Kongre kararlarını kavrayalım, kavratalım! (6)

Gezi, Avrupa ve dünyada da etkisini gösterdi. Beyaz Saray’dan, Çin, Rusya ve AB egemenliğine kadar en geniş gerici zümreye devrimci cepheden mesaj verdi

‘Kongre kararlarını kavrayalım kavratalım’ kampanyası temelinde yazı dizimiz, ilgili başlık ve konuyla devam ediyor.

Maoist Komünist Partisi 3. Kongresi’ni, 2013’de halk kitlelerinin kendiliğinden gerçekleşen Gezi Parkı-Taksim Direnişi’yle başlayıp Türkiye- Kuzey Kürdistan’ın hemen tüm şehirleri, birçok ilçe ve küçük yerleşim birimine kadar yayılma özelliğinin yanı sıra, Avrupa ve dünyanın birçok coğrafyasına etkide bulunma özelliği gösteren ve son derece öğretici dersler içeren Haziran Ayaklanması’na atfeder.

Maoist Parti 3. Kongresi, günümüzün objektif gerçekliklerine ve halk kitlelerinin somut ve güncel durumu ve direnişlerine de doğru ve bilimsel temellerde yaklaşmak zorunda olduğumuzdan hareketle çeşitli sentezlerde bulunmuştur. 1968 Gençlik Hareketi, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi ve onu da aşarak komünistlerin öğrenmesine çok önemli zeminler sunan 2013 Gezi Parkı ve Taksim’de başlayıp ülke geneline yayılan Haziran Ayaklanması son derece önemli öğretici dersler içermektedir. Bu perspektiften hareketle 3. Kongre iradesi bu tarihsel mirasa komünist bilinçle sahip çıktığını ve bu mirası ilerletme sorumluluğunu ilan ederek 2013 Haziran Ayaklanması’na ilişkin doğru yanlış temelinde ideolojik, siyasal, örgütsel ve askeri çizgi ve siyasal yönleriyle analiz ederek önemli sonuçlara ulaşmıştır.

Haziran Ayaklanması’nın çeşitli özellikleri ve çıkarılması gereken doğru dersleri, Maoist Komünist Partisi 3. Kongre kararlarıyla önemli oranda örtüşmekte ve ulaşılan sentezlerin güncel, somut ve nesnel gerçekliklerle doğrulandığını da göstermektedir. Bu halkadan hareketle Maoist hareket Haziran Ayaklanması’nın ilerici ve devrimci mirasına komünist bilinçle sahip çıktığını ve bunu ilerletmenin  bir sorumluluk olduğunu ilan etmektedir. Haziran Ayaklanması’nın derslerini daha güçlü ve etkili bir şekilde özetlemek uygun olacaktır.  

Haziran Ayaklanması’yla birçok eksikliğimizi açığa çıkardı

Hiç şüphesiz ki ‘apolitik çapulcu’ şeklinde egemenlerin kullandığı argümanların birer burjuva sınıf saldırısı ve argümanlarının da paslı silahları olduğunu öncelikle vurgulamak isteriz. Devrimci romantizmin ’68 vari yeni bir özgürlük yürüyüşüyle tüm lokal ve bölgesel kimlikleri aşarken, katı kabuklarını kıran yeni bir kültürün bayraklaştığı bir süreçteyiz. Zulme karşı isyan edenlerin farklılıklarını birbirlerini ötekileştirmeden anlayan ve mücadelenin hedeflerine karşı birlik çizgisini kavrayan Haziran Ayaklanması’yla önemli bir zemin doğdu. Türkiye- Kuzey Kürdistan halk kitleleri, doğrudan söz sahibi oldukları ve yekpare durumda bulunmadıklarının dersini vermiştir. İnançlarını ifade eden kesimlerin güvenliği, inanmayanlar tarafından saygıyla karşılanarak inançlara özgürlük lafının garantiye alındığı somutta gösterilmiştir.

Gezi yürüyüşü iflas eden tekçiliğe karşı halkların, bütün fidanların hem hür hem de kardeşçe ormanlaşmasının bayrağıdır. Bu bayrak şimdiki durum ve gelecek açısından nasıl bir toplum-demokrasi-yönetim-paylaşım vb problemlerini daha somut anlamamız için, somut ve önemli bir okuldur. Aynı şekilde darbeci ve cuntacı kültürlere karşı sadece politik değil, toplumsal bir devrim ihtiyacının ve buna göre örgütlenme ihtiyacının da altını çizdi. Örgütü bir araç olarak kavramak ve mücadelenin her biçiminde ustalaşarak yeni özgün ihtiyaçlar temelinde doğru örgütlenme, araç ve yöntemlerinin derslerini bizlere öğretti.

Hiç şüphesiz kitlelerin mücadeleleri bir daha gösterdi ki zorba düzeni aşmada devrimci savaş bir ihtiyaçtır. Zaten gerçek komünistler, halk kitlelerinin ihtiyaçları ve gelecekleri konusunu önemserken, bu sonsuz kozmos içerisindeki bir zerre olan dünyanın ve genel evrenin yasalarını da anlarken, bencil merkezli çıkarlarla tahrip edilmemesi gereğini de ciddiye alır. Kaba mekanik materyalizmin yaşamın dinamiğini anlamayan reçeteci yaklaşımlarına karşı perspektifimizin geniş ve nasıl olması gerektiğini gösterdi.

HES’ler konusunu devrimci hareket olarak ne kadar önemsedik? Barajlar konusunu sömürücü hegemonyanın pekiştirilmesindeki içeriğini ne kadar anladık? Çoğunlukçu değil çoğulcu seküler hayat gerçeğinin tekleşmeye karşı bir ağaç gibi hür olarak ormanlaşma eylemini ne kadar anladık? Gezi ve Taksim’in Türkiye-Kuzey Kürdistan’da yükselen bayrağı her tür temsili burjuva devlet ve parlamentarizme karşı halkların söz, karar, yetki sahibi olmasının pratik eğiticisidir. Haziran Ayaklanması direniş ve kazanımı sömürücülerin korku ve sindirme ablukasını parçalamış, cesaret ve geleceği kazanma azmini bilemiştir. Türk İslam hegemonyası, egemenlerinin kaldırdığı zulüm bayrağını açığa çıkarmıştır. Bu kırımdan geçirilen Aleviler ile alay etme bayrağı ve “Sizleri dün kestik bundan sonra da yeni köprülerimizde yine bir modern kesme ve biçme makinesi olduğumuzu ilan ediyoruz’’ mesajıdır. Topçu Kışlası kararlılığı, ‘Sünni Hanefi yaşam tarzına biat edin’ mesajıdır ve yine onun dayatmasıdır. ‘Neo- liberal alışveriş merkezli kent egemenliğine boyun eğin, gerici terbiye kurallarımıza riayet edin, burjuva feodal ahlak kurallarımızı çiğnemeyin’ çağrısıdır.

En büyük okul devrimci eylemdir

TC egemenleri herkese geleneksel bir kültür, ahlak ve hayat tarzı dayatmaktadır. Ya ıslah olacaksınız ya da ezileceksiniz politikasıyla faşist hegemonyalarının kabulüne zorlanılmaktadır. Devrimci isyan sultanların ve sömürücü egemenlerin ordu ve polisleriyle muktedir olamadıklarını, gerçek kahraman halk kitleleri olduğunu bir kez daha gösterdi. En büyük okul, bizzat devrimci eylemdir. Bu devrimci eylem, muhafazakâr gerici hegemonyayı ideolojik olarak parçalamıştır. Ilımlı İslam karargâhı ve emperyalizme göbekten bağımlı faşist iktidar liderinin ”nesilleri ıslah ve beyinleri ele geçirme’’ çağrısını yıkmıştır. Havuç politikalarıyla ‘yangını küçükken söndürün’ talimatını parçalamıştır.

Nitekim Gülen Cemaati ‘karınca istilası’ diye emekçi hareketinden son derece ürkmüş ‘adab-ı erkan’ yönelimiyle ‘piç’ denilen neslimize ıslah fermanı verilmiştir. Islah olmayacağımız açıktır. 1 Mayıs Taksim yasağını, Gezi ve Taksim eylemcileri iptal etti. Egemen mühendislerin davranma, yeme, içme, giyim ve nasıl idare edilecekleri projesini ezilenler iptal etti. Darbeci değil, halkın doğrudan istemleri çerçevesinde fiili yeni bir projenin ne olması gerektiğini anlattı. Hitler gibi burjuva seçim oyunlarıyla çoğunluk temeline dayanan faşizme karşı yok sayılanlar ‘Biz de varız‘ dedi.

Haziran Ayaklanması‘yla çakan şimşek dünyanın diğer yerlerindeki öfkeliler, işgal hareketleri gibi dalganın bir Türkiye-Kuzey Kürdistan biçimidir. Ve dünyanın emekçileri kapitalist hegemonyaya karşı daha eşit ve özgür yeni bir dünya mümkün söylemini pratik olarak yazmaktadır. Gericilerden haklar lütfedeceği çizgisine karşı, bir devrim şarkısıdır söylenen. Bu şarkıyı büyütelim ve bu şarkıyla birleşelim. Bu şarkının güftelerini, söz, çağrı ve notalarını öğrenelim ve geleceğe yürüyelim.

Tıpkı 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi gibi Gezi-Taksim ve Türkiye-Kuzey Kürdistan’a yayılarak faşist iktidarı silkeleyen bu yangın göstermiştir ki devrim için, devrimci savaş mutlak bir gereksinimdir. Faşist devlete, onun ordu ve polisine güven bir kez daha parçalanmıştır. Gerçek kahramanın kitleler olduğu bir kere daha görülmüş ve teyit edilmiştir. Dünya ve coğrafyamızda devrimin objektif koşulları, devrimci durumun varlığı bir kez daha güncellenmiştir. Tüm bunların bilincinde halkların birleşik devrimci eylemine de padişahvari değil doğru bir öncülük sorumluluğunun halklarla birlikte nasıl ele alınması gerektiği bizzat devrimci eylem tarafından öğretilmiştir.

Yok farz edilen ve bir hiç olarak gösterilen ezilenlerin her şey olduğu mücadelede, bilinçli bir özne durumuna gelindiğinde her şeyi kazanabileceği bir daha görülmüştür. Tabii ki bu ana doğru bir şekilde, bilinçli önderlik etme gereğini de anlatmaktadır. Gezi ve Taksim Direnişi ve eylemleri, proletarya önderliğinde olmak ve birlikte yapmak kaydıyla halkın yönetmesinin mümkün ve gerekli olduğunu da gösterdi. Sağlık, eğitim, hukuk, vicdan, ekonomi ve her alanda kitleler, bir komün yaşamı dersi verdi. Elbette son derece gerekli olan komünist önderlik ihtiyacı da ortaya çıkıyordu. En büyük güç olan halk kitlelerinin stratejik ve belirleyici güç olduğunu gösterdi. Ve kitlelere güvenmeyen, tabandan biriken öfke mayalanmasıyla birleşme görevini yerine getirmeyen, hem tarihini hem de günceli çok yönlü ve bütünlüklü olarak sorgulamayıp gerekli dersleri çıkaramayan, kendisini ayrıcalıklı ve çokbilmiş gören hareketleri de silkelemiş ve yeniden doğrularak devrimci ve komünistleri görev başına davet etmiştir. Gerçek hayatı ve dünyayı olumlu ve olumsuzluklarıyla, ezen ve ezilen cephesinden gelişmeleri ve içinden geçilen somut güncel süreçleri doğru okuyamayıp eskide ve statüko zaptiyeciliğinde ısrar edenlere ise devrimci eylem adeta tokat atarak iyi bir ders vermiştir.

Emperyalist küresel sermayenin mevzisi bir faiz lobisi merkezi olarak iş başında olan egemenlerin, kitle hareketini ‘dış parmak’ kaynaklı bir ‘faiz lobisi’ eylemi olarak göstermesi ‘vatan- millet’ edebiyatıyla kitleleri yanılsamalara sürükleme operasyonudur.

Gezi Ayaklanması liberalizmi çürütmüştür

AKP iktidarı ve gerici egemenliğine karşı diğer başka egemen sınıf blokları da tavır almaktadır. Bu tavır alış egemen sınıf kliklerinin, klik dalaşlarından ibarettir. Halk kitlelerinin öfkesini genelde ortak oldukları sömürücü sistemin şu veya bu kesimine kanalize etmede ve kitlelerin eylemini kendi gerici çıkarlarına adapte etmeye çalışma durumunu deşifre etmek, şövenist kuşatma altında kitle hareketini yozlaştırmak için iş başı yapan CHP ve MHP başta olmak üzere tüm kesimlere karşı bağımsız birleşik devrimci bir bayrak altında toparlama perspektifiyle hareket etmeliyiz.

Birlik, devrimin stratejik çağrısıdır. Öncünün, sınıfın ve halk kitlelerinin birleşik devrimci eyleminin stratejik birlik ihtiyacına, Gezi ve Taksim eylemi ve direnişçileri de dikkat göstermiştir. Her bir alandaki özgünlükleri atlamadan halk kitlelerinin tüm güçlerini, birleşik bir eylem perspektifiyle mevzilendirmek dönemsel ve taktiksel değil tam da stratejik bir ihtiyaç ve görevdir.

Devrimci Kriz: Gezi, sadece yükselen bir devrimci durum gerçeğini değil, derinleşen bir devrimci krizin de objektif ve somut gerçekliğini gösterdi.

Geçmiş düşünüşten kopamayanlar, geçmişin geleneksel ruhlarını çağırarak dün yaşayan ama değişimde ölmüş geleneksel fikirlere dayanarak bunu anlayamadı, anlayamazlar. Bu noktada klasik olarak ‘kendiliğindenci hareket’ yorumuyla ilgisiz kalanlar var. Elbette hareketin bilinçli bir proleter devrim ve komünizme yöneldiğini söylüyor değiliz. Büyük bir öncülük ihtiyacının ortada olduğu açık bir gerçektir. Hareket karşısında sorumluluklarını atlayan bir secdeci tutum içerisinde de değiliz. Hükümete ve devlete karşı belli bilinçli bir tutumu ve ışınlarını da yansıtmaktadır.

Bazılarının iddia ettiği gibi hareket bir orta sınıf hareketi de değildir. Hayat tarzlarına müdahale vb gerekçelerle bu kesimler de harekette yer almışlardır. Ancak hareket kitlesel bir halk ayaklanmasıdır. Varoşlar, öğrenciler, avukatlar, doktorlar, şimdinin emperyalist dünya gerçekliğinde ya potansiyel gelecek işsizleri ya da neredeyse ücretli işçiye dönüştürülmüşlerdir. Küresel emperyalist sistem neo-liberal stratejiyle büyük bir yıkım yarattı. ‘’Orta’’ denilen sınıfları metalaştırdı. Haziran Ayaklanması bu hegemonyaya ‘eşitlik-özgürlük-adalet’ haykırışıyla bir başkaldırıdır. Bilinir ki Ekim Devrimi’nde ayağa kalkan kitlelerde ‘hürriyet-barış-ekmek’ isyanıyla ortaya çıkmıştı. Bir devrim için bu az bir şey değildir. Eğer kitleler bunun da ötesinde komünizmi biliyorlarsa komünist önderliğe niye ihtiyaç vardır ki? Tam da böyle bir durumda ayağa kalkan kitleler devrim istemektedir. Eksik olan bu isteğin devrime önderlik edecek komünist bir öncüyle birleştirilememesidir. Sorun, öncüyüm diyenlerdedir. Emperyalist küresel nizam ve ona entegre edilen TC dizaynına ezilenler, hayır demişlerdir. Erdoğan kumandalı başkanlık sistemi ve seçim hesapları darbelenmiştir. Egemenlerin tasavvur ettiği yeni rejim derin manada çökmüştür.

Gezi Ayaklanması’nın devrimci öğretileri

Haziran Ayaklanması, durum nedir ve ne yapılmalıdır sorunsalında devrimci komünistlere yeni bir yol açmış ve nasıl bir program sorusunu da objektif olarak cevaplamıştır. Tekçiliğe, üniter bürokratik tekelciliğe karşı seküler hayat, inanç serbestisi, tüm millet ve milliyetlere özgürlük, kitlelerin doğrudan demokrasisi derslerini fevkalade vermiştir. Artık Gezi, klasik şekilde tekrar edilemez. Yeni nitel ilerlemelere ihtiyaç var. Bunun için halk kitlelerinin inisiyatif ve pratiği fevkaladedir. Mahalle forumları ve mahalle meclisleri gibi örgütlenmelerle halk kitleleri, özne olarak sahneye çıkmıştır. Lenin, Sovyetleri kitlelerin mücadelesi içerisinde ortaya çıkardığı tecrübelerle formüle etti. Biz, mücadelenin seyri içerisinde ortaya çıkan bu mücadele ve örgütlenme biçimlerine ‘durun, bu çok hoş değil’, ‘siz, bizim bildiğimizi yapın mı’diyeceğiz. İşte bu devrimci lafazanlık olur. Hareketin seyri içerisinde ortaya çıkan ve tarihsel materyalizmin de böyle anladığı mücadele ve örgütlenme biçimlerini koordine etme ve genelleştirme sorumluluğu yerine, keyfi icatlar ve niyetlerle buyurganlık yapma ya da tepeden inmeci yaklaşma, Marksizm’in ruhuna yabancıdır.

Bilinçli öncülük asla üzerinden atlanılamaz bir görevdir. Halk kitlelerinin seferberliği ve örgütlenmesinin aktivistleri, kitlelerden kitlelere dersini unutamaz. Bu açıdan kitlelerin mücadelesinin yarattığı ‘açık kürsüler, duran adam vb’ gibi eylem biçimleri, kendi dönemleri açısından oldukça anlamlıydı. Mahalleler, Gezi’yi savunma barikatları olarak yükseldi. Semtleri ve ilçeleri dolduran kitleler, köprüleri kırarak Taksim’e ulaştı. Halk kitlelerinin bu dayanışma bilinci, karşı-devrimci şiddet dalgasının barikatlarını parçaladı.

Üç hilalli Panislamist faşist Türkçü egemenliğine karşı ayaklanan 79 il ve çeşitli ilçe, Kürt‘ün dramını da algılamaya başladığını gösterdi. Şövenizm zehrinde çatlaklar yaratılmış ve Lice’de devlet operasyonuna karşı Haziran direnişçileri ‘Dayan Lice Taksim seninle her yerTaksim her yer Lice’ diyen kitleler gelecek açısından önemli bir mevzidir. Ötekileştirilen, LGBTİ’ lerin onur yürüyüşü ‘resmen devrim’ bayrağıyla kaldırdı. Ardından egemenlerin gelen ‘cadı operasyonu’, bu devletle olmaz fikrini güçlendirmekten başka bir şeye hizmet etmedi.

Gezi, Avrupa ve dünyada da etkisini gösterdi. Beyaz Saray’dan, Çin, Rusya ve AB egemenliğine kadar en geniş gericiliğe devrimci cepheden mesaj olmuştur.

Gezi Parkı-Taksim Direnişi ve dalga dalga yayılan eylemler, dolayımsız olarak emperyalizmin uşağı faşist Türk hâkim sınıfları düzeninin suratına inen ağır bir şamardır.

Türkiye- Kuzey Kürdistan halklarının birleşik devrim ihtiyacının stratejik birleşik ittifakının gereğini ve ötekileştirilenlerin, ötekileştirilenlerle kardeşleşme çağrısını yineledi. Bu kardeşleşme, bir egemen tekelle olmaz. Birilerinin özel bir ayrıcalığıyla gerçekleşmez. Ki bu kardeşleşme değil, tabi olma, bir imtiyazın ve tekçiliğin yeni türden üretimidir.

Objektif ve güncel somut şartlar içerisinde ortaya çıkan direniş, Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimi açısından oldukça önem arz etmektedir. Bu mücadele, Türkiye-Kuzey Kürdistan devriminin somut pratiğine birçok hususta ışık tutmuş, bir dizi meselenin ortaya serilmesine olanak tanımış, devrimimizin bazı meselelerinin aydınlanmasına hizmet etmiştir. Ülkemizde demokratik, meşru ve devrimci mücadeleye ivme katmış, bazı burjuva düşünce ve tezlerini ise yerle bir etmiştir. Örneğin liberalizm ciddi biçimde darbelenmiştir.

Halk kitlelerinin devrimci enerjisi açığa çıktı

Emperyalizmin uşağı Türk devleti düzeninin, polis ve emniyet kuvvetlerinin karşı-devrimci niteliğini bir kez daha gün ışığına çıkarmıştır. Futbol kulübü taraftarlarını bile ayrıştırmıştır. Futbol ve kulüp fanatizmini darbelemiş, Çarşı örneğinde olduğu gibi sorumlu kitleleri devrime yakınlaştırmıştır. Nitekim Türk devletinin, emperyalist patentli yeniden dizayn etme operasyonlarından, spor kulübü taraftarları da nasibini almaktadır ve alacaktır da.

Direniş, kesinlikle halk kitlelerinin her bir kesimi içerisinde yer alanların bilinçlerinde bir sıçramaya zemin sunmuştur. Bu durum, türlü burjuva düşüncesinden arınmış bilimsel ve somut ihtiyaçlara uygun örgütlenmiş bir kitlesel harekete doğru evrilmelidir. Doğru ve objektif bir evrilmeye de objektif olarak yol açmıştır. Direniş, devrimci hareketin bilincinde nitel sıçramalar yaratmaya son derece gerekli temeli sunmuştur. Onların komünizmin evrensel gerçeğiyle, Türkiye- Kuzey Kürdistan devriminin somut pratiğini birleştirmesine yardımcı olmuş ve bu noktada güçlü somut veriler sunmuştur.

Emperyalist küresel askerileşme ve neo- liberalizasyona karşı küresel karşıtların bir mevzisi olarak sahneye çıkmış, bu direniş tekrarcı bir hâkim model stratejisini de yıkmıştır.

Direniş; siyasi, sosyal ve kültürel vb. her alanda halk kitlelerinin büyük devrimci yaratıcılık ve inisiyatifini tekrar tekrar gösterdi. Mizahta, müzikte, edebiyatta ve sanatta büyük patlamalara yol açtı. 

Yürüyüş, özel bir gerillacılık akımının değil, gerillanın kitlelerle birleşmiş tamamlayıcılığını da anlatmıştır. Şehirlerin ne kadar da önemli olduğunu açık ve net bir şekilde ifade etmiştir.

Kategorize edilmiş, hayatı dışlayan ilkeler yerine somuttan hareket edilmesi gerektiğini göstermiştir. Topyekûn Sosyalist Halk Savaşı gerekliliğinde halk kitlelerinin bütünlüklü ve merkezi olarak çok çeşitli araçlarla seferberliğinin birleşik koordinasyonuna dikkat çekmiştir. Zira devrimci savaş, kitlelerin savaşıdır. Kitlelere karşın bir yürüyüş söz konusu olamaz.

Direniş, Sosyalist Halk Savaşı’nda şehirlerin artan rolünü de göstermiştir. Devrimci savaşımızda kır ve şehir diyalektiğinin merkezi birleşiklik sentezinin önemine vurgu yapmıştır. Bir dönemin savaş biçimini, teorileştirilen alışkanlık, kültür ve çizgilerine karşı tüm ezberleri bozmuş, yeni bir devrimci savaş çizgisi ve siyaseti talep etmiştir.

Direniş, öncelikle devrimin şiddete dayanacağını, bunun da oldukça geniş ve çeşitli aşamalardan geçerek yürünebileceğini ve aynı şekilde bunların zorunlu ve kaçınılmaz olduğunu göstermiştir.

 

Önceki İçerikMAZGİRT VE OVACIK BELEDİYELERİ HALKIN MEVZİLERİDİR!
Sonraki İçerikKlikler arası çatışma derinleşiyor!