Kobanê direnişi bağlamında devrimci bilinç ve görevler!
Bugün Suriye, Irak ve başka siyasi coğrafyalarda tezahür eden saldırganlık, çatışma veya savaşlar esasen uluslararası emperyalist güçlerin-emperyalizmin hazırladığı, koşulladığı ve yarattığı sonuçlardır. Şengal’de katledilen her çocuk, yaşlı ve sivilden, en az IŞİD gericiliği kadar emperyalist gericilik de sorumludur. Kobanê’de yaşanan saldırganlık ve katliamlardan IŞİD kadar emperyalist güçler de sorumludur
Emperyalizm bir dünya sistemi olup insanlığın yaşadığı tüm karayı vahşi talan, çapul ve kanlı barbarlığa dayalı zorbalıkla tahakküm altında tutarken, hegemonya uğruna insanlığı ve doğayı onarılmaz felaketlere taşıyan büyük bir saldırganlığın da ifadesidir. Dünyaya zorbaca hükmeden uluslararası tekelci emperyalist sermaye ve bunun siyasi karşılığı olan aynı nitelikteki emperyalist güçler milyonlarca çocuğun açlık çekmesine, insanların acı yaşamasına ve ölmesine neden olan tarihsel bir insanlık kamburudur. Emperyalizm bir haydutluk ve barbarlık sistemi olarak kriz, bunalım, buhran ve savaşlarla karakterize olan bir illet haliyle, toplumsal gelişmenin belirli bir aşamasını ifade eden ideolojik-siyasi-ekonomik bir format ancak insanlığın özgürce gelişmesinin önünde köstek olan ve kesinlikle devrimci yoldan defedilmesi zorunlu olan bir engeldir. Defedilecektir de.
Emperyalizm bir sistem olup değişik erk ve nüfuzlarla olgulaşan ekonomik-siyasi otorite veya egemenliğin tarifidir. Hükmettiği her coğrafyadaki ekonomik-siyasi gelişmelerin esas sorumlusudur. Zira onun hükmettiği yaşam veya sistemlerde, emperyalizmin ilişiği olmadığı ciddi bir gelişmeden genellikle söz edilemez… Bugün kara kıtalarında yaşayan insanların yaşadığı tüm acı ve çektiği onca açlık, yoksulluk ve yoksunlukların temel sorumlusu emperyalizm ve onun tarihsel türevleri olan gerici egemenlikler ve sistemlerdir. Emperyalist dünya sisteminin geliştiği bugünkü durumda gerici iktidar ve egemenliklerinin emperyalizmden bağımsız kalması mümkün değildir ve böyle bir şeyden somutta söz edilemez de. Bağımsızlıkçı, demokratik ve sosyalist devrim hattında gelişip kurulmayan devlet veya egemenlikler, emperyalist dünya sistemi dışında kalma dinamiğine sahip değildir, olamaz da. Ancak komünist devrimci doğrultu ve yönelimler, emperyalist sisteme alternatif olarak yükselebilir ve emperyalizme karşın ayakta kalabilir…
Emperyalizme karşı mücadele bir insanlık mücadelesidir. Bu mücadelenin mevcuttaki dinamikleri proletarya ve onun müttefiki olan geniş devrimci halk kitleleridir. Bu yelpaze ilerleyen tarihsel şartlarda daha da genişleyerek devasa yığınları içine alarak ilerleyecektir. Proleter devrimci yönelim bu çelişkiyi doğru tespit ederek emperyalizme karşı tüm güçleri hedef kitle olarak değerlendirip ele almalıdır. Ancak mücadele bugünden proletarya ve devrimci halk kitleleri ile siyasi partilerinin omzunda yükselmek zorundadır. Emperyalizme karşı mücadele soyut değil, somut hedeflere sahip bir mücadeledir. Emperyalist güçler her görüngü ve kurumlarıyla doğrudan mücadelenin hedefiyken, bilumum yerli gerici iktidarlara karşı verilen mücadele de emperyalizme karşı bir mücadeledir veya emperyalizme karşı mücadelenin zorunlu bir aşaması ve birer parçası durumundadır.
Emperyalist zincirle yerli gericilikler zinciri o kadar bağlaşıktır ki, bunları birbirlerinden tecrit düşman hedefler olarak ele almak ve aynı zamanda bunlara karşı mücadeleyi kesin ölçülerle ayırmak mümkün değilken, doğru da değildir. Örneğin, AKP iktidarı ve buna karşı mücadele asla emperyalizmden bağımsız tasavvur edilemez. Eklemek gerekir ki, gerici-faşist AKP iktidarı öncesi diğer gerici-faşist iktidarlar da aynı örneğe uygun olup, örnek için biçilmiş kaftandır.
Uluslararası emperyalist güçlerin dünya pazarlarına yönelik geliştirdiği sömürü ve talan eksenli ekonomik-siyasi stratejilerini her parçada doğrudan yürütme pozisyonları olamaz. İşte bu nüfuzlarını yerli işbirlikçileri eliyle ve bunlara ayırdığı payın karşılığı olan iktidarlar sayesinde sürdürmektedir. Dolayısıyla emperyalizm her parçada oranın yerli iktidarı biçiminde de karşımıza çıkmaktadır. Bunun daha derin ve ayrıntılı izahı-nedenleri vardır. Ama son tahlilde yerli gericiliklerin siyasi olarak da emperyalizme güdümlü biçimde karakterize olduğu su götürmez gerçektir. Buradaki gerçeklik, yani emperyalizm bağlamında ifade etmeye çalıştıklarımız, devrimin hedeflerini izah etmekle birlikte, somut mücadelemizin geniş anlamını ve önemini de açıklamaktadır veya açığa çıkarmaktadır. Emperyalist güçlere karşı bilincimizin berrak olması ve ufkumuzun açık olmasına da bir anlamda işaret etmektedir.
Katliamlardan IŞİD gericiliği kadar emperyalist gericilik de sorumludur
Evet, bugün Suriye, Irak ve başka siyasi coğrafyalarda tezahür eden saldırganlık, çatışma veya savaşlar esasen uluslararası emperyalist güçlerin-emperyalizmin hazırladığı, koşulladığı ve yarattığı sonuçlardır. Şengal’de katledilen her çocuk, yaşlı ve sivilden, en az IŞİD gericiliği kadar emperyalist gericilik de sorumludur. Kobanê’de yaşanan saldırganlık ve katliamlardan IŞİD kadar emperyalist güçler de sorumludur. Zira IŞİD’i doğuran, yaratan ve besleyen tüm zemin emperyalist çıkar ve stratejiler bağlamında emperyalist güçlerce hazırlanmıştır. Gün kadar açık ki, IŞİD’in zemin-taban bulmasının ve bu anlamda gelişip güç olmasının en temel sebeplerinden biri emperyalizmin Irak’ta faşist Saddam iktidarına karşı gerçekleştirdiği saldırganlık ve katliamlarla bunlar üzerine inşa ettiği yeni iktidar gerçeğidir. Suriye’de yaşanan emperyalist dalaşın yarattığı iç savaş veya kaos ortamı IŞİD’in etkin olmasının önemli sebebidir. Ki, IŞİD’in etkin olmasından esas kastımız gerçekleştirdiği barbarlık ve vahşi katliamlardır. Öte yandan bu coğrafya veya bölgedeki gelişmelerde ve tabii ki IŞİD gericiliğinin gelişmesinde AKP iktidarının rolü es geçilemez bir gerçekliktir. Tüm gericiliklerin şu ya da bu biçimde buluştuğu alenen ortadadır. Dolayısıyla bunlara karşı mücadele de özünde aynı mecradadır. Fakat bu gerçekliğe karşın IŞİD gericiliğine karşı emperyalist güçlerden medet ummak, AKP iktidarına bel bağlamak basit deyimle aymazlık olur. Zira düşmanını doğru tanımamak ve düşmanına sırtını dayamak kadar büyük bir hataya düşülmektedir. Buna karşın ilerici demokratik nüve ve muhteva taşıyan her dinamik tartışmasız biçimde dayanışma göstermemiz gereken güçtür. Bunda tereddüde düşmek büyük yanılgıdır.
Sınıf bakış açısı ve perspektifi terk edilemez, ötelenemez. Emperyalizm ve AKP iktidarına karşı mücadele hiçbir şartla hedeften sektirilemez-saptırılamaz. Devrimci dünyanın örgütsel-siyasi açıdan zayıf olup gerici saldırılara karşı mazlum ulus ve azınlıkları koruyamaması ya da savunamaması bir gerçekken, bundan hareketle emperyalist güçlerden ve AKP iktidarından destek aramak haklı gösterilemez. Kobanê’de sergilenen tarihsel direniş devrimci dünya için bir moralken, gerici güçlerden yardım beklemek ve zımnen de olsa destek istemek, hatta silah yardımı somutunda bu yardımı açıktan istemek tamamen hatalı yönelim ve siyasettir. Gericiliğin kaynağı ve başı durumundaki gericilikle aynı mevzilerde bulunmak açık bir talihsizlikten daha iyi değildir. Unutulmamalıdır ki, siyasette yapılan hatalar ilerideki kazanımları baltalar-baltalayabilir. Gerici güçlerin yapacağı yardımların karşılıksız olmayacağı ve belli sonuçlar doğuracağı tarihsel tecrübe ve pratiklerle sabittir. Dahası gerici sınıf karakteri gereği, hangi şartlarda olursa olsun gelişen ilişki-destek kesinlikle çıkar hesaplarından bağımsız düşünülemez. Bağımlılık ilişkilerinin bu yardımlar, borçlandırmalar vb zemininde de hayat bulduğu bilinmektedir. Kobanê direnişinin zaferi alınan silah vb yardımlarıyla gelecek kazanımlarına en azından ortaklar yaratacaktır.
Bu noktada altı çizilmesi gereken tarihsel bir doğru açığa çıkmaktadır ki, proleter devrimci sınıf bakış açısı ve siyaseti mutlaka geliştirilerek öne çıkarılması ve izlenmesi gereken tek doğru siyaset ve çizgidir.
Sosyalist perspektif ve güçlerin görevi, her şeye karşın boğazlanan halklar ve ulusların haklı mücadelelerini tereddütsüzce desteklemekten başka bir şey olamaz. Kobanê’ye yönelik saldırganlığa ve Kobanê’nin onurlu direnişine hiçbir sebeple kayıtsız kalınamaz, kalınmamaktadır da. Bu bağlamda gösterilen dayanışma ve bundan da öteye sahiplenilen devrimci görev daha ileri boyutlara taşınarak sürdürülmek durumundadır. Mümkün olan her türlü mücadele biçimi sergilenerek irade ve tavır net biçimde ortaya konmalıdır. Bunda tereddüt etmek başka bir aymazlıktır.
Kobanê direnişinin büyütülmesi ve zaferle taçlandırılması zorunludur
Kobanê direnişinde kahramanlık yazan Kürtlerin gericilerin desteğine muhtaç bırakılmamasında devrimci güçler ve özellikle de komünist güçler daha büyük fedakarlıklar yapmalı, desteğini daha da büyütmelidir. Direniş mevzilerinde yer almaktan daha anlamlı ve doğru tavır olamaz. Kobanê’de yazılan tarihte komünistlerin fedakarlığı, emeği ve teri onların görevi olarak zorunludur. Bir coğrafyada başlayan ateş dünya çapında büyük yangınlara vesile olabilir. “Bir kıvılcım bütün bir bozkırı tutuşturabilir.’’
Komünistler lokal sınırlarda ifade edilemeyeceğine göre, Kobanê’de sıcak gündem olarak önümüzde duran devrimci görev karşısında uluslararası komünist hareket doğrudan sorumludur. Kobanê direnişinin yarattığı devrimci atmosfer devrimci kitleleri sarmış, heyecanlandırmıştır. Yani Kobanê’nin devrimin, devrimci hareketin ve devrimci dinamizmin gelişmesi lehine önemli bir ruh ve zemin yarattığı isabetle tespit edilmek durumundadır. Bu zemin komünist ve devrimci hareketin gelişmesi için son derece uygundur. Kahramanca bir direniş sergilenmektedir ve bu direniş tüm devrimci yığınlarda büyük bir sempati, moral ve hatta güven yaratmaktadır. Kobanê direnişinin büyütülmesi ve zaferle taçlandırılması her bakımdan gerekli, zorunlu ve şarttır. Ancak bunun devrimci görev ve sorumlulukları tereddütsüzce ve ileri seviyede üstlenilmesiyle mümkün olduğu da unutulmamalıdır.
Gerek Türkiye-Kuzey Kürdistan’da ve gerekse de uluslararası alanda gösterilen dayanışma tavrı, gerçekleştirilen dayanışma eylem ve etkinlikleri elbette küçümsenemez. Bu dayanışma ruhu da önemli bir olumluluğa işaret etmektedir. Fakat daha ileri dayanışma ve devrimci ruha ulaşmak ihtiyaçtır. Bilfiil direniş mevzilerine katılmaktan, demokratik protestolara ve oradan ilaç vb yardımlarına kadar her türden yardım ve dayanışma gereklidir. Kitlelerin protestolarını geliştirmek önemli bir dayanışmadır. Hiçbir dayanışma küçümsenmemeli, en ileri dayanışmanın sergilenmesi hedeflenmelidir.