Cumhurbaşkanlığı üzerine özet bir kritik

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin analizinin yapıldığı yazımızı okurlarımızla paylaşıyoruz

HABER MERKEZİ (20.04.2014)- Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken burjuva medyada tartışmalar yoğunlaşarak sürmektedir. Kuşkusuz ki bu tartışmalar Cemaat  / AKP arası dalaş da dahil gerici klikler arası çatışmanın birer yansıması veya renkleri olarak ifade bulmaktadır. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına çıkması ve bunun karşısında Abdullah Gül’ün buna karşı alacağı tutum ya da Gül’ün hangi pozisyona yerleşeceği, dolayısıyla Erdoğan ile Gül arasında bir çatışmanın olası görülerek buradan sonuçlar çıkaran yorumlar, hesaplar yapılması tartışmaların esas halkası durumundadır. Söz konusu klik veya ilgili çevreler bu süreçten medet ummakta, Erdoğan-Gül çatışmasından avantajlar sağlayacağını düşünerek hesaplar yapmaktadır.

Gül ile Erdoğan arasında belli bir uzlaşmanın yaşandığı söylentileri de yansımaktadır. Tabii ki bilinçli bir manipülasyon değilse… Fakat Gül ile Erdoğan arasında bugüne kadar belli uyuşmazlıkların yaşandığı ve hatta yakın tarihlerde de farklı açıklamalar yapıldığı bir gerçek. Bunun nasıl bir biçime bürüneceği, anlaşma formüllerinin bulunup bulunmayacağı ise tamamen gerici çıkarların ‘taraflar’ arasında tatmin edici biçimde buluşturulmasıyla ilgilidir. En önemlisi de Gül’ün Gülen Cemaati ile olan yakınlığı-uzaklığı ve elbette entrika ve komploların bulunduğu zemindir. İlgili isimler arasında bir çelişkinin olduğu söylenebilir fakat uzlaşmalarının da aynı düzeyde mümkün olduğu açıktır.

Geçmeden belirtelim ki, cumhurbaşkanlığı sorununda adı geçen unsurlar arasında bir uyumsuzluk ve çelişki yaşanırsa, bunun Gülen Cemaati ile AKP arasında dalaşla ilişkili muhtevaya bürünmesi olasıdır. En azından Gülen Cemaati’nin bu çelişkiyi kullanmak isteyeceği, buna uygun planlamalar-hesaplar içinde olacağı açıktır.

Önemle altını çizelim ki, bütün senaryo ve tartışmaların hiçbirinin, proletarya ve geniş halk kitlelerinin lehine bir anlamı ve değeri yoktur. Gerici klik ve odakların arasındaki çıkar dalaşı halk kitlelerinin çıkarları dışında bir sahne olmakla birlikte, halk kitlelerinin çıkarlarına ters zeminde olduğu, bu anlamda da halk kitlelerinin bu dalaşta taraf olması, şu ya da bu ismi desteklemesi benimsenemez. Elbette yürütülen tartışmalar bu konuda büyük bir manipülasyon işlevi görerek halk kitlelerini taraf olmaya sevk etmektedir. Proleter devrimci tutum ve siyaset bu manipülasyonu boşa çıkararak halk kitlelerine devrimci seçeneği propaganda etme göreviyle bu süreçlere müdahil olmak durumundadır. İlgili süreçten çıkarılması gereken görevler bu ve bu eksende ele alınmak durumundadır. Aksi halde burjuvazinin yedeğine düşüp onların ekmeğine yağ sürmekten başka bir iş görülemez.

Yerel seçimlerde belli bir başarıyla çıkan AKP / Erdoğan buradan aldığı moralle de cumhurbaşkanlığı hedefini ve bunun diğer şartlarını diktatörlüğünü sağlamlaştırma zemininde adımlar atarak düzenlemektedir. AKP içindeki yoklama toplantısında da bunun desteğini alarak deklere etmiş durumdadır. Böylece Gül’le düşünülen muhtemel görüşmesinde çok daha avantajlı olacak ve Gül’le görüşmesini bu zeminde daha iyi pozisyonda gerçekleştirecektir. Görünürdeki durum Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacağına işaret etmektedir. Fakat mesele bundan da öteye, oturduğu bu koltuktaki yetki ve otoritesinin nasıl biçimleneceğidir. Erdoğan’ın verdiği sinyaller, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı koltuğunda da yürütme üzerinde yetkilere sahip olacağı ve tek adam diktasını sürdürme eğilimi yönündedir. Ki, hesaplarda bir terslik ve kriz yaşanmazsa Erdoğan’ı yarı-başkan yetkilerine sahip, yürütmeyi-hükümeti kontrolde tutarak damgasını vuracağı bir cumhurbaşkanı olarak görmek söz konusu olacaktır.

Yerel seçimlerden büyük bir bozgunla çıkan muhalefet (esasta da Kemalist klik-CHP), yaşadığı moral çöküntüsü ve sarsıntı sonrasında ciddi bir iddiaya sahip olmayarak ittifak arayışlarıyla aday çıkarmayı düşünmektedir. Ne var ki, bu heves veya tasarımı ilk açıklamalarıyla birlikte karşılık bulmayarak boşa çıkmış, dolayısıyla bu klik esasta bir bunalım ve sessizliğe bürünmüştür. CHP’nin tüm partilerle ortak aday çıkarma teklifi, BDP’nin tutumuyla birlikte başından itibaren boşa düşmüştür. BDP yaptığı açıklamayla, Erdoğan / AKP’nin çözüm-barış sürecinde gerekli adımları atması durumunda, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ı destekleyeceğini açıklaması CHP’nin tasavvurunu anlamsızlaştırırken, Erdoğan’a büyük bir destek olup, Erdoğan’ı rahatlatmıştır.

Ne ki, BDP’nin bu açıklaması barış-uzlaşma süreci ve dolayısıyla kendileri açısından isabetli bir taktik siyaset olarak görülse de, uzun vadede ve gerçek anlamda BDP’yi zayıflatan ve geniş kitleler gözünde itibarsızlaştıran bir tutum niteliğindedir. BDP’nin AKP / Erdoğan’ı şu veya bu şartla da olsa desteklemesi, demokratik niteliğine ciddi oranda zarar veren ve onu siyasi olarak zedeleyen bir tavır olacaktır. BDP talihsiz bir tutum sergilemiştir. Ki, AKP’nin çıkardığı yasalar ve geliştirdiği yönelime bakıldığında BDP-PKK ile bir anlaşma sağlayıp cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bunları yedekleyeceğini göstermektedir.

Özetle cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde kazanım elde edecek tek kesim AKP / Erdoğan kliği olacaktır. Anayasa Mahkemesi’nin son iptal kararlarıyla sergilediği gerçeklik ve hatta Gül’ün Erdoğan’la muhtemel uyumsuz tutumu, Cemaatin belli bir direnç oluşturduğuna-oluşturacağına işaret etmektedir. Fakat Erdoğan’ın yerel seçim başarısı, AKP’nin içte Erdoğan’a verdiği destek ve BDP’nin destekleme olasılığı Erdoğan’ın bu süreçte de avantajlı olduğunu göstermektedir. Ve bu süreç BDP’nin de yaralanacağı bir süreç olacaktır.

 

Önceki İçerikİlyas Aktaş mezarı başında anıldı
Sonraki İçerikTaksim’deki 1 Mayıs açıklamasına polis saldırdı