İYİ BİR TAHLİLCİ OLMALIYIZ

Tahlilci olmalıyız. Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya yoldaş son derece iyi bir tahlilciydi. Kısa mücadele tarihinde TİP’den PDA’ya, PDA’dan Proletarya Partisine sıçraması, diyalektik tahlil yöntemindeki yetkinliğini ve teorik donanımını sürekli ileri taşıdığını gösterir. Marksizm’e sirayet eden üretici güçler teorisinden ve pozitivist felsefeden sıyrılıp dönemine göre çok orjin düşünen bir komünistti. “Komünistler, tarihin devrimci mücadelede bir silah haline getirilmesini bilirler” yaklaşımıyla Marks’ın “Biz, tek bir bilim tanıyoruz. Tarih bilimi” vecizesiyle aktüel bağ kuruyordu. Tarihten öğrenmesini bilen, tarihi devindirici bir güce dönüştürmesini bilendir.

Mao da sıkı tahlilciydi. Çin’deki Boksör İsyanı’ndan ve Taiping Devrimi’nden öğrenerek Çin Devrimi’ni ampirik ve Sovyet taklitçisi dogmatik yaklaşımlardan kurtardı.

Biz de iyi bir tahlilci olmalıyız. Tarihten, sınıf mücadelesi tarihinden, sosyalist devrim / deneyim ve karşı-devrimlerden, bizzat tarihimizden öğrenmesini bilmeliyiz. Soruyorlar; “Goygoyculara yaklaşımımız nasıl olmalıdır?” “Tarihten öğrenmeli ve tahlilci olmalıyız” yanıtını veriyoruz. Yeryüzünde tahlilin tornasından geçmeyen ve en az iki yön taşımayan bir olgu yok. Goygoycularla aramızdaki çelişki felsefi-teorik olarak uzlaşmaz, siyasal ve sosyal açıdan uzlaşır niteliktedir. Uzlaşır çelişkiler halk içi, halkla bizim aramızdaki çelişkiler kategorisine girdiğinden genel siyasetimiz diyalog, ikna ve eğitimdir. Bu genel siyasetin her özele farklı uygulandığını belirtelim. Her uzlaşır çelişki de farklı nitelik ve biçimlerde olduğundan, hatta bir uzlaşır çelişkide ayrı ayrı spesifik (özellikli) kutuplar olduğundan hepsini ayrı ayrı tahlil edip, ona göre siyaset belirleyip konumlanmalıyız: Uzlaşır çelişkilerin hepsini bir görüp tek reçeteyle yaklaşanlar, bütün kum taneciklerinin aynı olduğunu düşünür. Oysa her kum tanesi farklıdır. Uzlaşır çelişkiler kategorisinde değerlendirdiğimiz olgular da farklı niteliklere sahiptir. Aydınların geneli devrimin ittifak güçleridir ve onlarla çelişkimiz uzlaşır niteliktedir ama küçük burjuva devrimci aydınla, küçük burjuva liberal aydın arasında fark bulunuyor. Birisinde devrimci eğilim baskındır, diğerinde reformizm. Türk işçisiyle Kürt işçisi arasında da fark bulunuyor. Birisinde ezilen ulus çelişkisi bulunurken, diğerinde bulunmuyor. Bu listeyi çoğaltabiliriz. Hepsini analiz edip ona uygun politika belirlememiz gerektiği kanısındayız.

Bu bağlamda Mao yoldaş da üç söz vardır; yanlış söz, esasta (doğru ve yanlışı ihtiva eden) söz ve doğru söz analizci yöntemini goygoycuları analizde de üçe ayırabiliriz:

1)İflah olmaz goygoycu şefler: Mao yoldaş herkesin hata yapabileceğini ve yardımcı olursak değişebileceğini söylüyordu. Ama uzun süren mücadele deneyiminde, “büyük ilke, çizgi ve yön hatalarında başı çekenlerin zor değişebileceğini” de belirtti. Cen Dusiyu, Çan Kuatao, Kao Kang değişmedi. “Kültür Devrimi, Liu Sao-Çi, Peng, Lo Lu ve Yang’ı tasfiye etti. Bu büyük başarıydı” dediği Lui Sao-Çi de çok kereler yardımcı olunup fırsatlar tanınmasına karşın değişmedi. Lin Biao da değişmedi. Halka zor ve baskı uygulayan ve halk savunma hattı oluşturunca da onları karşı-devrimcilikle suçlayan Deng Siaoping’e karşı çıkıp halkın savunma hattını destekleyen Mao, “Den Siaoping, senin de bir yuvan var. Şimdi ben tutup onu bozsam, sen de biraz feryat etmez misin?” dediği Den Siaoping de değişmedi.

İbrahim yoldaş da haklıydı. İbrahim yoldaş hakkında ölüm fermanı çıkaran Kemalizm havarisi ve hamisi Doğu Perinçek ve Halil Berktay da değişmedi. Doğu Perinçek, Kemalizm havariliğini derinleştirip Ergenekon’la yazgısını birleştirdi. Halil Berktay, İbrahim’e sıktıramadığı kurşunları, rejimin hamiliğine soyunarak kalemiyle 1977 1 Mayıs’ında katledilen halka sıktı.

Bugünkü goygoycu şefler de hiç değişmedi. Geçmişte bazı yoldaşlarımızın yanlış kadro politikası ve safiyane yaklaşımıyla, bir Çin vecizesiyle “dağlarda kaplanlar olmayınca maymunlar (maymunlar alemi bizi bağışlasın) kral olurmuş” yaklaşımıyla saflarımızda yer aldı. Geçmişte bu konuda hata yaptık. Büyük ilke, çizgi ve yön hatalarını yapanlara dönüş biletini kolaylıkla verdik. Aynı hataları yinelediler. Yoldaşlarımızın ve halkın güvenini sarstık. Mao yoldaş iflah olmazlara karşı “yardımcı olma tutumunu benimsemek mümkün değildi” diyordu. Mao yoldaşın tutumunu dikkate almalıyız. Uluslararası Komünist Hareketin ve bizzat kendi deneyimlerimizden öğrenmesini bilmeliyiz. Birleşmek sorun değil, “düşman unsur ya da bozguncu olmadıkları sürece kim olursa olsun, bütün yoldaşlara karşı birlik tutumunu almamız gerekir” (Mao). Bunda da analizci olmalıyız. “Büyük ilke, çizgi ve yön hataları” yapan iflah olmaz bozguncu kişilerle ne birleşebiliriz ne de birlikte çalışabiliriz. Bunlarla aramıza Çin Seddi koyarız. Yoldaşlarımıza ve halkımıza karşı onulmaz suçlar işkence, izolasyon-tecrit, dedikodu, çarpıtma,  kitleleri siyasi kimliğimize karşı kışkırtma, yoğunlaştırılmış anti-propaganda, deşifrasyon ve değerlerimizin altını boşaltan pratiklerin karakterize edilmesinde başı çekenlerle birleşmemiz ve birlikte çalışmamız söz konusu olamaz.

Yukarıda sunduğumuz teorik referans ve deneyimlerimiz ışığında, böylesi karakteristik çizgide olanlar dönüş bileti istediklerinde, başka bir yerde belirttiğimiz gibi, “Bir kez daha çıkardığımız tarihsel ve örgütsel ders ışığında; “büyük ilke, çizgi ve yön hataları” yapanlar: a) Asla örgütün ve kitlelerin “kaderini” etkileyecek görevlere taşınmamalı; b) Partiye ve kitlelere alenice bütünlüklü bir özeleştiri vermedikçe ilişkilenmemeli, c) Verse bile “bir insanın kendisi için ne dediğine değil, toplumsal pratiğine bakılarak niteliğini yorumlarız” ilkesinden hareketle uzun bir toplumsal pratikte, “büyük ilke, çizgi ve yön hataları”nda köklü biçimde kopup kopmadığı gözlemlenerek ve özellikle zor tarihi evrelerde olgu ve olayları ele alış, çözümleme, uyguladığı yöntemler ve araçlar, yorumlama praksisinin MLM felsefemize, politikamıza ve kültürümüze uyumlu olup olmadığı netleştirilerek yeniden değerlendirilip karar verilebilir. Şimdilik ve daha uzun bir süre, arınma yaşanıp pratikte tescillenmedikçe kapılarımız kapalıdır.

2)Orta kademe goygoycular: Bunlar henüz iflah olmaz karakterde değildir. Sol-sekterizm de ihtiva eden sağ-oportünist goygoy çizgisinin mahiyetini, goygoy şeflerinin ne menem iflah olmaz karakterde olduklarını, secerelerini ve onulmaz suçlarını bildikleri halde, dinsel harelerle ördükleri felsefi idealizmle malul dogmatik düşünceleri uğruna goygoy şeflerinin tebası olmayı ve gün aşırı dinlenmeye çekilip enselerinde boza pişirilmesini de sineye çekerek onlarla “tarihsel yazgı”larını birleştiren türden kişilerdir. Bunlarla da henüz birleşme ve en düşük olasılıkla birlikte çalışmamız olası görünmüyor. Aksi halde ilkesiz davranmış olup, tutumlarını meşrulaştırırız. Sorun politik farklılık değildir. Goygoy şeflerinin ilkesel suçlarını gerçekleştiren eller olmalarıdır. Elbette insanlar hata yapar. Lenin yoldaşın başka bir yerde dediği gibi “yalnız ölüler hata yapmaz.” Hata yapanlara yardımcı olmalıyız. Bu kişilere karşı siyasetimiz, soğuk ve ılık olmalıdır. Soğuk hatalarına karşı amansızca sürdüreceğimiz eleştiri / fikirsel mücadeledir. Ilık ise hatalarından kopup bu pratiği mahkum ettiklerinde kendilerine sunacağımız çıkış yoludur. Birlikte çalışmamız şimdilik güç. Hatalarından kopmadıkları sürece birlikte çalışamayız.

3)Alt kademedekiler: Bunlar ne yeterince goygoy siyasetini biliyor ne de goygoycuların yaptıklarının farkındadır. Manipülasyon bombardımanının etkisindedirler. Duygularının, bölgesel ilişkilerinin ve yanlış bilinçlerinin sonucunda goygoy rotasına girmiş kişilerdir. Bunlara yönelik siyasetimiz esasta ılık ve hafif yağmur olmalıdır. Fikirlerini yenilemelerine, kör aidiyetlerinden kopmalarına yardımcı olmalıyız. Bu hafif yağmurdur. Ölçülü eleştiri anlamına gelir, yağmur eski düşüncelerini yıkayıp götürsün. Ilık ise koşullar uygunsa birlikte çalışmak ve çıkış yolu göstermektir.

Es geçilmemesi gereken önemli hususlardan biri de şudur: Bir konuda yargıya varmadan ve açıklama yapmadan önce yerimizden kalkıp o sahaya gitmeli, sahayı tüm yönleriyle incelemeli, konuların muhataplarıyla görüşmeli, somut bilgilere ulaşmalı ve oradaki kitleyi dinlemeliyiz. Bunları yapmadan yargıya varırsak bu yoğun oranda öznelcilik olur. Mao yoldaşın vurguladığı gibi, “çiçekler at sırtında koklanmaz. Attan inip çiçeğe yakınlaşıp çömelerek kokusunu alabiliriz.”

Önceki İçerikİTTİFAKIN ULAŞTIĞI SİYASİ ESARET!
Sonraki İçerikFITRAT VE BİZ