Parti içi eğilim ile parti dışı eğilim, dolayısıyla devrimci olan ile devrimci olmayan eğilim her zaman bir çizgi üzerinde tanımlanır ve ayrışmasını da çizgi üzerinde gerçekleştirir. Bütün devrimci hareket içinde yaşanan sorun ve tartışmalar sürecinin odağında istisnasız olarak çizgi meselesi vardır. Çizgi tartışmasının güncel-canlı-diri olmadığı hiçbir tartışma ve sorun halkası yoktur; devrimin sorun ve görevleri de bu halkalara asılıdır. Siyasi çizgi halkasının kırık veya çatlak olması devrimci görevlerin yere düşmesine, dolayısıyla devrimin subjektif etmeniyle birlikte devrimin ötelenmesine yol açar. Bu durumda çizgi tartışması haklı olmakla kalmaz, zorunlu ve hatta hayati bir önem taşır.
Çizgi tartışmasının yürütüldüğü her durum bu anlam ve önemde midir? Yukarıdaki gerçek çizgi tartışmasına denk midir? Ya da çizgi tartışmasının yürütüldüğü her mecra ve her zemin yukarıdaki kadar değerli ve isabetli midir? Dahası çizgi tartışmasının amacı dışında popülist söylem ve duygularla yozlaştırılıp yürütüldüğü, bencil hırs ve egolara manivela edilerek manipüle edildiği, küçük-burjuva kaygılara indirgendiği vb. şeklindeki özgün durumlar gerçek manasında bir çizgi tartışması mıdır? Özellikle, sınıf mücadelesinin pratiği ve örgütlü mücadelesine girmediği halde, çizgi/komünist çizgi adına dışarıdan konuşmayı kendinde hak görüp kendine vazife çıkararak ahkam kesen her çatlak ses bir çizgi tartışması olarak itibar görebilir mi? Devrimci örgüt/parti hassasiyetlerini kaşıyarak ya da iç duyarlılıklarını araç edinerek (niyetli olmasa bile objektif olarak, hatta doğrudan) karalayıcı, baltalayıcı, bölücü, yıkıcı ve vuruşturucu kurnazlıkla yürütülen ve bu zemin üzerinden pirim toplamaya çalışan yaklaşım ve anlayışlar bir çizgi tartışması olarak ödüllendirilebilir mi? Bu soruların tümüne hayır!
Bunların aydınlattığı bir alan var ki, proleter devrimcilerin bu alan karşısında siyasi uyanıklığı elden bırakmaması elzemdir. Çizgi söyleminin geçtiği her eleştiri-söz, siyasi uyanıklıkla doğru-yanlışı irdelemeyip seçici davranmayanlar tarafından cezbedici söylem olarak derhal sahiplenilip satın alınmaktadır. Deyim yerindeyse, çizgi tartışmasının geçtiği her yerde akan sular durmaktadır. Bunu bilen belli kesimler siyaseti feodal kinle biçimlendirip bencil amaç ve hırsları doğrultusunda harekete geçerek çizgi lafzını dillerine pelesenk etmekte, çizgi lafazanlığıyla pirim toplamaya çalışmaktadır. Bu da yetmez, aynı zeminde kadrolara ve partiye karşı koyarak bir karalama çalışması yürütmekte, pervasız bir saldırı dili kullanmaktadırlar. Bunlar, bazen kadrolarımızı ve partimizi çete olarak tarif etmekte, bazen emperyalistlerin yavrusu olarak tarif etmekte, bazen Perinçek’le ilişkilendirmekte, bazen burjuva büyük baş ahırındaki kravatlılar olarak vb. tarzında aşağılık damgalamalarla karalayıp teşhir ve deşifre etmektedirler.
Kurnazlık ve vuruşturma siyasetinin yansıması olarak, bazen bir kısım kadroyu hedefe koyup diğer bir kısmına övgüler düzmekte ama son tahlilde kadrolarımız veya partimizin hedefledikleri kesimi şahsında doğrudan partimizi hedefleyerek yıpratmaya, içten çökertip yıkmaya hizmet etmektedirler. Hatta tehditler savurup “sıranız gelecek” diyerek hesap soracaklarını da ilan etmektedirler! Bu tehditlere karşı şunu söylemeden geçemeyiz; partimiz her türden meydan okuma davetine açık olduğu gibi, her türden hesaplaşmaya hazır ve her türden tehditti karşılamaya gönüllüdür! Ne haddini aşan çapsız tehditlere ne de kibir ve bencil egoların kabarttığı boş küstah şantajlara pabuç bırakacak bir parti olmadığımızı hatırlatmak isteriz! Beyan ederiz; tehdit ettiniz ve bu kabulümüzdür!…
Sahte çizgicilik, hiç kimsenin bencil hırslarını gerçekleştirmesine ve bulunduğu şuursuz saldırılar karşısında koruma zırhına sahip olmasına yetmez. Kurnazca yürütülen vuruşturma siyaseti köhnedir, parti bilinci karşısında tutmaz. Parti tabanıyla partiyi karşı karşıya getirip vuruşturmayı amaçlayan, bir kısım kadroyu hedefe koyarak başka bir kısım kadroya övgüler düzerek partiyi birbirine vuruşturmaya çalışan siyaset en iyimser ifadeyle, klikçi, grupçu, bölücü kültürün tezahürüdür. Dar ufku içinde boğulup gitmeye mahkumdur. Dışarda oturup içeriyi karıştırmayı hedefleyen çaba çizgi şaklabanlığı adına da yapılsa, çizgi düşmanlığıdır. Çünkü, devrimci çizgiden uzak olup, yozlaştıran, bozan, yıkan ve tahrip edendir…
Devrimci mücadele, faaliyet, örgütlenmenin hiçbir pratiğine katılmayan, hiçbir katkı sağlamayan tamamen bencil burjuva yaşam sürdürüp palazlanma peşinde koşup yaşamı bundan ibaret olanların parti ve parti çizgisi hakkında laf etme hakkı yoktur. Bu sahte çizgiciliktir. Gerçek çizgicilik bizzat mücadele pratiği içinde ve örgüt ya da örgütlü mücadele zemininde eylemde bulunarak temsil edilebilir. Burjuva bencil yaşamın ortasına oturup parti ve parti çizgisi hakkında ahkam kesmek boşboğazlığı aşmaz. Çizgi lafzını bencil hırs ve egolarını tatmin etmenin aracı haline getirip çizgi demagojisiyle pirim yapmaya çalışanlar gerçek devrimciler nazarında itibar görmez. Tutarlı olanlar önce devrimci mücadeleye katılır, örgütlenir, örgütlü mücadele yürütür ve bu zeminde konuşurlar. Bencil dünyalarına gömülenlerin ne parti ne de parti çizgisinde söz söyleme hakkı yoktur. Devrimci mücadele ve örgütlenmeden fersah fersah uzak olanların devrimci çizgi adına konuşması ve onu bencilce egoları için sosyal sermayeye dönüştürmesi siyasi sahtekarlıktan başka bir şey değildir. Partimiz bu sorumsuzlar karşısında bugüne kadar hoşgörülü, esnek ve tolere eden anlayışla hareket etmiştir. Ancak, partinin liberalizme de varan pozitif ayrımcı yaklaşımı bu bireyler tarafından saldırı zemini olarak kullanılmıştır. Muhatap almama tavrımız, feodal kinle hareket eden bu bencil hırs sahiplerine adeta saldırı teşviki olmuştur. Partimiz pervasızlaşan bu saldırılara sesiz ve kayıtsız kalmayacaktır! Devrimcilik yapmayanların devrimci safları bozmasına, kirlik üretmesine, kadro ve partimizi karalayıp teşhir etmesine daha fazla göz yumulamaz; yummayacağız!
Partimize ve kadrolarımıza en aşağılık sıfatlar yakıştırarak karalama faaliyeti yürüten bu tipten insanların kimi durumlarda mükafatlandırılması anlamına gelen yaklaşımlar ise asla kabul edilemez. Parti bilinciyle hareket etmeyip ahbap-çavuş ve arkadaşlık ilişkilerini esas alan yaklaşımlar kabul edilemez. Parti ve kadrolarımızın ödediği bedeller, omuzladığı zorluk ve görevler, yürüttüğü çalışma ve karşı karşıya kaldığı faşist tehditlerin göz ardı edilerek, devrimciliğin ve örgütlülüğün dışında olanların sahtekarca kullandığı kuru çizgiciliğe itibar ederek yoldaşlarımıza ve partimize karşı yürüttükleri saldırılara anlam vermemek anlaşılmaz bir ahmaklığa götürür.
Komünist çizgi nasıl ve nerede temsil edilir? Hangi teori-pratik zemininde, hangi mücadele ve örgütlenme içinde temsil edilir? Hangi yaşam, hangi çalışma, hangi faaliyetler içinde hak edilir? Devrimcilik yapılmadan devrimci çizgi savunulabilir mi? Her ilgili yoldaş bu sorulara yanıt aramak ve doğru yanıt vermek durumundadır. Duygularımıza hitap eden kuru söylem ve soyut lafızlarla çizgicilik avlanamaz, çizgici tavır tavlanamaz ve çizgi hassasiyeti manipüle edilip aymaz saldırılara manivela edilemez.
Komünist çizgi ancak komünist toplum uğruna mücadele pratiği içinde temsil edilebilir. Bu çizgi her bileşeniyle tutarlı bir bütün, ideolojik-teorik-siyasi-askeri bir platformdur. Komünist çizginin sınıflar mücadelesindeki temsili bilimsel sosyalizm mücadelesi ışığında gerçekleştirilen devrimci pratikle; komünist devrim mücadelesinin teori-pratik birliğiyle sağlanabilir. MLM’nin bir eylem kılavuzu olduğu boşa söylenen bir laf değil, bir durum tespitidir. Öyle ise, MLM komünist çizgi soyut söylem ve teoride kalmaz, bizzat pratiğe girer ve ona yön verir. Peki, genel çizgi tartışması dışında, salt çizgi çığırtkanlığı yapanların bu gerçeklikle alakası ne düzeydedir? Devrimci mücadele yürütmedikleri, örgütlü olmadıkları, örgütlü-örgütsüz hiçbir mücadele sürecinin parçası olmadıkları, bilakis bencil burjuva yaşam içinde oldukları ve bununla kalmayarak bencilliklerine pirim kazandırmak için kuru çizgi cakası atarak devrimci kadro ve partiye saldırdıkları ortadayken bunların boş çizgi söylemlerine nasıl itibar edilebilir. Dahası, partiye ve kadrolarına dönük saldırı ortadayken, bunların adeta mükafatlandırılması nasıl sindirilebilir? Parti ve kadrolarımıza dönük aşağılık yakıştırmalarla hakaretlerde bulunup saldırmalarını sindiren bir tutumun, parti tavrı ve bilinci açısından tartışmaya muhtaç olduğu açıktır…
Partimiz örgütsel sorun ve hatalarına karşı olduğu gibi, dışarıdan partiye dönük yürütülen her türden kirli saldırı, karalama, yıpratma ve yıkma girişimlerine karşı da bir mücadele ve müdahale süreci başlatmıştır. Parti saflarında yaşanan gevşeklik ve sorunlara karşı örgütsel disiplin ve işleyiş zemininde sıkı bir müdahale süreci uygularken, hangi kılıf altında gelirse gelsin dışarıdan partiye yönelen bilumum saldırılara göğüs gererek tavır geliştirmekte de karalıdır. Parti bilincine aykırı anlayış ve eğilimler kesin bir müdahale süreciyle düzeltmeye tabi tutulacağı gibi, partide irade-eylem birliğini iğdiş ederek erozyon, yozlaşma ve yabancılaşma yaratmaya dönük yıkıcısı davranış ve saldırılar da sert tavırla karşılanacaktır. Ne devrimin ne de proleter devrimci partinin sabote edilmesine göz yumulamaz. Sınıflar mücadelesinin her görüngü ve yansıyan biçimi, yine sınıflar mücadelesinin tabiatına uygun ciddiyet içinde karşılanmak durumundadır. Bu devrim iddiasına paralel yürütülen devrimci görevdir. Parti her kılıftan saldırılar karşısında kendisini koruyarak yürüyüşünü sürdürebilir. Bu meselede sessiz kalamaz, vurdum duymaz davranamayız. Partinin iradesiz olduğunu düşünenler de yanıldığını göreceklerdir!
Çizgi çığırtkanlığı yapanlardan veya çizgi hassasiyetini manipüle ederek partiye dönük saldırılarına manivela edenlerden kastımız, asla çizgi farklılıkları zemininde yürütülen olağan tartışmalar veya bu zemindeki yoldaşlar olmadığını, tarihimizi ve çizgimizi uygulayan herkes bilir. Ödediği bedel ve geçmişte verdiği emekler dikkate alındığında, kendisine yakışmayan davranış ve beyanlarda bulunanlar dostane uyarılarımıza kulak vermezler ise, kendileri bir tercih yapmış olurlar ki, bunun sorumluluğu kendilerine aittir. Bu anlamda esas muhataplar, ısrarla altını çizdiğimiz üzere, devrimcilik adına bir çöp kaldırmadıkları ve partiyle örgütlü ilişkileri olmayıp dışarda oldukları halde keskin çizgici kesilerek ve çizgiyi sahtekarca kaldıraç edip bencil hırs ve feodal kinle partiye aşağılık saldırılarda bulunanlardır. Nitekim yeri ve zamanı geldiğinde, bunlarla istedikleri ve gerektiği gibi bir hesaplaşma yaşanacaktır. Bu kaçınılmazdır. Düz bulvarda nara atanlar, devrimci çizgi ciddiyetiyle tanışmak durumundadır. Devrim oyun değildir, devrimciler de polyanacılık oynayan sahne figüranları değil! Devrimcilik bir dava kişiliği olarak bedel kabul etmekse, devrime, değerlere ve çizgiye saldıranların da hakkettiği bir bedel var ve ödeyecekler de…