Emperyalizmin Nimetleri: Kutsal Savaşlar

Dünyayı sermayeleriyle yöneten kapitalistler Balkanlar ve Ortadoğu’da yeni pazarlar için kan dökmeye devam ediyorlar

HABER MERKEZİ (30.08.2014)- Dünya kanıyor, kadınlar, erkekler, çocuklar, halklar emperyalist çıkarların gölgesinde katledilmekte. Paylaşılmakla bitmeyen Ortadoğu coğrafyasında ölüm, kan, silah sesleri dinmek bilmiyor. Buna bağlı olarak zorunlu göç ve kimsesiz çocukların trajedik hayat serüvenleri…

Dünyayı sermayeleriyle yöneten kapitalistler Balkanlar ve Ortadoğu’da yeni pazarlar için kan dökmeye devam ediyorlar. Usame Bin Ladin’den sonra piyasaya sürülen İŞİD farklı bir dine mensup olan Ezidi Kürtleri katletti. İlkel savaş kültürü gereği kadınlar cariye olarak verildiler, geride sağ kalabilenler Şengay dağlarına sığındılar. Bu katliam Ermeni ve Dersim katliamını yeniden hatırlattı. Mağaralara sığınmak zorunda bırakılan halkların çığlıkları yükseliyor Ortadoğu’dan. Filistin de ölümle birlikte yaşarken insanlar, Israil devleti Yahudilerin tarihi travmasını kullanarak nefret söylemleri ile katliam gerçekleştiriyor. ABD emperyalizmi Israil in sırtını sıvazlamaya devam ediyor. Avrupalı devletler ise bu arada sözde tarafsız pozisyonları (!) ile silah üretmeye ve ilgili ülkelere pazarlamaya devam ediyorlar.

Dünya halkları seyirci pozisyonunda bu dehşet verici gelişmeleri izliyor. Başka sınırlar içinde süren bu çatışma dini görüşlerin savaşı olarak görülmekte. Emperyalistlerin kendi güvenliğini tesis etmek için dini alet ederek beslediği bu terör kadim halkların katliamına neden oluyor. Kaos yaratarak düzenini güçlendiren kapitalistler için ölen yoksulun kıymeti harbiyesi yok. Yoksuların bu sistemin güçlenmesi için kullanılacak sermayeden başka bir roller yok. Ölmeleri gerektiği zaman yaslarına  ‘uygun ‘ gerekçelerle piyasadan kaldırılıyorlar.

Evet, bu savaş bizim savaşımız değil, dünya emperyalist güçlerinin çıkar savaşları. Ancak biz ezilen sınıflar, çoğunluk olan bizler bu azınlığın iktidarına göz yuman bizler,   seyircisi olduğumuz sürece bu dünya hep kanayacak ve her dilden ağıtlar yükselecek. Göçmenler gittikleri ülkelerde ucuz işçi olarak kapitalist pazarın amelesi olacaklar. Yeni bir hayat kurmaya çalışan göçmen işçiler ile yerli işçiler arasındaki rekabet ırkçılığı besleyecek. Yoksul içiler arasındaki rekabette kapitalistler daha da zengin olacak.

Bu sistemin insanlara reva gördüğü sadece maddi ve manevi yoksunluk değil görülüyor ki emperyalist sistem insan emeği sömürüsünün yanı sıra insan hayatını da hiçe saymakta. Kendini ayakta tutmak için insanları istediği biçimde şekillendirecek kurumlarını oluşturup işlemekte. Bu yüzden savaşlar karşısında suskun, üç maymunu oynayan insanlara dönüştürüyor. Biz dünya halkları bu sistemin modern kölesi, bu sistemin askerleri, silah fabrikalarında isçileri, eğitim kademelerinde bu sistemin propagandacısı olduğumuz müddetçe bizi ezen, sömüren katleden bu piramidi havada tutacağız. Kapitalistlerin bizim üzerimizden tezgâhladığı bu oyunun karşısında durmak zorundayız. Bu savaş bizim savaşımız değil, ama bu oyunu bozmak bizim elimizde.

 Burjuva aydınlığı insanlara başka bir dünyanın mümkün olmadığını, sosyalizmin geçerliliğini yitirdiğini lanse ederken, pratik yaşam tersini söylüyor. Dünya halklarının kardeşliği için kapitalizme karşı başka bir dünya mümkün olduğunun sloganını yaygınlaştıralım. Yaratılan korku ve baskı mekanizmasını parçalayalım, ezilenlerin bir araya gelmelerini engelleyen, birbirine düşmanlaştıranlara karşı halkların dayanışmasını sağlamak, esas düşmanın hakim sınıf burjuvazinin ve onun emperyalist toplumsal sistemi olduğunun teşhirini Laleş ten Suriye’ye; Suriye’den Antep’e enternasyonal arenada güçlü bir şekilde ifade etmek bugün sosyalistlere düşen önemli bir sorumluluktur. Farklı coğrafyalarda gerçekleştirilen savaşlara karşı enternasyonal komünistler olarak geniş kesimleri bu haksız savaşlara karşı örgütlemeli, burjuva sahte savaş karşıtı barış argümanları ile halkın manipülasyonunu önlemeyiz. Enternasyonal alanda devrimci isyanı örgütlemeli ve bu isyanın niteliği ile gerçek barıştan söz edilecekse okun yönü sömürücü sınıfın iktidar organlarına yönlendirmekten geçecektir. Sosyalist fikirler ancak ve ancak güncel yaşamda gelişen çelişkilere müdahale edip, tepkiler koyarak geniş kitlelere yayılacaktır.  Bu yüzden mücadeleyi gazete satırlarından çıkarıp sokağa yaymalıyız.

 Mücadele içerisinde yer alan bireyler olarak, örgütlü yaşamın kazandırdığı bilinç ile kitlelere ulaşmalı, yaşamdaki çelişkilerin bireysel değil toplumsal olduğunu anlatmalı, kitlelerin örgütlü yaşama yönelik önyargılarını kırmalıyız. Bu yüzden klasik bir çalışma tarzından çıkıp toplum bilimcisi ve eylemcisi olma gayesi ile hareket etmeliyiz. 

Önceki İçerikAntep Güçsüzler Yurdu’nda işkence ve tecavüz
Sonraki İçerik“Açık beyanımızdır “suç” işlemeye devam edeceğiz”