HABER MERKEZİ (29.03.2014)- Özgür Gelecek sitesinde Dersim’de yürüttükleri yerel seçim çalışmalarıyla ilgili çıkan değerlendirme yazısının bir bölümü DDHD ve DHF’nin yerel seçim çalışmaları özgülünde (ve genelleştirilmiş olarak da) eleştirilmesini kapsamaktadır. Mantık ve üslup açısından sakatlıklar taşıdığı için söz konusu eleştirilere yanıt verme ihtiyacı doğmuştur. Zira DDHD ve DHF’yi zan altına sokan, suçlayan ve bu yaklaşımlarını oturttuğu ciddi anlayış hataları bulunmaktadır.
Üslup meselesi biçimsel bir sorun olsa da önemlidir. Bu bakımdan kısaca değinmekte fayda var. Genel olarak üslup ve eleştiri dili olumludur ama düşünüş tarzına bağlı olarak yeteri kadar olgun değildir. Kibar davranılmaya çalışılsa da inceltilmiş kabalıklar gözden kaçmamaktadır. Misal, DDHD ve DHF’ye yönelik, “yalan” , “dedikodu” gibi ifadeler hiç de uygun olmayan ifade biçimleridir ve elbette yansıtılmak istenen olgun, düzeyli ve yapıcı eleştiri sınırlarını zorlayarak hakarete varan ifadelerdir. Bu eleştiri tarzında, bu ifadelerin olmaması daha iyi olacaktı Özgür Gelecek ve seviyeli eleştiri ve üslup için…
En önemlisi de Kaypakkaya ve Partizan kimliğinin kullanılmasını bu kimliğe layık olmakla eşit gören yaklaşımı DDHD ve DHF’ye atfen sarf etmiş olmalarıdır ki, bu ifade tarzıyla hem yeterince kaba bir yaklaşıma girilmiş ve hem de küstahlığa varan bir tablo resmedilmiş… Kimin neye, ne kadar layık olduğuna karar verme hakkı ve yetkisini kullananların kendilerini “doğrular ve kanıtlar bataryası” gördüğü açıkken, değerleri ipotek eden bu anlayış, devrimci anlayış açısından son derece özürlü ve tabii ki sakıncalıdır da. Başka siyasi iradelerin kendilerini nasıl ifade edeceği sadece onların tasarrufundadır. Eleştiri hakkı ötesinde, “siz Kaypakkaya ve Partizan’ı sahiplenemezsiniz” demeye getirme veya “onlara layık değilsiniz ama biz layık’ız” gibi yaklaşımlara girmek tabii ki küstahlıktır. Diyelim ki, bizce de siz o değerleri temsil etmiyorsunuz. Sizin fikriniz tersiyken, bizim fikrimiz de budur diyelim. Bu durumda kimin layık olup olmadığını nasıl karara bağlayacağız? Demek ki, ideolojik eleştiriyle yetinmek en doğrusudur. Ama siz, bizlerin özellikle Partizan argümanını kullanmamıza sürekli bir reaksiyon göstererek sorun yapıyor, kendinize dönük bir hak ihlali yaptığımızı söyleyerek bunun üzerinden birçok eleştiri yürütüyorsunuz. Şimdi bir de Kaypakkaya yoldaşı eklediniz bize karşı yasaklarınıza. Açıkça deyin ki size Kaypakkaya ve Partizan isimleri yasaktır. Ama bu yasaklamayı nasıl kendinize hak görüyorsunuz. Kaldı ki, neden rahatsız oluyorsunuz, sizden başkalarının da bu değerleri sahiplenmesi iyi değil mi? Bizden başkası sahiplenemez diyorsanız sizin bileceğimiz iştir ama tabii ki yanlıştır. Bilmelisiniz ki, en az sizler kadar Partizan geleneğinin temsilcisiyiz. Kaypakkaya yoldaşı hiç tartışmıyoruz, sizler de bir daha bu denli hoyrat davranmamalısınız. Yani nasıl, hangi gerekçeyle Kaypakkaya yoldaşı sahiplenmemizi problem görür, görebilirsiniz? Ve bunu sorun haline getirebilirsiniz? Bu söyleminizle sınırlarınızı aştığınız açık değil midir?
Üsluptan da öteye konu ettiğimiz ilgili eleştiri yazısının mantığını kavramakta zorlandığımızı belirtelim. Yasakçı, ipotekçi vb garip bir kültür var yazıda. Yeterince düşünülmeden yazıldığına inanmak istiyoruz.
İlgili yazıdan bir-iki alıntı yaparak devam etmek yerinde olacaktır. Bakın ne diyor Özgür Gelecek sitesi sayfalarında yer alan yazı veya anlayış.
“Bütün bu çalışmalar boyunca gözlemlediğimiz ve halen de devam eden sorun DDHD’nin (DHF) seçim çalışmaları yürütmek amacıyla gittiği ilçe ve köylerde yürüttüğü propaganda ve siyaset tarzıdır.”
Dostlarımız yürüttükleri ‘bütün bu çalışmaları’ boyunca hiçbir sorun ve problemle karşılaşmamışlar, her şey pür-o pak ve süt limanmış… Ama DDHD ve DHF gibi ucube bir şey çıkmış ve bütün sorun buymuş, bunun propaganda ve siyaset tarzıymış… Yani ne devlet engeli, ne gerici kültür ve değerlerin kabuğu, ne de kendi yetersizlik ve zayıflıkları ya da halk kitleleriyle bağlarının sınırlılığı vb vs hiçbir sorun yokmuş ama DDHD (ve DHF)’nin propaganda ve siyaset tarzı, bütün bu çalışmalarda sorun olarak karşılarına çıkmış… Yorum yapma gereği duymadan okuyucunun takdirine bırakıyoruz bu mantığı. Ancak sınıf bakış açısından ve sahiplendiğiniz ideolojik-siyasi çizgiden uzak bir anlayışla kendinize “hasım” bellediğinizi söyleyelim. DDHD’nin propaganda ve siyaset tarzından başka sorun yokmuş demek… Demek DDHD’nin düzen partilerine, gerici faşist devlet ve iktidara yönelik siyaset ve propaganda tarzının hiçbir önemi yok ve sadece size karşı çalışma yürütüyorlar diye sorun olarak görüyorsunuz… Sınıf bakış açınız ve bilincinizin yeterince keskin ve açık olmadığını üzülerek ifade etmek durumundayız. DDHD ve DHF gibi demokratik devrimci bir kurumun çalışmalarını küçük sorunlara indirgeyip kendinizin önündeki sorun olarak değerlendirmeniz ve hatta düşman engelleri değil, sadece bunu görmeniz proleter sınıf bilincinizin yeterince keskin ve açık olmadığını gösterir.
Devamında dediklerine gelince;
“Ne İbrahim Kaypakkaya ismi ne de Partizan kimliği elimizde kullanılacak bir kart değildir. Sahip oldukları kimlikle yani DHF ile kendilerini anlatmakta ve ifade etmekte zorlandıkları belli ki; gittikleri faaliyet alanlarında kitleye kendilerini Partizan olarak tanıtmaktadırlar.”
“Ne İbrahim Kaypakkaya ismi ne de Partizan kimliği elimizde kullanılacak bir kart değildir.” Siyasette karşılığı var mı, karşılığı nedir bu ifadenin. Ne kartı arkadaşlar, kumar mı oynuyoruz? Onlarca senedir Kaypakkaya yoldaşı her biçimde savunuyoruz, savunmaya devam ediyoruz. İşte DHF çalışanları bir önceki seçim döneminde Kaypakkaya’yı övme gerekçesiyle tutuklanıp hapsedildi. Ağır ‘cezalara’ karşın DHF’liler “Kaypakkaya’yı övmek onurdur” diye savunma yaptı ve DHF “Kaypakkaya’yı savunmak onurdur’’ şiarıyla büyük kampanyalar yürüttü. Yapımızın ne bedeller ödendiğini de bilmeniz gerekir! Ödemeye de tereddütsüz olarak devam ediyoruz, edeceğiz! Peki bu durumda siz neden bahsediyorsunuz? Ne diyorsunuz? Hangi karttan söz ediyorsunuz? Bu gereksizlikleri bırakmanız daha doğru olur…
Kendilerini anlatmakta zorlandıkları belliymiş… Öyle olsa ne çıkar?! Diyelim ki, “Dersim köylüleri DHF’yi tanımıyor, bilmiyor, anlamıyorlar’’ ve DHF’liler de kendilerini Partizan olarak tanıtıyor. Bundan size ne çıkar, ‘ekmek’ mi çıkar? Çıkmaz! Dediğimiz gibi elbette ki, kendimizi nasıl tanıtacağımız bizim sorunumuzdur, sizin değil. Kaldı ki, tabii ki Partizanız. Köylüler eskiden beri bizlere “Partizancılar” der ve öyle tanırlar… Gidin köylülere de yasaklayın; “onlara Partizan demeyin, Partizan biziz” deyin!?!
Partizan ismini kullanarak sizlerin saygınlık, nüfuz ve tesirinizi (kredinizi) kullandığımızı kastediyorsunuz. Öncelikle, bizler küçük hesapların peşinde olmadık, olmayız da. Ama sizlerin aklı oraya yoruyor… İkinci olarak, üzgünüz ama abarttığınız gibi bir saygınlık tesir ve nüfuzunuz yok ki orada onu sömürelim. Dersim’de bize bunu söylemek son derece gülünç olur. Zira yeteri kadar olmasa bile büyük bir etkimiz var, hem de sizlerden destek almaya ihtiyaç duymayacak kadar var. Dolayısıyla kuruntu yapıp mesnetsiz suçlamalarda bulunuyorsunuz.
Dahası DDHD ve DHF’nin bu tarzına tanık oldunuz mu? Dedikodularla eleştiri yürütmek siyasi ciddiyetten yoksundur. DDHD ve DHF’nin anlayış ve yaklaşımları bilinmektedir. Merkezi olarak anlayışı açık olup bilinmektedir. Var mı sizlerin teşhir edilmesine yönelik bir anlayış? Bilakis destekleyen anlayış ve yaklaşımlarımız deklere edilmiştir ve bunlar kamuoyunca da bilinmektedir.
Merkezi olarak çalışmalarımızın yoğunluk merkezi de, hedefleri de, ajitasyon propaganda konusu da tüm faaliyetlerde ve merkezi perspektiflerde açıkça ortadadır. DDHD ve DHF’liler asla sizleri teşhir etme vb siyaseti gütmez. Bu siyaset tarzı bize ait değildir. Siyasetimiz alenen ortadadır. Dolayısıyla da zorlama eleştiriler çıkarmanız doğru değil. Tabii ki, merkezi politikamıza karşın, örgütlü faaliyetçi ve taraftarlarımızın bu türden olası hataları varsa bunların sorumluluğunu üstleniyoruz-üstleniriz. Ancak sizlerin DDHD ve DHF’nin genel yaklaşımı olarak sunduğunuz ilgili tutumları kabul etmek mümkün değildir. Bu kurumlar düzen partilerini teşhir ederken, demokrat, devrimci, ilerici ve yurtsever adayları vb desteklemekte ve bunlarla yarış içinde oldukları yerlerde de proletarya ve halkın ahlakına uygun bir siyaset yürütmektedirler. Özgür Gelecek’in Dersim’de abartılacak bir nüfuzu varmış gibi konuşmanız da doğru değil. Dolayısıyla DDHD ve DHF’nin bu nüfuzu kırmak için bir çabaya girmesi de her bakımdan söz konusu değildir, olamaz da. Bilakis dostlarımızın güçlenmesini devrim lehine yorumlar, destekleriz. Ne pratik-örgütsel güç, ne de sahip olduğu devrimci anlayış açısından DDHD ve DHF sizlere karşı özel bir çalışma yürütmeye ihtiyaç duymaz.
Güç Birliği’nden çekilmediğiniz halde tersini söyleyenler-propaganda edenler şayet olmuşsa, halkın karşısında mahcup olur, zarar görür, boşa düşer. Dolayısıyla sizlerin telaşı belki anlamlı ama yersizdir. DDHD ve DHF’nin böyle bir siyaset gütmüş olduğu iddianız, genel anlayışımız başta olmak üzere hiçbir bakımdan gerçekçi değilken, eleştiriniz de gerçeğe uygun değildir. Dedikodulardan hareketle bu eleştirilerin yürütülmesi sizleri zor durumda bırakmaktan başka sonuç vermez.
Belirlediğiniz siyasetin çarpıtılarak aktarılması ise tartışmalı bir konudur. DDHD ve DHF’nin sizlerin politikanızı yorumlama, değerlendirme ve eleştirme hakkı vardır. Bunu kuşkusuz ki, kendi kavrayışı temelinde yürütür. Bu da sizlere ters gelebilir veya politikamız çarpıtılmış diyebilirsiniz. Ancak DDHD ve DHF doğru ve gerçekler karşısındaki sorumluluğunun yanı sıra, kavrayışına-anlayışına uygun olarak değerlendirmeler yapar. Size ters gelmesi mümkün olmaktan da öteye tamamen olanaklıdır.
***
Partizan sizlere has bir gelenek mi? Sizler mi yarattınız-ürettiniz? Partizan geleneği salt sizlere mi dayanır? Sovyetler Birliği’nde, Yugoslavya’da, Bulgaristan’da vb kullanılırken (dünyanın birçok yerinde Partizan savaşları verilmiştir-), bütün bu ilk kullananların sizlere Partizan ismini kullanmayı yasaklama hakkı var mı? Coğrafyamızda ise sizlerin de bizlerin de önceli olan Partimizin bir değeri olan Partizan geleneğini neden ve hangi hakla bize yasaklayabilirsiniz? Partizan isminin sizlerin ayrı olarak örgütsel varlığınızı sürdürdüğünüz döneme ait olmadığı ve daha eskiye (1978) dayandığı, dolayısıyla açıkça bizlerin de değer ve geleneği olduğu halde bu ismi ya da kimliği nasıl bizlere ait olmadığını ve kullanamayacağımızı iddia edebilirsiniz? Son olarak Partizan dergisi çıkarıyor olmanız bütün imtiyaz hakkını size mi veriyor? Parti tarihine bütünlüklü ve bilimsel tarih anlayışıyla sahip çıkan bizleriz. Sizler ise bu tarihi çarpık olarak sahiplenmektesiniz, olumlulukları alıp olumsuzlukları atan hatalı bir kavrayış ve bilince sahipsiniz bizce. Böyle olduğu halde yasaklayan sizler oluyorsunuz! Kim size bu vekaleti verdi? İmtiyaz haklarını nereden aldınız? Kısacası bu sorunu sürekli gündeme getirmeniz rahatsız edici ve yararsız tartışmalara vesile olan bir durumdur. Bizler inandığımız, doğru bulduğumuz yaklaşım ve anlayışımızı sürdürerek değerlerimize, geleneklerimize sahip çıkacağız. Dolayısıyla gereksiz eleştiri ve tartışmalara girmemenizi öneririz. Neyi sahipleneceğimize, hangi gelenek ve değerleri temsil ettiğimize, hangi ismi kullanacağımıza vb vs sadece ve sadece kendimiz karar veririz! Buna müdahale etmeniz son derece yakışıksız, anlamsız, mantıksız ve bir o kadar da boş bir polemik olur…
***
Özcesi, fikren bizlerin Partizan olmadığımızı düşünebilir, eleştirebilirsiniz ama eleştiriyi aşarak yasaklama eğilimine girip pratik bir sorun haline getirmeniz doğru değil, sorundur. Bundan vazgeçmeniz doğru olandır. İdeolojik-politik ipotekçi kültürün sizlere de derinden bulaştığını görmekteyiz. Bu ipotekçilik özel mülkiyetçiliğin ideolojik-politik mecradaki türevidir, buraya yansımasıdır. Dükkancılık hala devam eden hastalık maalesef…
Partizan salt bir dergi ismi değildir. O sınıflar mücadelesi tarihinde devrimci bir gelenektir, kültürdür, geçmiştir, tarihtir, mirastır… Ya da devrimci mirasın, geleneğin vb bir parçasıdır. Bu miras ve gelenek uluslararası devrimci hareket gibi, coğrafyamızda da Partimizin 1978 parti 1. Konferansı’ndan sonra çıkarılan dergi isminde olduğu kadar Partimizin yaygın tarif edilmesinin ifadesi olarak Partimize mal olup ideolojik-siyasi bir geleneği karşılamaktadır. Kabul edersiniz ki, Partizan dergisinin mücadele yaşamına girdiği tarih ortak tarihimizdir. En önemlisi de Partizan argümanının ideolojik-politik bir karşılığı ve dayandığı bir gelenek vardır. İşte bu karşılık ve gelenek sizlere ait olduğu kadar bize de aittir. “Partizanlar” denince akla Parti gelir ya da partimizden bahsedilirken “Partizanlar” denilirdi. Hakeza köylüler veya geniş kitleler de hala bizleri “Partizancılar” olarak bilmekte, tanımakta, ifade etmektedirler. En azından Partizancıları sorduğunda Partimizi (aynı zamanda partinizi de) işaret eder.
Son olarak; biz sizlere “Siz Kaypakkaya’yı, TKP/ML ismini, Maoizm’i temsil etmiyorsunuz, layık değilsiniz dolayısıyla bunları kullanmayı, savunmayı vb vs bırakın” diyemeyiz mi? Desek nasıl itiraz edersiniz, ne dersiniz? Vereceğiniz yanıtların yaklaşıklarını muhtemelen biz de size veririz. Peki, kimin ne kullanacağına, neyi sahipleneceğine kim nasıl karar verecek? Kimin layık, kimin olmadığı nasıl kararlaştırılacak? Sizin önyargılı ve soyut sübjektif fikirlerinizi kabul etmemizi mi bekliyorsunuz? “Sahiplenmeyin, kullanmayın” dediğinizde buyruğunuza uygun davranacağımızı mı düşündünüz? O halde neden temcit pilavını tencerenizden eksik etmiyorsunuz?
Partizan dergisini siz çıkarıyor olabilirsiniz ama Partizan argümanı sadece dergiyle sınırlı bir miras ya da gelenek değildir.
Ve “Partizancılar” denince sadece siz akla gelmiyor, siz bilinmiyorsunuz! En az sizin kadar biz de akla geliyor, biliniyoruz!
Siz Partizan’dan başka ideolojik-siyasi gelenek olarak da biliniyorsunuz, öylesiniz de. Dolayısıyla sizler salt “Partizan” kullanıldığında kastedilmiş olmuyorsunuz. Yani bizler Partizan ismini kullanırken sizleri ifade etmiş olmuyoruz, olmayız da. Zira siz Partizan dışında da bilinmektesiniz, ideolojik-politik bir gelenek olarak da bilinmektesiniz. Demek ki, Partizan denilince siz yansıtılmış olmuyorsunuz ya da sizin ideolojik-siyasi geleneğiniz ifade edilmiş olmuyor.
İsmail Uçar