İSTANBUL (22.06.2014)- Bu yıl 5.si düzenlenen Trans Onur Haftası etkinlikleri dün saat 17.00’de Taksim Tramvay durağından Tünel’e gerçekleştirilen yürüyüşle tamamlandı. Binlerin katıldığı ve sloganların hiç eksik olmadığı yürüyüşte trans katliamları, translara yönelik ayrımcılık ve transfobik saldırılar protesto edildi.
İstanbul LGBTİ Derneği’nin çağrısıyla gerçekleştirilen yürüyüşe aralarında Demokratik Kadın Hareketi’nin de bulunduğu devrimci, demokratik örgütler de katıldı. Yürüyüş için saat 17.00’de Taksim Meydanı’nda toplanmak isteyen kitle polis engeliyle karşılaşınca yürüyüş İstiklal Caddesi girişinde Fransız Kültür Merkezi önünden başladı. “Faili devlet” pankartı arkasında yürüyün binler “Velev ki dönmeyiz”, “Anayasada cinsiyet kimliği”, “Trans candır” dövizlerinin yanı sıra LGBTİ sembolü olan gökkuşağı bayrakları ve Gezi Şehitlerinin resimlerini taşıdı. Sık sık “Polis fuhuş yap, onurlu yaşa”, “Susma haykır translar vardır”, “Travestiyiz, buradayız alışın alışın gitmiyoruz”, “Nefrete karşı ses çıkar”, “Transfobik devlet yıkacağız elbet”, “Tayyip kaç kaç kaç dönmeler geliyor”, “Velev ki dönmeyiz, alışın her yerdeyiz” sloganlarını atan kitle yaklaşık iki saat süren yürüyüşün ardından Taksim Tünel’e ulaşarak burada heteroseksist güzellik anlayışını dayatan, normatif güzellik yarışmalarına karşı “Alternatif Güzellik Yarışması” düzenleyerek “Translar güzeldir” şiarıyla herkes kazanan ilan etti. Ardından basın açıklaması yapıldı.
“Sadece son 2 yılda 49 trans kadının nefret cinayetine kurban gitti”
Burada yapılan basın açıklamasında sadece son 2 yılda 49 trans kadının nefret cinayetleriyle katledildikleri, son 10 yıldaysa 70 trans kadının katledildiği açıklandı. Açıklamada Avcılar Meis sitesinde Translara yönelik başlatılan sürgün kampanyası sonucu dövülerek cami bahçesine atılan ve yoğun bakımda hayatını kaybeden Seda’nın davasının sonuçlandığı ve katil müebbet ile yargılanırken sözde maktulün trans olmasını gerekçe gösterilerek cezanın 15 yıla düşürdüğü kaydedildi. Seda’nın katilinin ceza infaz sistemine göre 8 yıl cezasını yattıktan sonra denetimli serbestlikten faydalanarak serbest bırakılacağı belirtilerek “Seda gibi yüzlerce trans kadın bu coğrafyada devletin sistematik şiddeti yüzünden can veriyor. Çünkü erk devlet bizlere, şiddeti, küfrü, ayrımcılığı, ırkçılığı, ötekileştirmeyi, zulüm ve zorbalığı bir yaşam biçimi olarak dayatıyor.” denildi.
“Trans cinayetleri sistematik ve politiktir”
Trans cinayetlerinin sistematik ve politik olduğu belirtilen yürüyüşte şu ifadelere yer verildi:
“Açık ki bu ilk değil ve maalesef son da olmayacak. Sokaklarda, meydanlarda, alanlarda, barikatlarda yıllardır söylüyoruz : Trans cinayetleri sistematik ve politiktir. Devlet, katillere verdiği her türden taviz ve teşvikle; trans katliamlarına kapı aralamaya devam etmektedir. Adeta nefret içinde boğmaya çalıştığı topluma “Bunlar stres topudur, tüm hıncınızı translardan çıkarabilirsiniz” demektedir.
İktidar sahipleri, egemenler, efendiler! Sesimizi duymayanlar, bizi üçüncü sayfalardan, yandaş medyanın taraflı haberlerinden tanıyanlar. Ardı ardına yaşanan bu cinayetlerin ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz.”
“Nefret cinayetlerini ve trans cinayetlerini durduracağız” denilen açıklamada Gezi Direnişinde, Lice’de katledilenlerle Dersim’de tutuklanarak onlarca yıl hapse mahkum edilen Evrim Konak ve Murat Kur’un ve onlarca tutuklunun, kaybın ve gözaltının da takipçisi olunacağı kaydedildi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Bu hukuksuzluğu ve katliamı sadece transların yaşamadığını biliyoruz. Gezi Direnişi başladığı günden beri kaybettiğimiz 8 canı, Lice’de karakol yapımına karşı çıktığı için katledilen 2 canımızı, Dersim’de Yeni Demokrasi mücadelesi verirken tutuklanan ve onlarca yıl cezaya çarptırılan Evrimlerin, Muratların, onlarca tutuklunun, kaybın ve gözaltının da takipçisiyiz. Artan kadın cinayetleri, tecavüz dâhil her türden erkek eziyetini yaşayan ve yaşamaya devam eden kadınlar ve çocuklar aynı kıyımın farklı yüzleridir. Transseksüeller ise olağanlaştırılmaya çalışılan bu kıyımın en kolay hedefidir. Bu cinayetlerin tümü milliyetçilik, namus, aile, ahlak ve din adına yapılmaktadır.”
“Hayatlarımız bu kadar ucuz değil!”
Açıklamada LGBTİ’lerin talepleri şöyle sıralandı: “Size hatırlatmayı görev edindik! Hayatlarımız ve canlarımız bu kadar ucuz değildir. Gözümüzü dört açtık ve yüzde yüz iradeyiz. Yaşanan her saldırının ardından daha da güçlenerek, palazlanarak geleceğiz, sistematikleşen devlet ve polis şiddetinize direnmeye devam edeceğiz.
Ey kendini egemen kılanlar, duyun! Hak vermeyeceğinizin bilinciyle mücadeleye başladık. Ve hakkımız olanı almak için ne gerekiyorsa yapacağız.
Eşcinsel, biseksüel, trans ve intersekslere yönelen nefret suçları ile mücadelede, “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” ibarelerini de bünyesinde barındıran bir nefret suçları mevzuatı oluşturulmalıdır.
Trans seks işçilerini güvenliksiz çalışma alanlarına iten ve bizzat şiddetin mağduru olmalarına vesile olan “fuhuş” ile ilgili mevzuat değiştirilmelidir. Herkesin istediği işi yapabildiği bir hayat garanti edilmeli ve LGBTİ bireylerin istihdamıyla ilgili iyileştirici uygulamalar yapılmalıdır.
Seks işçiliği bir iş kolu olarak kabul edilmeli ve sendikal haklar garanti altına alınmalı.
Kolluk kuvvetleri ve yargı birimlerinin trans bireylere yönelik önyargılı ve ayrımcı tutumuyla mücadele edilmeli; katillerine “haksız tahrik” veya “iyi hal” gerekçeleriyle verilen ceza indirimleri derhal son bulmalıdır, cinayetlerin nefret boyutuna mutlaka vurgu yapılmalıdır.”
Açıklama şu ifadelerle sonlandırıldı:“Hala devam etmekte olan, ailesi tarafından öldürülen Ahmet Yıldız davasının da takipçisiyiz.
Yıllardır Kürdistan’da yürütülen kirli savaşın, ve bu savaşın açtığı derin yaraların da takipçisiyiz. Katledilen kürt gençlerinin, sürgüne zorlanan LGBT bireylerin, yakılan köylerimizin, tahrip edilen doğamızın ve Kürt halkının haklı taleplerinin tarafı ve takipçiyiz.
3 kuruşa yerin yüzlerce metre altına hapsedilen, iş güvenliğinden yoksun ve ilkel koşullar altında çalışmaya zorlanarak katledilen Soma Maden işçilerinin de takipçisiyiz!
Eşcinsel ve trans cinayetleri politiktir. Translara yönelen şiddet, eşcinsellere, kadınlara, engellilere, HIV pozitif bireylere, Kürtlere, Ermenilere, Alevilere, Romanlara, Sosyalistlere, işçilere, emekçilere, sığınmacı/mültecilere, doğaya, hayvanlara yönelen şiddetin bir başka yüzüdür.
Bu bilinçle bir kez daha haykırıyoruz. Kokuşmuş düzeninize çomak sokana kadar mücadeleye devam edeceğiz. Sokaklarda, parklarda, barikatlarda, mahpushanelerde Trans onuruna sahip çıkarak direneceğiz.
İki yüzlü ahlakınız batsın!
Nefrete inat yaşasın hayat!
Transfobik devlet yıkacağız elbet!”