Baharı örgütleyelim

Yüz altmış yıl önce Avusturalya’da bir sefere mahsus toplu iş bırakma günü olarak başlayan eylem bir yıl gibi kısa bir süre sonra dünya proletaryasının mücadele günü olarak kabul edildi. İlkel kapitalist sömürünün o dönemlerinde işçi sınıfının yürüttüğü mücadele toplumda çok daha hızlı karşılık buluyordu. Yüzyılı aşkın bu sürede işçi sınıfı için sömürü değişik aşamalar kaydederek devam etti. İşçinin, emekçinin mücadelesini büyütmek ve kapitalist sisteme karşı sosyalizm alternatif olarak önümüzde ve hedefimizde duruyor.

“Biz çalışmazsak hayat durur”  Kapitalist ekonomiyi zarara uğratmak ve zamanla ortadan kaldırmak, sömürüyü durdurmak adına birleşerek ‘hayatı durduralım.’ Kapitalizmin bize vaat ettiği hayatı reddedebilmek için sınıf bakış açısını derinleştirerek bilginin değiştirici gücünü fark etmeliyiz. Fark edelim ki, kitle üzerinde uygulanan manipülasyonu teşhir edebilelim… Burjuva iktidar,  devleti ve sistemi ayakta tutma görevini yerine getiren medya aracılığıyla yanlı ve yanlış bilgi ile kitleleri kandırıyor, kandıramadığını hukuku aracılığıyla hapishaneye atıyor, itiraz edeni de asker ya da polisiyle katlediyor. Şu günlerde ise ‘İslam devleti’ mi  ‘Laik Kemalist devlet’ mi tartışmasını kitlelerin gündemine taşıyarak Türk İslam sentezi ile kitleyi gericilikten yana tercihe zorluyor. 1 Mayıs’ı bütün bu saldırılarla birlikte karşılıyoruz/örgütlüyoruz. İşçi sınıfının mücadele sembolü olan bugünü kadın cephesinde de anlamlı kılmak gerekir. Burjuvazi ile işçi sınıfının yanında ya da karşısında olmak anlamına da gelen bugünün tarihsel anlamı da burada yatıyor. Bunun için kadın işçiler olarak sınıfının yanında olmanın adı, ortak çıkarlarımız için burjuva sınıfa karşı örgütlenmektir. Fabrikada, tekstilde, hizmet sektöründe, özel sektörde kısaca emeğimizi sattığımız her alanda alternatif platformlar yaratmalıyız. Sendikalarda kadın temsiliyetini çoğaltmalıyız. Çalışma saatlerinin düşürülmesi, güvenceli iş koşullarının sağlanması, iş mekânlarında kadınlara uygulanan mobbingin teşhir edilmesi kısaca emeğimizin gerçek ücretini almak için ısrarla mücadele etmeliyiz. “Taşı delen suyun kuvveti değil damlanın sürekliliğidir”

Tüm katliamlara ve yitirdiklerimize rağmen Mayıs ile birlikte baharı direniş ve mücadele ile anlamlandırıyoruz. Baharda 68 Kuşağı devrimci önderlerini art arda yitirmiş olmamıza rağmen, devrim ve sosyalizm mücadelesi onlarla birlikte her bahar yeniden yeniden özlemimize dönüşüyor. İşte bu baharda da devletin katliamlarına rağmen yine umutluyuz. Çünkü 68’in devrimci, komünist önderlerinin yıllar önce tüm ideolojik ayrılıklarına rağmen, birbiri için ölüme gitme cüretinin bugün ne anlama geldiğini tarihe tanıklık ederek yaşıyoruz. Ayrılıkları öne çıkarmak yerine halkın kurtuluşu için tek alternatifin sosyalizm olduğunu canları pahasına gösterdiler bize. Denizlerin idamını durdurmak için rehin alma eylemini planlayan Mahir ve yoldaşları Kızıldere’de bunun için öldüler. Sinan Cemgil ve yoldaşlarının ölümüne neden olan ihbarcı, Kaypakkaya ve yoldaşları tarafından ölümle cezalandırıldı.  Ortak düşman olan kapitalist sisteme, emperyalist işgale ve ilhaka karşı, küçük hesap ve kaygıları bir kenara bırakarak işçi grevlerinde, amfilerde, zindanlarda mücadelenin tüm alanlarında sosyalizmi birlikte örgütlemenin ideolojik ve pratik önderleri oldular. Tam da Deniz’leri andığımız şu günlerde “Yaşasın Türk ve Kürt halkının kardeşliği” sloganı Deniz’in sesinde toplumsal karşılığını buluyor. Bugün bu tarihsel gerçeği yani devlete karşı birlikte mücadele etmenin zorunluluğunu, halka kan kusturan AKP iktidarıyla görüyoruz.

Devletin topyekûn saldırısına karşı ilan edilen birleşik mücadele çağrısı parçalı ve dağınık olan kitleye bu yılın bahar umudu oldu.  Ortak eylem birliklerini ya da siper yoldaşlığını genelde hapishanelere yönelik saldırılarla başlayan süreçlerde duyduk. Ama bugün ilk kez mücadelenin en keskin mevzilerinde, birden çok örgüt ve parti bir araya gelerek birleşik mücadele çağrısında bulundu. Kürt halkının kurtuluşu ve sosyalizm vurgusu ilk kez bu denli hissedildi. İlk kez kadına yönelik politikalar üretiliyor ve kadına yönelik saldırılar karşısında ortak cümleler kuruluyor. Ve ilk kez kadınlar devrimci, sosyalist ve komünist partiler adına örgütlerin ilan edildiğini duyuruyor onlar adına ya da temsilen demeçler sunuyor. Bu ilkleri çoğaltmak artık bizim de sorumluluğumuz.

“Hayatın olduğu her yerde mücadele etmek istiyorum” çağrısını rehber eden kadınlar, baharı birleşik mücadeleyle örgütleme zamanıdır. Kadın mücadelesinin ortaklıkları çok daha fazla, yakıcı ve can alıcı yerde duruyor. Kadının birleşik mücadelesini örgütlemek için ortak akılın vaktidir. Sömürüye, katliama, işgale karşı alternatif ve politik kadın platformları için baharı örgütleyelim.

Kapitalist sömürüye karşı sosyalizmin tek alternatif olduğunu burjuvazi dahi kabul etmişken ve yıllarca bunun korkusuyla saldırırken biz çok daha güçlü, nasıl bir demokrasi, nasıl bir özgürlük, nasıl bir yönetim istediğimizi ve daha da önemlisi gerici iktidar tarafından yönetilmek istemediğimizi göstermek, yüksek sesle söylemek zorundayız. Yöneten -yönetilen, ezen- ezilen üzerine kurulu tüm iktidar biçimlerini, devlet ve iktidar fetişizmini kesin olarak reddettiğimizi bir kez daha ve her fırsatta ilan edelim. Bu vesileyle; baharın ve birleşik mücadelenin en billurlaşmış ifadesi ve önderleri olan 68 Kuşağı’nı ve onların devrimci mirasını selamlıyoruz.

 

Önceki İçerikDemokratik mücadele ve kurumları susturulamaz
Sonraki İçerikMahkûm edilmiş tahripkâr ‘’eleştiri’’ tutumunun yönü ileri değil geriye doğrudur!