YÖK’e karşı Taksim’de yapılacak yürüyüşe katılım çağrısı

Aralarında Demokratik Gençlik Hareketi (DGH)’nin de olduğu Üniversiteler Forumu, 6 Kasım YÖK’ün kuruluş yıl dönümü nedeniyle Taksim Tünel’den başlayacak yürüyüşle YÖK’ü protesto edecek. DGH ise  “Halk gençliğinin geleceği kazanma iradesiyle YÖK ve her türden gericiliğe karşı alanlara çıkıp, halkın haklı davasına hizmet edelim” başlığını taşıyan açıklama yaptı

HABER MERKEZİ (05.11.2014)- Aralarında Demokratik Gençlik Hareketi (DGH)’ninde olduğu Üniversiteler Forumu, 6 Kasım YÖK’ün kuruluş yıl dönümünde YÖK’ü protesto etmek için yarın saat 17.00’de Taksim Tünel’den Taksim Meydanı’na yapacağı yürüşe çağrı yaptı.

DGH 6 Kasım gerici YÖK’ün kuruluş yıl dönümü olması nedeniyle “Halk gençliğinin geleceği kazanma iradesiyle YÖK ve her türden gericiliğe karşı alanlara çıkıp, halkın haklı davasına hizmet edelim” başlığını taşıyan bir açıklama yaptı.

DGH yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Stratejik uşaklıkta 91 yıldır soluksuzca hizmete devam eden Türk hakim sınıfları emperyalistlerin Ortadoğu plan/projesinin taşeronluğunu yapmayı dün olduğu gibi bugün de daha uslanmaz ve pervasızca sürdürüyor.

Emperyalistlerin Ortadoğu üzerindeki hegemonya savaşında bir araç olarak yarattığı Irak-Şam İslam Devleti(IŞİD) örgütüyle beraber Ortadoğu’nun kadim inanç topluluklarına, farklı milliyete sahip halklara sonu gelmez bir zulüm uygulamaktadır. Fundamentalist örgütlerle beraber hegemonya savaşında üstünlük sağlamaya çalışan emperyalistler için gelecek dönemlerin öneminin oldukça büyük olduğunu söyleyelim. Zira ‘Ortadoğu’da sınırların yeniden çizilmesi sürecine girilmiş ve zengin yeraltı/yerüstü kaynaklarının hangi emperyalist blok tarafından ele geçirileceği meselesi de beraberinde bu coğrafyayı kana bulamıştır ve daha da kana bulayacaktır’ dersek kâhinlik etmiş olmayacağımızı düşünüyoruz.

Ortadoğu’nun kadim inanç topluluklarından olan Ezidiler binlerce yıldır yaşadığı topraklardan göç etmek zorunda kalmış açlığa, sefalete, yoksulluğa, katliamlara daha fazla itilmiştir. Mevcut tablo karşısında harekete geçen komünistlere, devrimci-demokratlara, yurtseverlere yeni güvenlik yasalarıyla gözdağı verilmekte diğer taraftan ise yeni gelişmelerin bir halk hareketini de beraberinde getireceği gerçeğinden hareketle yapılacak katliamların meşru zeminin yaratılmak istenmektedir.

Rojava’nın en küçük parçası olan Kobane’de ise tüm imkânsızlıklara kısa menzilli etkisiz silahlara karşın insanın bilinçli dinamik rolüyle direnen Kürt ulusunun onurlu savaşına tanıklık ediyoruz. Çözüm süreci adıyla başlayıp bugüne uzanan ve Kürt Ulusal Hareketi’ni tasfiye etmeyi amaçlayan sürecin hala entegre etme çabalarıyla yürüyüp gittiği gözler önündedir. Dün olduğu gibi bugün de Kürt ulusuna yönelik zihniyetin değişmediğini görüyoruz.

12 Eylül AFC’si neo-liberal politikaların uygulanmasında kilometre taşı oldu!

Emperyalist kapitalist kar hırsıyla dişlerini bileyerek hırlayan dünya düzeni, coğrafyamızda planlayarak sahnelediği 12 Eylül darbesi sonrası başta işçiler ve köylüler olmak üzere emekçilerin kanını emecek olan ekonomik reçetesini uygulamaya koydu. Bir taraftan zindana dönüştürdükleri coğrafyamızda sonu gelmez bir zulüm ve işkence diğer yandan ise halkların cebindeki son kuruşa dahi göz diken kapitalistlerin neo-liberal politikaları; özelleştirme, hak gaspı, güvencesiz/sendikasız çalışma, talan, rant, yolsuzluk, spekülasyon…

Kapitalizmin doğasındaki kar hırsı günümüzde onu ‘para üzerinden para’ kazanmaya kanalize etmiştir. Dünyada dolanan paranın içindeki üretimin payı gittikçe azalmış ve sonunda hayali bir ekonomiyle para kazanılmaya başlanmıştır. Borsalar finans sermayesi ile sanayi sermayesini anaforuna almış ve yeni dönem gelişen krizlerin kaynağı haline gelmiştir.

Daha evvel İMF reçeteleriyle beraber köylülük bitirilmiş ve gıdada, tarımda hayvancılıkta dahi ithal ürünlere yaslanılmıştır. Üretimsizliğe mahkum olan köylüler topraklarını ranta, talana, HES’lere, altın arama şirketlerine terk ederek şehirlerde ucuz iş gücü olmuştur. Kapitalizmin can çekişen bu yapısı gezegeni dönülmez bir yıkıma sürüklemektedir. Ekolojik yaşam rant uğruna geri dönülmez boyutta bir yıkıma uğratılmıştır.

AKP eliyle uygulanmaya devam eden neo-liberal politikaların işçilere dayattığı güvencesiz çalışma ve can güvenliği olmadan çalışma, işçileri ölüme mahkum etmektedir. Kar hırsıyla yanıp tutuşan kapitalist düzenin sözcüleri ise yaşananları (Soma, Ermenek, Torunlar Holding) kaza-kader kılıfıyla süsleyerek kendisini ve patronları aklamaktadır. ‘İş kazası’ adıyla meşrulaştırılmaya çalışılan bu katliamlar sonucunda emekçiler daha fazla örgütlenerek iş alanlarında direnişe geçip, faşist diktatörlüğe cevap olacaktır.

Yeni yasalarla amaçladıkları dikensiz gül bahçeleridir!

Emperyalistlerin dikensiz gül bahçesi olarak görmek istedikleri bir diğer alan ise üniversitelerdir. Cuntayla beraber halkın haklı demokratik hak ve hukuk mücadelesini öğrenciler cephesinden sindirmek isteyen düzenin bekçileri YÖK’ü kurmuştur. Yeni getirdikleri yasalarla bugün ihtiyaçları olan kontrol mekanizmasını daha fazla işleterek üniversitelerde akademisyenlerin seçimi, terfisi ve atamasını tamamıyla ellerine almış ve özgürce fikirlerin dile getirilmesini engelledikleri gibi şimdi de düşünen, okuyan ve gelişen insan tipini üniversitelere sokmamaya çalışmaktadır. Egemenler özellikle kendi maddi koşullarını çözümleyebilecek bir gençlik /kuşak istemektedir. Çocuk yaştan itibaren torna tezgahına soktukları öğrencilere okullarda ‘her koyun kendi bacağından asılır’, ‘bal tutan parmağını yalar’ mantalitesini şırınga etmeye çalışmış ve bu tezgahta kalıba sokamadıklarına da ”ya bu deveye binersin ya da bu diyardan gidersin” zihniyetiyle baskı kurmuştur.

Yeni gelen YÖK yasasıyla okulunu uzatan öğrenciyi okuldan atabilme imkânı doğmuş, lisans öğrencileri okullarını en fazla üç yıl daha uzatabilir duruma gelmiştir. Yani dört yıl yediye, beş yıl sekize, altı yıl ise en fazla dokuz yıla kadar bitirilmek zorundadır. Uygulanmak istenen öğrencileri toplumsal ilişkilerden uzak tutarak onun kendi dünyasının içerisinde kalmasını ve toplumsal muhalefete girmesini önlemeye çalışmanın yeni bir versiyonudur.

Öncesi akademisyenler ve öğrenciler için de geçerli olan kırmızı çizgilerin aşındırılması halinde işte kapı işte sapı denilmektedir.

Ne bu deveye bineceğiz ne de bu diyardan gideceğiz örgütlü gücümüzle saltanatınızı yıkacağız!

6 Kasımları takvimsel süreçler haline getirmek doğru değildir. Hedefimiz sözün, yetkinin ve kararın üniversitelerin esas sahibi olan öğrencilere, akademisyenlere ve üniversite emekçilerine verilmesidir. Hedefimiz eşit bir eğitim ortamıdır. Ezberin ve bilim ötesi bilgilerin değil, bilimsel bilgilerin öğretileceği bir eğitimdir. Hedefimiz egemenler için önemi stratejik olan postallarla gelen YÖK gericiliğini yıkmaktır. Fiili, meşru ve militan temelde hareket ederek geleceğimizi çalan, bize karşın bizim hakkımızda tasarruf hakkı edinmiş olan YÖK gericiliğine karşı örgütlü mücadeleyi büyütelim.

Kahrolsun YÖK gericiliği

Kahrolsun emperyalist kapitalist dünya düzeni

Yaşasın örgütlü mücadelemiz

Söz yetki karar üniversitelerin esas sahiplerine

Yaşasın Demokratik Gençlik Hareketimiz”

 

Önceki İçerikDHF İstanbul Örgütlüğü Kobanê’yle dayanışma kampanyası sona erdirdi
Sonraki İçerik‘Böyle bir davanın saflarında olmaktan onur duyuyorum’