DHF: Komünist önder İbrahim Kaypakkaya yaşıyor/yaşayacak

Demokratik Haklar Federasyonu (DHF)  “Ölümsüzlüğünün 40. Yılında Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya Yaşıyor/Yaşayacak” başlığını taşıyan bir açıklama yayınladı. Bu açıklamayı öneminden dolayı yayınlıyoruz

HABER MERKEZİ (18.05.2013)- Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) 18 Mayıs 1973’de Amed zindanlarında katledilen İbrahim Kaypakkaya ile ilgili bir açıklama yayınladı. Bu açıklamayı okurlarımızla paylaşıyoruz.

Ölümsüzlüğünün 40. Yılında Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya Yaşıyor/Yaşayacak

Bundan 40 yıl önce; 1973 18 Mayıs’ında Amed zindanları aylarca süren türlü türlü işkencelere ser verip sır vermeyen bir komünistin bütün ışığını bizlere armağan ederek bedenen aramızdan zorla koparılmasına tanık oldu.

O yiğit Komünist İbrahim Kaypakkaya idi. Kaypakkaya’yı aramızdan fiziken koparanlar, O’nun karanlığı parçalayan kızıl bir meşale olarak 40 yıldır yanmasına ve ışık saçmasına engel olmadılar, olamayacaklar.
O’nun hakkında alınan ve uygulanan tüm yasaklara ve baskılara karşın Kaypakkaya halkın bilincinde, devrim ve demokrasi mücadelesinin şanlı yürüyüşünde yaşıyor ve yaşamaya devam edecek.

Kızıl Meşalenin Yaydığı Işığı Hiçbir Karanlık Yutamaz  

Hakim sınıfların O’na karşı izlediği tutuma vurgu yapmak gerekirse; egemen gerici sınıflar Kaypakkaya’ya karşı saldırılarına O’nu fiziken ortadan kaldırdıktan sonra da bir an olsun ara vermediler. Hakim sınıflar O’nun direnişinin ve özellikle de bilimsel tespitlerinin halka ulaşmasını engellemek için bütün organlarını seferber ettiler. Büyük direnişini “İntihar etti” açıklamasıyla gölgelemek ve aynı zamanda katliamını gizlemek istedi. O’nun işaret ettiği yolda yürüyenler işkencelerden geçirildi, sonu gelmez baskılara maruz kaldı, kaya diplerinde, hücrelerde, sokak aralarında katledildi. Yazılarını, hatırasının geçtiği makaleleri, romanları ve haberleri yasakladı. Kaypakkaya hakkında yazıları yayınlayanlar, “Yıkıcı ve bölücü faaliyet” yaptıkları gerekçesiyle çeşitli “Ceza”lara çarptırılıp tutsak edildi. Türkülerini söyleyen ozanlar ve sanatçılar, fikirlerini tartışan aydınlar ve yazarlar  tutuklandı, sürgün edildi. Egemen sınıflar o kadar ileri gitti ki O’nun soyadını taşıyan aile fertlerine çeşitli kurumsal faşist baskılar uygulayarak, soyadlarını zorla değiştirdi. 
DHF üye ve taraftarları başta olmak üzere birçok devrimci demokratik kitle örgütü ve faaliyetçisi Kaypakkaya’yı çeşitli etkinliklerle andıkları ve resimlerini taşıdıkları için onlarca yıla varan “Ceza”lara çarptırıldı. Geçtiğimiz yıl ise Çorum’da Kaypakkaya anmasına katılanlar hakkında soruşturmalar açıldı. Öyle ki hızını almayan devlet son olarak Kaypakkaya’nın mezarını ziyaret eden annesine “Örgüt propagandası yapmak ve suçu ve suçluyu övmek” iddiasıyla soruşturma açtı. 

Tüm Saldırılara Rağmen Kaypakkaya’yı Halkın Bağrından 40 Yıldır Sökemediler 
Çünkü O ülkemizde komprador kapitalist sistem içerisinde emeği gasp edilen işçilerin, feodal sistem içerisinde üretimsizliğe ve kölece yaşam koşullarına mahkum edilen köylülerin, hakim ulus kimliği altında siyasal hakları zorla elinden alınan ezilen ulus ve milliyetlerin, hor görülüp baskı altında tutulan ezilen inançların, erkek egemen anlayışı kutsayan kurallar içerisinde devletin ve erkeğin namusu görülüp, bedeni ve kimliği metaya dönüştürülen kadınların, ucuz iş gücü yaratma programıyla şekillenen anti bilimsel eğitim ve çalışma koşulları içerisinde geleceği elinden alınmış gençlerin üzerine karabasan gibi çöreklenen feodal ve burjuva hakim sınıflara karşı mücadelenin önderidir.
Kaypakkaya, 12 mart faşizmi içerisinde 50 yıllık devrimci suskunluğu parçalayan ve halkın özgür yarınları için canla başla mücadele veren devrimci güçlerin bilimsel bir programla bütünleşmesini sağlayan, diğer yandan da verdiği amansız ideolojik mücadeleyle devrimci mücadelenin soluk borularına sirayet etmek isteyen entellik ve gevezelikten öteye geçmeyen tartışmalar içerisinde çırpınan revizyonist, reformist, oportünist ve şoven havayı dağıtandır. Kaypakkaya yürüttüğü mücadelesiyle devrimci safların halk içerisinde daha güçlü kök salıp boy vermesine önderlik edendir.

Kaypakkaya, hakim sınıfların saltanatını koruyan ve ilerici-devrimci toplumsal katmanlar üzerinde zor ve baskı aygıtı olarak işlev gören devletin üzerine bina olduğu  resmi ideolojiyi Kemalizm olarak analiz eden ve aynı zamanda Kemalizm’in devrimci ve toplumsal muhalefetteki derin köklerine bilimsel bir titizlikle neşter vuran, Kemalizm’i ilericilik olarak gören bütün anti bilimsel görüşleri bilimin cenderesinde paramparça edendir.

Kaypakkaya bilimi ve bilgiyi tekelinde tutan azınlığın devrim ve demokratik haklar mücadelesini yürütemeyeceğine dikkat çeken ve her defasında ezilen milyonların iradesinin örgütlü mücadele içerisinde sömürü ve zulüm düzenine son verebileceğine inanan ve savunan bir komünisttir.
Sınıflar tarihi, Kaypakkaya’ya genç yaşında yüklediği komünist önder olma niteliğinin arka planında yatan o şanlı tarihsel devrimci yürüyüştür. Ve bu tarihsel yürüyüş içerisinde sosyalizm ve komünizme olan inancı, analiz/sentezlerinde bilimsel metodu ve ülkemizde sınıf mücadelesine kazandırdığı şanlı güzergah O’nun komünist olma niteliğidir.

Kaypakkaya’nın devlet tarafından “Suçlu” ve “Tehlikeli” olarak gösterilmesi bundandır.

Bundandır; Kaypakkaya’nın göstermelik mahkemelerde yargılanması dahi yapılmadan, tutsaklığı boyunca uğradığı işkencelere ve devamında katledilmesine gerekçe olan neden.

Kaypakkaya’nın yaşamıyla ve ismiyle bütünleşen bilimsel devrimci perspektifi, hiç bir karanlık güç siyasal arzusuna hapsedemez, onun halkın üzerine ışık saçmasını engelleyemez.

Kaypakkaya’yı Savunmak “Suç” Değildir

Devrimci önderlerin anma etkinliklerine, 1 Mayıs, 8 Mart, Newroz ve çeşitli hak taleplerinin dile getirildiği basın açıklamalarına, mitinglere katılanlar hakkında açılan davalarda İbrahimleri, Mahirleri, Denizleri, Mazlumları “Suçlu” ve “Terörist” olarak ilan edip bu gerekçe üzerinden verdikleri cezalarla demokratik haklar mücadelesini engellemeye çalışan hâkim sınıflar, halkın devrimci mücadele tarihinden nasılda korktuklarını dışa vurmaktadırlar. 
Belirtmek isteriz ki devrimci önderler şahsında halkın devrimci mücadele tarihini “Suç” olarak gösterebileceğiniz tek bir delil, tek bir sanı, tek bir kanıt, tek bir tez ve pratik bulamasınız. Emperyalizmin insanlığı sömüren imparatorluğuna, devletin uyguladığı faşizme karşı insanca yaşama iradesiyle örgütlenmek, bütün uluslar ve inançlar için eşit haklar talep etmek, işçi-emekçi-köylülere köleliği dayatan yasalara karşı çıkmak, başta Kürt ulusu olmak üzere çeşitli milliyetlere ve azınlıklara yönelik imha, inkar ve asimilasyon politikalarına dur demek, ulusları ve halkları birbirini düşman eden emperyalist işgalleri teşhir ve tecrit etmek “Suç” değildir! Bu nedenle devrimci önderler şahsında somutlaşıp günümüze ulaşan ve yarınlara ışık tutacak halk güçlerinin mücadelesi “Suç” değildir, “Terörizm” ise hiç değildir.
Kaypakkaya Mücadelemizde Yaşıyor, Yaşayacak!

İbrahimleri, Denizleri, Mahirleri imha ederek savundukları fikirleri ve yürüttükleri mücadeleyi yok edebileceğini düşünen egemen sınıflar dün olduğu gibi bugün de yüz binlerin sahiplenmesiyle, içerisinde kıvrandıkları korku cenderesinde yaşamaya devam edeceklerdir. Ta ki zorba tahtları yıkılıncaya dek.  
Dünya proletaryası ve halklarının devrimci tarihinin bizlere miras bıraktığı Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’yı ölümsüzlüğünün 40. yıl dönümünde büyük bir özlemle ve saygıyla anıyoruz. 

O’nun işaret ettiği ışıklı yol sömürü altında ezilen milyonların umudu ve çözümü olmaya devam ediyor.
 

 

Önceki İçerikTHY yönetiminden grev karşısında geri adım
Sonraki İçerikDHF: İbrahim Kaypakkaya yaşıyor/yaşayacak