BÜYÜK YIKICI NİETZSCHE

Friedrich Nietzsche’nin, tanrıya, tarihe, devlete, ahlaka ve Hıristiyanlığa karşı çıkışına bir itirazım yoktur. Demokrasiye ve kadına karşı çıkışını anlamaya çalışırım. Demokrasi, sınıflı topluma özgü bir yönetim biçimidir. Bu anlamda, demokrasiye karşıyım. Nietzsche’nin, mülkiyete sahip olma, egemenlik ve cinsel güdü temeline dayanan, pederşahi evliliğe değil; evliliği dağıtacağından korktuğu için aşk evliliğine karşı olması, bir problemdir. Evliliğin bütün biçimleri, bir kurum olarak evlilik, özgürlüğün, özgürleşmenin önünde ciddi bir engeldir. Nietzsche, aykırı, derin, entelektüel cinnetin bilinci olarak görünüyor bana. Yarattığı değerleri ve algıları temel gerçekler gibi gören insana karşı savaş açıyor. Özgürlüğün dışında hiçbir otorite kabul etmiyor. Bu yönüyle diğer filozofları aşıyor. Buna rağmen özgür değil, bilim ve sanatın incelttiği  otokrat bir ruhtur o. Dionazik, barışçıl bir iklim içinde ilerleyişin ve yükselişin ruhudur. Nietzsche post modernistlerin habercisi  miydi? Sanmıyorum
Arzunun dizginlenmemesi, bedenin kendi derinliğine inmesi, kendini keşfetmesi. Ahlaki benliksizleşmeye karşı artistik yaratıcılığın kaynağından boşalarak gürül gürül yayılması. Bu ve benzeri arzuların filozofudur O. İngiliz ve Fransız kuvvet ve istencinin tüm dünyada yükselişi ve egemenliği karşısında, gücünü ve potansiyelini kullanamayan,  bu güçlerin gölgesinde kalan Almanya’nın, yükselme eğilimi mi etkiledi Nietzsche’yi acaba? Kuvvet ve istenci haddinden fazla ululadı o. Uygarlığın mayasında kuvvet ve istenç felsefesinin olduğu açık. Üst insanın felsefesidir bu. Bunun yerine insanı ve tüm canlılarla birlikte doğayı özgürleştirmeyi amaçlayan, özgür insanın felsefesini, özgürlük ve düşün felsefesini koymak. Yıkım, derinlemesine yıkım felsefesinden korkmamak. Yunan ve Roma uygarlığının hayranıdır Nietzsche. Adamakıllı modernisttir. Roma’yı yıkan barbarların amansız düşmanıdır. Bunu anlamaya çalışabiliriz belki. Ama bu bir ruhsa, yıkıcılar karşısında ürperme ruhuysa, anlamakta zorlanırız. Pompeius’un demir kıtaları karşısında, Spartaküs’ün, prangalarından yeni boşanmış çıplak kıtalarını destekler mi, belli değil. Onun sosyalizme, dolayısıyla sosyalist yıkıcılara karşı çıkışını göz önünde bulundurursak, bu en büyük yıkıcının Spartaküs’ü destekleyeceğine ihtimal veremiyorum. İstenç, bu noktada tartma ve anlayabilme yeteneğini yitiriyor.

Önceki İçerikDemokrasi anlayışı devrimci hareketteki tipik sorunun aşılmasında anahtardır
Sonraki İçerikSESSİZLİK VE KOLLEKTİF SORUMLULUK