Sokaklarda filizlenecek olan toplumsal kalkışmalara hazırlanmalıyız

Biz de dâhil devrim ve demokrasi cephesinde, genel toplumsal mücadeleye ve çelişkilere kafa yormak yerine seçimler ve parlamentoya gereğinden fazla önem veren yaklaşımlar bulunmaktadır. Bu noktada bu yanlış anlayışlara karşı amansız mücadele ederek, esas mücadele alanları olan sokaklarda boy verip yeşerecek olan devrimci mücadeleye yoğunlaşmalıyız. Tüm yoldaşlar ve bileşenlerimiz bu çerçevede hareket etmeli ve geniş yığınlar içinde örgütlenmeye yoğunlaşarak sokakta toplumsal mücadeleyi daha da büyütme perspektifi ile hareket etmelidirler. DHF olarak temel yönelimiz sokaklarda vücut bulacak olan toplumsal kalkışmaları örgütlemek ve hazırlık yapmak olacaktır. Tüm yoldaşlarımızın ve bileşenlerimizin de bu bilinçle hareket etmesini savunmaktayız

HABER MERKEZİ (16.11.2015)- Halkın Günlüğü Gazetesi olarak Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) ile 1 Kasım seçim sonuçları denkleminde ortaya çıkan siyasal sonuçlar başta olmak üzere bir dizi önemli meseleye dair röportaj gerçekleştirdik

1 Kasım seçimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? 1 Kasım sonrası çalışmalarınızla ilgili değerlendirmeleriniz nelerdir?

Demokratik Haklar Federasyonu olarak 1 Kasım seçimlerine ilişkin genel bir açıklama yaptık. Devrim ve demokrasi güçleri alanında yaşanan olumlu gelişmeler 7 Haziran seçimlerine de yansımıştı. Bu durum karşısında rahatsız olan iktidar sahipleri, topyekûn bir saldırıyla bu gelişmeleri yok etmeyi planladılar. Devreye koyulan saldırı planı; tüm mücadele alanlarında var olan güçleri yok etme, geriletme ve kitlelerden koparma içeriği taşıyordu.

Sosyalist güçlerin gelişmesini durdurma, işçi sınıfı başta olmak üzere tüm emekçilerin yükselmeye başlayan seslerini kesme, Kürt hareketini zayıflatma, Rojava’yı yok etme, yatırımların önünde engel olan ekoloji alanındaki örgütlenmeleri sindirme ve kadın ve inanç alanındaki itirazların örgütlenmesini engelleme amacıyla her türlü muhalif güce yapılan saldırılar kapsamında süren bir süreç sonunda 1 Kasım seçim sonuçları ortaya çıkmış oldu.

İktidar sahibi tüm sermaye kesimleri devrim ve demokrasi güçleri karşısında birleşti ve yapılan manipülasyon ile kitlelerin büyük bölümü iktidar sahiplerinden yana seçimini yapmak zorunda kaldı.

Bizler meseleyi sadece seçim süreciyle değerlendirmemekteyiz. Coğrafyamızda keskin bir şekilde süren sınıf mücadelesi tüm hızıyla devam ediyor. Emek cephesindeki gelişmeler başta olmak üzere, bir bütün toplumsal mücadele hattının yükseldiği bir süreç yaşamaktayız ve iktidar sahiplerinin kapsamlı saldırılarının esas nedeninin bu toplumsal gerçekliklerin olduğunu düşünmekteyiz.

11 bileşenden oluşan Demokratik Haklar Federasyonu (DHF), seçim sonuçlarının genel bir muhasebesini yaparak kitlelerin içerisinde bulunduğu durumu da değerlendirip, amaçları uğruna sürdürdüğü mücadeleyi daha da büyütme kararlılığı ile hareket etmektedir.

 

Yapılan saldırılardan dolayı seçimlerde bir düşüş olduğu açık, fakat tüm bunlara karşın ittifak güçlerinin olumsuz gördüğünüz yanları yok muydu?

Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) 1 Kasım seçimlerini bir siyasal kampanya olarak ele aldı.  Kendi siyasal hedeflerimiz uğruna sürdürdüğümüz çalışmalar; birçok noktada olduğu gibi seçim sürecinde de genel çalışmaların diğer devrimci ve ilerici toplumsal güçlerle ortaklaşan noktalar üzerinden yürütülmesi biçimindeydi. Açık söylenmeliyiz ki, 1 Kasım seçimlerinde 7 Haziran seçimleri sürecindeki heyecan yoktu. Hem bileşenler hem de DHF koordinasyonları tüm tecrübelere karşın istenilen verimlilikte çalışamadı.  Ankara saldırısı sonrası çalışmalara gerekli ağırlık verilemedi ve her alanda olmasa da bir yanıyla kendiliğinden, zayıf bir çalışma yürütüldüğü görülüyor. Projelerimizin büyük bir kesim tarafından kavrandığı fakat hala önemli bir kesime derdimizi ısrarla anlatmamız gerektiğini görmeliyiz… Her koşulda daha iyisi mutlaka vardır. Bu defa bunu yapamadık… Muhasebe etmeli ve dersler ışığında yarına bakmalıyız. Seçim sürecindeki çalışmalar başka siyasal kampanyalar için de önemli bir tecrübedir. Nihayetinde hepsi de kitle çalışmasıdır. Ama her halükarda büyük emeklerin olduğu da görülmelidir. Buradan tüm bileşenlerimize, ittifak güçlerine ve halklarımıza ortak davamız için harcadıkları fedakârca emeklerden dolayı çok teşekkür ediyoruz. AKP’ye oy veren kitleye bir sitem ve kızgınlık var ve bu nokta bazen sosyal medyada hakaretlere kadar gidiyor. Buraya da dikkat edilmelidir. Bu tutum aramızdaki diyalogu yok ederek kemikleşmelerine neden olmaktadır. Bu yanlıştır. Doğru olan, ısrarla bu kitlelere doğrularımızı anlatmak olmalıdır.

1 Kasım seçim sonuçları kitlelerde moral bozukluğu ve umutsuzluk yarattı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

İlk başlarda bu psikoloji açık olarak görülüyordu. HDP ve ittifak güçlerinin oylarının ve vekillerin aratacağı beklentisine karşın düşmesi, kitlelerde bir moral bozukluğu yarattı. Özellikle AKP’nin oylarını yükselterek yeniden tek başına iktidar olması kitleleri asıl kaygılandıran neden oldu. Doğallığında kitlelerde bir moral bozukluğu ortaya çıkmış oldu. Fakat geçen süreç içinde devrim ve demokrasi güçleri tarafından her şeyin seçim olmadığı, mücadelenin asıl olarak parlamento dışında sürdüğü anlayışı açıklandıkça tekrardan bir rahatlama olduğu söylenebilir. Fakat şunu da söylemeliyiz ki, özellikle parlamentoya büyük önem atfeden kesimlerde bu tür gerilemelerde büyük kırılmalar olduğu açıktır. Bu noktada da kitlelerin bilinçlendirilmesi gerekiyor.

Oy oranları çok düşmese de katılım oranının yüksek olması birçok ilde milletvekili çıkarma oranını yükseltti. Bu da bazı vekilliklerin çok düşük oylarla kaybedilmesini beraberinde getirdi. Çünkü 7 Haziran’da yüzde 10 bile alınsaydı, başarılı gördüğümüz bir süreci tüm saldırılara karşın yüzde 11 düzeyinde tutmamız başarı olarak görülmemektedir. Bu yanlış bir analizdir. Bu koşullarda milyonlarca kitlenin HDP ve ittifak bileşenlerinin yanında saf tutmaları ve tavır takınmaları büyük bir başarı olarak görülmelidir.

DHF olarak güçlü örgütlenmemizin olduğu Dersim’de ikinci vekilin çok az bir rakamla CHP’ye kaptırılması bizi üzen bir durumdur. Dersim’de HDP’ye oy veren kitlenin bir kısmının iş, okul ve rehavetten dolayı gidip oy kullanmamalarının bu sonucu açığa çıkarması bizi asıl üzen nokta olmuştur. Çünkü Dersim’deki seçimler yüzde yüz kazanılmış seçimler olmasına karşın binlerce oy kullanılmadığı için kaybedilmiştir.

Diğer bir nokta ise, özellikle sosyalist ve Alevi adayların önemli bir kısmının seçilememesi bizler açısından bir eksiklik olarak değerlendirilmektedir.

HDK ve HDP ile ittifak çalışmaları hangi düzlemde devam edecek?

Bizler HDP’nin bileşeni değil ittifak güçlerinden biriyiz. Bu nedenle asıl çalışmalarımız, elbette kendi ilkelerimiz doğrultusunda bağımsız bir kulvarda devam edecektir. Fakat ortak paydalarda HDK-HDP güçleriyle olan eylem birliğimiz toplumsal mücadelenin bütün alanlarında devam edecektir.

İdeolojik mücadeleyi yadsımadan ilkesel meseller dışında, HDP ve HDK ile her noktada ittifak anlayışımıza bağlı olarak sonuna kadar birlikte yürümeyi doğru bulmaktayız. Meclis düzleminde de ilkelerimize ve devrimci duruşumuza tezat olan ya da olabilecek meseleler dışında ortak duruşumuzun bozulmayacağı görüşündeyiz.

HDP’nin, kendi içindeki farklı bileşenlerin renklerini ve farklılıklarını ayrım yapmadan belirgin bir şekilde öne çıkarması önemli bir yönelim olacaktır. Bu durum hem Türkiye- Kuzey Kürdistan halklarının hem de farklı siyasal anlayışlardaki devrim ve demokrasi güçlerinin daha geniş kesimleri etkilemelerini ve birlikte yol almalarını güçlendirecektir.

HDP ile ayrı düştüğümüz noktalarda var olan koordinasyonlarımız üzerinden müzakereler yaparak birlikte çözümler üreteceğiz. İlkesel meseleler başta olmak üzere bazı önemli politik yaklaşımlar dışında her sorunda ayrı düşmeyi kesinlikle yanlış bulmaktayız. HDP ile irtibat kuran koordinasyonlarımız üzerinden bugüne kadar nasıl bir çalışma yürütüldüyse bu daha da güçlendirilerek ilerletilecektir. Sürecin birlikteliklerimizi azaltan değil artıran özgünlükler taşıdığı da görülmelidir.  

HDP asıl olarak HDK’ye bağlı bir içerik taşımaktadır. Bizler de HDK’ye gözlemci olarak katılmakta ve kendi içimizde de bu bileşenle, ajitasyon, propaganda ve örgütlenmede serbestlik çerçevesinde asıl bileşen olarak katılıp katılmayacağımızı tartışmaktayız. Bu durum olumlu ya da olumsuz olarak netleştiğinde ittifak ilişkilerimizin içeriği de ona uygun şekillenecektir. Her koşulda ittifak anlayışımızın, doğru-yanlış mücadelesi temelinde; zayıflayan değil, güçlenen bir yönde ilerlediği ve ilerleyeceği açıktır.

7 Haziran’da en çok konuşulan ve tartışılan konulardan biri de yemin meselesiydi. 1 Kasım’da da yemin tekrarlanacak. Bu noktada Demokratik Haklar Federasyonu meseleye nasıl yaklaşmaktadır?

DHF olarak, mevcut gerici-faşist düzenin kurumsal bir bütün olarak gerici ve meşru olmadığını ve kökten değişmesi gerektiğini savunmaktayız. Mevcut anayasanın tüm maddeleri gibi, onlardan biri olan yeminin de tekçi faşist bir dayatma olduğu açıktır. DHF başta olmak üzere tüm HDP ve HDK bileşenleri, mevcut anayasaya ve tüm maddelerine karşıdırlar. Bu noktada devrim ve demokrasi güçlerinin büyük bedeller ödediği ve hala da ödemeye devam ettiği hepimizce bilinmektedir.

Hatta söyleyebiliriz ki, AKP ve diğer partilerin çoğu da bu yemine karşı çıkmaktadır. Fakat birçok konuda olduğu gibi, her anlayış, bu yemini ve anayasayı kendi sınıf çıkarlarına uygun bir şekilde değiştirmek istemektedir.

Federasyonumuz, her anlayışın kendi inançları ve toplumsal değerleri olduğunu ve bu değerlere bağlı olarak kitleleri inandırmak için yeminler ettiklerini bir gerçeklik olarak kabul etmektedir. Fakat bunun bir zorunluluk ve resmi işlem olarak dayatılmasına kesinlikle karşıdır. Özet olarak sosyalizmde dâhil, mevcutta var olan tüm resmi yeminlerin ve benzeri uygulamaların bir dayatma olarak kesinlikle reddedilmesi gerektiğini savunmaktayız.

Materyalist dünya görüşüne sahip olan biz sosyalistler, başka inançlara baskı yapmamak kaydıyla; herkesin inancına saygı duymakta ve her insanın kendi değerlerine bağlı olarak yeminler ettiğini, edeceğini bilmekteyiz. Devletin resmi ve tekçi bir anlayışla insanlara yemin ve ant dayatmasına kesinlikle karşıyız. Ki Türkiye-Kuzey Kürdistan’da somutta var olan yemin meselesi de dâhil buna tekabül eden istisnasız tüm uygulamaların hepsi, burjuva-gerici ve faşist bir içerik taşımaktadır. Dolayısı ile bu gerici ve faşist uygulamaları, mücadelenin bütün alanlarında karşı çıkarak teşhir etmeliyiz.

Meclis’te 7 Haziran’da yapılan yemin törenine ilişkin HDP ile yapılan görüşmelerde iki fikir açığa çıkmıştı. Bir öneri; her vekilin önden bu meseleye vurgu yaparak dayatılan bu yazıyı okumaları iken, diğer öneri ise; grup adına başkan vekillerinden birinin basına bir açıklama yapması sağlanıp sonrasında tüm grubun bu yazıyı okuması şeklindeydi. Bu durumu değerlendiren Federasyonumuz, ilkesel bir mesele olmayan yemin meselesinde HDP ile ayrı düşmeyi doğru bulmadığı için, yapılacak tartışmalarda birinci önerinin savunulmasını, fakat bu olmazsa HDP dışı bir tutum sergilenmemesi gerektiğini belirlemişti. Yemin öncesi sürdürülen değerlendirmelerde grup adına başkan vekillerinden birinin açıklama yapması belirlemesi yapıldı. Sonuçta büyük çoğunluk ikinci öneriyi kabul ettiği için, 7 Haziran yemin töreni bilinen biçimde gerçekleşti. Bizler tabii ki mevcut yemin meselesinin, gerici ve faşist bir içerikle zorla dayatıldığını ve bu anlamda teşhir edilmesini savunmaktayız. Fakat taktik bir politika olarak ele aldığımız seçimler sürecinin merkezine sadece bu meseleyi koyarak tartışmanın, sığ bir yaklaşım olduğunu düşünmekteyiz.

Muhtemel 17 Kasım’da yapılacak yemin töreninde de buna benzer öneriler tartışılacaktır. Burada da DHF olarak, her adayın yemin öncesi mevcut gerçekliğe vurgu yapan teşhirle süreci ele alması gerektiğini savunmaktayız. Federasyonumuz, HDP’den yemin töreni nedeniyle ayrı düşmeyi ve parçalı bir görüntü vermeyi geçmişte olduğu gibi bugünde doğru bulmamaktadır.

Önümüzdeki sürece ilişkin sorulara geçmeden, son olarak parlamento ve seçimlere ilişkin vurgulamak istediğiniz şeyler var mı?

Saflarımızda dâhil, devrim ve demokrasi güçleri içinde parlamentoya çok büyük beklentiler yükleyen bir kesim olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlayış kesinlikle yanlıştır. Yüzde vermeyle bu mesele açıklanmaz ama anlaşılması açısından söyleyebiliriz ki, parlamento alanı bizim mücadelemizin yüzde üçü bile değildir. Bir an önce bu gündemi kapatarak asıl mücadele alanlarına yoğunlaşmalı ve kitlelerin gerçek kazanımlarını buralarda yarattığını bilince çıkararak geniş kesimleri örgütlemeye çalışmalıyız. Seçimler ve parlamento, defalarca kez vurguladığımız gibi, bizler için, genel siyasal mücadelemizi güçlendiren bir yaklaşımla ele aldığımız ve kesinlikle taktik bir politikanın ötesinde hiçbir anlam yüklemediğimiz bir yerde durmaktadır.

Biz de dâhil devrim ve demokrasi cephesinde, genel toplumsal mücadeleye ve çelişkilere kafa yormak yerine seçimler ve parlamentoya gereğinden fazla önem veren yaklaşımlar bulunmaktadır. Bu noktada bu yanlış anlayışlara karşı amansız mücadele ederek esas mücadele alanları olan sokaklarda boy verip yeşerecek olan devrimci mücadeleye yoğunlaşmalıyız. Tüm yoldaşlar ve bileşenlerimiz bu çerçevede hareket etmeli ve geniş yığınlar içinde örgütlenmeye yoğunlaşarak sokakta toplumsal mücadeleyi daha da büyütme perspektifi ile hareket etmelidirler. DHF olarak temel yönelimiz sokaklarda vücut bulacak olan toplumsal kalkışmaları örgütlemek ve hazırlık yapmak olacaktır. Tüm yoldaşlarımızın ve bileşenlerimizin de bu bilinçle hareket etmesini savunmaktayız.

DHF’nin 1 Kasım sonrası yönelimi nasıl olacaktır?

Federasyon olarak sosyalist dönüşüm çerçevesinde süreklileşen mücadelemize devam edeceğiz. Rutin çalışmalar dışında yaşanan her gelişmeyi bu çalışmalarının bir parçası olarak ele almaktayız. Çalışmalarımız 1 Kasım seçimlerine endekslenmemiş, tersine 1 Kasım seçimleri genel çalışmalarımızın bir parçası şeklinde ele alınarak planlanmıştır.  

Federasyonumuzun bu süreçteki ana çalışması; esasta dünya ve ülke analizine yönelik yapılan yeni değerlendirmeler ışığında, program, tüzük ve genel örgütlenme yönelimini oturtmaya çalışmaktır… Bu çerçevede yapılan planlamalar doğrultusunda, program, tüzük taslakları ve örgüsel düzenlemeler çerçevesinde çalışmalar yürütülmektedir.

Mayıs ayına kadar tüm bileşenlerin demokratik işleyişe kavuşturulması, program ve tüzük kurultaylarının yapılması, örgütsel hattın oturtulması genel hedefimiz durumundadır. Bunun dışında özgül çalışmalarımıza ve başta Kaypakkayacı güçler olmak üzere dost güçlerle var olan ortak platformlarda devrim ve demokrasi mücadelemize devam etmekteyiz.

Genel olarak hem dünyada hem de coğrafyamızda toplumsal dönüşüme yönelik yaşanan yükselişler, örgütlenmelerimiz önünde önemli bir avantaj ortaya çıkarmaktadır. Bu çerçevede sürdürülecek çalışmalarda tüm eksiliklere karşın genel yönelimin olumluya gittiği ve bu durumun Federasyon açısından da olumlu olduğu açıktır.

 

 

Önceki İçerik3. Nazım Hikmet Sanat ve Edebiyat Günleri sona erdi
Sonraki İçerikAnadolu Üniversitesi’nde polis ve faşistler saldırdı (yenilendi)