Kürdistan’ı kendi aralarında bölüştürüp sömürgeleştiren dört sömürgeci devlet, bugün bu parçalarda bağımsızlığa ve parçaları birleştirmeye yönelik direnişlere karşı tek bir yumruk halinde hareket etme kabiliyetini gösteremiyorlar artık. Küresel güçler, küresel sermaye açısından kritik önem arz eden Ortadoğu’daki mevcut durumun, eskisi gibi süremeyeceğini biliyor ve buradaki küresel sermayenin istikrarına, güvenliğine büyümesine hizmet edecek politikalar izliyor. Sermayenin, çok uluslu tekeller olgusuyla birlikte küreselleşmesi, arkaik yapıların, zoraki birliklerin, katı inançların, düşüncelerin parçalanmasını beraberinde getirir. Sermaye girdiği yere kendi aşüfte ruhunu yayar, dolaşımını, serbest akışını engelleyen her şeyi yıkar. Arkaik yapılar, inançlar, düşünceler ya ona teslim olur, onun bekçi köpeği haline gelirler, ya da varoluş ve savunma güdüsüyle ona karşı birleşir, tanrıları ve peygamberleriyle birlikte umutsuz, yarı-uhrevi ve haşin bir mücadeleye atılırlar; tarih onlara sadece haklı oldukları noktada destek sunar. Bununla birlikte, küresel sermayeye karşı bir başka direniş daha ortaya çıkar tabi. Küresel sermayenin, insanın ve doğanın yıkımı temelinde, insanlığa sunduğu yaşam projesini reddeden ve gelmiş geçmiş tüm kültürlerin derin özümlenmesine dayanan yepyeni bir yaşam projesiyle onu aşan; aşmakla kalmayan, onu ve onun arkaik müttefiklerini topyekun tarihe gömen bir hareket, yani devrim. Kim ne derse desin, tarih parçalı Kürdistan’ı birleşmeye zorluyor. Kürdistan’ın parçalı hali, küresel sermayenin akışını ve güvenliğini tehdit ediyor. Kürtler parçalarda direniyorlar. Küresel sermayenin metropollerde çizilen politikaları, direnen parçalarda daha bir yoğunlaşıyor. En sıcak direniş şu anda, Ortaçağ barbarlığı ile modern barbarlığı ruhunda birleştiren sömürgeci Arap faşizminin koçbaşı DAİŞ’e karşı cereyan ediyor. Kürtleri ve Şiileri baş düşman ilan eden DAİŞ, sadece ayaklanan kendi kölelerine yani Kürtlere karşı değil, bölge devletleriyle birlikte kendisini yaratan küresel güçlere karşı da savaşıyor. Kürtler, bağımsızlıkları için, küresel güçler ise kendi pazarlarının güvenliği için savaşıyorlar DAİŞ’e karşı. Tarihin cilvesine bakın. Kuzey ve Batı Kürdistan’daki direnişi terörist ilan eden küresel güçler, DAİŞ’e karşı onlarla birlikte hareket etmek zorunda kalıyorlar. Bu durum, bir zamanlar İngiliz-Fransız-ABD emperyalizminin, Nazilere karşı SSCB ile birlikte hareket etmesini çağrıştırıyor. Teşbih bu, hata olmaz. Rakka korkusundan dolayı DAİŞ saldırıyor. Koalisyon ise, Arap ve Türk kuşatması altında nefes almaya çalışan Rojava’daki Kürt direniş güçlerinin, ÖSO ile birlikte, DAİŞ’in Suriye’deki koluna karşı tüm cephelerde savaşmalarını istiyor. Kürtlerin, DAİŞ’in merkezine, Rakka’ya yürümesi, kendi cephe gerisini zayıflatmakla kalmayacak, Arap milliyetçiliğini güçlendirecek, Kürtleri Esat’la ya da Esat’ın diğer silahlı muhalifleriyle karşı karşıya getirecektir. En güzeli, asli ve meşru zeminde kalmak, yani Rojava’da kalmak, bu zemini, halkın genel silahlanmasına dayanan bir sistemle savunmaktır.