HABER MERKEZİ (26.09.2017)- Kadının kurtuluşu, burjuva düzenin sivriliklerinin törpülenmesi, kısmi reformlardan geçirilmesi, “iyileştirilmesi” ile olmaz, olamaz. Kapitalizm, kadının üzerinde geleneksel ahlak ve değer yargılarıyla bunlara yol açan üretim ilişkileriyle tam bir vesayet tekelidir. Onun eğitim ve seçme-seçilme “hakkı” özel mülk dünyası fiiliyatında, burjuva devletin kullandığı “demokratik” örtü ile diktatörlüğünü yani burjuva sınıf egemenliğini gizlemekten öteye geçmez. Sınıf, cinsiyet, ulus eşitsizlikleri ve ezen-ezilen bölünmüşlüğü “demokratik”, “siyasi hak eşitliği” hokkabazlığı ile gizlenemez. Bu açıdan komünizm ve komünist kadın hareketi elzemdir. Komünist kadın hareketinin baştan itibaren nihai hedefi komünizmdir. Bu amaca ulaşmada asgari hedef ve programı somut koşullardaki görevlerle biçimlense de azami amaç başlangıçtan itibaren hareketin eylemine rehberlik etmelidir. Kadın cinsiyetinin tam özgürlük ve tam hak eşitliğinin sağlanması komünizmle mümkündür.
Sosyalizmde, halen devlet ve buna yol açan nesnel çelişkilerin, hak ve eşitliğin hukuki kamusal dönüşümlerinin fiiliyatta burjuvaziden ve toplumdan devralınan devrimle mütemadiyen süpürülmesi şart olan problemlerin varlığı, kadının eşitsizlikleri de dahil köklü bir biçimde ortadan kaldırmış olmaz. Komünist kadın hareketi ve komünizm için mücadele bunun için elzemdir. “Reel ve doğal meslek” olarak iş bölümü çerçevesinde kadına biçilmiş özel rollere yol açan toplumsal koşullar köküne kadar süpürülmeden, gelecek fethedilmeden en küçük gardiyan bile aşılmadan, komünizm tesis edilmeden “kurtulduk” diyemeyiz!
Ezilen cinsiyet ve emekçilerin alınıp satılan birer meta olduğu bu toplumlarda, kadın cinsine biçilen rol, kapitalizmin ihtiyaçları için doğurma, yine onun için besleme-hazırlama rolüdür. Kısacası kadın onlar açısından bir üretim aracıdır. Kapitalist toplumun ailesi sermaye üzerinde yükselir. Aile yalnızca kapitalizmin yeniden üretimi ve egemenliklerinin sürdürülmesi için vardır. Komünistlerin yapmak istedikleri kadının bir üretim aracı olarak görülmesine son vermek bunu yaratan koşulları ortadan kaldırmaktır. Komünist Manifestonun beyanı buydu.
Çarlık Rusya, ezilen uluslar, kadınlar, emekçiler için bir sömürü hapishanesiydi. Çarlık Anayasası’nda kadın aile reisi olarak kocasına tabidir. Ona “boyun eğmek”, “sevgi ve saygı göstermek”, “sınırsız itaat etmek”, kısacası, kadının ezilmesi yasalar ile güvence altına alınmıştır. Bu her sömürü toplumunun ideolojik-politik hegemonyalarında egemenlerin genel kültürüdür.
Ekim Devrimi bunlara son verdi. Çar yasaması “tamamıyla kaldırıldı”. Ast olarak görülen kadın statüsüne son verildi. Onları eşitsiz kılan eski yasalar lağvedildi. Kadınlara tam hak eşitliği yolu açıldı. Sovyetlerin ilanından 2 ay sonra “Tüm Rusya Merkez Yürütme Komitesi” ve “Halk Komiserleri Konseyi” boşanma hakkında şu kararnameyi yayınladı: “Sovyet yasalarının kadın için en önemli ilkesi onun her açıdan erkekle eşitliğidir. Eşit oy hakkı, eşit işe eşit ücret, çocuklar üzerinde eşit söz hakkı. Boşanma, evli tarafların her ikisi açısından mümkündür. Kimsenin evlilik bağını ayakta tutmaya zorlanması istenmemektedir.”
Ekim devrimi, burjuvazinin ve onun kölelerinin kölesinin kurtuluş mücadelesinde yeni, nitel bir çığır açmıştı. Yıkım döneminin savaş komünizmi, yeni ekonomik politikaların zorlukları bir gerçekti. Yeni ekonomik politika, genelde sosyalizme, ekonomik zorlukların üstesinden gelmeye hizmet etti fakat emekçi kadınlar bu zorunlu politikada “hiç zarar görmediler, her şey mükemmeldi” de diyemeyiz.
3.Enternasyonal Kadın Konferansı; Partilere, parti komitelerine bağlı kadın seksiyonları oluşturma çağrısı yapması ve özel rolleri ve çalışma yöntemleri biçimleri üzerinde durmasına rağmen 1930-1934 sürecinde jenotyeller dağıtıldı. Gerekçe; “yeni inşa koşulları” şeklinde açıklandı. 1934 Parti Kongresinde; “kollar kaldırılmalı” parti tüzüğüne eklendi.
1936-1944 kararnamelerinin politik uygulamaları, Sovyetlere uygun özgün politikalar olsa da evrensel sosyalizm ve komünizmin ideoloji ve teorisi gibi ele alınmış, bu durum savrulmalara neden olmuştur. Bu durum Sovyet kazanımlarını ne inkâr edici ne de onları “genel doğru” şeklinde gören bir şeye yol açmalıdır. Bir geçiş toplumu olan sosyalizm, geçmişten devralınan problemlerle doludur. Bir çırpıda, bir hamlede, tek düze bir yürüyüşle komünizme gidemezsiniz.
1936-1944 Sovyet kararnameleri bir geri adımdır aynı zamanda teorik kırılmalara da yol açmıştır. Aileyi koruma, teşvik etme, Sovyet ailesini idealize eden, toplumu çocukların bakımını üstlenme seviyesinde olmadığı gerekçeleriyle, çocuk bakımını “yüce bir annelik görevi” ile izah etmeler, anlayış olarak masum değillerdir.
Clara Zetkin’in “Lenin’den Anılar” derlemesinde Lenin’den şunu aktarır: “Açık teorik temele sahip güçlü bir uluslararası kadın hareketi yaratmalıyız”. “Devrimde olağanüstü davrandılar. Onlar olmadan zafere ulaşamazdık.”
Devrimci komünist kadın, genel evrensel komünizm mücadelesinin bir bileşenidir. Zira devrim kitlelerin eseriyse kadınların kurtuluşu komünizm için mücadeleyle, öncelikle kadınların eseri olacaktır. Özneler, “kurtarıcı” beklemez. Komünist kadın hareketi, parti önderliğinde kadının bizzat kendi eseri olmalıdır. Kadın, politik eylemin önderi olma fikriyle donanmalıdır. Bunu engelleyen tüm zincirler kırılmalı, ideolojik abluka dağıtılmalıdır. Kadın hareketi, biçimsel “eşitlik” için değil, ekonomik-toplumsal mücadelede tam hak eşitliği için, stratejik olarak konumlanmalıdır. İnsanlığın yarısını en fazla destekçiliğe layık gören anlayış komünizme çıkamaz. Kadınlar özellikle “köreltici ev ekonomisi” atmosferinden komünizm için firar etmelidirler. Lenin yoldaşın deyimiyle bu yoksa; “Sosyalizm şöyle dursun, demokrasi bile kurulamaz.”
Komünist Enternasyonal 1. Kongresi, başından itibaren bu göreve işaret etti. Komünist Enternasyonal 3. Kongresi, kadınlar arasında Komünist çalışma görev ve metotlarını ele aldı. Komünist Hareketin ihtiyacını formüle etti. Bu hem uluslararası hem de onların birer müfrezeleri olarak siyasal coğrafyaların ertelenemez göreviydi. Bu, Clara Zetkin’in raporunun ekseniydi. Komünist Partiler görevin tesisinin hararetli savunucusu, uygulayıcısı ve destekçisi olmalıydılar. Görevi “dudak ucuyla” onaylayan değil, yanında yer almalıydılar. Zetkin’in çağrısı buydu.
“Parti kapıları ezilenlere açıktır.” demek yetmez, onları partili kılmak için özgün yol ve yöntemlere açık olmalıyız. Parti’ye bağlı özel araçlara gereksinimi kavramalıyız. Parti’ye bağlılık, özerklik ve özel inisiyatifi boğmamalıdır. Bu temelde KP’lerde en alttan en üste kadar kadın kurulları görevine işaret edildi. Yönergelerin çerçevesi böyleydi.
Komünistler, baştan itibaren cinsiyetçi iş bölümüne karşı mücadele etmelidir. Kadın ve erkek diye bölünerek toplumsallaştırılmış sınırlılıklara, eğitimin ve rollerin bu temelde ele alınmasına karşı çıkılmalıdır.
August Bebel: “Kadın köleleşen ilk insani yaratıktır. Kadın, köle var olmadan önce köle olmuştur.” gerçeğine parmak basıyordu. Doğada, toplumda hiçbir şey ezeli değildir. Üretim ve paylaşım tarzına göre değişim gösterir. Cinsler arası ilişkilerin değişimi de bu temel üzerinde olur. Sentezimiz şudur: İnsanlar arası ve insanların doğaya tahakkümün ilk basamağı kadının köleleştirilmesidir. Dolayısıyla kadının kurtuluş mücadelesi insanlığın kurtuluş mücadelesine sıkı sıkıya bağlıdır. Bu eşik aşılmadan insan, toplum ve doğa özgürleşemez. Üretim ve paylaşım tarzının devrimle değişimi, kurtuluş yolunu açar. Ancak insanlığın ezen-ezilen bölünmüşlüğüyle sağlanmış ideolojik hegemonyanın düşünsel baskılarına karşı da zihniyette de devrim, kadın için devrim, başlangıçtan itibaren icra edilmelidir.
Erkek egemenliğinin yarattığı, erkek şovenizmine karşı mücadele özel önemdedir. Devrimci komünist saflardaki etkilerine karşı da ideolojik mücadele şarttır. Kafalardaki erkek ayrıcalıkları yıkılıp, zihinler özgürleştirilmedikçe, doğru önderlik yaratılmış olmaz. Yoksa “Komünisti kazı altından erkek ayrıcalıkları belirir” sözü niçin olsundu? Parti ve kitleler içinde “erkek” ideolojisinin etkilerine, erkek şovenizmine karşı mücadele edilmelidir. “Komünizm kazanacaktır” sentezimizin önceliği, başta ve ilk planda kadınlar olmak üzere işçiler ve emekçilerdir. Öğretimizin bilinci ve ruhu budur.
Komünist kadın kadrolar, onların öncülüğünde geliştirilecek ve komünizme kadar sürdürülecek olan Kadın kurtuluş hareketini, hem bugün kadınların demokratik hareketi içerisinde zincirlerini kopararak devrimci enerjilerinin açığa çıkarılması, hem de sosyalizm sonrası nihai zafere ilerlenebilmesinin tayin edici teminatı ve araçlarından biri olarak görmeliyiz.
Yani, perspektif, taktik bir mücadele ve örgütlenme biçimi değildir. Komünizm hedefli nihai amaçlı sürekli bir özgün mücadele ve örgütlenmeyi gerektiren bir içerik taşımaktadır. Bu bilinçle, “toplumsal devrimin önemli bir parçası ve politik gücü olarak kadının kurtuluş hareketine öncülük ve önderlik misyonunu somut olarak yerine getirmeyen bir parti insanlığın kurtuluş projesinde hiçbir zaman başarıya ulaşamayacaktır.” Kitle örgütleri, sendikalar ve hayatın her alanında tesis edilmesi gereken komünist bilinç ve örgütlenmenin yönelimi budur. Komünist bilinç, örgüt ve eylemle, komünist kadın iradesi silahlanmazsa nesneleşir, kurtuluş “tanrılara” bırakılır. Yönetim, çözüm öznesi olarak, tüm inisiyatifiyle kadının öncüleşmesi, partide etkin güç olarak kurtuluş hareketinin yükseltilmesi başta kadınlar olmak üzere tüm komünistlerin görevidir.
Zulme karşı isyan görevdir, haktır, meşrudur. Daha baştan itibaren komünistler bu perspektifle hareket etmek durumundadır. Sorunlar ve örgütlenme görevleri açıktır kazanma azmiyle üstleniyoruz.