Madia’dan Mandela’ya bir ders

Irkçı-faşist Apartheid rejimine karşı, “zenci” diye aşağılanan, Güney Afrika halkının, emperyalist sömürgeciliğe  ve uşağı sisteme başkaldırısında, Madia’nın (Mandela) önder olarak, önemli hizmeti açıktır.. Egemenler,tüm bunlardan ötürü  Madia’yı “azılı terörist” olarak damgalayıp gösterdi. 1962’den 1980’lere kadar 27 yıl “esir” olarak hapishanelerde tuttular. Bu, onun şahsında Güney Afrika halkına saldırıydı. Şimdi sanki bunlar yokmuş gibi, Johannesburg’da 90’ı aşkın devlet lideri Mandela’ya saygı bayrağı yükseltiyorlar.. Şüphesiz bu basit bir tiyatro değil, nedenleri olan bir durumdur..

Güney Afrika halkının meşru devrimci demokratik savaşı, dünya ezilenleri ve halklarının da dayanışmasında, emperyalist sömürgecilik sistemi Apartheid statükosu “sürdürülemez” bir hale düşmüştü. Egemenler işte böyle bir ortamda Güney Afrika halkının “mağduriyetini” ve “ırkçı” baskıyı keşfetmeye başladı. Amaç yürümeyen sistemi koşullarına göre yeniden üretmektir. Adına, “barış süreci” ve “müzakere” denilen strateji böyle devreye girdi. Bu strateji devrimci savaşı tasfiye ve emperyalist egemenlik düzenine entegre etmektir. Burada Mandela’yı plana uyum ekseninde test ettiler. Sınavı geçti. Madia artık Mandela oluyordu. Halka “aşırılıklara yönelmeyin” çağrısı yapıyordu. Beyaz ırkçı egemenliği yıkmaktan vazgeçme, dünya egemenleri kontrolünde entegrasyon çağrısı yapıyordu. Egemenlerle bu uzlaşma, sömürgecilik ve ırkçılığa karşı mücadelenin terk edilmesiydi. Uyum ve “ahenkli yaşam” adına, sınıf mücadelesine elveda eylemiydi. Egemenlerin entegrasyon stratejisine adaptasyonla, el birliğiyle Madia’yı gömüp, Mandela’yı yücelttiler.. Sonuçlarını da aldılar. Güney Afrika, emperyalist-küresel sermayeye eklemlendi. Afrika Ulusal Kongresi ezenler lehine dönüştürüldü. Hükümet değişikliği sadece biçimseldi. Ezenlerle birleşen eski mağdurlar hükümetinde, Güney Afrika’da emekçiler açısından sefalet derinleşti.. Hak arayan emekçiler kurşunlandı. Zira; kapitalist sermaye birikiminin şu anki merkezileşmesi ve yoğunlaşmasına “anayasal eşitlik” , “eşit yurttaşlık” siyasetiyle tav olmanın trajikomik bir halidir yaşanan. Karşı-devrimci “reform”larla tasfiye edilen devrimin tecrübelerinden öğrenilmelidir.. Aslolan budur.. Obama’nın “Aziz Mandela” mertebesine ulaşmak hiç de iyi bir yer değildir.

Antikapitalist olmayan bir konjonktürel devrimcilik ilericiliğe dönüştürülmeye müsaittir. Emperyalist manipülasyonlar ve “çözüm” stratejisiyle gericilikle “kardeşleştirilme” operasyonuna yatırılmışlardır.. Bu nokta da Mandela, Madia’dan bir kopuş örneğidir.. Aynı role aday olanların, “kazanacakları” bir emperyalist teveccüh olabilir.. Tabii ki bu, halkların kazanımı değil, emperyalist sistemi yaşatma eylemidir.. Şimdi sırada, FARC (Kolombiya), Filipinler , Ortadoğu, Kürdistan paketleri var.. Manipülasyonla “Mandela olun” daveti var.. “Eski kutuplaştırıcı duvarları yıkın” diyen duvarcılar var.. Egemenlerin bu uluslararası seferberlik bayramı olarak kutlanan Mandela merasimi “öyle olabilir miyim” diye iştahlananlara karşı şan-şöhret değil, “emekçiler için devrim diyenlerin sıradan bir neferi olmayı istiyoruz” haykırışlarının saflarında olmalıyız..

Teslim olanlar olacak, biz devrime devam edeceğiz!

Önceki İçerikDemokrasi Kültürü
Sonraki İçerikCOYA