Sendika bürokrasisine karşı tabandan örgütlenen güçle müdahale şarttır!

Devrimci siyaset; ilkeli ve işçi sınıfının tabandan gelen gücüyle iradeleştiğinde sonuç alıcı bir nitelik kazanır. Her şeyden önce son işçi eylemlerinde de görüldüğü gibi, işçi sınıfı örgütlülüğü olarak sendikalarda yaşanan tahribat büyüktür. Bu tahribatın devrimci bir müdahale ile giderilmesi, işçi sınıfının nicel dalgalanmasının sınıf mücadelesinde bir niteliğe kavuşması ve unutulan yok sayılan devrimci ilke ve çalışma tarzının, devrimci sendikal örgütlenmenin bu süreci aşmak için yol haritasını çıkarması gerekir. Durum ve zemin ne kadar geri olursa olsun, sendika ağaları ve gerici kodamanların yarattığı tahribat ne kadar büyük olursa olsun, Lenin’in işaret ettiği gibi “Komünistler işçi sınıfının sendikal mücadelesine uzak duramaz, yabancı kalamaz ve düşmanca bir tutum takınamaz.”

HABER MERKEZİ (21.07.2015) – Mevcut koşullarda işçi sınıfının mücadelesi, sınıf çıkarlarının karşısında duran tüm gerici odakları hedef almak durumundadır. Ekonomik, demokratik hak arama mücadelesinin zemin olduğu ve siyasal mücadele ile kapitalist sistemi hedef alan tavrı, işçi sınıfının başına çöreklenmiş sendika ağalığı, bürokrat rantçı “burjuvazinin teğmenlerine” tavırla birleşmeli ve işçi sınıfına ihanet odaklarına yönelmelidir. Bunun ilk adımı tabandan gelen gücü devrimci dinamizm ile örgütlemektir. Ekonomik demokratik hak arama eylemleriyle, patronlara, kapitalist sisteme ve yanı başında ihanet şebekeleri olarak duran satılmış “sendikalara” karşı sınıfın gücünü harekete geçirmek, işçi sınıfının mücadelesinde devrimci çizginin niteliği olacaktır.

Devrimci çizgide sendikaların tabandan gelen güçle örgütlenmesinde, en büyük manüpilasyon, burjuva ideologlarca gündemleştirilen “sendikaların bağımsızlığı” iddiasıdır. İşçi sınıfının politik olarak geri ve orta kesimlerini özellikle sınıf hareketinden koparmak, burjuvaziye ve patronların kölelik koşullarına karşı verilen mücadelede silahsızlandırmak ve bu silahsızlandırmanın bir aracı olan mevcut “sendikalardaki” gerici yoz yönetimleri korumak için gündemleştirilen bu mesele, Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimci ve komünist hareketi açısından aşılmış bir mesele olsa da, geniş işçi kesimlerinin tabanında hala “itibar” görmektedir.

Tabi ki söz konusu olan sendikaların idari bağımsızlığı değildir. İdari açıdan sendikaların bağımsız olması gerekliliği, işçi sınıfının tabandan direk denetleyebildiği ve demokratik seçimlerle kendisini iradeleştirdiği mekanizma, herkesten önce komünistlerin ve devrimcilerin dünya görüşünün güvencesindedir. İşçi sınıfının ekonomik demokratik haklarını arama ve siyasi mücadelenin bir parçası olarak bu hakları konumlandırma kurumları olan sendikaların, söz, karar ve yetkiyi denetleme hakkını üyelerine verdiği, alttan üste denetim mekanizmalarını oluşturduğu bağımsız bir idari yapısının olması, sendikaların en doğal işleyişidir.

Burjuvazinin ve denetimine girmiş sendika ağalarının gündemleştirdiği mesele bu değildir. Gerici bağnaz egemenlik, burjuva siyasetin denetiminde olan “sendikalarda”, devrimci çizginin yaratılmasını engellemek için “sendikalar siyasetten bağımsızdır” demagojisine sarılmaktadır. Bursa Metal iş kolu merkezli başlayan ve Polimer, Embay gibi işçilerin direnişiyle günden güne olumlu zeminde nitelik kazanan işçi direnişlerinde, işçi sınıfıyla devrimci sendikal çizgi arasına bu mantıkla duvarlar örülmeye çalışılmıştır, çalışılmaktadır. Toplumdaki karşıt sınıfların mücadelesinin bir parçası olan, örgütleme ve hareket planında birçok siyasal eğilimden fazlasıyla etkilenen sendikaları siyasetten bağımsız kurumlar olarak tasavvuf etmek, bu zemindeki gerçekliğin çarpıtılmasıdır. Devrimci siyasetin bu alanla buluşmasını engelleme çabasıdır. Devrimci siyasetin olmadığı koşulda sendikalarda hakim olacak anlayış, sağ veya sol küçük burjuva anlayıştır. Daha da önemlisi, devrimci siyasetin olmadığı alanlarda, burjuva siyasetin hegemonya kurması daha kolay olmaktadır. Demek ki asıl sorgulanması gereken, sendikaların siyasetten bağımsız olup olmaması meselesi değil, hangi siyasetin etkisinde ya da denetiminde olduğu meselesidir. Farklı tonlarda ve niyetlerde olsa da, anarko sendikacılığı da, işçi sınıfının önderliğinde militan devrimci duruşu yadsıyan bir niteliktedir. Sistemli karşı devrimin kurumsal çalışmasından, sağ ya da sol küçük burjuva sapmalara kadar, işçi sınıfının çıkarlarıyla bağdaşmayan tüm siyasal denetim ve etkilerin kırılmasının tek yolu da bu alanlara devrimci siyasetin müdahalesidir.

Devrimci siyaset; ilkeli ve işçi sınıfının tabandan gelen gücüyle iradeleştiğinde sonuç alıcı bir nitelik kazanır. Her şeyden önce son işçi eylemlerinde de görüldüğü gibi, işçi sınıfı örgütlülüğü olarak sendikalarda yaşanan tahribat büyüktür. Bu tahribatın devrimci bir müdahale ile giderilmesi, işçi sınıfının nicel dalgalanmasının sınıf mücadelesinde bir niteliğe kavuşması ve unutulan yok sayılan devrimci ilke ve çalışma tarzının, devrimci sendikal örgütlenmenin bu süreci aşmak için yol haritasını çıkarması gerekir. Durum ve zemin ne kadar geri olursa olsun, sendika ağaları ve gerici kodamanların yarattığı tahribat ne kadar büyük olursa olsun, Lenin’in işaret ettiği gibi “Komünistler işçi sınıfının sendikal mücadelesine uzak duramaz, yabancı kalamaz ve düşmanca bir tutum takınamaz.”

Mevcut sendikalarda işçi sınıfının çıkarlarıyla bağdaşmayan, burjuva işbirlikçi bürokratizmin hakimiyeti konusunda, devletin yasa ve idari yapısının yarattığı avantaj tartışmasızdır. Devletin yasaları ve idari yapısı, mevcut sendikalara aynı biçimde sirayet etmiştir. Yasalarla sendikalara biçilen statü, toplu sözleşme ve örgütlenme hakkına getirilen baraj, iç yönetmenlikler özünde sendikaları sınıfın denetiminde ve örgütlü gücünde konumlanmasını engelleyen durumlardır. Bu gerici yasalara karşı mücadele etmek, sendikal demokrasi ve sendikal örgütlenme ile paralel yürüyecektir. Tabanın iradesini yok saymak, siyasal görüşlerinden dolayı üye ve seçme hakkını engellemek, sendika üyesi işçiler üzerinde egemenlik kurmak, farklılaşma durumunda siyasal baskı yapmak, mevcut gerici sistemin mevcut sendikalar içindeki yansımalarıdır. Devrimci sendikal çizgi, sendikaların idari yapısındaki işleyişte, nitelik farkını ortaya koymak durumundadır. Sendikal örgütlenmenin genel sorunlarından, toplu iş sözleşmelerine, yürütülecek mücadelenin genel hattının belirlenmesinden, her bir süreçte işverenlerle ya da başka kurumlarla gerçekleşmiş görüşmelere, kendi özgün taleplerinden toplumun genel sorunlarına, kendi özgün taleplerinin eylemselliğinden toplumun genel talepleriyle dayanışma eylemliliklerine kadar tüm meseleleri tabandan tartışmak ve tabandan demokratik işleyişle merkezileştirmek, devrimci sendikal çizginin doğru ve güçlü yanlarıdır. Tabi ki tabandan örgütlenen bu çalışmanın militan tarzda örgütlenmesi, işçi sınıfının siyasal mücadeledeki rolünü toplumsal devrimci dinamiklerle ortaklaştırır. Tüm mesele sendikal mücadelenin siyasal mücadeleyi güçlendiren, toplumsal dinamiklerin önder gücü olan işçi sınıfıyla toplumun diğer dinamiklerini devrimci siyasette ortaklaştırıp karşı devrim güçlerine yönelmesini sağlayan duruştur. Sendikal mücadele bu duruşun en geniş işçi tabanıyla ekonomik demokratik mücadele ile birleştiren bir mücadeledir.

Devrimci çizgide önderlik rolü, “tanrının” devrimcilere vahi yoluyla bahşettiği bir rol değildir. Ya da işçi sınıfının mevcut duruşunu ve örgütleme araçlarını tahlil edip, hareket eylem planındaki, önderlik konumundaki zaafları, gerici özellikleri sıralamak, sorunun pratik olarak aşılmasında bir adım olsa da, devrimci bir pratiker olarak örgütsel müdahalede somutlanmıyorsa anlamlı değildir. Öncülük ve önderlik işçi sınıfının içinde azimle, enerjik, sabırlı ve fedakar bir çalışmayla sağlanabilir. İşçi sınıfının tüm mücadelelerinde yer almak, gerici ve tasfiyeci nitelikte de olsa tüm sendikalarda çalışmak meselenin bir yanı iken, işçi sınıfının özgün ve genel sorunlarını, lokal ve genel eylemliliklerle, özgün ve genel taleplerle gündemleştirip sınıfın en yaygın gücüyle örgütlemek, sınıfın toplumsal rolünü oynamasını sağlayacaktır. Ve bu somutlukta kendisini örgütleyen devrimci sendikal çizgi, geniş işçi potansiyeli tarafından sahiplenip geliştirilir. Mücadelenin gücüyle kazanılan mevziler işçiler tarafından daha güçlü sahiplenilir ve yeni kazanımların siperleri haline gelir.

Türkiye-Kuzey Kürdistan coğrafyamızda  (dünyada da konjonktürel bir durumdur), sendikal hareketin başına çöreklenmiş sendikal kodamanlar ve bürokratizm, egemen sınıfların belkemiği olmuş durumdadır. Ve sendika ağalığı, bürokrat aristokrat ihanet şebekeleri, işçi sınıfının sırtından geçinen ama aynı zamanda işçi sınıfının baş belası olmuş durumdadır. Ne zaman işçi sınıfının eylemleri yükselmiş ve komprador tekelci burjuvazinin yasal çerçevelerini zorlar hale gelmişse, hakim gerici sınıfların imdadına bu sendika bürokrasisi yetişmiştir. Çünkü bu sendikal bürokrasi de sistemden nemalanmakta, sendikacılığı kendi özel hayatını ürettiği ve kişisel kar sağladığı alanlar olarak görmektedir. İşçilerin oyu ile seçildikleri konumlarını, zamanla ayrıcalıklı, denetlenmeyen bir mevki haline getirmişlerdir. Bu konumlarını korumanın güvencesi, sisteme kapı kulluğu, işçi sınıfına ihanettir.

İşçi sınıfının mücadelesinin ve sendikal örgütlü gücünün gerilemesinde bu gericileşmiş sendikaların rolü tartışmasızdır. Buna karşı mücadele her zaman cepheden örgütlenecek araçlarla olmayabilir. Yani, mevcut sendikaların dışında, devrimci sendikal çizgide sendikalar oluşturarak örgütlenmeler yapmak bir yöntemdir. Fakat sistemin sendikalar yönetmenliği, (ki bu yönetmenlikler sendikalarda gerici anlayışların hakim olmasına avantaj sağlamaktadır), sendikalarda kurumsallaşmış bürokratizm ve sendika ağalığı, tabanın diri dinamiklerinin örgütsüzlüğü vb. gibi dezavantajlar ele alındığında sadece bu cepheden tutumla hakim olan gerici tarzı parçalamak yeterli olmamaktadır. Bu bürokrasiye karşı mücadeleyi, daha farklı yöntemlerle güçlendirmek gerekir. Ki bu konuda devrimci çizgi adına doğru hareket etmeyen bir çok “sol” eğilim, sendikal bürokratizme tavır adı altında işçi sınıfına tavır alarak işçileri kendi kaderine bırakıyor. Sorun kapsamlı çalışmalara davetiye çıkarıyor.

Sendikalar gibi bir kitle hareketinde, cepheyi genişletip hedefi daraltmak, önemli bir meziyettir. Cephenin genişlemesi, yaygın bir taban çalışması ve sorunların, çözümlerin tabanla buluşturulmasıdır. Talepleri ortaklaşan geniş işçi yığınları, sağlam ve militan bir duruşta kenetlenirler. İşçi sınıfının doğal refleksi dahi bunu yaratmıştır. Otomotiv sanayindeki direniş, Türk Metal’in ihanet tavrını parçalamış, on binlerce farklı fabrikalarda ve organize sanayi bölgelerinde çalışan işçileri de harekete geçirerek, talepleri ortaklaştırmıştır. Bu dalga somut olarak çelişkilerin ne denli derin olduğunu ve işçi sınıfının ne kadar dinamik olduğunu açıkça ortaya çıkarmıştır. Nesnel çelişkilerin üzerinde bir özne olarak var olan bu dinamiğe verilecek devrimci ve militan bir öz, sistemi ve sendikal bürokrasiyi parçalayacaktır.

Tabandaki bu militan çalışma, sendikal bürokrasi içinde yapılacak bir ayrımla, yönelecek karşı devrimci gücü zayıflatacak bir başka öğedir. Sendika yöneticileri arasında, üst bürokrasi ile orta ve alt bürokrasi aynı derecede hedef değildir. İflah olmaz palazlanmış üst bürokrasinin dışında kalan orta ve alt tabaka, militan ve kitlesel tabanın gücüyle dönüştürülebilinir, en kötü olasılıkla etkisizleştirilebilinir. Bu tür ayrışımların yapılarak çatışma ve birleşmenin doğru yapılması, devrimci sendikal çalışmanın önünü açacaktır. Devrimci çizginin, kendisi gibi olmayan anlayışlarla, mücadelenin taktikleri gereği bazı uzlaşmalar yapması, ne devrimci çizgiyi zayıflatmaktır ne de reformizm ve tasfiyeciliktir. Biz burjuvazi ve onun sosyal dayanaklarıyla işbirliğine girerek yöntem ve taktik belirlemiyoruz. Onun, basitten karmaşığa tüm anlayışlarıyla çatışma halindeyiz. Ama onun anlayışının bizden kopardığı birey ve toplumsal dinamikleri de geri kazanmayı mücadelemizin gereği sayarız. Tabandan kazanılmış sağlam mevzilerimize dayanarak bu mücadeleyi sürdürmek, kitlelerin kendi mücadelesinde özne olma niteliğini merkezileştirecektir.

Bu bilinçle işçi sınıfı içinde örgütlenmek, devrimci ve komünist çizgide örgütlenmeye çalışan sendikaların yanında, gerici sendikaların denetimindeki işçi sınıfı ve “sendikaların” içinde örgütsel çalışmayı merkeze almak, işçi sınıfını örgütlemenin ana yönelimidir. Son eylemlerle işçi sınıfı önderlik beklediğini nesnel duruşuyla ifade etmiştir. Komünist ve devrimci militan duruş bu davete gecikmemelidir.

Önceki İçerikKatliam’da yaşamını yitirenlerin isimleri belli oldu
Sonraki İçerikHedefimiz sınıf merkezli bir sendika yaratmak