşır şekilde yaşıyorsak militan devrimci görevimizi de yerine
getirebiliriz. Bundan dolayı bu iki husus birbirinden ayrılamaz.

Militan devrimci eleştiri öz eleştiride de belirleyici ve ileri olmalıdır. Örgüt mekanizmasının işlemesi için
hiçbir kaygı gütmeden kendisini katar. O yüzden kendi hatalarıyla yüzleşme cesaretine sahip olmalıdır.
Her gelen eleştiriye kapalı, cevap vererek, tepki göstererek, kabullenmeyerek militan duruşun ilerlemesini
yavaşlatmaz, duruşunu zayıflatmaz.

Militan devrimcinin kaygıları devrim ve Parti çıkarları doğrultusunda olduğu için eleştirirken yapıcıdır,
eleştiri tarzıyla yoldaşlarını işlemez hale getirmez, bireysel kin ve öfkeye başvurmaz.

Eleştiri yaparken çözüm yolu da gösterir, kızmak için, eleştiri olsun diye eleştiri yapmak devrimci
yaşamın bir parçası olmamalıdır. Öz eleştiriye karşı yaklaşımımızdaki ilericilikte, yoldaşlara karşı
samimiyetin, örgüte karşı şeffaflığın göstergesi-pusulasıdır ki, militan duruşun ilerletilmesi için de bu
zaruridir. Devrimci militan duruşa sahip bir yoldaş, resmi olarak Parti üyesi olmasa bile Partilileşmesini
bilendir. İdeolojik donanım, Parti işleyişini kavrama, uygulayıp uygulatma, mütevazilik, fedakar ve
yoldaşlarıyla bütünleşen her yoldaş Partilileşmiştir. Partilileşmek sadece üyelik değildir, onu dahi aşan bir
yaşam sürmektir.

Yoldaşlar arası ilişkide mahalle-grup-ahbap ilişkisi kurmak ta zayıflatır, geriletir. Bir yöneticinin
sorumlusu olduğu yoldaşlara yaklaşımı, tek tek her yoldaşın sorumlu yoldaşlara, üstün alta-altın üste
yaklaşımı karşılıklı olarak birbirini özne gören, resmiyeti bozmayan bir yaşam ilişkisi-kurması devrimci
yaşam halini almalı ve karşılıklı ilerlemenin sağlanması hedeflenmelidir.

Parti ve devrim bilincimiz mücadele gücümüzü de etkiler, artması yada azalması gibi konularda etki
yapar. Devrim için kitlelerin örgütlenmesi, bu örgütlenme için partinin önderliğinin zorunluluğunu ve
hayati önemini bilince çıkartmak Partiye ve Parti çalışmalarına karşı yaklaşımımızı da belirler.
Partinin ideolojik, politik, siyasi çizgisini bilinçle ele alma, savunma ve sahiplenme, pratik
örgütlenmelerinde büyük bir bir katılımla yer alma, Parti belgelerine eleştirel gözle bakabilme yeteneğini
kazanma, Partiye bağlı örgütlenmelerin dışında kalmadan, bizzat büyük-küçük, legal-illegal demeden
kurumlarının içinde yer alarak faaliyetleri güçlendirme, çalışma yürüten ve sorumluluk alan yoldaşların
inisiyatiflerini tanıma, onlara yardımcı olma, onları sahiplenerek eksikliklerini eleştirme gibi noktalar da
militan devrimcilik için gereklidir ve gelişimi için de ihtiyaçtır.

Militan devrimcinin yaşamı ortaklaştıran, komün ruhunu yaratan, bireycilikten uzak bir niteliğe sahip
olması gerektiği su götürmez bir gerçektir. Bireysel gelişim adına bireyselliği yaşatan, vakit öldüren
veyahut böyle yaşayan yoldaşlara karşı müdahalesiz kalan, o yoldaşları açmada ve ilerletmede
sorumluluk görmeyen/hissetmeyen tarz da militan devrimcilik açısından sağlıklı bir yerde değildir.
Bu yönüyle kollektif-komünal yaşamın örgütlenmesinde, yaşama kendimizi katmada, yoldaşlarla
paylaşımlarımızda kısacası devrimci yaşamın kurulmasında, örgütlenmesinde ve yaşatılmasında militan
devrimci rolümüzü oynamalıyız. Yoldaşlarını küçümseyen, abilik-ablalık ilişkisi kuran, mahalle
arkadaşlığı ilişkisini koruyan, azar çeken-fırça atan bunu kendisinde hak gören anlayışların Parti ruhunda,
yaşamında ve çizgisinde yeri yoktur, olamaz. Öğreten, ilerleten, duygularına yenik düşmeyen, ihtiyatlı,
yoldaşlarına güvenen sorumluluk sahibi yoldaşlar ve yoldaşlık; tek tek parçalardan başlayarak tüm Partiye
kazandıracaktır.

Tarihi Muhasebe’mizin de değerlendirdiği doksanlarda ki yönetici tarzları (savaşçılar
pskolojik ve fiziki şiddete uğruyor, kadın yoldaşlar yine öyle) partiye sızan ajan-iş birlikçilerin de
gizlenerek Partide ilerlemesine yol açmış ve Partiyi adeta çürümeye-yozlaşmaya sürükleyerek iç kaoslar
yaratmıştır. Hareketimiz engin tarihi tecrübelere sahip bir Partidir ve bir çok konuda önümüz aydınlıktır.
Militan devrimcilik ve devrimci yaşamı örüyorsak 1. Askeri Konferansımızda da gündeme alınan ‘Çizgi
Gerillası’ hattını kavramalıyız. Parti çizgisini öğrenmek-uygulamak, eylemi ve sözü, somut yaşam pratiği
buna uygun düşen bir gerilla tipidir burada anlatılmak istenen. Devrimci militan gerek kendi öz
yaşamında, gerekse örgütsel çalışmalarında disiplin unsurunu atlamadan yaşamalıdır.
Günümüz gerici kapitalist sisteminin karşısında proleter devrimci Partinin çelikten disipline edilmesi şartı
hepimizin kabülüdür. Bu disiplini de içteki demokratik merkeziyetçi nitelikte hiyerarşik yapıyla elde
edebiliriz. Savaş örgütümüz açısından da savaşçı komutan ilişkisi, öz disiplin bizleri var eden etmenlerdir.
Komutayı önemsemek sahiplenmek, her görevi istekle ve özümseyerek yerine getirmek, her çalışmada en
iyi şekliyle görevimizi yerine getirme arzusu ve iradesine sahip olmak yaşamın kopmaz bir parçası
olmalıdır.

Biçimsel bakımdan disipline bakarsak, emir komuta, Bolşevik-Maoist Parti modelinde altın üste, azınlığın
çoğunluğa tabi olması kısaca demokratik merkeziyetçilik ilkesi gibi noktalardan bahsedebiliriz. Tabi ki
bunlar keyfi olarak tercih edilen işleyiş biçimleri ve araçlar değildir. Sınıflı dünyamızın dayattığı stratejik
araçlardır. Hele ki savaş alanında bunun önemi kavranmazsa yenilgi kaçınılmaz olur. Ancak; disiplin daha
fazlasıdır, disiplin bir devrimci militan için yaşamın vaz geçilmezidir. Disiplin tek başına örgüt kurallarına
uyma, talimatları yerine getirme değildir. Disiplin varsa devrimci örgüt, devrimci yaşam inşaa edilebilir.
Bu disiplinden kasıtta öz disiplindir.

Burjuvazi de, eğitim sisteminde, askerlikte, fabrikada çok disiplinlidir. Ama onların disiplini sömürüyü
uzatmak, kapitalist sistemi sarsacak ufak bir kımıltıyı ezmek, karını arttırmak, sistemini daha iyi korumak
içindir ve kendileri dışında kalan her insana uygularlar. Yasalar, disiplin kuralları kendilerini bağlamaz
başkalarına uygulanır. Bundan dolayı mantık dışıdır, biçimseldir, baskıcıdır.

Proletarya ve ezilen kitleler ve onların öncüleri için ise disiplin; sınıfsız sömürüsüz bir dünya içindir,
sosyalizm ve komünizm için yürütülen savaşın yasalarıdır. En başında kendi sınıf çıkarları için disiplini
uygularlar.

Bundan dolayıdır ki biz devrimcilerdeki disiplin anlayışı gönüllülükle kabul edilir, bilinçle ve mantıkla
kavranır, özümsenir ve canlı dinamik bir anlam ifade eder.

Che disiplin için şunları söyler; “Disiplin, akla ve mantıklı nedenlere dayanan inançtan kaynaklanmalıdır.
Böylece, kendi iç disiplinine sahip bir insan yaratmış oluruz.”

Disiplin kesinlikle bilinçle yoğrulmak durumundadır, bilinçten yoksunsa eğer disiplin dayatmacı-zora
dayalı olmaktadır. Bunu da devrimci ordular esas almazlar. Çünkü devrim ordusu yazılı çizili örgüt
hukukuyla yetinmez, öz disipline varmayı hedefler.

Devrimci militanda ki öz disiplin, kişinin kendini, hem örgütün hem de savaşın ihtiyaçlarına, kurallarına
göre uyarlamasıdır. Kaldı ki, kadroların, militanların niteliği, her türlü savaş ve devrim görevini yerine
getirme, getirebilme ölçütüne bağlıdır.

Zaten disiplinde, planlı ve örgütlü yaşamak, talimatlara ve görevlere bağlı olmak, istenilen işi ve
ihtiyaçları yerine getirmektir. Bunu robot misali, gözlerimi kaparım vazifemi yaparım anlayışıyla ele
almaz. İlkelerin bilincinde, görev ve sorumluluklarında dogmatik olmayan, yaratıcılığını ve kendi bilinçli
dinamik rolünü de koyandır.

Elimize E-posta yoluyla ulaşan bu yazı ilk olarak Maoist Komünist Parti merkezi kitle yayın organı olan Sosyalist Halk Savaşı Gazetesi’nin Haziran 2022 özel sayısında yayınlanmıştır.

Önceki İçerik“Özgürleşmiş Düşünceye Pranga, Çelikleşmiş İradeye Kurşun İşlemez”
Sonraki İçerikKomutanlaşma-Öncüleşme