AKP iktidarının ekonomik planlamaları ve politikaları üzerine

Gazetemizin 92. Sayısında yayınlanan AKP‘nin emperyalist politikalar özgülünde önümüzdeki süreçte ekonomiye ilişkin planlarının analizinin yapıldığı yazıyı okurlarımızla paylaşıyoruz

HABER MERKEZİ (07.12.2014)- Bu noktada hemen belirtelim ki uluslararası emperyalist sermayeye iliğine kadar bağımlı Türk devleti ve hali hazırdaki AKP iktidarı üzerinden gerçekleştirilen ekonomik politikalar, kesinlikle uluslararası emperyalist ilişkiler ve işleyişten bağımsız değildir. Dolayısıyla tekçi- faşist Erdoğan ve şurekasının o çokça ’’IMF’ye olan borçları sıfırladık ve şimdi biz onlara borç veriyoruz’’ argümanı koca bir safsata ve manipülasyondan ibarettir.  

Uluslararası sermayenin içerisinden geçtiğimiz süreçteki derinleşmesi ve merkezileşmesinin bir sonucu olarak Türk devletinin de onun ekonomik alt yapısından bütün üst yapı kurumlarına kadar yeniden yapılandırıldığı göz önünde tutulmalıdır. Bu kapsamda AKP iktidarının devreye koyarak hayata geçirdiği bütün ekonomi paketlerinin de bizzat uluslararası emperyalist tekelci sermayenin öngördüğü konseptler doğrultusunda yerine getirildiğini özellikle belirtelim. Bilinir ki sermaye asla statik olarak ele alınamaz ve dinamik bir olgu olarak dünya genelinde olduğu gibi Türkiye- Kuzey Kürdistan özgülünde de kendini sürekli olarak dizayn etme ihtiyacı duyar. Zira uluslararası emperyalist sermayenin bu süreçteki derinleşmesi ve merkezileşmesine uygun olarak da yeni ekonomik politikalar geliştirir. Bu temelde de öncelikli ve sonraki, kısa- orta- uzun vadeli ekonomik politikalarının olması da kaçınılmazdır. İşte Davutoğlu, Babacan ve diğer bakanlar ve ekipmanlarıyla geniş katılımlı ekonomi kurmayları, emperyalist efendilerinin öngördüğü alanlara yönelik programın ekonomideki öncelikli planın bir bölümünü kamuoyuyla paylaşmak zorunda kalmıştır.     

Davutoğlu programla ilgili ilk olarak, “Hedefimiz, bu sektörel dönüşüm programlarıyla 2018 sonuna kadar yani 4 yıl içinde, GSYH’yi 1,3 trilyon dolara çıkarmak, cari açığı yüzde 5,2’ye çekmek, işsizlik oranını da yüzde 7 civarına indirmektir” diyerek özellikle önümüzdeki genel(parlamento) seçimlere yönelik de bu yönlü hazırlıkları yaparak kitlelere güven vermek için böyle bir hazırlık içerisinde olduklarını göstermekte ya da bu şekilde bir algı yaratmaktadır.

Yapısal dönüşümlerinin beş ana başlık olarak: Siyasi istikrarın sürdürülmesi ve buna bağlı olarak ekonomik öngörülebilirliğin sürdürülmesi; insan odaklı kalkınma ve insan kaynağının geliştirilmesi; üretim teknolojisindeki değişime intibak ve öncülük etmek, bunun da Ar- Ge ve inovasyonla mümkün olduğu; ekonomide bütüncül bir anlayışın geliştirilmesi ve bunun da kamuda ve ülke genelinde hakim kılınması; ekonominin dünya ekonomisiyle tam entegrasyonla hareket etmesi şeklinde ortaya konulmuştur.

Dokuz sektör ve 417 eylem planının tamamen reel sektöre ait olduğu ve önümüzdeki süreçte şimdilik öngörülen sekiz maddelik genel makro ekonomik adımların, akadinde de yine sekiz maddelik bizzat ezilen ve sömürülenlerle doğrudan ilişkili yada kitlelere yönelik adımlar olacağı anlaşılmaktadır. 

Davutoğlu tarafından öncelikli 9 planın açıklandığı basın toplantısında ifade edilenleri genel olarak ele alacak ve değerlendirecek olursak.

İthalata olan bağımlılığın azaltılması

Madencilik ülke içerisinde bir faaliyet alanı olmaktan çıkarılarak uluslararası sermayenin talanına ya da hizmetine daha fazla sunulacaktır. Tedarik stratejisini de bu anlamda güncelleyeceklerini vurgulamıştır. Aynı şekilde sanayi stratejisini de daha da derinleşen ve merkezileşen uluslararası emperyalist sermayenin durumuna daha uygun hale getirecekleri mesajı verilmektedir. Enerji üretim tesislerindeki teçhizatın ülke içerisinde üretilmesinin desteklenmesi argümanıyla sözde milli karakter algısı yönlendirmeleriyle manipülasyona devam edilmektedir. Bu temelde belli bölgelere yeni teşvik paketleri hazırlayarak tamamen kendi bir avuç sermayedarlarına alanlar daha fazla ve yasal statülerle peşkeş çekilmeye de devam edileceği açıklanmaktadır. Bu kapsamda yine tohumculuk yetiştirme kapasitesinin arttırılması, elektrik araçları teşviki, serbest bölgelerin cazibesinin arttırılması, üniversite sanayi işbirliğinin arttırlması gibi uygulamalarla uluslararası sermayenin şimdiki durumdaki konseptine uygun olarak sürecin işletileceği ortaya konulmaktadır. Bunun içinde sözde dış ticaret açığının GSYH’ya oranının yüzde 9,9 seviyesine çekileceği aldatmacalarıyla ekonomi piyasasındaki aldatıcı operasyonların devam durumu söz konusudur.   

Öncelikli teknoloji alanlarında ticarileştirme

Küçük örnek birimler geliştirme süreçlerini destekleyici politikalar izleneceği belirtilmiştir. Bu noktada belli araştırma merkezlerini özel sektöre ve daha ziyade çok uluslu emperyalist şirketlere açarak özel mülkiyet sisteminin daha da geliştirileceği kararlılığı vurgulanmıştır. Bunun için ise güya girişimcileri desteklemek için fonlar kurulacakmış. Bu noktada da kendi iktidarını destekleyenlere alanlar açarak daha fazla palazlandırılacağı ve geliştirileceği tartışma götürmez bir durumdur. Bunun için sözde yenilikçi girişimciler için kredi garanti merkezleri kurulması, enerji, sağlık, havacılık ve uzay sektörleri başta olmak üzere kümelenme çalışmalarına devam edileceği dile getirilmiştir. Bir de bu yöntemle öncelikli sektör dedikleriyle cilalanmış sözde yerli markaların arttırılacağı beyan edilmektedir. Bu şekilde imalat sanayi üretim ve ihracatında kendi iktidarları bileşenli öncelikli sektörlerin paylarının arttırılacağı utanmadan vurgulanmıştır. Bütün bunları da nitelikli araştırmacının yetiştirilmesi ve özel sektörde istihdam edilmesi şeklinde değerlendirileceği açıklanmaktadır. Araştırma merkezi, kuluçka, hızlandırıcı, teknoloji ve ’’yenilik’’ merkezlerinin arttırılarak ’’yenilikçi’’ girişimciliğin geliştirilmesi ve teknoloji transfer ara yüzlerinin arttırılmasına imkan tanınacağı vurgulanmıştır.        

Kamu alımları yoluyla teknoloji geliştirme ve yerli üretim

Kamu ihale kanununda değişiklik yapılarak sözde yerli tedarik modelleri geliştirileceği beyanıyla aslında derinleşen ve merkezileşen çok uluslu emperyalist sermayenin halihazırdaki durumuna göre şekillenileceği itirafında bulunulmaktadır. Bu eksende de sözde yerli firmaların kamu ihalelerinden daha fazla pay alması sağlanacaktır. Yüksek teknoloji sektörlerinde de uluslararası alanda markalaşma sürecinin destekleneceği algısıyla aslında doğru düzgün hiçbir yerli markası olmayan ve fakat  biçimsel kaba hallerinde önemli görevler üstlenilen durumu karşısında uluslararası sermayenin gerçek sahibi olduğu ürünlerin patentleri cilalanarak yerli malı aldatmacalarıyla piyasaya sürüleceği ifade edilmektedir. Zira şimdiye kadar olduğu gibi bugün bunun çok daha fazla koşulları söz konusudur. Bütün bunlara ilişkin de aslında uluslararası sermayenin birer memuriyetliği haline gelen bütün kurum ve bireylerinin yaptığı çalışmaları da kamu tedarik sistemi yoluyla Ar-Ge harcamalarının arttırılılacağı aldatmacalarıyla kitlelere sunulmaktadır.

Yerli kaynaklara dayalı enerji üretim

Arama ve Ar- Ge çalışmalarına ivme kazandırılacağı beyanıyla çok uluslu emperyalist şirketlere yer altı ve yer üstü zenginlik kaynakları yasal statülerle daha fazla peşkeş çekilmektedir. Bu kapsamda güneş ve jeotermal gibi kaynaklara yönelineceği vurgulanmıştır. Bunun için aslında uluslararası emperyalist sermayedarlara ve şirketlerine perşkeş çekilerek buna da 2018’de yerli kaynak kullanımını yüzde 30’a çıkarma planı denilerek aldatıcı politikalar hayata geçirilmektedir.

Enerji verimliliğinin geliştirilmesi

Türkiye- Kuzey Kürdistan’ın bütün enerji kaynaklarını doğa ve insana zarar verecek şekilde tasavvur ederek uluslararası emperyalist şirketlere peşkeş çekmekten hiç de kendini alıkoymayan AKP iktidarı, bir de enerji kullanımı konusunda bilinç arttıracakmış. Enerji performansının yaygınlaştırılmasından tutalım da akıllı ulaşımı yaygınlaştırma altında ekonomik politikalar özel mülkiyet dünyasının hizmetine sunulmaktadır. Bunun için de KOBİ’lere destek vereceklerini ve kamu binalarındaki enerji tüketiminin yüzde 10’ a düşürüleceğini dile getirmektedirler. Bütün bunlar aslında küçük ve orta boy işletmelerin daha fazla çok uluslu emperyalist şirketlere eklemleneceği ve ona bağımlı hale getirileceği beyanıdır.

Tarımda su kullanımının etkinleştirilmesi

Uluslararası emperyalist sermayenin derinleşmesi ve merkezileşmesine uygun olarak bütün alt yapı alanlarındaki değişim kapsamında tarımda sulama tesislerinin de rehabilite edileceği, arazi toplulaştırma çalışmalarına da hızla devam edileceği vurgulanmaktadır. Modern sulama sistemleriyle büyük şirketlere daha fazla bağımlı hale gelinmesinin çalışmalarına hız verileceği-verildiği görülmektedir. 

Sağlık endüstrilerinde yapısal dönüşüm

Her alanda olduğu gibi sağlı alanında da uluslararası sermayenin durumuna göre yapılandırma çalışmaları gerçekleştirilmektedir. Her ne kadar bunun adınaTürkiye Sağlık Enstitüsü kurulacak dense de gerçekte olan durum budur. Bu temelde plazma ürünleri ve aşıların ülke içerisinde üretiminin geliştirileceği, tıbbi araçların ve ilaç üretiminin de ’’yerli’’ üretim adı altında arttırılacağı beyan edilmektedir. 

Sağlık turizminin geliştirilmesi

Hedef ülke temelinde bazı eylem planları oluşturulacağı ve bu alanda teşvik sistemlerinin sadeleştirilerek uluslararası emperyalist sermaye sistemine daha uygun hale getirileceği vurgulanmaktadır. Fiyat düzensizliğinden tutalım da, ülke dışı tanıtım çalışmalarına kadar kapsamın genişletileceği belirtilmektedir. Özellikle termal turizm ve medikal turizm kapasitesinin geliştirileceği açıkılanmaktadır. 
Taşımacılıktan lojistiğe dönüşüm

Lojistik koordinasyon kurulu kurulacağı beyanıyla taşımacılık sektöründe de yeniden yapılanmanın sürdürüleceği açıklanmıştır. Özellikle demiryolu bağlantılarının güçlendirilmesiyle bir yandan uluslararası emperyalist sermayenin yeniden yapılandırma operasyonu hayata geçirilirken, kent ulaşımında ulusal lojistik maskesiyle halk aldatma politikaları atbaşı gitmektedir. Bütün bu ve buna benzer ekonomik düzenlemelerin uluslararası emperyalist sermayenin derinleşmesi ve merkezileşmesine uygun olarak üretimden tüketime, sanayiden tarıma, pazarlamadan ticarete ve tüm yönleriyle ekonomik alt yapının daha fazla dizayn edilme sürecinin işletildiğini söyleyebiliriz. 

Önceki İçerikADHK-ADKH-ADGH-DHF-Sosyalist Belediyeler heyeti Amed’de
Sonraki İçerik‘Gecenin evinde yangın çıkaracağız!’