KADININ DEVRİMCİ ENERJİSİNİ KUŞANALIM ZİHNİMİZDEKİ GERİCİ PRANGALARI YIKALIM

İnsanlığın temel sorunlarından biri kuşkusuz kadın sorunudur, daha doğru bir belirlemeyle cins sorunudur. Eşitsizlikler dünyasının ilk durağı olan cins baskısı ve sömürüsü insanlığın  tarihsel ve güncelde de devam eden en gerici ve en barbar  sorunlarından biridir. Kadın tüm yönleriyle erkek egemen özel mülkiyet dünyasının kölesi durumuna getirilmiştir.

Kadına dayatılan kölelik ve biçilen gerici rol, kadında muazzam derecede feda ruhunu geliştirmiştir. Kadının adanmışlığı ve feda ruhunun, kadında bireyci, bencil “egonun’’ yok denecek kadar zayıf olmasının kuşkusuz tarihsel ve sosyal nedenleri bulunmaktadır. Kadın anne, eş, bacı, evlat olarak ailesine, giderek kendisine dayanan ve kendisi üzerinden varlık bulan ulusuna kendisini adıyor. Kadının fedekarlığında sınırsız, karşılıksız ve çıkarsız bir adanmışlık vardır. Kadın kendini sunar, kendini katar ve bunu yaparken hırs, iktidar beklentisi ve çıkar dürtüsü duymaz. Kadına binlerce yıldır hep kendisini sunması ve kendisini adaması öğretilmiştir ve bu kadında artık nesnelleşmiştir.

Kadın alanı sınıf mücadelesinin temel görevlerinden biridir. İnsanlığın en köklü sorunlarından olan cins sorununa dair, bilimsel çözümler sunmayan, doğru perspektifler geliştirmeyen, kadının kendini var edeceği araçları yaratamayan ve erkek egemen gerici anlayışa karşı zihniyet devrimi perspektifiyle ideolojik mücadele yürütmeyen bir devrim hareketinin gelişme ve kadını özgürleştirme gerçekliği asla olamaz. Kadını prangalayan gerici zincirleri parçalamak ve kadının devrimci enerjisiyle özgürleşmek, sınıf mücadelesinin tayin edici yanlarındandır.

Kadını gerçek anlamda kendisiyle buluşturan ve özgürleştiren en ileri dinamik devrimci mücadeledir. Devrimci mücadele içerisinde, tabular parçalanır, özgür düşüncenin önü açılır, binlerce yıllık yalanlar ve roller paramparça olur. Kadının zihnindeki erkek egemenliği adım adım yıkılır. Kadın ile erkek arasındaki toplumsal ilişkiler bu düzlemde değişmeye ve yeniden biçimlenmeye başlar. Bunun için devrimci mücadele içerisinde kadının, bağımsız ve özgün örgütlenmelerinin tarihsel önemi bulunmaktadır.

Maoist Komünistler olarak cins meselesinde teorik olarak oldukça ileri olmamıza karşın, pratik olarak geri bir noktada durmaktayız. Kadın noktasındaki ileri çözümlemelerimizi ve perspektifimizi yaşamsallaştırmada önemli zafiyetler taşımaktayız. Öncesi olmakla birlikte esas olarak 1.Kongre‘yle kadın sorunu noktasında oldukça ileri bir yaklaşım ve bilinç ortaya konmuştur. Kadın sorunu noktasındaki bu ileri yaklaşım 2. Ve 3.Kongrelerimizle daha da geliştirilerek önemli bir düzey yakalanmıştır.  Bu ileri yaklaşımın sonucu olarak saflarımızda önemli bir kadın dinamiği ve bilinci açığa çıkmıştır. Fakat açığa çıkan bu kadın dinamiği ve yakalanan ileri perspektif, hakim olan geleneksel geri yaklaşımlarımız sonucunda önemli oranda darbelenerek gerilere çekilmiştir.

Tüm faaliyet alanlarımız kadın noktasında partinin belirlediği yönelimler doğrultusunda hareket etmek zorundadır. Hâkim olan erkek egemen anlayış başta olmak üzere, tüm gerici yaklaşımlara karşı amansız bir ideolojik mücadele yürütülmelidir. Pozitif ayrımcılık, kota sistemi vb. adımlarla kadınlar örgütlü tüm alanlarımızda öne çıkarılmalıdır. Kadın mücadelesini sadece kadın örgütlenmelerine havale eden yaklaşımlar asla kabul edilemez bir durumdur. Tüm faaliyet alanlarımız ve örgütlülüklerimiz  bu nokta tam bir sorumluluk bilinci ve duyarlılığıyla hareket etmelidir.

Kadın noktasındaki zihniyet devrimini yaşamsallaştırmamız için, genel mücadelemizin yanında kadın alanına dair özgün ve özel politikalar geliştirmeliyiz. Partinin tüm faaliyet alanlarında kadın meselesine ilişkin yaklaşımımız sürekli ele alınarak tartışılmalı ve somut adımlar atılmalıdır. Eğitimler, konferanslar vb. araçlarla kadın noktasındaki perspektifimiz sürekli ilerletilmelidir. Ajitasyon ve propaganda araçları en iyi şekilde kullanılmalıdır. Bu noktada özellikle kadın alanına ilişkin özgün teorik ve güncel yayınların çıkarılması oldukça önem arz etmektedir.

Özellikle legal alanda demokratik işleyişe uygun olarak tüm kadın çalışmalarımız merkezileştirilmelidir. Dışımızdaki ilerici kadın kurumlarıyla ilişkiler daha da geliştirilerek kadın sorunu noktasında toplumsal bir bilinç ve duyarlılık yaratılmalıdır.

Meselenin daha iyi anlaşılması ve kavranması noktasında 3.Kongre belgelerinden konuya dair bir alıntı yapmak faydalı olacaktır. “Kadının kurtuluşunun devrimde olacağını savunan bizler ataerkil sistemin içine sıkışmış ya da sistemin kendini yeniden üreteceği sözde çözümleri bir nihai çözüm olarak savunamayız. Kadının toplumsal yapı içerisinde maruz kaldığı haksızlıkları gidermeye faydalı olacak reform niteliğindeki her talebi destekler ve aktif savunucusu oluruz. Sadece devim sırasında ve sonrasında değil daha şimdiden devrimin özneleri olarak demokratik ve legal kadın örgütlenmeleri ile binlerce ve milyonlarca kadınla buluşmak için çalışmalarımızı yoğunlaştırmalıyız. Fakat nihai kurtuluşun yolunu da her daim savunmamız ve akıldan çıkarmamamız gerekmektedir. Bugün kadın alanına dair çalışmaların esası demokratik kitle örgütleri üzerinden yürütülmektedir. Kuşkusuz bu alandaki mücadeleler desteklenmeli ve geliştirilmelidir. Ancak kesinlikle bu yetmez. Partileşmiş kadın olarak bünyemizi donatmak şarttır. Aksi halde gerçek kurtuluş ve gelecek yoktur. Pratik politikalarımıza yön vermesi gereken esas halka da budur.’’

Kadının gerçek anlamda kurtuluşunu sağlayacak olan, ne dar pratik politik yaklaşımlar ne ekonomist yaklaşımlar ne de idealist, psikolojik, kültürel, reformist yaklaşımlardır. Kurtuluşu sağlayacak bilinç, gerçek devrimci değişim ve dönüşümlerdir.

Yaklaşan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla başta kadınlar olmak üzere, tüm emekçilerin 8 Mart’ını, 8 Mart’ın kızıllığı ve coşkusuyla selamlıyoruz.

  

 

 

 

Önceki İçerikBASKI, TEHDİT VE SALDIRILARA KARŞI ÖRGÜTLÜ MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM
Sonraki İçerikBir kez daha açıktan itiraz kültürü üzerine!