Devrilen yıllardan, doğan yıllara…

Zamanı durdurmak mümkün değil. Ama zamanı geçmişiyle, günüyle ve geleceğiyle irdelemek pekâlâ mümkün. Zaman,  umut ve özgürlükler için yürütülen kavgaların yanı sıra, köleliklerin, zincire vuruluşların ve yağlı urganların hüküm sürdüğü sınıf mücadeleleri tarihi olarak akıp geldi ve akıp gitmeye devam ediyor. Yıllar yılları, asırlar asırları devirdi. Şimdi 2016’nın eşiğini adımlıyoruz. Her yeni yıl “umut ve kardeşlik” yılı olsun denir ya… Umudu yitirmemek adına bir kez daha demeyi es geçmeyelim.

Kuşkusuz insanlık tarihi bunu inkâr etmeyecek kadar güzel yaşanmışlıklarla doludur. Zincire vurulu kölenin kükreyişi ve zincirlerini kırması böyledir. Ya da serfin proleterleşmesi, proletaryanın yakın geçmişte iktidara el koyması ve yürünen zaman tünelinde insanlık adına yaşanılan başka başka güzellikler inkâra gelmez. Ama 2015 yılı, dipsiz bir kuyuya düşmüşlüğün hissini veren yıl oldu.

Haramilerin, çarmıha gerdikleri Ortadoğu coğrafyasında cehennem ateşleri hala harıl harıl yanmaya devam ediyor. Halklar,  kelle bir yana, gövde bir yana vahşetiyle yüz yüze.   Ölüme şapka çıkartıyor sokaktaki aç insanlar. Pazar pazar satılıyor kadınlar, gencecik çocuk yaştaki kızlar.  Şehirler kuşatılıyor, şehirler kan revan içinde. Binlerce yıllık tarih, binlerce yıllık kültür mirası tarumar ediliyor. Yanık insan kokuları dünyanın burnunun direğini kırıyor. Beyaz bayrak çekmiş yaralı bebelere bile yaşam hakkı tanınmıyor. Hamile kadınlar,  doğmamış bebeleriyle toprağı yorgan eylemek zorunda bırakılıyor.  Halaya durmuş gençlerin bombalanan bedenleri yaprak misali ağaç dallarında sallanıyor.

Hangi birini söylesek bilemiyorum.  Zulümkarın zulmünü anlatmaya ne ömür yeter ne de sabır dayanır. Dünyanın bütün nimetlerini midelerine indiren üç beş haydut doymak bilmiyor. Omuzlarına taktıkları bolca apoletli ve göğüslerine astıkları bolca madalyalı katiller sürüsünü sürüyorlar dünya halklarının üstüne bu haydutlar. Acının ve zulmün bini bin para Filistin de, Irak da, Suriye de, Libya da, Afganistan da, Somali de.  Ne Sivaslar ne Maraşlar, ne Şengaller, Kobanêler, Amedler,  Cizreler, Parisler,  Dersimler gördük. Bunlar gördüklerimizin binde biri, yaşadıklarımızın devede kulağı.  Her doğan gün, güneş bile utancından kızararak doğuyor.

Özlemini duyuyoruz Çin Seddi’ni aşarak dünyayı sarıp sarmalayan şanlı dünya proletaryası ve ezilen halklarının coşkun nehirler gibi akan şahlanış yıllarını. Talan ve sömürünün belinin kırıldığı, emeğin özgürleştirilmek istendiği, zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri olmayanların iktidar yürüyüşlerinin özlemini duyuyor, umudunu yaşıyoruz. Tarihin bu yakın geçmişinde olduğu gibi, umudu çoğaltarak, ne emperyalist haydutlara ne de onların çanak yalayıcılarına biat etmeden onların hanlarını, hamamlarını kırlardan kentlere doğru kuşatma sırasını biz emekçiler devralacağız. İktidarlarını başlarına yıkacağımız günler hiç de uzak değildir.

Talanın, yağmanın, acının ve ızdırabın son bulacağı, barışın, özgürlüğün ve kardeşliğin hüküm süreceği günler kaçınılmazdır.  İşte o zaman her yol Marks’ın, Lenin’in, Mao’nun ve Ho Amca’nın işaret ettikleri yola çıkacak.  İşte o zaman bizler, HOŞ GELDİN YENİ YIL, HOŞ GELDİN ÖZGÜRLÜK,  HOŞ GELDİN BARIŞ deme mutluluğunu yaşayacağız. Nice  nice  sömürüsüz, sınıfsız  ve  sınırsız  özgür  yıllara  yoldaşlar!

Önceki İçerikYeni mücadele yılında ihtilalcı proletarya ve ezilenlerin başkaldırı ruhunu kuşana
Sonraki İçerikHENDEK BİRLİĞİ