Güneşin pırıl-pırıl, sımsıcak ve bulutsuz doğması içindi, Kaypakkaya yoldaşın 24 Nisan 72 çıkışı. 18 Mayıs 73 yükselişi ise ufuktaki Güneş’in devrim toprağını kavuran sıcağıydı. O Güneş ki, evrene sahip ve evrene aitti. Coğrafyamıza tüm Kızıllığıyla vurdu; onlar “tehlikeli” mühürü bastı, bizler kurtuluş manifestosu diye sarıldık. Onlar yok edilmesi gereken fitne diye hedef tahtasına koydu, bizler ufuk çizgimize koyup menzil aldık. Ötesi yoktu, savaşı harlamaktan, kopan çığla büyütmekten başka. Ve büyük meydan okuyuşla tutuşulmuş kavgadan bir adım atılamaz geriye. İlan edilmiş savaş bayrağını ileriye taşımaktır iş… Yerde bırakılamaz görev! 24 Nisan’ı selamlıyor, 18 Mayıs ruhunu kuşanıyor, Kaypakkaya şiarıyla ölümsüzlerimizi anıyoruz!

TKP(ML)den MKP’ye selam olsun Kaypakkaya’nın komünist devrim yürüyüşüne, 18 Mayıs Kızıl Direnişiyle yürüyen Ölümsüzler Ordusuna bin selam!

Devrimimizin Komünist Çizgisi Kaypakkaya’da, Kaypakkaya Komünist Devrim İlkelerinde Özetlenir

Siyasi iktidarın ele geçirilmesi görevine bağlı bir alt-üst oluş hareketi olarak siyasi nitelik kazanan devrimin evrensel karakteri zor ve şiddete dayanır. Düşman sınıflar arasındaki antagonist çelişkilerin en yüksek çözüm metodu olan devrim, silahlı savaşta karşılık bulan şiddet ilkesini takip eder. Zor-şiddeti temel ilke edinen devrim cereyanı, devrimci sınıfların gerici sınıfları zor yoluyla iktidardan alaşağı etmesi ödeviyle anlam taşır. Bu süreç komünist Partide karşılık bulan proletaryanın önderliğinde gelişir. Proletaryanın önderliği sorunu devrimde başka bir temel bir ilke sorunu olarak yer alır. Proletaryanın önderliği MLM ideoloji bilimiyle donanır, bu donanımla komünist devrimi başarıya taşır. Devrim, siyasi iktidarı konu edinir. Siyasi iktidar proletarya ve emekçi sınıfların diktatörlüğünde ifade bulur. Bu ilkeyi takiben, devrimin proletarya diktatörlüğü altında sürdürülmesi bir başka ilke olarak komünist topluma ilerlemeyi-varmayı olanaklı kılar… Tüm mesele, keskin sınıf çelişkilerinin çözümü ve bu çözümün sınıfsız toplum ütopyasıyla sürdürülmesidir. Sürdürülecek bu savaşımın hangi strateji ve taktikle, hangi ilke ve metotlarla, hangi ideoloji ve teoriyle, hangi bilim, siyaset ve pratikle, hangi amaca bağlı ele alınacağı, meselenin evrensel niteliğiyle alakalı temeldir… Komünist Önder Kaypakkaya yoldaşın tarihsel temsiliyeti bu kaynaktan doğar…

Kaypakkaya yoldaşın komünist çizgisi, coğrafyamızda bilimsel ideolojimizin Maozim seviyesini temsil eder. Bu niteliğiyle Kaypakkaya çizgisi partimizin çizgisidir, partimizi doğurandır; Partimiz Kaypakkaya çizgisiyle, Kaypakkaya Çizgisi Partimizle özdeştir. O halde Kaypakkaya çizgisini anlatmak doğrudan parti kuruluşumuzu ve çizgisini anlatmaktır…

Tarihsel bir mücadele serüveni olarak Komünist mücadele bayrağı olan Kaypakkaya çizgisi neyin ürünüdür ve hangi koşullarda doğmuştur?  

Kaypakkaya yoldaşın komünist çizgisi, yukarıdaki evrensel ilke ve amaçları temsil eden, bunlardan feyz alan ve parça devrimine uyarlayan evrensel nitelikte komünist bir güzergahtır. O, asla ulusal ölçeğe indirgenip, somut devrim teori-pratiğiyle daraltılamaz. Kaypakkaya yoldaşın genel siyasi çizgisi yukarıda işaret ettiğimiz devrim ilkeleriyle bütündür, bütünleşir. Onun tüm tespit ve tahlilleri, stratejik-taktik tüm çözüm metotları, somut devrimi ele alışı, kısacası temsil ettiği ideolojik-teorik-siyasi ve örgütsel kulvarı komünist devrim ilkelerinde anlam bulur. Bu ilkelerden koparılan Kaypakkaya çizgisi, derinliğinden koparılmış olarak noksan kalır. Kaypakkaya’nın ideolojik-teorik-siyasi doğrultusunu verili tarihi şartlarda biçimlenen somut devrime, somut siyaset ve pratiğe indirgeyen yaklaşım asla Kaypakkaya çizgisinin özünü yakalayamaz. Kaypakkaya çizgisi, proleter dünya devrimi doğrultusundan yalıtılmış bir devrim tasavvuruyla bağdaşmaz. Bilakis, proleter dünya devriminin bir parçası olarak, emperyalist zinciri zayıf halkasından koparmayı enternasyonalist görevin somut ödevi sayar… O, “Büyük Proleter Kültür Devriminin Ürünüyüz” derken tam da bu muhteva ve gerçeği anlatıyordu. O, evrensel komünist çizgiden bahsediyordu, ulusçu ufka hapsolmuş dar devrimci çizgiden değil. Şayet çizgisini uluslararası komünist mücadelenin bir parçası değil de ulus ölçekli devrimci bir çizgi olarak tasavvur etseydi, BPKD ürünüyüz demez, coğrafyamız sınıf hareketleri ve mücadelelerinin ürünüyüz derdi. Lakin O, ideolojik-siyasi-teorik çizgisini uluslararası komünist çizginin parçamızdaki temsili olarak tasavvur etti. Öyledir de. Onun, devrimci niteliğin ötesinde komünist niteliği temsil etmesi buradan ileri gelir… Kaypakkaya çizgisinin en doğru kavranışı budur, bu olmalıdır. Bunun gerisindeki her yaklaşım Kaypakkaya çizgisini kavramayan, özünü anlamayan ve geriye çekendir…

Hiç şüphesiz ki, Kaypakkaya çizgisi parça coğrafyasından ve bura sınıf hareketinden yalıtık değildir. Bilakis, parça coğrafyamızda yaşanan sınıf hareketleri, toplumsal çelişki ve pratikler ve siyasi gelişmeler Kaypakkaya çizgisinin somut temellerine dayanak oluşturur. Kaypakkaya bizzat bu somut pratikler içinde pişti, gelişip ilerledi. Fakat bu, Kaypakkaya çizgisinin nesnel koşullarını, bu dayanaklarını izah eder; ideolojik-teorik-siyasi niteliğini değil. İdeolojik-siyasi niteliği ise, bizzat kendisinin de ifade ettiği gibi, uluslararası komünist hareketin komünist çizgisinin en ileri düzeyini ifade eden BPKD sıçramasının eseridir… Kaypakkaya yoldaşın devrim sorununa dönük yaklaşım ve perspektifi, bu ideolojik-teorik-siyasi etki zemininde nitelik kazanırken; Kemalist hareket, Kemalist ‘‘devrim‘‘, Kemalist diktatörlük bağlamındaki saptamaları, milli mesele ve bu eksenli sorunlara dönük tarihsel tutumu, bilimsel tarih bilinci bağlamında dayandığı tarihsel miras izahı, uluslararası çizgi bağlamında benimseyerek temsil ettiği komünist çizgi doğrultusu gibi köklü kopuşla beliren ayırt edici özellikleri de aynı etkinin (BPKD-Maoizm) ürünüdürler. Kuşkusuz ki, somut toplumsal koşullar ve siyasi şartların tahlili, bunlar zemininde devrimin niteliği, stratejisi, taktikleri, ittifakları ve düşmanları gibi ayrıntılı yelpazedeki somut siyasi çizgisi de aynı dokudan beslenmektedir. Hiçbir şey rastlantı değil, birbirini koşullayan zincirin birer halkası olarak tezahür eder. Ki, bu süreç her parçasıyla Kaypakkaya’nın genel siyasi çizgisinin bütünleyeni olarak rol oynar…

Aynı coğrafyada aynı toplumsal çelişki ve sınıf hareketleri zemininde gelişen, devrim mücadelesine büyük katkılar sunan, ağır bedeller ödeyen ve tarihe not düşen devrimci önder ve hareketlerin olduğu elbette unutulamaz. Tarihsel dayanaklar oldukça zengin ve geniş yelpazeyi oluştururken, Ermeni sosyalisti Paramazlar hareketi ve Suphi’ler TKP’si bu tarihin esasta komünist mirasını temsil eder. Ermeni soykırımıyla anlamı iyice derinleşen Paramazların katledilmesi ve daha sonra Suphilerin katledilmesini takiben komünist temsiliyet kurumsal pozisyonunu yitirir, uzun bir ölüm sessizliği hüküm sürer…

71 devrimci çıkışıyla yeni bir ivme ve nitelik kazanır coğrafyamız sınıf hareketi. Deniz ve Mahirlerin önderliğindeki THKO ve THKP-C bu döneme denk gelen devrimci hareketlerdir. Bunlar dünyadaki siyasi çalkantı ve gelişmelerden etkilenmekle birlikte, ideolojik-teorik-siyasi etkilenmeleri Maoist ideoloji-çizgi dışında biçimlendi. Nitekim birer devrimci hareket olarak nitelik edinseler de komünist nitelik kazanamadılar. Bu düzeyleriyle Kaypakkaya’nın temsil ettiği komünist çizginin gerisinde kaldırırlar, bu nitelik bakımından ondan ayrıştılar…

 Kaypakkaya yoldaş BPKD doğrultusunda sağladığı tarihsel kopuşla evrensel komünist çizginin parçamız coğrafyasındaki temsilcisi olarak yükseldi. Gerek coğrafyamız devrimci hareketinin bu gelişme ivmesi ve gerekse de Kaypakkaya yoldaşın bu devrimci çıkıştan komünist çizgiyle gündeme gelen nitel kopuşu, aynı dönemde MLM eserlerin ülkeye girerek çevirilerinin yapılmasıyla yakın bir ilişkisi vardır…

50 yıllık pasifist çizgiyi geride bırakarak sağlanan 71 devrimci çıkışı ve Kaypakkaya’nın 72 komünist manifestosunun gelişmesi, toplumsal süreç olarak ülkedeki yoğun işçi ve köylü mücadeleleri içinde nesnel zemin bulurken, teorik zeminde ise Marksist eserlerin girişi ve çevirilerinin yapılarak okunmasıyla mümkün oluyordu ki, Marksist eserler temelindeki teorik ve bilimsel kavrayış, dünya ölçeğinde gelişen devrim dalgaları ile birlikte, Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin etkilerini doğrudan taşıyordu. Gençli hareketini patlaması bu zeminde cereyan ediyordu. Nitekim bu gençlik hareketi, 71 devrimci çıkışıyla yeni bir doruğa ulaşıyordu. Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimci ve komünist hareketi bu dorukta biçimlendi. Öğrenci hareketi ile başlayan gelişme devrimci çıkışla taçlandı… Bu dönemin önemli bir karakteri de, öğrenci hareketi ve kulüpleri döneminde başlayan iç ideolojik çizgi tartışmalarıyla yaşanan ayrışmalardı. Devrimci hareket dönemine uzanan bu ideolojik-siyasi ayrışma sürecinin önemli bir dinamiği kuşkusuz ki, uluslararası komünist hareket içinde yaşanan tartışma ve saflaşmaya dayanıyordu. İşte Kaypakkaya çizgisi, FKF ve Dev-Genç süreçlerinde Milli Demokratik Devrim ile Sosyalist devrim tezleri temelinde cereyan eden ve son tahlilde uluslararası komünist hareket içindeki ideolojik-siyasi saflaşmalara uzanan derin ideolojik mücadeleler ya da saflaşmalar içinde billurlaşıp netleşti. TİİKP‘in revizyonist çizgisine karşı yürütülen ideolojik mücadele ve ondan sağlanan komünist kopuş da bu sürecin belirleyici adımlarındandı. Kaypakkaya çizgisi bu ideolojik mücadele ve saflaşmalar içinde Büyük proleter Kültür Devrimi’nin ideolojik-teorik tesiriyle biçimlenip nitelik aldı. Kaypakkaya çizgisinin THKO ve THKP-C çizgileriyle ayrışan ileri niteliği de bu zeminde anlam buldu…

Ulusal sınırlara hapsolmuş bir devrim ve bunun yüklerini taşıyan ideolojik-siyasi çizgiye karşın, proletarya enternasyonalizmi temelinde komünist çizgide yükselen Kaypakkaya çizgisi! Komüntern’in sakat ve pragmatist çizgisinin etkileri başta olmak üzere, Kemalist hareket ve milli meselede sosyal-şoven izler taşıyan ulusçu çizgiye karşın, her türden Kemalist statüko ve tekçi paradigmaları yerle bir eden, aynı zamanda ulusçu özürden kaynaklanıp Kemalizm “hayranlığından” beslenen sosyal-şoven kusurlarla birlikte Komüntern’in sorunlu çizgisinden kopan Kaypakkaya önderliğindeki Partimizin çizgisi!… Kaypakkaya çizgisi tam anlamda komünist bir kopuştur. Komüntern’in tarihi şartlar gerekçesiyle de olsa, izlediği ittifaklar politikası temelinde Kemalist harekete gösterdiği hayırhah tutum, bu temelde Kemalist iktidar altında gelişen ulusal hareketlere karşı Kemalist iktidar lehine izlediği negatif tutum gibi bilinen hatalarından kopuştur Kaypakkaya çizgisi. Komüntern çizgisinden de beslenen Kamalist hareketin devrimci değerlendirilmesi yanılgısı ve ulus devrimciliği saplantısına düşerek ulusal isyan ve mücadeleler karşısında izlenen sosyal-şoven TKP çizgisi başta olmak üzere, TİİK ve benzer kusurlar taşıyan diğer devrimci hareketlerin bu zemindeki çizgisinden köklü kopuştur Kaypakkaya çizgisi. Komprador burjuvazi ve büyük toprak ağalarının iktidarı nitelikteki Kemalist iktidarın ırkçı-faşist-tekçi paradigmaları başta olmak üzere, Kemalist statükoculuğa karşı tarihsel meydan okuyuştur Kaypakkaya çizgisi…

24 Nisan 1972, partimizin kuruluş tarihi olarak Kaypakkaya önderliğinde komünist bayrağın coğrafyamızda yeniden ve yeni nitel çığırla yükseklere çekilme tarihi oldu. Komünist kopuş ve meydan okuyuşta karşılık bulan manifest özellikleriyle Kaypakkaya’nın komünist güzergahı, çoğrafyamız devrimine açılan kızıl ufuk olarak aktüeldir, somut şartlarla örtüşen bilimsel zemindeki ilerlemesi anlamlıdır…

TKP(ML) doğuşundan MKP ilerleyişine uzanan Kaypakkaya yoldaşın komünist çizgisi, Türkiye-Kuzey Kürdistan’ın çeşitli ulus ve azınlıklardan mazlum halklarına umut veren devrimci muştu olarak yükselirken, proleter dünya devrimi cephesinden siyasi coğrafyamız devrimine açılmış komünist açı temsiliyetidir…

72 Kopuşu Evrensel Muhtevasıyla İlerleyip Kılavuzumuz Olmayı Sürdürüyor!

Dünya çapında hüküm süren devrim çalkantıları tezden coğrafyamıza yansımış, ideolojik-siyasi bir kuşatmayla devrimci hareketi dinamize etmişti. Toplumsal çelişkiler veya sınıf çelişkileri zemininde yoğun hareketler yaşanıyor, devrimin nesnel koşulları devrimci dalgaya yansıyarak devrimci çıkışı koşulluyordu. Dünyadaki devrimci kabarışın tesiri coğrafyamızda da yankı buluyor, siyasi tablo   renk açarak tamamlanıyordu… Coğrafyamız devrim tablosu Kaypakkaya çizgisi ile Kızıl rengiyle yeniden tanışıyordu…

Kaypakkaya yoldaş, coğrafyamızın devrim ihtiyacına yanıt olup devrimci sınıf mücadelesinin ertelenemez görevlerini derhal omuzlamak üzere, Partimizin kuruluşunu bu sürecin stratejik bir ihtiyacı ve aracı olarak zorunlu gördü, önderliğindeki kadrolarla örgütledi. Bu örgütlenme ve kuruluşu zorunlu kılan sebeplere doğru orantılı olarak ve bu kuruluş sürecine paralel yürüttüğü görevler çerçevesinde doğrudan devrim meselesine odaklandı Kaypakkaya. Tabii olarak toplumsal durum ve çelişkiler bağlamında devrim toprağıyla ilgilendi. Analiz, tahlil ve tespitlere girişti, çözüm planı geliştirerek komünist ilkelerle netleştirdi.

Toplumsal gelişim seviyesi ve genel koşullar çerçevesinde iki aşamalı devrim teorisini benimsedi. Yakın devrim hedefi olarak Demokratik Devrimi tespit ederken, Sosyalist toplumun inşasını Demokratik Devrim sürecinin geliştirilmesinden sonraki süreç olarak tasavvur etti… Yeni Demokratik Devrim, 1970’li yıllara has günün sosyo-ekonomik toplumsal koşulları tarafından doğrulanarak bilimsel temele oturan devrim niteliğiydi. Bilimsel tahlil isabetiyle yapılmış bilimsel bir tespitti. Bu tahlil ve tespitler ışığında saptanan devrim niteliğine bağlı olarak, devrim stratejisinin Halk Savaşı Stratejisi niteliğinde belirlenmesi, aynı bilimsel anlayış ve metodun tutarlı halkasıydı. Buna bağlı biçimlendirilen devrimin görevleri, stratejik ve taktik siyasetleri, mücadele biçimleri ve araçlarına dönük örgütsel kurgu, devrimin önder ve temel güçleri, devrimin müttefikleri ve itici güçleri, devrimin dostları ve düşmanları biçiminde belirlenen genel yönelim ve alınan pozisyon bütünlüklü bir ideolojik-siyasi-örgütsel/askeri perspektifi ifade etmektedir. Bu, mükemmele yakın komünist bir doğrultu olarak esasta günümüzdeki tartışmanın dışındadır. Günümüz, 70’lerin feodal koşulları değil, muazzam gelişmelerin dünyayı kuşatıp sarmaladığı 2020’lerin gelişmiş koşullarıdır. Tarih ilerledi, toplum ilerledi, çelişkiler değişti, yaşam değişerek ilerledi, her şey ilerlemek zorundadır. Durağanlık hiçbir şeyde yoktur… Değişmeyen şey sınıf devrimi gereksinimidir. Bu devrimin nasıl, hangi yolla ve hangi nitelikte gerçekleşeceği somut toplumsal koşullara ve değişimlere tabidir ki, devrimin bu biçim ve nitelikleri değişen koşullarla değişmiştir…

Somut toplumsal koşul ve sınıf çelişkilerin incelenip somut olarak tahlil edilmesi, bu koşulların değiştirilmesi ve çelişkilerin çözülmesine dair bütünlüklü metodun geliştirilmesi, dolayısıyla strateji ve siyasetin belirlenmesi, mücadele araçları ve biçimlerinin tespit edilmesi için, yani devrimin yerine getireceği görevleri gerçekleştirerek başarmasını için bu somut tahlil ön şarttır. Komünist prensiplere dayanan Kaypakkaya’nın devrim çizgisi bu metodu izler, şabloncu ve slogancı repliği yadsıyarak somut şartların somut tahliline dayanır. Onun bilimsel özü ve niteliği, mekanik materyalizmden beslenen kalıpçı dogmatizm ve hazır reçeteciliğin ruhsuz nutuklarını reddeder; diyalektik ve tarihi materyalizme dayanan yorumlama ve tahlil-tespit metodunu esas alır… Eşek her yaşında aynı Eşek değildir. Eşek sıpayken de yaşlanmış merkepken de aynı Eşektir diyen görüş kaba materyalist, mekanik görüştür; diyalektik ve tarihi materyalist görüşten yoksundur…

Günümüzün tartışması, bilimsel devrimci perspektif olan 72 çizgisinin, verili tarihsel şartlara saplanıp kalan dogmaya dayalı savunu biçimini aşarak donuk olmayıp dinamik olan bilimsel özüne uygun olarak gelişen ve değişen şartlara uyarlanarak ileri taşınması uğrunadır… Bugün, Yeni Demokratik Devrim süreci bir devrim aşaması olarak ortadan kalkmış, sosyalist devrimin şartları doğmuştur. Sosyalist devrim bu günkü devrimin niteliğidir. Halk Savaşı, değişen devrim şartlarıyla birlikte Sosyalist Halk Savaşı niteliğine dönüşmüştür. Devrim stratejisi değişmiş, devrim yeni stratejiyle tartışma götürmez görevdir. Sınıf devrimi ve bu devrimin tüm ilkeleri geçerliliğini olduğu gibi korumaktadır… Bu anlamda 72 çizgisi evrensel komünist ilkeleriyle sosyalist devrimimizde kılavuz olmaya devam etmektedir. 18 Mayıs meşalesi yüzlerce devrim neferiyle yanmaya devam etmektedir. Asıl olan devrimdir, devrimin gündemde olmasıdır. Planın, programın, stratejinin değişmesi devrim ihtiyacını ortadan kaldıran değil, onu daha olanaklı kılandır. Değişim ve gelişmeler temelinde gelişen yeni şartlarda ortadan kalkmış olan görevlerle devrimi oyalayıp geriye çekmek alenen paradokstur…

 Bunda anlaşılmayacak ve sağa-sola çekilecek tek bir şey yoktur. TKP (ML)’den MKP’ye ilerleyiş bu değişim ve ilerleyişin bir örneği, verili bir aşamasıdır ve elbette tamamlanmış son halkası da değildir. MKP de yerinde çakılıp kalamaz; ilerlemek, ilerletilmek durumundadır. Parti 3. Kongresinde atılan adım MKP’nin ilerlemesi, ilerletilmesi zemininde izlenen bilimsel tutumdur… Bu süreci tersten okuyanlar, yukarıda ifade ettiğimiz üzere, Kaypakkaya çizgisinin evrensel komünist niteliği ve bilimsel derinliğini anlayamayanlardır. Onu ulusal devrim sınırlarıyla daraltanlardır…  

Komünist çizgisi şahsında Kaypakkaya, parça devriminin somut teori-pratik çizgisini Komünizm’in evrensel ilkelerine uygun nitelikte biçimlendirdi. Somut devrimi komünist toplum perspektifiyle anlamlandırdı, onun bir parçası olarak ele aldı. Bunda, ML biliminin yeni nitel aşaması olan Maozim’i kavraması doğrudan rol oynadı. Kaypakkaya’yı gerici sınıfların yazdığı resmi tarih tezlerine dayanan ezberler başta olmak üzere, coğrafyamız devrimci sınıf hareketinin Kemalist hareket yanılgısı ve ulusçu eğilimlerle beliren sosyal-şoven zaaflarından muzdarip hatalarını aşan ve dahası Komüntern’in hataları ve Sosyalizm‘in gelenekçi eğilimlere dayanan bağlarından sıyrılıp bir kopuş olarak öne çıkaran temel, ideolojinin yeni nitel aşamasını benimseyen bilimsel dokusu iken, O’nu günümüz devriminin kılavuz çizgisi olarak adres eden de komünist devrim ilkeleriyle buluşan aynı ideolojik-teorik-siyasi dokudur. Partimizin kuruluşu ve bugünkü ilerlemesi de Kaypakkaya çizgisinin evrensel komünist ilke, MLM ideoloji ve bilimsel sosyalizmin devrim teorisiyle örtüşen yetkin muhtevasının ürünüdür…

Devrim Dinamik Bir Süreçtir

Bilim durağan değil, sürekli ilerleyiş ve gelişim halindedir. Bilime dayanan her olgu ve her hareket de bilimden aldığı niteliğe uygun olarak, statik-durağan değil, dinamiktir. Bilimsel olduğu kadar, canlı bir organizma olan partimiz de değişim-gelişim ve ilerleme diyalektiğine tabi dinamik bir organizmadır. Partimizin tüm tarihi bağrında bu dinamizmi taşımıştır. Çelişki-gelişim yasası partimizde doğru-yanlış/çizgi mücadeleleri biçiminde kesintisiz olarak işlemiştir. Önü açılamayarak bir biçimde engellenen bu dinamizm partimizde ayrılıklara, bölünmelere, tasfiyelere ve kopmalara yol açmış, tahribatlar yaratmıştır. Tutucu direnç çizgileriyle bilimsel dinamik çizgileri sürekli mücadele içinde olmuştur. Esasta bilimsel komünist temellere sahip olan partimiz, dönemsel önderliklerin hatalı çizgileriyle sağ-sol siyasetler izlemiş ve gelişimin önünü açmaktan ziyade tıkama durumuna düşmüştürler. Nitekim partimizin komünist özünü oluşturan bilimsel dinamik çizgi ile dönemsel önderliklerin hatalı siyasetlerinde ifade bulan tutucu direnç çizgisi, yani komünist temel ile dönemsel önderliklerin hatalı çizgisi arasında süregelen uzun mücadele dönemlerinden sonra, partimiz 2002 yılında gerçekleştirdiği Parti 1. Kongresiyle bilimsel temelleri üzerinde ayağa dikilebildi. Geçmişin derinlikli muhasebesini yapan 1. Kongre Önderliği, partideki ideolojik kırılmalara ve dönemsel önderlik çizgileri altında yürütülen hatalı siyasetlere köklü eleştiride bulunarak esasta bilimsel bir rota geliştirdi. Bu rotada ilerleyen partimiz, geçmiş hataların yüklerini köklü olarak parti 3. Kongresiyle birlikte geride bıraktı. Dinamik özelliğini tutucu dirençlerden esasta kurtardı.

Partimiz yeni devrim niteliği ve buna bağlı yeni devrim stratejisi temelinde devrim iddiasını teorik-pratik savunusuyla koruyup geliştirmektedir. Devrimin temel güçleri, itici ve ittifak güçleri, hedeflediği sınıfların niteliği, bu zeminde gündeme gelen çelişkiler ve çelişki nitelikleri değişmiştir…

Çözülmüş olan feodalizm ve kalıntıları cılızlaşarak tali duruma gelmiş, egemen sınıflar yeni niteliğe bürünmüştür.  Köylülük küçülerek temel güç olmaktan çıkmış, köylü toprak sorunu tali duruma gelmiştir. Demokratik devrimin gerekçeleri ortadan kalkmış, sosyalist devrimin şartları egemen hale gelmiştir. Devrimin niteliği değişmekle birlikte, devrim stratejisi de Halk Savaşından Sosyalist Halk Savaşı niteliğini almış, değişmiştir…

Sosyalist Halk Savaşı Stratejisi, değişen yeni şartların ürünü olarak gündeme gelen sosyalist devrimimizin gerçekleşmesini olanaklı kılan, devrimin stratejik değerdeki mücadele halkaları olan silahlı mücadele ve devrimci savaş içinde seyrederek kitlelerin silahlandırılması temelinde silahlı toplu ayaklanma esasına dayalı biçimlenen bir strateji olarak, devrimin silahlı mücadele ve örgütlenme ekseninde ordulaşma sürecini esas alarak siyasi iktidarı silahlı zor yoluyla ele geçirmeyi öngören biçimidir. Kaypakkaya yoldaşın komünist devrim perspektifi partimizin Sosyalist Halk Savaşı Stratejisiyle yürüttüğü sosyalist devrim mücadelemizde somutlanır. Kaypakkaya çizgisi bugün bu özet çerçevede karşılık bulur. 72 Nisan’ında deklere edilen komünist mücadele kuruluşu, 18 Mayıs’ta silinmezcesine tarihe kazının komünist yükseliş günümüz koşullarında MKP temsiliyetinde sürmektedir…

Devrim Dinamiğinin Bir Köşe Taşı da Ölümsüzlerimizdir…

Yüksek bilimsel donanım ve devrim kararlılığının ölümsüzleştiği tarih olan 18 Mayıs, komünist mücadele çağrısı olarak partimize ve devrimimize ışık tutmakta, tutmaya devam etmektedir. Partimiz 18 Mayıs’ın kızıl doğrultusunda sınıf mücadelesinin sıcak mevzilerinde konumlandı, silahlı mücadele ve savaş mevzilerini kararlıca doldurdu. Ağır bedellere karşın devrim ısrarını korudu, sürdürüyor. Silahlı savaşımın kararlı çarpışmalarında Kaypakkaya yoldaştan sonra, dört genel sekreterini bu mücadelede fiziken yitirirken, genel sekreter yardımcılarını, ordu komutanları ve siyasi komiserlerini, önder kadro, üye ve militanlarından oluşan yüzlerce devrim savaşçısını toprağa verdi…

 Devrim ağır bedeller üzerinde gelişen kararlı ve fedakar mücadelelerin eseri olabilir. Partimiz devrim diyalektiğini bilerek sınıflar mücadelesinde rol üstlendi ve devrimin mantığına uygun olarak en ağır bedelleri ödemekten sakınmadı. Bundan sonra da sakınmayacaktır. Çünkü, devrim ağır bedellerin unutulmaz mirası üzerinde yükselecektir…

18 Mayıs’ın siyasi hatırası ve devamı olarak ölümsüzleşen yüzlerce yoldaşın devrimci hatıralarını yaşatmak, komünist devrim kararlılığımızın ifadesi olduğu kadar, bu devrim görevlerinin başarılmasına dönük ısrarımızın göstergesidir. Ölümsüz yoldaşlarımızı anmak onlara ve onlar şahsında devrim davasına bağlılığın gereğidir. Onları anmak devrimde ısrar, mücadelede kararlılık, savaşta cüret demektir. Onları anmak devrim görevlerine tutkuyla sarılmak demektir… Bayrağını taşıdığımız Kızıl 18 Mayıs destanı ve O destanı ölümsüzleşerek yaşatan devrim kahramanları mücadele tarihimizin en anlamlı belleği, devrim yürüyüşümüzün sönmeyen kılavuz meşaleleridir…

18 Mayıs Kızıl direnişiyle ser verip, sır vermeyen Komünist Önder Kaypakkya yoldaş başta olmak üzere, O’nun şahsında partimizin ölümsüz kahramanlarını sonsuz saygıyla anıyor, dünya ve coğrafyamız devrim ve komünizm mücadelesinde ölümsüzleşenlerin anısı önünde eğiliyoruz…

Önceki İçerikMKP dava tutsaklarından Dersim Soykırımı açıklaması: Gerici devlet yapıları ezilenlerin güçlü mücadelesi ile tarihin çöplüğünde yerlerini alacaklarıdır!
Sonraki İçerikHBDH: 6 Mayıs yenilmezlik destanımızdır!