Volkan Yaraşır: Dünyanın en zengin/ Dünyanın en fakir ülkesi: ABD

Dünyanın en zengin ülkesi olan ABD, aynı zamanda dünyadaki sefaletin en şiddetli yaşandığı ülke olarak dikkat çekiyor. Kriz bu süreci korkunç bir boyuta yükseltti

HABER MERKEZİ (07.07.2016) – Kapitalizmin yapısal/ genelleşmiş krizi 2007- 2008 yılında ABD merkezli kendini dışa vurdu. Bir kolektif kapitalist olan (kapitalist) devlet, ontolojik bir yönelimle sermayenin güvenliği ve sonsuz serbestliğini sağlamak için hemen hareket geçti.

Kapitalist devletinin ilk işi krizi sosyalleştirmek ve kapitalist tekelleri kurtarmak oldu. Yaşanan şiddetli şoka (Eski FED başkanının krizin gerçekleşmesine inanamaması gibi) karşı önce faizler sıfırlandı, ardından finans ve reel sektördeki iflas eden şirketlerin hızla ve pervasızca kurtarılması geldi. Bu adımlar bir yanıyla da krizin yıkıcı etkilerinin topluma yüklemesi operasyonlarıydı. Ardından üçüncü hamle olarak parasal genişleme politikalarına geçildi. Böylece krizi çevre ülkelere ya da gelişmekte olan piyasalara yansıtma/”ihraç etme” şansı kazanılacaktı. Bu arada bazı palyatif adımlarla ya da sistematik esnekleştirme taktikleriyle istihdam sorununa cevap verilmeye çalışıldı. Emekçiler yarı zamanlı işlere stratejik bir biçimde yönlendirildi. Böylece işsizlik oranı göreceli olarak aşağı çekildi. ABD ekonomisinde, özellikle 2012,2013’ten sonra nispi oranda bir toparlanma görüldü. Özellikle ABD’nin hegemon devlet olmasından kaynaklı, rezerv parayı basan ülke olması ya da senyoraj hakkı ekonomik toparlanmanın başat faktörü olarak dikkat çekti.

Kriz sürüyor …

2015 yılında FED, ABD ekonomisinde toparlanmanın tamamlandığını açıkladı. Parasal genişleme politikalarına son verdiğini ve faiz artırımına gideceğini deklare etti. 0rta vadeli bir süreçte yaşanacak enflasyona karşı 2016 yılında, her seferinde  % 0.25 oranında 4 faiz artışına gidileceğini  ve hedefin 2017 yılında % 1.5 faiz olduğunu bildirildi.

Ama işler 2016 başından itibaren yolunda gitmedi. Özellikle Çin ekonomisindeki yavaşlama, olası yeni borsa çöküşleri, Çin’in izlediği ekonomik politikalarının küresel ekonomiye ve ABD’ye etkisi, dünya ekonomisindeki olumsuz gelişmeler ve “uzun” durgunluğun devam etmesi, gelişmekte olan piyasalarda kriz riskinin artması, Avrupa ve Japonya’da ekonomik krizin derinleşmesi ve ABD ekonomisinde (2014 ikinci çeyreği ve 2015 yılında devam eden ve halen süren) yaşanan durgunluk ve hatta daralma eğilimi faiz artırımının realize olması engelledi. Yüksek bir ihtimalle bu yıl içinde faiz artırımına gidilmeyecek

ABD ekonomisinin durgunluktan, hızla daralma eşiğine geçme olasılığı yükseliyor. Sanayi üretimi verileri de bu tezi doğruluyor. Kısaca  ABD’de kriz sürüyor ve derinleşme olasılığı artıyor. Kapitalist sisteminin bügün ulaştığı yüksek entegrasyon düzeyi ve Çin’in yaratacağı “kelebek” etkisi süreci hızlandırabilir.

Mutlak sefalet

Dünyanın en zengin ülkesi olan ABD, aynı zamanda dünyadaki sefaletin en şiddetli yaşandığı ülke olarak dikkat çekiyor. Kriz bu süreci korkunç bir boyuta yükseltti.

Bu bir paradoks değil, kapitalist sistemin yıkıcı gerçekliği. Artık “yaşayan” kapitalizmi anlatma da bir şiara ve mottoya dönüşmüş “We are  the 99 %” – Biz yüzde 99’uz sloganının, en çıplak biçimde yaşandığı ülkelerden biri ABD. Yüzde 99, “öteki” Amerika’yı, dünyanın lanetlilerini, ötekileri anlatıyor Yapısal kriz, ABD’de kronik ve mutlak bir yoksulluğun önünü açtı. Milyonlarca kişi evlerini kaybetti. ABD yoksullaşma oranı resmi verilere göre nüfusun yüzde 15’ine ulaştı. Gerçek durum ise çok daha fazla. Eşitsizlik derinleşti. Evsizlerin ve sokakta yaşayanlar orantısal olarak yükseldi. Sefalet kitleselleşti ve kronikleşti.        

Volkan Yaraşır              

 

Önceki İçerikKaranlığa sırt çeviren gençliğin yönü devrim olmalı
Sonraki İçerikİbo’nun çalışma tarzı